Dönem II Komite VI - Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi

advertisement
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dönem II Komite VI
Dr. Sefa GÜLTÜRK
MOTOR ASSOSİASYON SİSTEMİ VE PİRAMİDAL SİSTEM
Hemen hemen bütün “istemli” hareketler, beyin korteksinde daha alt beyin alanlarında
–omurilik, beyin sapı, bazal gangliyonlar ve serebellum- bulunan çeşitli fonksiyon “kalıpları”
nın kortikal aktivasyonu ile başlatılır. Bu alt merkezler aktive edici spesifik sinyallerini
kaslara gönderirler.
Buna rağmen, özellikle parmak ve ellerin ustalıklı hareketleri gibi birkaç çeşit
hareketin düzenlenmesi için, korteksten başlayıp yol üzerindeki diğer motor nöronlarında
sonlanan hemen hemen direk bir yol da bulunmaktadır.
Sinir sistemi yanıtı hızlanırsa refleks adını alır. Refleks herhangi bir uyarana karşı
verilen hızlı yanıttır ve 5 elemanı vardır:
1. Uyaran
2. Afferent Nöron
3. MSS
4. Efferent Nöron
5. Yanıt
Beyindeki assosiasyon merkezleri bir davranışın gelişmesini ve devamını sağlayan
merkezlerdir. Bir hareket kortikal assosiasyon merkezinde değerlendirilir. Daha sonra lateral
serebellum ve bazal gangliyonlara, oradan da talamusa ve daha sonra motor merkeze gelir.
Bazal Gangliyon
Düşünce
Assosiasyon
Alanı
Talamus
Motor A
Merkez
Eylem
Lateral Serebellum
Motor merkezden direkt eylem
gerçekleşebileceği gibi yandaki yolda geçerlidir
Motor Merkez
Hareket
Serebellum
Spinal Gangliyon
Motor merkezden, eyleme oluşması için giden yola Korkitospinal yol (A) denir.
Motor Korteks ve Kortikospinal Yol
Santral sulkusun önünde, frontal lobların yaklaşık olarak posterior üçte birini işgal
eden alan motor korktekstir. Santral sulkusun posteriorundeki alan, motor aktivitelerin
kontrolü için birçok sinyali motor kortekse ileten somatik duyusal kortekstir.
Motor korteks 3 alt alana ayrılır: Primer Motor Korteks, Premotor Alan ve
Süplementer motor alan.
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Primer Motor Korteks
Santral sulkusun önünde frontal lobun ilk kıvrımında uzanmaktadır. Lateral olarak sylvian
fissürden başlar ve longitudinal fissür içindeki derinliğe dalar. Bu alan Brodmann’ ın 4. alanı
olarak bilinir. Motor
homonculus, motor
korteksteki
3
merkezde de vardır
ve organların veya
kasların
kortekste
kapladığı alanların
büyüklüğü
ile
orantılı
olarak
topografik haritadır.
Motor homonculusta
ayaklar en tepede, el
ve kol alanları orta
alanda, ağız ve dil
ise
en
altta
(lateralde) yer alır.
Bu alanın yarısından
fazlası
el
ve
konuşma kaslarının kontrolü ile yani beceri ve hassas ayar gerektiren hareketlerle ilgilidir.
Yüz primer kortekste bilateral olarak
kontrol edilir. Yani sağ primer korteks hem
sağı hem de solu kontrol eder ve aynı şey
sol primer korteks içinde geçerlidir.
Ekstremiteler ise unilateral olarak kontrol
edilir. Sağ primer korteks sol ekstremiteleri
kontrol eder. Sol primer korteks de sağ
ekstremiteleri kontrol eder.
Premotor Korteks
Primer
motor
korteksin
anterolateralindedir. Öne 1-3 cm, aşağıya
sylvian fissüre uzanıp, fonksiyonları
premotor alana benzeyen süplementer
motor alana dayanır. Brodmann’ ın 6. alanı
olarak bilinir. Topografik organizasyonu
kabaca primer motor korteksteki gibidir.
Primer motor kortekse görevlerinde
yardımcıdır. Buradan çıkan sinyaller,
spesifik görevleri yapacak olan kas gruplarını uyarır. Ayrıca kişiyi harekete hazır hale getirir.
Harekete başlamadan önce, o hareket için uygun ortamı yapar. Kaslara fonksiyonlarını direkt
olarak yapabildiği gibi, indirekt olarak bazal gangliyonlar yoluyla talamus üzerinden geriye
primer kortekse gönderir. Sonuç olarak premotor korteks, bazal gangliyonlar, talamus, primer
motor korteks hareketlerin ve postürün devamında birbirleriyle koordineli çalışır.
