KSENOBİYOTİK METABOLİZMASI Besin maddeleri dışında, yaşam sırasında vücudumuzun karşılaştığı etkileştiği maddelere ksenobiyotik adı verilmektedir. Latince organizmaya yabancı anlamındaki bu kelime, organik ve inorganik olmak üzere çok geniş bir yelpazede yer alan maddeleri kapsamaktadır. Günlük hayatta karşılaşılan/kullanılan ilaçlar, besin katkı maddeleri ve kimyasal koruyucular, sigara, kızarmış, yanmış ve füme yiyeceklerin içerdiği maddeler, tarım ve endüstri kaynaklı kimyasallar ile çeşitli bitki kökenli maddeler, ksenobiyotikler arasında yer almaktadır. I. KSENOBİYOTİKLERİN KAYNAKLARI VE VÜCUDA GİRİŞ YOLLARI Organizma ksenobiyotikler ile hava, gıda ve su kirliliği sonucu karşılaşılan toksik maddelerde olduğu gibi istemsiz veya ilaç kullanımındaki gibi istemli olarak karşılaşmaktadır. İnsanlar günlük yaşamlarında sıklıkla ksenobiyotikler ile karşı karşıya kalmaktadır. İşlenmiş gıdaların yaygınlaşması ile gıdalara koruyucu ve/veya ürünün albenisini arttırıcı kimyasalların eklenmesi artmıştır. Ancak bu maddelerin uzun vadeli veya duyarlı organizmalardaki etkileri tam bilinmemektedir. Endüstriyel maddelerle karşılaşma riski, ilgili endüstri çalışanları için yüksektir. Ayrıca sanayi atıklarının çevreye karışması, geniş kitleleri bu kimyasallarla karşı karşıya getirebilmektedir. Günlük yaşamda, çeşitli deterjan ve kozmetikler gibi kimyasallar ile karşılaşılmaktadır. Tarım alanları ve ürünlerinin çeşitli peptisid ve herbisid ile ilaçlanması sonucu bu maddelerden arındırılmadan ürünlerin tüketilmesi veya kimyasalların bitkiler tarafından alınması sonucunda bu ürünleri tüketen kişiler istemsiz olarak bu maddeleri almaktadır. Oldukça lipofilik bir yapıya sahip olan insektisid olan DDT yağ depolarında birikmekte ve atılamamaktadır. II. KSENOBİYOTİK METABOLİZMASI Ksenobiyotiklerin metabolize edilmeleri sırasında yapılarında bir değişiklik meydana gelebilmekte, ancak iki veya daha fazla değişikliğe uğramaları (oksidasyon ve konjugasyon) daha sık görülmektedir. Bu nedenle ksenobiyotik metabolizması iki fazda incelenmektedir. Faz 1 tepkimelerde ksenobiyotiğin yapısında kimyasal bir değişiklik gerçekleştirilerek biyolojik etkileri değiştirilmektedir. Çoğunlukla bir madde detoksifiye edilmekte veya bir ilazın etkisi sonlandırılmaktadır. Ancak bazı durumlarda zararsız bir madde toksik hale getirilebilmekte veya inaktif bir ilaç öncülü aktif metabolit haline çevrilebilmektedir. Faz 2 tepkimeleri sırasında ksenobiyotik veya ksenobiyotiğin metaboliti glukuronik asit, sülfat, asetat, Glisin, glutamin veya glutatyon gibi hidrofilik bir moleküle konjuge edilmekte veya yapısına metil eklenmektedir. Bu konjugasyon ile yabancı madde suda çözünerek atılabilir hale gelmekte ve biyolojik aktivitesini kaybetmektedir. Ksenobiyotiklerin dokulara hasar verme mekanizmaları üç ana grupta incelenmektedir; A)Ksenobiyotiğin Hücredeki Makromoleküllere Kovalent Olarak Bağlanması Ksenobiyotikler kendileri veya metabolize edilmeleri sonucu oluşan reaktif metabolitleri hücrede DNA, RNA ve protein gibi makromoleküllere kovalent olarak bağlanabilmektedir. B)Ksenobiyotiğin Hepten İşlev Görmesi Ksenobiyotikler kendileri antijenik olmadıkları halde bağlandıkları proteinin antijenik özellik kazanmasına neden olmaktadırlar. C)Ksenobiyotiğin Karsinogeneze Yol Açması Ksenobiyotikler direkt olarak veya metabolize edilmeleri sonucunda oluşan reaktif metabolitleri DNA molekülüne bağlanarak kimyasal karsinogeneze yol açabilmektedir. III.FAZ 1 TEPKİMELERİ A)Giriş Faz 1 tepkimelerinin çoğunu oksidasyon (sıklıkla hidroksilasyon) oluşturmaktadır. Ayrıca deaminasyon, dehalojenasyon, desülfürasyon, epoksidasyon, peroksijenasyon ve indirgenme tepkimeleride kullanılmaktadır. Faz 1 tepkimeleri sitokrom P450 ailesi dışındaki enzimler tarafından da