4. BÖLÜM: ABDURRAHMAN İBN-İ HALDUN’DA İKTİSADİ DÜŞÜNCE Tunuslu İslam âlimi; 1332-1043 Toplam 8 eser; En ünlü eseri El-iber: Önsöz, giriş ve 1. Kitaptan oluşan “Mukaddime”, eserin adı olarak ta biliniyor. İktisadi düşünceye ait açıklamalar bu kısımdadır. İbn-i Haldun’un Tarih Bilimine Bakışı İbn-i Haldun’un da “Umran” ve “Asabiyet” Kavramları Umran: İnsanların oluşturduğu ve içinde yaşadığı sosyal çevre olarak tanımlanabilir. İki nedenle ortaya çıkar: Ekonomik: Kendi kendine yetememe ve verimliliği artıramama Sosyolojik ve psikolojik: İçten ya da dıştan gelen tehlikelere karşı korunma zafiyeti ve yalnız yaşama karşısında zayıf kalan insan doğası. Bu düşünce, aydınlanma dönmemi düşünürlerinde “sosyal sözleşme” kavramının fikri temeli olarak görülebilir. Umran kendi içinde ikiye ayrılarak incelenir: Bedevi (göçebe) Umran: Hayvancılık ve tarımla uğraşmakta ve zorunlu tüketim mallarıyla geçinmektedir. Hadari (yerleşik) Umran: Ticaret ve zanaatlarla uğraşmakta ve lüks tüketim malları da talep etmektedir. Toplumların değişim yönü bedevilikten hadariliğe doğrudur. Bedevilik hadarilikten önce gelir. Bedevi umran toplumu, zenginleştikçe artan refah nedeniyle toprağa yerleşme ihtiyacı duyarlar. Herhangi bir şehir halkının kökeni, civarda bulunan hadari kavimlerdir. Bu kavimlerin insanları şehirde toplanarak hadari umran’ı oluşturmuşlardır. Bedevi umran, ekonomik yönden az gelişmiş (Vasıflı işgücü az, para kullanımı yaygın değil, tüm ihtiyaçlar karşılanamaz) ancak insani değerler daha kuvvetli; hadari toplumda ise tam tersi: zenginlik arttıkça insani değerler giderek kaybolur; kurnaz ve çıkarcı olurlar… Toplumsal olaylar da bir sebep-sonuç ilişkisi içinde gelişir ve kendine has bir düzeni/kuralları vardır. İşte bu kurallar Umran ilmi sayesinde incelenebilecektir. Toplumsal hayat statik değil dinamiktir. Ancak bu dinamizm bir gelişigüzellik anlamına gelmez. Sebep-sonuç ilişkileri sürekli değişse bile toplumsal değişim bir nizam içinde hareket eder. Şöyle ki: Varlıların düzeni, Eşyanın tabiatı sosyal olaylarda bir düzen sağlar. Allah’ın kanunları Böylece Haldun, toplumsal dönüşümün temel kurallarına erişmek ister. “Fikir ve el” ve “Devlet” düşüncesi Haldun’a göre siyaset Asabiyet kavramı Nesep asabiyeti Sebep asabiyeti Bir umran, Reislik/Başkanlık’la yönetilen bedevi toplumdan, Hükümdarlıkla yönetilen hadari topluma doğru geliştikçe, asimetrik olarak “asabiyet” ilişkisi de zayıflar. Haldun’a Göre İktisadi Faaliyet İnsan ihtiyaçları; fikir ve el; üretim faaliyeti; toplum içinde üretim faaliyeti… Çalışmak ve iktisadi faaliyette bulunmak Allah’ın emridir. Skolastik düşünce ile tamamen ters bir bakış açısı! İktisadi faaliyet ile toplum ve devletlerin kurulma, gelişme ve yıkılma süreçleri arasında yakın bir ilişki vardır. İktisadi faaliyet ve yaşam biçimlerinin insanların kişilikleri üzerinde de etkisi vardır. Bir kişinin gerçek değeri sahip olduğu hüner ya da zanaatla belirlenebilir. Haldun’a Göre Emek-Çalışma ve İşbölümü Emek ve çalışmak tüm iktisadi faaliyetlerin temelidir. Bununla birlikte diğer üretim faktörlerinin malın üretimindeki katkısını da ihmal etmez. İş bölümü emeğin kullanımın doğal bir sonucudur. Adam Smith! Temel kazanç ve geçinme yolları: Yöneticilik, avcılık, tarım, zanaat ve ticaret. Ticaret, meşru olmakla