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Suplementer Motor Alan
Premotor alanın hemen üzerindedir. Esas olarak longitudinal fissürde yer alır. Fakat lateral
korteksin en üst kısmına doğru birkaç cm daha ileri uzanır. Topografik haritası farklıdır. Bu
bölgenin lezyonunda el becerileri ve hassas el hareketleri zorlaşır. Vücut segmentlerinin
fiksasyon hareketlerini, baş ve gözlerin pozisyonel hareketlerini vb. sağlar. Bu bölgenin
uyarılması çift taraflı kasılmalara neden olur.
Premotor Kortekste Özelleşmiş Motor Alanlar
Brocca Alanı: Konuşma merkezidir. Sylvian fissürün üstünde, primer motor korteksin
önündedir. %95’ i sol yarım kürededir. Konuşmanın motor kontrolünü yapar. Lezyonunda
motor afazi (konuşamama) görülür. Konuşulanlar anlaşılır fakat uygun cevap verilemez. Ses
çıkarmayı önlemez, fakat uyumsuz sözler veya ara sıra “evet”, “hayır” gibi kelimeler dışında
kelimeler söylenemez. Bu alana yakın olan bir kortikal alan konuşma esnasında uygun
solunum fonksiyonu sağlar ve dil hareketleri ile ses tellerinin uyumlu olmasını sağlar.
İstemli Göz Hareketleri Alanı: Broca alanının üstündedir. Gözlerin hareketli cisimleri
takip etmesini sağlar. Lezyonunda gözler oksipital korteksten gelen sinyallerin etkisiyle
spesifik cisimlere kilitlenir. Bu alanda göz kırpma hareketleri de kontrol edilir.
Baş Çevirme Alanı: İstemli göz hareketleri alanının üstündedir. Başın rotasyonunu yapar.
Başın farklı cisimlere çevrilmesiyle ilgilidir.
El Becerileri Alanı: Primer motor korteksin el ve parmaklarla ilgili bölgesinin hemen
önündeki premotor alandır. Lezyonunda motor apraksi (el hareketlerinin amaçsız hale
gelmesi) oluşur.
Sinyallerin Motor Korteksten Kaslara Taşınması
Motor sinyaller doğrudan korteksten omuriliğe kortikospinal yolla, dolaylı olarak ise
bazal gangliyonlar, beyincik ve çeşitli beyin sapı nükleusları aracılığı ile ikinci dereceden
yollar vasıtası ile taşınır.
 Kortikospinal Yol (Piramidal yol)
%30 primer motor korteksten, %30 premotor ve süplementer motor alanlardan, %40
somatik duyusal alandan köken alır.
Kortikospinal yol korteksten ayrıldıktan sonra internal kapsülün posterior kolundan
yani putamen ve nükleus caudatus arasından geçer. Daha sonra aşağı inip medulla
piramitlerini oluşturur. Piramidal liflerin büyük kısmı (%80) karşı tarafa geçer ve omuriliğin
lateral kortikospinal yollarını oluşturmak üzere aşağı iner. Son olarak başta omurilik gri
maddesinin geçiş bölgelerindeki ara nöronlarda sonlanır. Az kısmı da arka boynuzdaki
duyusal ileti nöronlarında, daha da az kısmı doğrudan kas kasılmasına neden olan anterior
motor nöronlarda sonlanır.
Liflerin bir kısmı (%20) medullada karşı tarafa geçmeden omuriliğin ventral
kortikospinal yollarıyla aşağı iner. Bu liflerin çoğu ya boyun ya da üst toraks bölgesinde
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
omuriliğin karşı tarafına geçer. Bu lifler bilateral posturel hareketlerin süplementer motor alan
tarafından kontrolü ile ilgilidir. Piramidal yol en fazla sadece primer motor kortekste bulunan
ve Betz hücreleri de denen dev piramidal hücrelerden kaynaklanan 16 mikrometre çapı olan
kalın miyelinli lif grubundan oluşur. Bu hücrelerin çapı yaklaşık olarak 60 mikrometredir ve
lifleri impulsları 70 m/sn’ lik hızla taşır. Bu beyinden omuriliğe en hızlı iletidir. Betz
hücrelerinin lifleri piramidal yolun %3’ ünü yapar. Geri kalan lifler ise tonik sinyalleri kontrol
eden lifler ve beyine giden duyu sinyallerinin şiddetini kontrol eden ve korteksten gelen
feedback sinyalleri ileten, çapları 4 mikrometreden az liflerdir.
