basın bülteni Bilgi için: TIME Public Relations Melike Çalışkan – Büşra Büyükçolak melikec@timepr.com - busrab@timepr.com Tel: 0 (216) 418 39 44 (pbx) MEME KANSERİNDE ANGELINA JOLIE FARKINDALIĞI… 15 Ekim Dünya Meme Sağlığı Günü nedeniyle tekrar gündeme oturan Meme Kanseri, umut verici yeni gelişmelere gebe. Bu anlamlı gün dolayısıyla basın mensupları ile bir araya gelen Prof. Dr. Akın Yücel; dünyadaki son verileri, tanı ve tedavi yöntemlerini anlattı. 11 Ekim 2013, İstanbul; Gerek ülkemizde gerekse dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türü olma özelliğine sahip meme kanseri, pek çok kişinin korkulu rüyası olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim sağlık örgütlerinin yayımladığı rakamlar da bu kâbusu destekliyor. Öyle ki ABD’de her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Yani kadınların yüzde 12’si hayatlarının bir döneminde meme kanseri ile burun buruna geliyor. Türkiye’de ise rakamlar daha iyimser tablo çiziyor. Öyle ki, Avrupa ülkelerinde her 100 bin kadından ortalama 250’si meme kanserine yakalanırken, T.C Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre bu rakam ülkemizde 45 ila 50 civarında seyrediyor. 50 yaş altında görülen meme kanseri oranları da Türkiye’de oldukça düşüyor. Ancak yine de ülkemizde kadınlardaki tüm kanser olgularının yüzde 25’ini meme kanseri oluşturuyor. 15 Ekim Dünya Meme Sağlığı Günü kapsamında basın mensupları ile bir araya gelen Estetik Plastik Cerrahi Derneği (EPCD) Başkanı, Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği (TPCD) Genel Sekreteri ve TPCD Meme Rekonstrüksiyonu Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Akın Yücel, her sekiz kadından birisinin meme kanserine yakalanabileceği ifadesinin yanlış anlaşıldığına dikkat çekiyor. Akın Yücel, “Her sekiz kadından birisinin meme kanseri olacağı ifadesi genellikle yanlış algılanmakta ve paniğe yol açmaktadır. Burada kastedilen, 80 yaşına kadar yaşayan sekiz kadından bir tanesinin hayatlarının bir döneminde meme kanserine yakalanacağıdır. Ama durumu şöyle yorumlamak daha doğru olacaktır: Kadınların yüzde 88’i hayatları boyunca meme kanserine yakalanmayacaktır. Burada önemli olan kişisel risk faktörlerinin belirlenmesi ve buna göre gerekli önlemlerin alınmasıdır” diyor. Meme kanseri vakaları artıyor… Ülkemizde meme kanserleri sayısının her yıl yavaş da olsa bir yükselme gösterdiğini anlatan Yücel, “Bunun nedeni giderek yaygınlaşan tarama yöntemleri ve artan farkındalık unsurudur. Bu gelişmelerle vaka sayısı artsa da ne mutlu ki ölüm oranları giderek azalıyor” diyor. Meme kanserinin yalnızca kadınların karşılaştığı bir hastalık olmadığını rakamlar düşük olsa da erkeklerde de bu vakaların yaşandığını belirten Yücel, “Erkeklerde meme kanseri olguları, toplam sayının ancak yüzde 1’ini oluşturmaktadır. Yaşam boyunca meme kanserine yakalanma riski, kadınlarda yüzde 12 iken erkeklerde binde birdir. Ancak beklenmedik bir durum olduğundan önemsenmemekte ve geç fark edilmektedir. Bu durum erkekler için tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır” diyor. Meme kanserleri vakalarının yüzde 77’sinin ve hastalığa bağlı ölümlerin yüzde 84’ünün 50 yaş üstü kadınlarda görüldüğünü anlatan Yücel, risk faktörlerine de dikkat çekiyor. Yücel, “En az bir adet birinci derecede akrabasına (50 yaş altı) meme kanseri veya yumurtalık kanseri tanısı konmuş olması. Daha önce kendisinde ya da birinci derece bir