avrupa birliği`nde istihdam politikaları ve işsizlik

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
AVRUPA TOPLULUKLARI (EKONOMİ-MALİYE)
ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İSTİHDAM POLİTİKALARI VE
İŞSİZLİK; EURO ALANINDA GELİŞMELER
Yüksek Lisans Tezi
Sezen Yıldırım
Ankara-2006
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
AVRUPA TOPLULUKLARI (EKONOMİ-MALİYE)
ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İSTİHDAM POLİTİKALARI VE
İŞSİZLİK; EURO ALANINDA GELİŞMELER
Yüksek Lisans Tezi
Sezen Yıldırım
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Belgin Akçay
Ankara-2006
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
AVRUPA TOPLULUKLARI (EKONOMİ-MALİYE)
ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İSTİHDAM POLİTİKALARI VE
İŞSİZLİK; EURO ALANINDA GELİŞMELER
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı : Prof. Dr. Belgin Akçay
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı
İmzası
....................................................................
........................................
....................................................................
........................................
....................................................................
........................................
....................................................................
.........................................
....................................................................
.........................................
....................................................................
.........................................
Tez Sınavı Tarihi ..................................
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR………………………………………………………………..........v
TABLOLAR …….………….……………………………………………………….vi
ŞEKİLLER……………...………………………………………………………….. vii
EKLER ………..…………….…………………………………………………….. viii
GİRİŞ………….……………………………………………………………………..ix
BİRİNCİ BÖLÜM
İŞSİZLİK
I. İŞGÜCÜ PİYASASINA İLİŞKİN KAVRAMLAR……............…………………. 1
A. İŞGÜCÜ……………….………………………………….……………..............1
B. İŞGÜCÜ PİYASASI……………………….…….……………........................... 1
C. İSTİHDAM……………………………………….……………………….......... 3
D. İŞSİZLİK……………………….……………………….……………………… 4
1. İşsizlik Tanımı……………………………………..…...……………….......... 4
2. İşsizlik Türleri…………………...………………..…………………………...5
a. Gizli İşsizlik………………………………………………………...……… 5
b. Doğal İşsizlik………………….…………………………..……………….. 5
ba. Friksiyonel İşsizlik……………………….……………………….……. 6
bb. Yapısal İşsizlik………………….............................................................6
c. Konjonktürel İşsizlik………………………….……………………….……7
d. Mevsimlik İşsizlik…………………………………………….…………….7
II. İŞSİZLİĞİN ÖLÇÜMÜ…………………………………………………………...7
III. İKTİSAT TEORİLERİNDE İŞSİZLİK………..…………………………………8
A. KLASİK VE NEOKLASİK YAKLAŞIM………………..…………………...8
B. KEYNESYEN YAKLAŞIM…………………………………..……………..10
C. PARASALCI YAKLAŞIM………………………………………..…………12
D. YENİ KLASİK YAKLAŞIM…………………………………………..…… 12
E. YENİ KEYNESYEN YAKLAŞIM………………………………………..... 13
i
IV. İŞSİZLİKLE MÜCADELEDE POLİTİKALAR…………………..…………... 14
A. MAKROEKONOMİK POLİTİKALAR………..………….……………...…16
1. Para Politikası……………………………………………...……………... 16
2. Maliye Politikası………….………………………………………………. 18
3. Gelirler Politikası……………………….…...……………………………. 19
B. MİKROEKONOMİK POLİTİKALAR……...……………..……………..... 20
1. Pasif İstihdam Politikaları………..…………………….………….……... 20
2. Aktif İşgücü Piyasası Politikaları……..……………….………………….21
İKİNCİ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİK
I. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİĞİN GELİŞİMİ……………………..…….….23
A.1975-1990 DÖNEMİ GELİŞMELER…………..……….…………….……..... 26
B. 1991- 2001 DÖNEMİ GELİŞMELER………….………..…………….………29
C. 2002-2006 DÖNEMİ GELİŞMELER…………………….……...…….………33
II. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ………………….……… 35
III. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİĞİN DEĞİŞEN BOYUTU............................45
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞGÜCÜ PİYASASINA YÖNELİK
DÜZENLEMELER VE İSTİHDAM POLİTİKALARI
I. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE KURUCU ANTLAŞMALARDA İŞGÜCÜ
PİYASASI…………………………………………………………………………...49
A. ROMA ANTLAŞMASI…….………………………………………….............49
B. AVRUPA TEK SENEDİ ……………………….…………………………….. 52
C. AVRUPA BİRLİĞİ ANTLAŞMASI………………….……………………….54
D. AMSTERDAM ANTLAŞMASI…………………………….………………... 56
E. NICE ANTLAŞMASI…………………………………………….…………… 61
F. AVRUPA ANAYASASI……………………………………………….………62
II. İŞGÜCÜ PİYASASINA İLİŞKİN DİĞER DÜZENLEMELER ………….…….63
A. YEŞİL KİTAP.....................................................................................................63
ii
B. BEYAZ KİTAP……………………...………………………………………… 63
C. AVRUPA SOSYAL FONU………………………..………………………….66
D. ESSEN ZİRVESİ…………………………………………..…………….….... 67
E. MADRİD VE DUBLİN ZİRVELERİ,…………………………..…….……...68
F. İSTİHDAM İÇİN GÜVEN PAKTI………………………………..…………..69
G. LÜKSEMBURG ZİRVESİ…………………………………….………..…….69
H. CARDİFF VE KÖLN ZİRVELERİ……………………………….……….….72
I. İSTİHDAM KOMİTESİ’NİN OLUŞTURULMASI……………….………… 73
J. LİZBON ZİRVESİ……………………………………………….…………… 75
K. TEMEL HAKLAR ŞARTI …………………………………………….…….. 81
III. LİZBON SONRASI AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İSTİHDAM POLİTİKALAR...82
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
EURO ALANI’NDA İŞSİZLİK
I. EURO ALANININ OLUŞUMU…………………..………………………….….. 86
A. AVRUPA BİRLİĞİ ANTLAŞMASI…….…………..………………………...88
1. Euro Alanı Oluşturulması Aşamaları……………………………..…………89
2. Yakınlaşma Kriterleri………………….…………………………………….90
B. EURO ALANI OLUŞTURULMASINA YÖNELİK DÜZENLEMELER……90
C. EURO ALANINDA UYGULANAN EKONOMİ POLİTİKALARI …............94
1. Para Politikası……………………………………..……………………..… 95
2. Maliye Politikası…………………………………………………………… 98
3. İstihdam Politikası…………………….………..……….............................. 99
II. EURO ALANINDA İŞSİZLİK SORUNU……………………………………... 99
III.EURO ALANINDA İŞSİZLİK SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK
UYGULAMALAR……………………………………...…………………….. 112
IV. EURO ALANINDA İŞSİZLİK ÜZERİNE AMPİRİK BİR ÇALIŞMA;
HOLLANDA VE İSPANYA ……………….…..…………………………….114
A.MODEL……………….…………..……………………………………… 114
B.VERİLER VE YÖNTEM……….….……………………………………..116
C.SONUÇLAR………….……….…….…………………………………… 116
iii
1. Anlamlılık düzeyi……………………….……………………………..116
2. Korelasyon Katsayısı …………….…………………..………………. 117
a. Hollanda………………….………….…...………………………… 117
b. İspanya…………..………………….……………………………… 119
3. Model Sonuçları………………………..………………………….….. 121
a. Hollanda………………….………………………………………… 121
b. İspanya……………………………………………………………... 123
4. Yorumlar ……..…………………....…………………………………. 125
SONUÇ……………………………………………………………………. 127
KAYNAKÇA……………………………………………………………....129
EKLER…………………………………………………………………….. 144
ÖZET……………………………………………………………………… 153
ABSTRACT………………………………………………………………..154
iv
KISALTMALAR
AB
: Avrupa Birliği
AİS
: Avrupa İstihdam Stratejisi
AMB
: Avrupa Merkez Bankası
AMBS
: Avrupa Merkez Bankaları Sistemi
EC
: Avrupa Komisyonu-European Commission
ECB
:Avrupa Merkez Bankası- European Central Bank
EMU
: Avrupa Para Birliği- European Monetary Union
EPB
: Ekonomik ve Parasal Birlik
GSYİH
: Gayrisafi Yurtiçi Hasıla
HICP
: Uyumlulaştırımış Tüketici Fiyat İndeksi-Harmonized
Inflation of Consumer Index
ILO
: Uluslararası Çalışma Örgütü -International Labor
Organization
IMF
: Uluslararası Para Fonu- International Monetary Fund
NAIRU
: Enflasyonu Hızlandırmayan İşsizlik Oranı-Nonacceleration
İnflation Rate of Unemployment
OECD
: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı ÖrgütüOrganization for Economics Co-operation and Development
v
TABLOLAR
Tablo 1: Avrupa Birliği’nde İşsizlik Oranları……………………………………....23