Betz hücreleri’ nin aksonları geriye kolateraller gönderir. Uyarıldıklarında bu
kolateraller, korteksin komşu bölgelerini inhibe eder. Eksitatör sinyalin sınırını
keskinleştirirler.
Motor lifler ayrıca;
1. Korteksten nükleus kaudatus’ a ve putamene
2. Nükleus rubere (buradan çıkan ek lifler rubrospinal yolla omuriliğe gider)
3. Vestibüler nükleuslara ve retiküler maddeye (Vestibulospinal ve retikulospinal
yollarla omuriliğe, vestibuloserebellar ve retikuloserebellar yollarla beyinciğe)
4. Pons’ a (pontoserebellar lifler, serebellum yarımkürelerine gider)
5. Kolateraller Nuc. Olivarious Inferior’ a (buradan çıkan sekonder olivoserebellar
lifler beyinciğin birçok yerine)
Geçer.
Medial kortikospinal yol: Tectospinal yol, Vestibulospinal yol ve Retikülospinal
yoldan oluşur. Omuriliğin medialindedir.
Ventral ve medial kortikospinal yollar: Ekstremitelerin proksimallerini ve kaba
hareketleri kontrol ederler. Bu alanların lezyonunda belirgin bir sorun görülmez.
Lateral kortikospinal yol ve rubrospinal yol: Ekstremitelerin distalini ve el ile ayak
hareketlerini kontrol eder. Kortikospinal yol kesildiğinde el ve parmakların hassas kontrolü
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
hariç diğer hareketler yapılabilir. Bilek hareketleri böyle bir durumda mümkünken,
rubrospinal yol kesilirse, yapılamaz. Rubrospinal yol omuriliğin lateralindedir.
 Ekstrapiramidal Yol
Bu yol korteksten çıkıp, direkt olarak piramidal yolun bir elemanı olmayan yoldur.
Bazal gangliyonlar, beyin sapınun retiküler formasyonunu, nuc. Vestibularis ve ruber’ i içerir.
Spesifik özelliği yoktur.
Eğer piramidal yol kesilirse kaslarda hipotoni oluşur. Ayrıca hassas hareketler kontrol
edilemez.
Eğer piramidal yolun yakınında bir lezyon varsa, kaslarda bu sefer kasılmanın ve
tonusun artmasına bağlı olarak spastisite oluşur. Bu spastisitenin nedeni retiküler
formasyondan ve vestibuler çekirdekten gelen inhibe edici uyarıların bozulmasıdır. Yani
inhibisyonunun inhibe olmasıdır ve buna disinhibisyon denir. Lateral kortikospinal yol
lezyonunda hasta Babinski pozitiftir.
Spinal Şok
Medulla Spinalisin kesilmesi ile oluşan
durumdur. Bu dönemde kesi seviyesini
altındaki refleksler ya kaybolur ya da
hipoaktif duruma gelir. Belli bir süreden
sonra refleksler hiperaktif olarak geri gelir.
Bu süre canlılar arasında faklılıklar gösterir
ve insanlarda 15 gündür. İnsanlarda ilk geri
dönen refleks patella refleksidir (gerilme
refleksi).
Medulla Spinalisin kesilmesi ile oluşan
hipoaktivitenin nedeni, motor korteksten
gelen
tonik
sinyallerin
kesilmesidir.
Reflekslerin
hiperaktif
olarak
geri
dönmesinin nedeni ise, sağlam kalan nöronal
yapılardan salınan uyarıcı nörotransmitterlere
karşı gösterilen aşırı duyarlılıktır. Buna
denervasyon aşırı duyarlılığı denir.
Spinal Şok Dönemi Komplikasyonları
Plejik durumdaki spinal şok geçiren
hastalarda, sürekli yattıklarından ötürü Azot
dengesi negatiftir ve protein katabolizması
artmıştır. Bundan ötürü antikor yapımı için
gerekli olan proteinler bulunamaz ve
bağışıklık sistemi çöker. Özellikle alt bel
bölgeisnde (coccyx seviyesinde) dikübitis
ülserleri oluşur.
Bu hastalarda kemik matriks yıkılır ve
kan Ca+2 seviyesi artar. Böbreklerde
kalsiyum taşları oluşur ve hiperkalsiüri
görülür. İdrar yolunda enfeksiyon oluşur.
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Deserebrasyon
Beyin sapının yukarısından, mesencephalon’ un ortasından yapılan kesidir. Bu tabloda
belirgin bir spastisite görülür. Buna deserebrasyon rijiditesi (sertliği) denir. Kesiyi takiben
ortaya çıkan bu sertliğin nedeni γ nötor nöronların deşarj hızının artması dolayısıyla olur.