akrabasında meme kanseri için yatkınlık oluşturan gen değişikliği saptanmış olması. Yapılan bir meme biyopsisinde erken evre meme kanseri saptanması. Meme kanserine dönüşebilecek bir lezyon (atipik duktal ve/veya lobuler hiperplazi) belirlenmesi risk faktörlerini arttırır. Hiç doğum yapmamış olmak ya da ilk doğumunu 35 yaşından sonra yapmış olmak, 11 yaşından önce adet görmeye başlamış olmak, 55 yaşından sonra menopoza girmek, Hiç emzirmemek ya da az emzirmek, düşük fiziki aktivitede bulunmak, obez olmak ve düzenli alkol tüketmek de klasik risk faktörleri arasında yer alır” diyor. Riskleri nasıl azaltırız? Hastalığın önceden tespit edilmesi için kişisel risk faktörlerinin belirlenmesi gerektiğini anlatan Akın Yücel, “Doğurganlık çağına gelmiş her kadın için risk analizi yapılmalı ve buna göre bir yaklaşım geliştirilmelidir. Özellikle yüksek risk içeren kadınlarda taramalar sıklaştırılmalı ve genetik danışmanlık hizmeti verilmelidir. Erken tanı için 20 yaşından sonra her kadının ayda bir kendini muayene etmesi, kişisel risk faktörlerine bağlı olarak bir ila üç yılda bir doktor muayenesine gitmesi ve 40 yaşından sonra yıllık mamografi çektirmesi gereklidir” diyor. Gen testleri gibi ileri incelemelerin ise ancak yüksek risk grubuna yapılması gerektiğini anlatan Yücel, “Meme kanseri olgularının ancak yüzde 5 ila 10’u genetik geçiş göstermektedir. Meme kanserlerinin yüzde 85’inde hiçbir aile öyküsü yoktur. Meme kanserinden korunmak ve erken tanı için her kadın, risk analizi yapan bir merkeze başvurarak risk faktörlerini belirlemeli, aile öyküsü varsa aile ağacını çıkarttırmalı, daha sonraki takiplerini buna göre planlamalıdır. Düzenli fizik egzersizi yapmalı ve kilosunu normal sınırlar içerisinde tutmalıdır. Zira fazla kiloların meme kanserini yüzde 25 ila 33 oranında arttırdığı bilinmektedir. Gereksiz hormon kullanımından kaçınılmalıdır. Meme kanseri olgularının yaklaşık üçte birinin yaşam tarzında yapılacak ufak değişikliklerle önlenebileceği düşünülmektedir” dedi. Angelina Jolie vakası Özellikle Angelina Jolie’nin tedbir amaçlı göğüslerini aldırmasından sonra tüm dünyada ve ülkemizde koruyucu mastektomi için başvuran hasta sayısında büyük artış olduğunu anlatan Yücel, “Koruyucu mastektomi yapılması kanser riskini yüzde 97 oranında azaltabilir. Angelina Jolie vakasından sonra mastektomi ve gen testi isteyen hastaların sayısında önemli bir artış yaşandı. Uygun hastalarda koruyucu mastekomi kararı verildiğinde ekibe Plastik Cerrahlar da katılırlar. Cerrahlar, mastektomi işlemi öncesinde hastayı yöntemler ve sonuçlar hakkında bilgilendirirler. Yeni meme hastanın ya kendi dokuları ya da silikon protezler yardımı ile yapılır. Hangi yöntemin kullanılacağını hastanın dokularının durumu, hastanın ve cerrahın tercihleri belirler. Genellikle yapılan işlem yaklaşık altı ay sonra yapılacak ikinci bir yağ enjeksiyonu işlemi ile desteklenir. Böylelikle daha doğal görünümlü memeler elde edilebilir” diyor. Gen testleri kimlere yapılmalı? Gen testlerinin risk taşıyan, seçilmiş hastalara yapılması gerektiğinin altını çizen Yücel, “Bu pahalı bir testtir ve gerekmeyen kişilerde uygulandığında hastalığa dair anlamlı bir bilgi vermez. Birinci dereceden akrabalarında ya da 50 yaş altında meme kanseri gelişmiş olan kadınlarda uygulanabilir. Pozitif çıkması durumunda ne yapılması gerektiğine hekim ve hasta birlikte karar vermelidir. BRCA (BReast CAncer) genlerinde