Tablo 2: Model Sonuçları (Hollanda)……………………………………………... 121
Tablo 3: Sadece Kamu Borcu Ve Bütçe Açığını İçeren Model Sonucu
(Hollanda)…………………………………………………………………………. 122
Tablo 4: Model Sonuçları (İspanya)……………………………………………..... 123
Tablo 5 : Sadece Kamu Borcu Ve Bütçe Açığını İçeren Model Sonucu
(İspanya)………..…………………………………………………………………. 124
vi
ŞEKİLLER
Şekil 1: Avrupa Birliği’nde Genişleme Süreci ve İşsizlik Gelişimi (1960–
2005)………………………………………………………………..………………. 25
Şekil 2: Avrupa Birliği’nde İşsizlik Oranları (1960 – 1990)…………..…………... 28
Şekil 3 : Avrupa Birliği’nde İşsizlik Oranları (1991- 2001)……………..………….33
Şekil 4: Avrupa Birliği’nde İşsizlik Oranları (2000-2005)……………..……….....35
Şekil 5: Ters Arz Şoku (Toplam Arz-Toplam Talep Eğrileri)……..………………..37
Şekil 6: Ters Arz Şoku (Philips Eğrisi)………...……………………………..……..38
Şekil 7: Avrupa İstihdam Stratejisi’nin Gelişimi(1997–2002)………………..…… 71
Şekil 8: Lizbon’da Politika Koordinasyonunun Yıllık Akış Süreci……………...….81
Şekil 9: Euro Alanında İşsizlik Oranları (1999-2006)………………………...…... 100
Şekil 10: Euro Alanında İstihdam İle İşsizlik Arasındaki İlişki……………….….. 111
vii
EKLER LİSTESİ
EK 1: Avrupa Birliği, ABD ve Japonya’da İşsizlik Oranları (1960–2006)..............145
EK 2: Avrupa Birliği Üye Ülkelerinde İşsizlik Gelişimi (1960–2006)…………... 147
EK 3: Model Verileri (Hollanda)……….………………………...………………..148
EK 4: Model Verileri (İspanya)……………...…………………………...……….. 149
EK 5: Modele İlişkin Normal Dağılım Sonuçları………………..………………... 150
EK 6: Korelasyon Sonuçları(Hollanda)…………………………………………… 151
EK 7: Korelasyon Sonuçları (İspanya)………………………………………….… 152
viii
GİRİŞ
Dünya ekonomisinde, 1980’li yıllardan sonra ortaya çıkan en önemli
ekonomik sorunların başında, işsizlik sorunu gelmektedir. Bu sorun, sadece ülkelerde
değil aynı zamanda uluslararası bütünleşmelerde de etkili olmuş ve kalıcı hale
gelmiştir. Avrupa Birliği’nde işsizliğin en belirgin özelliği; ekonomide yaşanan her
durgunluktan sonra işsizlik oranının artması, bundan sonra yaşanan canlanma
döneminde de işsizlik oranının arttığı hızdan daha yavaş bir hızla azalması ve eski
düzeyine dönmesinin uzun zaman almasıdır. Bu nedenle bu süreçte Avrupa
Birliği’nin1 dünya piyasalarındaki rakip olduğu ABD ve Japonya’ya göre daha
dezavantajlı konumda olduğu görülmektedir Bugün Avrupa Birliği’nin ekonomik
sorunlarının başında, işsizlik gelmektedir.
Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren; büyümenin, istihdamın ve uluslararası
rekabet gücünün artması gibi konulara daha fazla önem veren Avrupa Birliği’nin
(AB’nin) en önemli ekonomik ve
sosyal sorunlarının başında işsizliğin
azaltılamaması gelmektedir. Avrupa Birliği gelecekte daha yüksek uluslararası
rekabet gücüne ulaşmak için, işsizlik sorununu çözebilmek ve istihdam seviyesini
artırmak çabasına girmiştir. Bu nedenle AB’de bu konuda yapılan çalışmalar sürekli
güncellenmekte ve bugün hala uygulanmakta olan Avrupa İstihdam Stratejisi ve
Lizbon
Stratejisi
sürekli
konjonktüre
uygun
olarak
değiştirilmekte
ve
uygulanmaktadır. Ayrıca Avrupa Birliği’nde Ekonomik ve Parasal Birliğin 12 üye
ülke itibariyle sağlanmasıyla birlikte, Euro Alanındaki ortak uygulanan ekonomi
politikaları nedeniyle üye ülkeler, serbestçe işsizlikle mücadele politikaları
uygulayamamaktadır. Bu açıdan, Euro Alanında işsizlik sorunu da büyük önem teşkil
etmekte ve Euro Alanındaki üye ülkelerin AB’deki tüm üye ülkeler için belirlenen
ortak istihdam politikalarını uygulamaları teşvik edilmektedir.
1
1992 yılında kabul edilen Avrupa Birliği Antlaşması ile Avrupa Toplulukları Avrupa Birliği olarak
isimlendirildiği için, çalışmada Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Toplulukları deyimleri
yerine de Avrupa Birliği deyimi kullanılmıştır.
ix
Tezin birinci bölümünde, işsizliğe ilişkin kavramlar ve istihdam politikaları
teorik olarak ele alınmaktadır.