Kedi ve köpeklere deserebrasyon yapıldığında ekstansör kaslarda sertlik görülür.
İnsanlarda deserebrasyon ölüme götürür.
Deserebrasyonda tonik pozisyon ve tonik boyun refleksi görülür.
Tonik pozisyon (labrent) refleksi: Deserebrasyonda hayvanlarda doğrulma refleksi
kalmaz. Hayvan olduğu yerde kalır. Pozisyon değiştirildiğinde spastisite azalır. Bu iç
kulaktaki labirentlerin uyarılmasıyla otolitik organların vestibulospinal yollar üzerinden
gerçekleştirdiği reflekstir.
Tonik boyun refleksi: Boyun hangi yöne çevirilirse, o yöndeki ekstremitelerde sert
bir ekstansiyon olur. Eğer baş fleksiyona gelirse, ön ayaklar fleksiyonda fleksiyon, arka
ayaklarda ekstansiyon olur. Eğer baş ekstansiyona gelirse, ön ayaklar ekstansiyon, arka
ayaklar fleksiyon yapar.
Orta Beyinlilik
Mezencephalon üstü kesitte olur.Hayvan oturabilir, kaçabilir, doğrulabilir, yakalama
refleksi vardır. Bunları deserebrasyında yapamaz. İnsanlarda ise ışık refleksi mevcuttur. Bu
reflekste pupillaya ışık tutulduğunda pupilla küçülür. Bu sinyalleri taşıyan sinir ise optik
sinirdir.
Dekortikasyon
Serebral korteksin ortadan kaldırılmasıdır. Bu durumda az bir motor hasar oluşur. Isı
regülasyonu, homeostatik regülasyon düzenlidir. Burada oluşan asıl sorun öğrenme
üzerinedir. Önceden öğrenilmiş bilgiler kullanılamaz ve yeni bilgiler öğrenilemez. Aynı
zamanda kaslarda sertlik oluşur. Bunun nedeni ise deserebrasyonda olduğu gibi γ motor
nöronların deşarj hızının artmasıdır. Deşarj hızının artmasının nedeni ise üst merkezlerden,
özellikle retiküler formasyondan gelen inhibe edici impulsların yok olmasıdır. Görülen bu
sertliğe dekortikasyon rijiditesi denir.
Korteks beyin kanamalarında (en sık), tümörlerde ve tombozlarda zarar görür.
Kanamanın olduğu tarafına zıt tarafı hemiplejiktir. Aynı zamanda, aynı tarafta sertlik vardır.
Korteks kanamalarının %10’ u Pons, %10’ u Talamus, %10’ u Beyincik, %10’ u Korteks ve
%60’ ı Capsula interna kaynaklıdır.
BEYİNCİK (CEREBELLUM)
Kan-beyin bariyerinin bozulduğu durumlarda (aşırı alkol alınımı gibi) beyincik
görevini yapamaz. Beyinciğin en önemli görevlerinden biri, hareketler arası hızlı geçişi ve
bunlar arasına eşgüdümü sağlamaktır. Bu görevi ile motor kortekse yardımcı olur. Agonist ve
antagonist kaslar arasındaki zamanlamayı ayarlar. Aynı zamanda kas yükü değiştiğinde,
kasılma şiddetini belirler. Çıkarılmasında hareketler önemli derecede bozulur (Özellikle
daktilo yazmak, koşma, piyano çalma gibi arka arkaya hareket gerektiren beceriler). Kaslarda
paralizi olmaz ama hareketler bozulur.
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Beyinciğe motor korteksten (yani MSS’ den) ve periferden afferent lifler gelir. Bu
gelen bilgiler ışığında beyincik planlanan ve devam ettirilen hareket arasında uyumsuzluk
varsa bu giderilr ve hareketler koordine edilir.
Fonksiyonel olarak Vermis’ in nodulus’ u ile, flocculus’ ların birleştiği kısma
vestubuli cerebellum (flocculonodular lob) denir. Denge ve Vestubuli Oküler Refleks’ ten
(VOR) sorumludur. Eğer bu kısımda bir sorun olursa hassasiyet gerektiren hareketler bozulur.
Vermis ile komşu cerebellum yarım küreyi içine alan bölgeye spinocerebellum denir.
Planlanan eylem ile yapılan eylem arasındaki koordinasyonu sağlar.
Neocerebellum, serebellar hemisferlerin geri kalan kısmıdır. Motor korteks ile
koordineli bir şekilde hareketin planlanması ve koordine edilmesini sağlar.
Vermis ekstremitelerin proksimalini denetler.