mutasyon saptanması olasılığı; ailede meme, yumurtalık, pankreas, kolon ve tiroid kanseri geçirmiş kişilerin olması, Yahudi ırkından özellikle Eşkenaz kolundan olmak ve meme kanserine yakalanmış erkeklerin olması gibi durumlarda riski arttırır. Gen testi yapılmasına karar verildiğinde BRCA dışında bir grup başka gen de incelenir. Sonuçların pozitif çıkması durumunda, yüksek olasılıkla meme kanserine yakalanacağı yorumu yapılabilir. ” dedi. Prof. Dr. Akın Yücel ve yaklaşımları hakkında daha fazla bilgiye yenilenen www.akinyucel.com web adresinden ya da 0 (212) 236 12 92 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz. EDİTÖRE NOT Meme kanseri ve onarımları konusunda toplumdaki farkındalığı yükselten, erken teşhis alanında diğer meme dernekleri ile ortak hareket eden Prof. Dr. Akın Yücel’in Başkanlığını üstlendiği Estetik Plastik Cerrahi Derneği (EPCD), kanser nedeni ile memesi alınmış ya da alınacak her kadının onarım seçenekleri konusunda bilgilendirilmesi için çalışıyor. Plastik cerrahları meme onarım teknikleri konusunda bilgilendiren EPCD, bu konuda düzenli kurslar ve toplantılar düzenliyor. Plastik Cerrahi konusunda dünyanın önde gelen üç ülkesinden birisi olan Türkiye’nin meme onarımları dalındaki bilgi ve beceri düzeyini daha da yükseltmeyi amaçlayan EPCD, bu konuda çeşitli eğitim CD’leri de hazırlıyor. Meme kanserinin önlenebilir risk faktörleri konusunda halkı bilgilendirerek kanser sayısını azaltmak, takip yöntemleri konusunda farkındalığı arttırarak erken tanı şansını yükseltmek, risk analizi yaparak ileri tetkik gereken hastaları belirlemek, mastektomi gerektiren hastaları onarım yöntemleri konusunda bilgilendirmek, memesi alınan kadınların organ kaybı yaşamamalarını sağlamak ve mastektomi geçiren kadınları fizyolojik, ruhsal ve sosyal açıdan sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak derneğin nihai hedefleri arasında yer alıyor. Prof. Dr. Akın Yücel Hakkında: Prof. Dr. Akın Yücel, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı ve El Cerrahisi Bilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olarak görev yaparken 2011 sonu itibarıyla Üniversite’den ayrılarak hastalarını Nişantaşı’ndaki özel kliniğinde takip etmekte, ameliyatlarını ise çeşitli özel hastanelerde gerçekleştirmektedir. Prof. Dr. Yücel özellikle estetik meme cerrahisi, estetik burun cerrahisi, karın germe, liposuction ve vücut şekillendirme, endoskopik yüz cerrahisi, kanser sonrası meme rekonstrüksiyonu, deri kanserleri ve mikrocerrahi konuları ile ilgilenmektedir. Prof. Dr. Yücel’in ulusal ve uluslararası dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış çok sayıda bilimsel makalesi ve kitap bölümü bulunmaktadır. Her yıl birçok ulusal ve uluslararası bilimsel toplantıda konferanslar vermekte, panellere katılmaktadır. Yine birçok ulusal ve uluslararası bilimsel toplantının düzenlenmesinde aktif olarak görev almaktadır. Estetik ve Plastik Cerrahi alanındaki ulusal ve uluslararası birçok bilimsel kongrenin düzenlenmesine öncülük eden ve bu alandaki derneklerin yönetiminde de aktif olarak faaliyet gösteren Prof. Dr. Akın Yücel, Haziran 2012’den bu yana Estetik ve Plastik Cerrahi Derneği (EPCD) Başkanlığını yürütmektedir. Ayrıca Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’nde Meme Rekonstrüksiyonu Çalışma Grubunun Başkanlığına devam eden Yücel hakkında daha fazla bilgiye www.akinyucel.com web adresinden ulaşılabiliyor