KOMŞULUK KAVRAMI Komşuluk toplumun en temel birimlerindendir. Komşuluk toplumsal bir sistem, toplumsal bir birim, toplumsal bir birlik, grup, insan topluluğu olarak tanımlayan sosyologlar olduğu gibi, toplumsal bir kurum olarak tanımlayanlar da vardır. İletişim, tüm canlılar ve insanlar arasında yüzyıllardan beri süre gelen temel bir olgudur. İletişim hem bireysel, hem kurumsal düzeyde toplumsal yaşamın temel ve vazgeçilmez bir özelliğidir. Bireyin gelişiminde ve eğitiminde önemli bir işlevi olan komşuluk, iletişim bakımdan da çok önemlidir. Çocukların iyi bir gelişme gösterebilmeleri iletişimin kurulmasına bağlıdır. İnsan sosyal bir varlık. Toplumdan etkilenmek ona ayak uydurmak, farkında olmadan yaptığımız gündelik yaşamın bir parçası. Ancak giderek bilinçli ya da bilinçsiz yaptığımız bir şey var ki o da çevremizdeki kişilere umarsız, duyarsız ve hatta saygısız davranmamız. Herkes bencil, sadece kendi varlığını sürdürme ve parasını arttırma kaygısında. Oysa çoğunlukla Türklerin yaşam felsefesinde "ev alma komşu al" düşüncesi egemendir. Bugün anakentlerde geldiğimiz nokta ise adeta bir köy kadar nüfuslu apartmanlarda kimlerin yaşadığını bilmeden oturmaktır. Bu durum, gökyüzünde sadece belli koordinatları olan daire sahibinin de başına buyruk yaşamasını beraberinde getirmektedir. Camdan silkelenmek hatta temizlik yapıyorum diye camdan su dökmek, diğer dairenin yarısına kadar uzanan çamaşırlarını gururla sallandırmak, çöpü istediği saatte çıkarmak, kapıyı itmek suretiyle kapatmak, canının istediği saatte istediği ses düzeyinde müzik dinlemek, arabasını gelişigüzel park etmek, apartman ihtiyaçlarına duyarsız kalmak, aidatları bir külfet ve lüzumsuz harcama sayarak ödememek vb davranışlar her geçen gün artış göstermektedir. Kişi kedisini köpeğini evinde beslerken başkalarının bundan nasıl etkileneceğini düşünmelidir. Hayvanı özgürleştirmek, rahatlatmak adına birden üstünüze fırlayan iri kıyım köpeği için komşusuna korkmayın, bir şey yapmaz demek medeni bir davranış değil, tamamen bencillik ve pervasızlıktır. Üstelik bunların her birini yaparken kişi kendini haklı görmektedir yani diğer yaşayanların varlığı önemsizdir. Maalesef en büyük mutsuzluğumuz komşularımla ilgili. Kimi zaman yaşantımızı kâbusa çeviren umarsız, duyarsız ve saygısız kişiler, günlük yaşantımızı olumsuz etkilemektedir. Bu konu öyle önemli ki yurtdışında üzerinde hayli araştırma yapılıp, alternatifler aranıyor. İnsanların birbirine yabancılaşmadan, birbirinin hakkına tecavüz etmeden yaşaması günlük iş verimini arttırdığı gibi, toplumda bir ve beraber hareket etmeyi de kolaylaştırıyor. Türk Mahallesi, Çin mahallesi, Rum mahallesi gibi kentlerin içinde aynı kökten insanların birlikte yaşamak çabalarında da komşuluk kavramı yatmaktadır. Toplum ruhunun temelinde, dostluğun gelişmesinde komşuluk önemli bir kavramdır. Sosyal yaşamın varlığı ve sağlıklı devamlılığı bireylerin birbirleriyle olan düzeyli ilişkilerine bağlıdır. Bu bağlılık ilerde çevreye ve kente de sahip çıkmayı veya umursamamayı doğuracak kadar önemlidir. Bizi biz yapan değerlerimizi kaybetmemeli, gelişme, büyüme, hızlı yaşam derken kendi özüne yabancı, kendinden başkasını umursamayan bir toplum olmaya özenmemeliyiz. Herkes her gün kendine bu değerleri hatırlatsa Büyükşehir de bile komşuluk kavramları varlığını sürdürür ve her geçen gün zorlaşan yaşamda bir birey olmanın anlamı olur. YAŞADIĞIMIZ ORTAMDA ÇOCUKLARIN GELECEĞİ İÇİN ÖFKEYE, KİNE, KAVGAYA YER VERMEYELİM. TOPLU YAŞAM YERLERİ ARTIK KAVGA YERİ DEĞİL DOSTLUK VE HOŞGÖRÜ YERİ OLDUĞUNU KABUL EDELİM. BİZLER BÜYÜK BİR AİLEYİZ AİLEMİZİN DEĞERİNİ BİLELİM… MURAT BAŞPINAR