Hemisferler ekstremitelerin distal bölümünü kontrol eder ve buradan çıkan sinyalleri
beyin sapına gönderir.
Serebellum’ un afferent ve efferent lifleri vardır.
A) Afferent Yollar
 MSS’ den gelen yollar:
1) Kortikopontoserebellar yol: Yosunsu lifler bu yoldan bilgi getirir. Primer motor
merkez, premotor merkez, somatik duyu merkezi bu yolu kullanır.
2) Olivoserebellar yol: İnferior olivar çekirdekten çıkan lifler serebelluma
proprioseptif duyuları yani afferent bilgileri getirir. Bu bilgiler inferior olivar çekirdeğe
uğramadan motor korteks, bazal gangliyonlar ve retiküler formasyondan kaynaklanır. Bu yolu
yapan lifler tırmanıcı liflerdir.
3) Vestibulocerebellar yol: Labirentlerden ve vestibuler çekirdeklerden kaynaklanır.
4) Retikülocerebellar yol: Retiküler formasyondan kaynaklanır.
5) Tectospinal yol: İşitsel ve görsel duyuları cerebelluma ulaştırır. İnferior ve süperior
colliculuslardan kaynaklanır.
 Periferden gelen yollar:
1) Dorsal spinoserebellar yol: Proprioseptif (Vücut içi duyular kas iğciği gib) ve
ekstraseptif (Dokunma, ısı ağrı gibi) duyuları getirir.
2) Ventral Spinoserebellar yol: Proprioseptif ve ekstraseptif duyuları getirir.
Spinoserebellar yolun hızı 120 m/sn’ dir. Bu kadar hızlı olmasındaki amaç ise
hareketlerin koordineli olmasını sağlamaktır.
B) Efferent Yollar
4 çekirdekten meydana gelmektedir. Bunlar lateralden mediale Nuc. Dentatus,
Emboliformis, Globosus ve Fastigii’ dir.
Nuc. Globosus ve Nuc. Emboliformis interpozisyon çekirdekleridir.
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Lifler ya direkt olarak çekirdeklere ya da indirekt olarak serebellar kortekse daha sonra
da çekirdeklere gider. Buradan da çekirdekler spinoserebelluma ve neoserebelluma efferent
gönderir. Spinoserebellumda medial bölümdeki Nuc. Fastigii ile bitişiğindeki interpozisyon
çekirdeklerinden çıkan efferentler beyin sapına gider. Neocerebellumdaki Nuc. Dentatus ise
sinyalleri Talamus’ a gönderir.
Serebellumun Devreleri
Serebellum Korteks ve Medulla olmak üzere 2 kısımdan oluşur. Korteks ise,
moleküler tabaka, Purkinje (Ganglioner) tabakası ve granüler tabakaya ayrılır.
Serebellumda birkaç çeşit hücre bulunmaktadır. Bunlar: Purkinje hücreleri, Granül
hücreler, Golgi hücreleri, Sepet hücreleri ve Yıldız hücreleridir.
Purkinje hücreleri: Çok geniş bir dendritik ağa sahiptir. Serebellumdaki tek efferent
çıkışı olan nörondur. Aksonları medullaya uzanıp buradaki derin çekirdeklere efferent
sinyaller verir. Etrafında 1 tırmanan lif vardır. Tırmanıcı lifler inferior olivar çekirdekten
kaynaklanır.
Granüler tabakada, Ponstan gelerek granüler nöronları uyaran yosunsu (Mossy) lifler
vardır. Bu nöronlar beyincikteki tek eksitatör nöronlardır. Beyincikteki diğer nöronlar inhibe
edici özellik taşırlar. Garanüler nöronlar, aksonlarını moleküler tabakaya uzatıp, burada
paralel lifleri meydana getirirler. Paralel kısımlar 1-2 mm’ dir ve Purkinje hücrelerinin
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
dendritleri ile 90°’ lik açı yaparlar. Her paralel lif 5 – 10 purkinje hücresi ile bağlantılıdır. Bir
granüler nöron hücresi, purkinje hücresi ile 500’ e yakın sinaps yapar.
Sepet hücreleri moleküler tabakada bulunur. Paralel liflerden uyarı alır, aksonları
innerve ettikleri Purkinje hücrelerinin gövdeleri ya da aksonlarıyla sepet görünümünde bir
yapı oluşturur. Sepet hücreleri Purkinje hücrelerini baskılar.
Yıldız hücreler moleküler tabakada bulunur ama daha yüzeyeldir.