Tezin ikinci bölümünde, Avrupa Birliği’nde kuruluşundan bu yana işsizlik
sorunuyla ilgili olarak yaşadığı gelişmeler ve işsizliğin temel kaynakları üzerinde
durulmuş, AB’ye 1 Mayıs 2004 tarihinde yeni üye olan 10 ülke, inceleme kapsamı
dışında bırakılarak, 15 üyeli AB’de işsizlik sorunu incelenmekte, üçüncü bölümde
ise, Avrupa Birliği’nde işgücü piyasaları ile ilişkin düzenlemeler ve
belirlenen
istihdam politikaları incelenmektedir.
Dördüncü bölümde ise, Euro Alanı’nın oluşumu tarihsel süreçte ele alınarak,
Euro Alanda işsizlikte yaşanan gelişmeler incelemektedir. Ayrıca bu bölümde
Birliğin
istihdam
politikalarının
Euro
Alanında
uygulama
sonuçları
değerlendirilmektedir. Ayrıca, iki AB üyesi ülkeye (Hollanda ve İspanya) ait veriler
kullanılarak Euro Alanında izlenen politikaların bu iki ülke üzerindeki etkileri bir
ampirik çalışma ile tahmin edilmeye çalışılmıştır.
x
BİRİNCİ BÖLÜM
İŞSİZLİK
I. İŞGÜCÜ PİYASASINA İLİŞKİN KAVRAMLAR
A. İŞGÜCÜ
Üretim faktörlerinden biri olan işgücünde, diğer faktörlerden farklı olarak
doğrudan insan unsuru öne çıkar. İşgücü, iktisaden faal nüfus veya aktif nüfus olarak
tanımlanır. ILO (International Labor Organization-Uluslararası Çalışma Örgütü)’nun
temel yaklaşımında da olduğu gibi, bir ülkenin işgücü kapsamında 15–64 yaş
arasındaki “… istihdam edilmiş ve iş arayan veya işe çağrılmayı bekleyen işsizlerden
oluşur”1. Burada istihdam edilenlerin, bir maaş ve ücret karşılığı çalışanlar, bağımsız
olarak kendi hesabına çalışanlar, işverenlerden meydana geldiği de göz önünde
bulundurulmalıdır. İşgücü analiz edilirken, nicel ve nitel açıdan bakılarak analiz
yapılmakta, nicel analizde hareket noktası, toplam nüfus, nitel analizde ise, hareket
noktası insanların işgüçlerinin nitelik farklılıkları alınmaktadır2. Nicel analizde, en
önemli ölçü, işgücüne katılma oranıdır. İşgücüne katılma oranı, işgücünün aktif
nüfusa oranınıdır. Bu oran nüfusun ne kadar kısmının çalışmak istediğini gösterir.
İşgücüne katılma oranı ne kadar yüksekse o ekonomide üretken kesim o kadar
fazladır. Nicel açıdan yapılan incelemede, işgücüne katılma oranını etkileyen
ekonomik, sosyal ve kültürel faktörler de göz önünde bulundurulurken, nitel açıdan
yapılan analizde ise, cinsiyet ve yaş dağılımındaki farklılıklar, eğitim düzeyindeki
farklılıklar gibi ölçüler kullanılarak nitelik farklılıkları dikkate alınmaktadır.
B. İŞGÜCÜ PİYASASI
İşgücü piyasası işgücü faktörünün alınıp satıldığı bir faktör piyasasıdır.Ama
1
2
Kuvvet Lordoğlu ve Nurcan Özkaplan, Çalışma İktisadı, D&R Yayınları, İstanbul, 2003, s.43.
Berrin Ceylan Ataman(a), İşgücü Piyasası ve İstihdam Politikalarının Temel Prensipleri, Siyasal
Bilgiler FakültesiYayınları, Ankara, 1999, s.6.
1
işgücünün mal gibi değerlendirilmemesi gerekir. Çünkü, ikisinin de özellikleri, talep
ve arz edenlerin davranışları farklıdır.
Emeğini arz edecek kişilerin çalışma-boş zaman arasındaki tercihleri
konusundaki davranışları tarafından belirlenen işgücü arzı bu tercihini ücret haddine
bakarak yapar. İşgücü sahibi ücret ile boş zamanın fırsat maliyetini karşılaştırır ve
çalışma-boş zaman arasındaki tercihini belirler. Klasiklere göre, kişiler kar ve fayda
maksimizasyonunu parasal değişkenler üzerinden değil reel değişkenler üzerinden
gerçekleştirdikleri ve dolayısıyla işçilerin de reel ücrete göre karar verdiklerini yani
para yanılgısı olmadığını varsayım olarak kabul etmişlerdir. Buna ek olarak
piyasalarda esnek fiyatın söz konusu olduğunu, arz ve talebin eşitlendiği denge
düzeyine kendiliğinden gelindiğini yani piyasaların sürekli temizlendiği varsayımı da
Klasiklere aittir. Buna göre, işgücü arzını, işgücü sahibinin reel gelir ve boş zaman
arasındaki tercihi belirler ve işgücü arzı reel ücretin pozitif bir fonksiyonudur.