katalizlenmektedir. B)Hidroksilasyon Tepkimesi ve Sitokrom P450 Ailesi Hidroksilasyon tepkimeleri monooksigenazlar ado verilen sitokrom P450 ailesi enzimler tarafından katalizlenmektedir. Molekülün daha polar hale getirildiği hidroksilasyon ile glukuronik asit gibi bir molekülün konjuge edilebileceği hidroksil grubu yapıya katılmaktadır. Prokaryotlarda da bulunan sitokrom P450, yapıları ilişkili olmayan oldukça geniş bir subsrat grubunu okside eden bir hem proteini ailesini tanımlamaktadır. İnsanların kullandığı ilaçların yaklaşık yarısı, sitokrom P450 ailesine ait enzimler ile metabolize edilmektedir. Ksenobiyotikler dışında, steroid sentezi ve yağ asitleri gibi endojen bileşiklerin metabolizmasında da rol oynamaktadır. Hidroksilasyon tepkimesinde sitokrom P450 için ortamda moleküler oksijen ve NADPH bulunması gerekmektedir. Sitokrom P450 izoformları eritrosit ve düz kas hücresi dışında bütün dokularda değişen miktarlarda bulunmaktadır. Ksenobiyotik metabolizmasında rol alan sitokrom P450 izoformları hücre içerisinde düz endoplazmik retikulum membranlarında yer almaktadır. Karaciğer ve incebağırsaklarda yüksek miktarlarda bulunan sitokrom P450 izoformları oldukça geniş ve kısmen örtüşebilen bir subsrat özgüllüğü göstermektedir. Alkol kullanımı ile uyarılan CYP2E1 izoformunun aktivitesinin artması, doğal subsratları olan solventler ile tütün bileşenlerinin karsinojen metabolitlerinin oluşması riskini de artırmaktadır. Değişik prokarsinojen ksenobiyotikleri metabolize eden farklı sitokrom P450 izofromları bulunmaktadır. IV.FAZ 2 TEPKİMELERİ Vücuda girdikten sonra doğrudan konjuge edilebilen ksenobiyotikler, genellikle Faz 1 tepkimesinin metabolitinin konjuge edilmesi ile metabolize olmaktadırlar. Konjugasyon ile daha polar ve suda çözünür hale getirilen ksenobiyotikler, kolaylıkla atılabilmektedir. Daha çözünür olmalarının yanı sıra daha az toksik moleküller olan konjugatlar, bazı koşullarda toksik olabilmektedirler. A)Glukuronik Asit İle Konjugasyon Sitozol ve/veya endoplazmik retikulumda yer alan ve glukuronik asit vericisi olarak UDP-glukuronidi kullanan glukuronil transferazlar, ksenobiyotiklerdeki hidroksil, karboksil, sülfidril, amino ve amid gruplarına glukuronik asidi aktarmaktadırlar. B)Glisin İle Konjugasyon Benzoik asit ve fenilasetik gibi karboksilik asit grupları bulunan aromatik moleküller glisin ile konjugat oluşturarak suda çözünür hale gelmekte ve idrarla atılmaktadırlar. C)Glutatyon İle Konjugasyon Tripepdid yapsındaki glutatyon, merkaptürik asit oluşumunda rol oynamaktadır. Elektrofilik olan ksenobiyotikler, glutatyon S-transferazlar ile nükleofilik bir molekül olan glutatyonla konjuge edilmektedirler. Enzimatik olarak glutamil ve glisinil kalıntılarına ayrılan glutatyon konjugatlarında kalan sisteinil kalıntısının amino grubuna, asetil CoA molekülünden bir asetil grubu aktarılarak merkaptürik asit oluşturulmaktadır. En fazla karaciğerde olmak üzere pek çok dokuda bulunan ve sitozolik bir enzim olan glutatyon S-transferazların susbsrat özgüllükleri farklı olan değişik izoformları bulunmaktadır. D)Sülfat İle Konjugasyon Bu tepkimelerde sülfat esterlerinin oluşturulmasında sülfat verici olarak da bilinen yüksek enerjili adenozin 3’-fosfat-5’-fosfosülfat (PAPS) görev yapmaktadır. E)Asetilasyon Azotlu bileşiklerin çoğu bir asetil grubu eklenerek metabolize edilmektedir. Bu tepkimeyi asetil grubu vericisi olarak asetil CoA kullanan sitozolik asetiltransferaz gerçekleştirmektedir. Ksenobiyotik metabolizmasında rol alan diğer enzimler gibi asetiltransferazlar, en fazla karaciğerde olmak üzere bütün dokularda bulunmaktadır. F)Metilasyon Bazı ksenobiyotikler oksijen, azot ve sülfür atomlarına metil transferaz tarafından S-adenozilmetioninden alınan bir metil grubu aktarılarak metabolize edilmektedirler.