birlikte normal olmayan bir kazanç yolu olarak görülmüştür. (Thomas Aquinas’la benzer bir bakış açısı!) Üretim ve şehir nüfusu ilişkisi: Üretim↑→Refah↑→Emek Talebi↑→İki yolla karşılanır: Doğal nüfus artışı ve Dış göç↑→Optimal nüfus aşılır: İki sorun oluşur: Şehir kaynaklarının yetersizliği (Ricardo’nun Rant teorisi ve azalan verimler yasası!) Mamul mal üretimi artarken zirai üretim düşer: Gıda arzı sorunu! →Şehirden göç başlar ve nüfus↓ Haldun’a Göre Devlet ve Ekonomideki Rolü İç ve dış tüm tehditlere karşı korunma ve bir arada yaşama zorunluluğunun doğal sonucudur. Bedevi umran: Başkanlık/Reislik sistemi; daha demokratik; ikna ve istişare önemli; gelenek ve görenekler etkin. Hadari umran: Hükümdarlık; Mülk ve mülkündeki her şey sultanın tasarrufuna tabidir. Devlet, insan hayatına benzer bir gelişim gösterir: Gelişme, duraklama ve gerileme. Devletler genel olarak üç nesil (her nesil yaklaşık 40 sene) boyunca varlıklarını sürdürebilirler: Birinci dönem: Asabiyetin kuvvetli olduğu bedevilik, İkinci dönem: Zenginleşme ve hadarilik, asabiyet zayıflar, Üçüncü Dönem: Devlet yöneticileri çözülür ve hanedan yıkılır. Üç nesil boyunca Devlet şu aşamalardan geçer: Zafer dönemi, Baskı dönemi, Rahatlık ve refah dönemi, Kanaat ve barış dönemi ve İsraf dönemi. Devletin temeli adalettir; iktisadi faaliyetin temeli de adalet ve güvenliktir. Devlet harcamaları, en büyük ve önemli toplam harcama/talep bileşenidir. (Keynes!) Hazinede para stoklanarak ülke serveti artmaz, ekonomi büyümez! (Merkantalistler!; Tasarruf paradoksu!) Devlet israf etmez ama cimride değildir. Doğrudan iktisadi faaliyetin içinde olmasını istemez ama gerektiğinde müdahaleye karşı çıkmaz. Çok geniş bir “Sosyal Devlet” anlayışı hâkimdir. Devletin ayakta durabilmesi iki şeye bağlıdır: Asker ve para. Nüfus, ekonomik faaliyet, halkın zenginliği: Devletin vergi gelirlerinin artması… Gerileme dönemlerinde artan vergiler, üretim azalması, ekonomik gerileme, halkın fakirleşmesi ve: devletin vergi gelirlerinin azalması…(Arthur Laffer, Arz yanlı iktisat!) Toplumsal barış ve huzur için: “Optimum vergi Oranı” Vergilemede dürüstlük, adalet, eşitlik, genellik ve ödeme iktidarı ilkelerine dikkat çeker… Devlet kuruluş aşamasında tutumludur. Refah artışıyla israfa, lükse ve zevke dalar. Halk takip eder. Yöneticiler ve halk uysallaşır, devlet zayıflar, asker itaatsizliği başlar, ulufe dağıtılır, devletin iktidar kaybı…ve çöküş. Haldun’da Gelir ve Gelir Dağılımı Düşüncesi Zenginliğin gerçek kaynağı emek ve üretimdir. Emek harcayarak elde edilen gelir ikiye ayrılır: Rızık: Zorunlu ihtiyaçların karşılandığı kısım; Nüfus ve iş bölümünün az olduğu toplumlar bu aşamadadır. Kazanç: Rızkı aşan ve servete kaynaklık eden kısım. Bedevilikten hadariliğe geçişte kazanç artar; bu kazanç sermaye birikimi ve zenginliğin temel kaynağıdır. Bu açıklamalara rağmen gerçek hayatta kişisel servet ve zenginliğin temelinde üretim ve emek değil gayri meşru yollar geçerlidir. Emeğe dayalı gelir, gayri meşru yollarla bazı kesimlerde servet olarak birikir. Gelir dağılımı adaletsizliği. Haldun bu duruma olumsuz bir anlam yüklemez, zira servet üretime yönelecek böylece iş bölümü refah artışına katkı sağlayacaktır. Dağılımın adaletsiz niteliği, adeta, toplumun ekonomik gelişmesinin de temeli oalcaktır.