Keynesyen yaklaşımda ise, klasik yaklaşımın tam tersi olarak işgücü arzı nominal
ücrete sonsuz duyarlıdır. Çünkü Keynesyen modele göre piyasa sürekli temizlenmez
ve işçilerde para yanılgısı vardır. Analizlerine bekleyişleri sokan parasalcılara göre,
işgücü arzı, klasikler gibi reel ücretin değil, beklenen reel ücretin fonksiyonudur.
Çünkü işçilerin fiyat düzeylerini tam bilememesi nedeniyle bekleyişlerine göre tercih
yapması söz konusudur.
İşgücü talebini ise, mal ve hizmet piyasasının koşulları ile işverenin tercihleri
belirleyecektir. Kısa dönemde firma sermaye faktörünü değiştiremezken işgücü
faktörü kısa dönemde değişkendir ve firma işgücü faktörünü daha fazla kullanarak
üretim artışı sağlayabilir. Dolayısıyla, kısa dönemde üretim maliyeti işgücü fiyatı
olan reel ücret tarafından belirlenir. Bu konuda klasik, keynesyen, parasalcı model
arasında pek farklılık bulunmamaktadır.
İşgücü piyasasındaki denge işgücü talebi ve arzı tarafından belirlenir.
Klasiklerde ve parasalcılarda pozitif eğimli işgücü arzı ile işgücü talebinin kesiştiği
klasiklerde denge reel ücret düzeyinde parasalcılarda denge nominal ücret düzeyinde
işgücü piyasası dengeye gelir. Keynesyenlerde ise yatay işgücü arzının dikey hale
2
geldiği tam istihdam düzeyinde pozitif eğimli işgücü talebi ile kesişmesi ile işgücü
piyasasında denge sağlanır.
C. İSTİHDAM
İstihdamın, geniş ve dar kapsamlı olarak iki tanımı yapılmaktadır. Geniş
anlamıyla istihdam, bir ekonomide belli bir dönemde, tüm üretim faktörlerinin var
olan teknolojik düzeye göre üretimde ne ölçüde kullanıldığıdır. Dar anlamda
istihdam ise, üretim faktörlerinden yalnızca işgücü faktörünün ne kadar kullanıldığını
dikkate almaktadır.
Çalışma ekonomisi açısından bakıldığında ise, istihdamı belli bir dönemde işi
olanlar yani işe sahip olanlar olarak tanımlarız. Buna göre istihdam iki gruptan
oluşmaktadır: Maaş ve ücret ile çalışanlar ve bağımsız çalışanlar.3
İstihdam tam, eksik veya aşırı istihdam olabilir. Tam istihdam, bir ekonomide
var olan tüm faktörlerin üretime katılması, tümünden yararlanılması anlamına gelir.
Bir başka deyişle, bir ekonomide işgücündeki çalışmak isteyen herkesin iş bulması
demektir. Ama böyle bir durumun elde edilmesi çok güçtür ve bu durum ancak arzu
edilen bir durum olarak düşünülmelidir. Dolayısıyla tam istihdamı, sözcük anlamı ile
anlamamak gerekir. “Sonuç olarak tam istihdam denildiğinde anlaşılan, işsizlik
oranının genel olarak kabul görüldüğü şekilde %2-3’ü geçmediği, kısa süren, yani bir
işten ötekine geçmek için gereken zamanla sınırlı bir işsizliği bünyesinde barındıran
bir ekonomik durumdur.”4 Aşırı istihdam ise, bir ekonomide var olan üretim
faktörlerinin üzerindeki faktör kullanımını, eksik istihdam ise, mevcut faktörlerin
yeterince kullanılamamasını ifade eder. Dar anlamda eksik istihdam kavramı, ILO
(International Labor Organization- Uluslararası Çalışma Örgütü) tarafından mesleki
becerisi dikkate alınarak bir kişinin işi belli kurallara veya alternatif bir işe göre
3
4
Mete Törüner ve Kuvvet Lordoğlu, Çalışma Ekonomisi, Beta Yayınları, İstanbul, 1991, s.25.
Cahit Talas, Toplumsal Ekonomi: Çalışma Ekonomisi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1997,
s.138.