Golgi hücreleri granüler tabakadadır ve dendritleri paralel lifler tarafından, gövdeleri
ve aksonları ise yosunsu lifler ve Purkinje hücreleri tarafından uyarılır. Golgi hücreleri
granüler nöronları inhibe eder.
Beyinde bir hareket planlandıktan sonra motor korteksten çıkan uyarıcı impulslar,
beyin sapından geçip agonist kasa ulaşır ve hareket başlar. Aynı zamanda pons aracılığıyla,
yosunsu liflerle beyinciğe eksitatör stimuluslar gelir ve serebellum da olaya dahil olur.
Beyincikteki derin çekirdekler uyarıyı değerlendirip kortikospinal yola gönderir.
Başlangıçtaki kasılma hareketi, beyinciğin katılması ile daha da güçlenir (Motor korteks ve
beyincik çekirdekleri). Eğer beyincikte bir sorun varsa hareket şiddeti bozulur, harekete
başlamak daha da güçleşir.
Purkinje hücreleri genelde inhibisyon yapmasına rağmen yosunsu ve tırmanıcı
liflerden gelen eksitatör uyaranlar Purkinje hücresinin inhibisyonunu baskılar. Sonuç olarak
beyinciğin derin çekirdeğinden çıkan uyaranlar eksitatördür.
Beyincik Bozuklukları
Beyincik bozuklukları, hasta istirahat halindeyken sorun yaratmaz. Hareketle beraber
sorun kendini gösterir. Algı kusuru ve paralizi olmaz fakat denge, konuşma, yürüme gibi
hareketler sorunludur.
Dismetri ve Ataksi: Kişinin mesafeyi ayarlayamamasına dismetri denir. Ataksi ise
normal bir hareket esnasında olması gereken harekete dair hız, sınır, kuvvet ve yön arasındaki
eşgüdümün olmaması durumudur. Kısaca sarhoş yürüyüşü denir. Bütün vücutta ya da bir
ekstremitede de olabilir. Lezyon yaygınlaştıkça etkilenen alan da artar. Eğer lezyon beyincir
korteksinde ise bu bozukluklar kompanse edilebilir ama eğer sorun derin çekirdeklerde ise bu
kalıcıdır. Bu patoloji özellikle spinoserebellar yolak bozukluklarında ortaya çıkar çünkü
negatif feedback mekanizması bozulmuştur.
Disdiadokinezi: Hareketlerin eşgüdümü ve ardı ardına yapılması mümkün değildir.
Hastaya ardışık iki emir verildiğinde bunları yapamaz.
Dizartri: Konuşma faaliyeti, dil, dudak, çene, solunum kaslarını kullanmayı
gerektirdiğinden, konuşma esnasında birbirini takip eden seslerin bozulmasına yol açar ve
karmaşık sesler çıkar. Konuşma anlaşılamaz.
İntansiyonel tremor: Nuc. Dentatus lezyonlarında olur. Özellikle hedefe yaklaşma
esnasında hastanın ellerinde titreme olur. Önce hedefi ayarlayamaz (dismetri), daha sonra
hedefi tutturana kadar gerekli hareketleri yapar (tremor). Önemli olan şey bu şikayetin sadece
hareket esnasında olmasıdır.
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Serebellar Nistegmus: Flocculonoduler lob sendromunda görülür. Göz küresinin
tremoru da denir. Göz herhangi bir cisme sabitlenemez. Sabitlenmeye çalıştığı anda titremeye
başlar ve fiksasyon gerçekleşmez. Aynı zamanda yarımdaire kanallarından, Lateral beyinciğe
gelen yollardaki lezyonlarda denge bozukluğuyla beraber görülebilir.
Hipotoni: Nuc. Dentatus ve interpozisyon çekirdeklerinin lezyonunda olur. Lezyonun
olduğu taraf kaslar etkilenir. Kalıcı olabildiği gibi kompanse de edilebilir. Vermis
lezyonlarında ise hipertoni olur.
Vertigo: Baş dönmesi demektir. Flocculonodüler lob lezyonlarında denge bozukluğu
ile beraber görülür. Etraftaki cisimle dönüyormuş gibi görülür.
Geri Tepme Fenomeni: Hareketin durdurulması gerken noktada frenlenememesidir.
VESTİBULER SİSTEM
Vestibuler Fonksiyon
VII. kraniyal sinir tarafından kontrol edilir. İşitme ve denge reseptörleri kulaktadır.
Dış, orta ve iç kulak kokleası işitme reseptörlerini içerdiğinden duyma fizyolojisini kontrol
eder. İç kulaktaki utriculus ve sacculus ise dengeden sorumludur.Yarım daire kanalları
reseptörleri döngüsel hızlanmadan sorumludurlar. Urticulus dorsal ve çizgisel hızlanmadan,
sacculus ise dikey hızlanmadan sorumludur. İşitme ve denge reseptörleri tüy hücresi içerirler.