3
yetersiz kalması olarak tanımlanmıştır5. Aslında bu açıdan eksik istihdam da
bulunanların bir anlamda işsiz sayılabileceği söylenebilir.
İstihdam konusunda önemli çalışmalar yapan Sen’e göre ise, kişinin
istihdamı beklentileri ve niteliğine uygun işlerde çalışıp çalışmadığı ile ilgili bir
sorundur. Bu nedenle de, istihdam kavramı, ülkelerarası hatta bölgeler arası sosyoekonomik farklar göz önüne alınarak incelenmelidir.6
D. İŞSİZLİK
1. İşsizlik Tanımı
İşsizlik, bir ekonomide çalışabilecek durumda olan ve çalışmak isteyen
kişilerin bir bölümünün işinin olmaması anlamına gelir. Bu tanımdan da görüldüğü
gibi işsizlikle hem açık işsizlik hem de gayri iradi işsizlik kastedilmektedir. Çünkü
cari koşullarda iş bulabildiği halde o işlere girmeyen iradi işsizler bu anlamda işsiz
sayılmazlar. ILO’nun tanımına göre “…işsiz olmak için bu kişinin işi olmamalı, iş
arıyor olmalı ve işe başlamaya hazır olmalıdır.”7 Bu anlamda kişi bu kriterleri
taşıyorsa bunun sonucu olarak ortaya çıkan olguya işsizlik denir.
Ayrıca işsizlik kişi ve toplum bakımından ayrı ayrı tanımlanabilir. Toplum
bakımından işsizlik üretim kaynaklarının başta işgücü olmak üzere bir bölümünün
kullanılmaması boşa harcanması anlamına gelir iken; kişi bakımından işsizlik
çalışma yeteneğinde, isteğinde ve çalışmaya hazır durumda olup da gelir sağlayan bir
işe sahip olamama anlamına gelir8.
Toplam işgücü içerisinde işsizlerin ağırlığını gösteren orana işsizlik oranı
denir. İşsizlik oranı, bir ekonomideki işsiz sayısının işgücü sayısına bölünmesiyle
5
International Labour Office, Supplement of Bulletin of Labor Statistics, ILO, Geneva, 1998, s.13.
Amartya Sen, Employment, Technology and Development, Clerandon Press, Oxford, 1985, s.5-7.
7
International Labour Office, Supplement of Bulletin of Labor Statistics 1990, s.7.
8
CahitTalas, a.g.e., s.129.
6
4
elde edilir. “İşsizlik oranındaki artış diğer makroekonomik göstergelerle birlikte
değerlendirildiğinde ekonomide bir daralmayı; tersi durum ise genişlemeyi ifade
etmektedir”9.
2. Türleri
İşsizlik sınıflandırması çeşitli şekillerde yapılmaktadır, ancak hiç bir
sınıflama kesin olarak kabul edilemez10. Ama genel kabul gören sınıflama, işsizliğin
gizli işsizlik, doğal işsizlik, mevsimsel işsizlik şeklinde yapılan sınıflanmasıdır.
a. Gizli İşsizlik
Gizli işsizlik kavramı işsizliğin hem bir türü hem de özel bir hali olarak
tanımlanır. Bir ekonomide marjinal verimliliği sıfır olan çalışır göründüğü halde
toplam üretime hiçbir katkısı olmayan işgücüne gizli işsiz denir11. Bu kavramı ilk
ortaya atan Joan Robinson’a göre gizli işsizlik, işsiz kalan bir kişinin verimliliği daha
düşük bir işi kabul etmesidir12. Dolayısıyla birkaç kişinin işi bırakmaları halinde, o
işyerindeki toplam üretimde bir azalma olmamışsa gizli işsizlikten bahsedilebilir.
Gizli işsizlik daha çok ücretsiz aile işçisi konumunda işçi çalıştıran tarım sektöründe
görülmektedir ve bu nedenle de sektörde gizli işsizliğin daha fazla olduğu
söylenebilir.
b. Doğal İşsizlik
1968 yılında Friedman ve Phels tarafından ortaya atılan friksiyonel ve
yapısal işsizlikten oluşan doğal işsizlik oranı, ortadan kaldırılması imkansız olan
minimum işsizlik haddi veya tam istihdam işsizlik haddi olarak da tanımlanabilir.
9
10
11
12
Kuvvet Lordoğlu ve Nurcan Özkaplan, a.g.e., s.68
J. Hughes ve R. Perlman, The Economic of Unemployment: A Comparative Analysis Of
Britain and The United States, Palgrave, Newyork, 1984, s.26.
Zeynel Dinler, İktisada Giriş, Ekin Kitabevi, Bursa, 2001, s.458.
OrhanTürkay, Gizli İşsizlik, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları,1968,
Ankara, s.16.
5
Friedman ve Phels, Philips Eğrisinin gösterdiği enflasyon ve işsizlik arasındaki
negatif yönlü ilişkinin uzun dönemde geçerli olmadığını savunmuşlardır. Buna göre
cari işsizlik oranı, doğal işsizlik oranına eşit olduğunda ücret ve fiyat değişmez bu
nedenle bu işsizlik düzeyinde enflasyon yükselmez13. Bu nedenle de doğal işsizlik
oranına enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranı (NAIRU-nonacceleration inflation
rate of unemployment) denir
ba. Friksiyonel İşsizlik
Friksiyonel veya geçici işsizlik, ilk işlerini aramakta olanlar ile çeşitli
nedenlerle iş değiştirmek isteyen kişilerin işsiz kaldıkları süre ile açıklanmaktadır.
İşgücü piyasasında organizasyon ve bilgi yetersizliği, işgücünün akışkanlık eksikliği
gibi nedenler friksiyonel işsizliğin seviyesini belirleyen temel etkenlerdir.14.
Friksiyonel
işsiz
durumundakilerin
bir
kısmının
kendilerine
önerilen
işi
beğenmemeleri nedeniyle bu işsizler, gönüllü işsiz olarak da nitelendirilebilir.
Friksiyonel işsizlik,
devlet tarafından iş bulmak için düzenli ve hızlı işleyen
kurumsal bir yapı geliştirilmesi sonucu iş arama süresi kısaltılarak bir nebzede olsa
çözülebilir.
bb. Yapısal İşsizlik
İşgücünün belli bir coğrafi bölgedeki talepteki değişmeler veya teknolojideki
değişmeler15 gibi yapısal değişimlere anında uyum sağlamaması sonucu çalışanların
işlerini kaybetmesi ile ortaya çıkan işsizliğe yapısal işsizlik denir. Talepteki
değişmeler açısından bakıldığında yapısal işsiz durumunda olanlar talebin arttığı
bölgelerde
iş
arayarak
bu
durumdan
kurtulabilirler.
Teknolojiye
uyum
sağlayamadığından işsiz kalanlara bu konuda eğitimler verilerek işgücün niteliği
13
14
15
Richard Layard ve Stephen Nickell, “Labour Market Institutions and Economic Performance”,
Oxford University Institute Of Economics and Statistics Discussion Paper Series, Oxford,
1997, s.11.
Berrin Ceylan Ataman(a), a.g.e., s.17.
Bazı çalışmalarda, bu tür işsizlik teknolojik işsizlik olarak ayrı bir tür olarak ele alınmıştır. Bkz. Ö.
Uluatam, Makro İktisat, Siyasal Yayınevi, Ankara, 1998.
6
geliştirilir ve bu durumdan kurtulması sağlanabilir. Fakat tüm bu çözümlerin hem
gerçekleşmesi zordur, hem de bunların tam olarak bir çözüm getirip getirmeyeceği
kesin değildir.
c. Konjonktürel İşsizlik
Ekonomik faaliyet düzeyinde meydana gelen dalgalanmalar nedeniyle
ekonomik faaliyetin azaldığı dönemlerde işgücü talebinin azalması sonucu ortaya
çıkan işsizliğe konjonktürel işsizlik denir.1929’da büyük bunalımda ve 1970'lerdeki
petrol krizlerinde ortaya çıkan işsizlik konjonktürel işsizliktir.
Toplam talep
yetersizliğinden kaynaklana bu tür işsizliğe, keynesyen para ve maliye politikaları ile
çözümler getirilebilir. 16
d. Mevsimlik İşsizlik
Mevsimlik dalgalanmaların yaşandığı tarım, turizm, inşaat gibi ekonomik
faaliyetler bazı dönemlerde yüksek, bazı dönemlerde ise düşüktür. Dolayısıyla
üretimin mevsimsel olarak arttığı böyle dönemlerde işgücü talebi yüksek olmaktadır.
Ama izleyen dönemde üretimin mevsimsel olarak azalması üzerine geçen dönemde
çalışanlar, işlerini kaybederler ve üretim bir sonraki dönemde artana kadar işsiz
kalırlar. Bu tür işsizliğe mevsimlik işsizlik denir. Bu tür işsizlikle ilgili getirilen
çözümler kısa vadeli kaldığından kalıcı çözümler getirilememektedir.
II. İŞSİZLİĞİN ÖLÇÜMÜ
İşsizliğin nedenlerini anlamak ve buna uygun çözüm politikaları üretmek ve
bunları uygulamak açısından işsizliğin ölçümü büyük önem taşımaktadır. İşsizliğin
ölçümü gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında farklılık göstermektedir.