Yarım daire kanallarında 1’ er tane (toplam 3 tane yarım daire kanalı var), utriculus’ ta 1 tane,
sacculus’ ta 1 tane, koklea’ da 1 tane vardır. Toplamda 6 tane tüy hücresi vardır. Koklea
işitmenin temel duyusal organıdır ve denge ile ilgisi yoktur. Yarım daire kanalları, utrikulus
ve sakkulus denge mekanizmasının birbirini tamamlayan parçalarıdır.
İç Kulak
Labirent de denir. Birbiri içine
geçmiş 2 yapıdan oluşur: Kemik yapı
ve membranöz yapı. Kemik dıştadır ve
membranöz parça kemiğin içindedir ve
fonksiyonel kısımdır. Kemik kısım
temporal kemiğin pars petrosasında
bulunur. Kemik kısmın etrafı perilenf,
içi de endolenf ile doludur.
Utriculus ve Sacculus
İç yüzeyinde çapı 2mm’ den
biraz daha büyük makula denen, küçük
bir duyusal alan bulunmaktadır.
Utrikulusta bulunan makula alt
yüzeyde horizontaldir. Şahıs dik
durduğu zaman yerçekiminin yönüne
göre başın yönelimini tespit eder.
Dorsal hızlanmayı kontrol eder.
Sakkulustaki makula ise yarı dik
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
pozisyondadır. Dikey hızlanmayı kontrol eder ve insan yatar pozisyondayken denge organı
olarak çalışır.
Makula destek ve tüy hücrelerinden oluşur. Diğer adı ise otolitik organdır. Burada
kalsiyumkarbonat kristalleri vardır. Bu kristallere kulak tozu, otokalia, statokonya da denir.
Su veya endolenfin 2 – 3 katı özgül ağırlığa sahiptirler. Bu yüzden kristal ağırlığı, tüy
hücrelerinin silyalarını yer çekimi yönünde uyarır.
Tüy Hücreleri
Destekleyici epitelle çevrilidir. Apikal uçlarında 30 – 150 silya vardır. Bunlardan bir
tanesi büyüktür ve buna kinosilyum denir. Bu kinosilyum hareketsiz, gerçek bir silyadır ve
hep en kenardadır. Sterosilyaların boyları kinosilyaya doğru büyür. Tüy hücrelerinin istirahat
membran potansiyeli -60 mV’ dir. Uyarı geldiğinde, sterosilyalar kinosilyalara hareket eder
ve potansiyel -50 mV’ ye yükselir. Bu da depolarizasyonu başlatır. Sterosilyalar,
kinosilyumdan uzaklaşırsa, hücre zamanla uyarılamaz hale gelir. Uyarıldığında hücre içine
endolenften iyon akışı olur ve böyle aksiyon potansiyeli gerçekleşir. Her makuladaki farklı
tüy hücrelerinin her biri, farklı bir doğrultuda uzanır. Böylelikle başın her pozisyonu için,
makuladan gelen sinir liflerinde farklı bir eksitasyon kalıbı oluşur. Tüy hücrelerinin tabanları
VIII. Kraniyal sinir ile innerve olur.
Yarım Daire Kanalları
Anterior, posterior ve lateral olmak üzere 3 tanedir ve
uzaysal pozisyonda birbirlerine diktirler. Her kanalın ucunda
ampulla denen genişleme vardır. Burada reseptör yapıda
olan crista ampullarisler vardır. Krista içinde tüy hücreleri
bulunmaktadır. Kristanın tepesinde kupula denen jelatinsi
kılıf ya da bölge vardır. Tüy hücrelerinin uzantıları kupula
ile, tabanları da VIII. Kraniyal sinir ile temastadır.
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Rotasyonel Hızlanma
Baş dönmeye başladığında yarım daire kanalları içindeki endolenf, ataleti nedeniyle
hareketsiz kalır. Bu yüzden de hareketin gerisinde kalır. Başın rotasyon yönünün tam zıddında
kupulaya endolenf akısı ile baskı yapar. Bu bası ya da hareket tüy hücrelerinin uyarılmasına
neden olur. Sabit hızda dönüş oluncaya kadar, endolenf vücutla aynı hıza ulaşıp, kupulaya
baskı yapmayı bırakıp, dik konumuna geri döner. Bu 25 saniye gecikme ile olur. Dönme
durduğunda ise tam tersine etkiler olur: Yarım daire kanalları durduğu halde endolenf
dönmeye devam eder. Bu esnada kupula aksi yöne eğilip, tüy hücresi deşarjını tamamen
durdurur. Birkaç saniye sonra da endolenfin hareketi durur ve kupula istirahat durumuna gelir
ve tüy hücresi deşarjı normal seviyeye gelir.
Yarım daire kanal mekanizması dengenin kaybolacağını denge kaybolmadan önce
tahmin eder ve böylece denge merkezlerinin uygun önleyici ön-düzenlemeler yapmasını
sağlar. Böylece şahıs herhangi bir şekilde durumu düzeltmeye başlamadan önce dengesini
kaybetmek zorunda değildir. Dengenin korunması için gereken en önemli proprioseptif
bilgiler boyundaki eklem reseptörlerinden taşınır. Bunun dışında ayak tabanlarından gelen
basınç duyuları ağırlığın iki ayağa eşit olarak dağılımı hakkında ve ayaklar üzerindeki
ağırlığın önde veya daha arkada olup olmadığı hakkında bilgi verir.
Beyinciğin flokkulonodular loblarının çıkarılması yardım daire
fonksiyonunu önler fakat makula reseptörlerinin fonksiyonunu daha az etkiler.
kanallarının
Normalde
baş
döndüğü
zaman,
göz
belli
noktalara
sabitlenmelidir. Dönme başladığında
gözler zıt yönde yavaşça hareket
eder ve ideal görüşü sağlar. Buna
vestibuliokuler refleks (VOR)
denir.
Vestibuloserebellar
lob
(flokkulonodular lob) da VOR’ de
etkilidir.
Sinyaller
vestibuler
nükleuslar ile mediyal longitudinal
fasikulus
üzerinden,
oküler
nükleuslara
iletilir.
Dönmenin,
labirentlerden
başlayan
yavaş
komponenti ve beyin sapının
belirlediği hızlı komponenti vardır.
Beyin sapının lezyonunda nistagmus
görülür. Nistagmus yönü hızlı
komponent yönündedir ve genelde
göz hareketi yatay yöndeyken dikey
de olabilir.
Vestibuler sinir liflerinin çoğu,
yaklaşık olarak medulla ile ponsun
birleştiği yerdeki vestibuler nukleuslarda sonlanır. Bazı lifler sinaps yapmadan, beyin sapının
retiküler nükleusları ile serebellumun fastigal nükleusları, uvular ve flokkulonoduler loblarına
geçer. Vestibuler nukleusta sonlanan lifler buradan ikinci sıra nöronlara sinaps yaptıktan
sonra, serebelluma, vestibulospinal yollara, medial longitudinal fasikulusa ve diğer beyin sapı
alanlarına, özellikle retiküler nükeluslara da lifler yollarlar.
Aydınol
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Denge refleksinin primer yolu vestibuler sinirlerle başlar. Sonra hem vestibuler
nukleuslara hem de serebelluma geçer. Sinyaller buradan, beyin sapı retikuler nükleuslarına
gönderildiği gibi vestibulospinal
ve
retikulospinal
yollarla
omuriliğe gönderilir. Buradan da
hedef kaslardaki fasilitasyon ve
inhibisyon
etkileşimini
düzenleyip dengenin otomatik
kontrolünü sağlar.
Yukarıya beyin korteksine
giden sinyaller paryetal lobda
sylvius fissurun derinliklerinde,
superiyor temporal girusun işitme
alanının bulunduğu fissürün karşı
tarafında
bulunan
dengenin
primer motor korteks alanında
sonlanır. Bu sinyaller vücudun
denge durumunun algılanmasına
yarar.
Vestibuler nukleuslar 4 alana ayrılır:
1 ve 2: Superiyor ve mediyal vestibuler nukleuslar, sinyallerini başlıca yarımdaire
kanallarından alırlar. Sonra da mediyal longitudinal fasikulusa göz hareketlerini düzeltici
sinyaller ve mediyal vestibulospinal yola da boyun ve başın uygun hareketini sağlamak için
çok sayıda sinyal gönderirler.
3: Lateral vestibular nukleus, inervasyonunu esas olarak utrikulus ve sakkulus
sağlar. Sonra statik vücut hareketini kontrol etmek için lateral vestibulospinal yolla omuriliğe
çıkış sinyalleri iletilir.
4: İnferiyor vestibular nükleus, yarımdaire kanalları ile utrikulustan sinyal alır, sonra
hem beyin sapının retiküler formasyonuna hem de serebelluma sinyal gönderir.
Aydınol
Download
Study collections