Gelişmiş ülkelerde işsizlik sigortası sistemi olması sebebiyle işsizlerin ilgili
16
Kuvvet Lordoğlu ve Nurcan Özkaplan, a.g.e., s.398.
7
kurumlara kayıt olması zorunluluğu getirmektedir. Ayrıca anketler yapılarak işgücü
piyasası nitel olarak da incelenmiş olur. Gelişmekte olan ülkelerde ise anket yaparak
işgücünü belirlemek veya geçmişteki işgücü talebini ileriye doğru uzatarak tahminde
bulunmak belli başlı iki basit yöntemdir17.
III. İKTİSAT TEORİLERİNDE İŞSİZLİK
A. KLASİK VE NEOKLASİK YAKLAŞIM
Klasik Okul, 1776 yılında Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği”
kitabının yayınlanmasıyla ile başlayan tarihsel bir süreç içinde yer alır. 1870’lerde
Meger, Walrass ve Javons'un önderliğinde gelişen marjinal yaklaşım18 üzerine inşa
edilen neoklasik modelin klasik kuramın devamı veya yeni sürümü olup olmadığı
çok tartışılmışsa dahi, kesin olan şey bu hareketin klasik kuramın açıklayamadığı,
piyasada fiyat oluşumu, gelir dağılımı düzeneği, kaynakların verimli kullanılması
için gerekli olan şartlar gibi konuları tutarlı bir şekilde açıklamasıdır19. Dolayısıyla
temelde çok da farklılıkları olmayan bu modeller incelenirken klasik ekolün işsizliğe
yaklaşımı, neoklasikler ile olan farklılıklarına da değinerek incelenecektir.
Klasik ve neoklasik iktisatçılar ekonominin genel denge teorisini ortaya
koymuşlardır. Piyasaların sürekli temizlendiği yani mal, para ve emek piyasalarının
sürekli dengede olduğunu savunmuşlardır. Bu nedenle işsizlik sorunu ile
ilgilenmemiş ve işsizliğin ancak gönüllü bir işsizlik niteliğinde olduğunu
düşünmüşlerdir.20. Klasik analizdeki tam istihdam varsayımı üç temel kuram üzerine
inşa edilmiştir. Bunlar; mahreçler yasası, faiz teorisi ve ücret teorisidir. Mahreçler
yasasına göre; “her arz kendi talebini yaratır”. Dolayısıyla bir mal üretildiği zaman
sadece arz değil, aynı miktarda talep de yaratılmış olur. Böylece bu yasaya göre
17
18
19
20
Berrin Ceylan Ataman(a), a.g.e., s.21-25
Marjinal yaklaşım, değerin arz ve taleple açıklandığını kabul eder.
E.Screponti ve S. Zonogni,, An Outline of History of Economic Thought, Clerandon Press,
Oxford, 1993, s.145.
Cahit Talas, a.g.e., s.130.
8
ekonomideki faaliyet düzeyinin tam istihdam düzeyine ulaşması ve burada kalmasını
engelleyen bir sebep yoktur. Bu yasada örtük bir varsayım söz konusudur. “Buna
göre kazanılan gelirler derhal ve tamamen harcanmakta ve bu varsayımın aksi
halinde yani tasarruf söz konusu olursa talep yetersizliği nedeniyle faaliyet hacmi
tam istihdam düzeyinin altına inmektedir.”21 Modeldeki tasarruflarla ilgili boşluğu
faiz teorisi tamamlamaktadır. Faiz mekanizması yoluyla tasarruflar tekrar ortaya
çıkar ve yatırım harcamaları haline gelir. Klasiklerin tam istihdam görüşlerini daha
da pekiştiren ücret kuramında, işgücü bir mal gibi düşünülmüş, ücretin işgücü arzı
ve talebinin eşitlendiği düzeyde belirleneceği ve esnek olduğu kabul edilmiştir. Buna
ek olarak da bu ücret düzeyinde çalışmak isteyen herkesin iş bulabileceği kabul
edilmiştir. “Klasik görüşteki ekonomistlere göre, ekonominin tümüne yayılmış bir
genel bir işsizlik olamaz. Ancak işçilerin sendikalaşması, böylece pazarlık güçlerinin
artması ve devletin korucu önlemleri yoluyla müdahaleleri nedeniyle ücretlerin
yükseleceğini ve sonuçta işsizliğin ortaya çıkacağını savunurlar.”22 Sonuç olarak
ücretler konusunda da ekonomiye müdahale edilmezse gayri iradi işsizliğin
olmayacağı ve dolayısıyla da tam istihdamın sağlanacağı kabul edilmiştir.
Klasik model, ücret ve fiyatların tamamen esnek olduğu ideal durum iken,
neoklasik model hem daha gerçekçi durumları tartışmak için yeni bir yol açmakta,
hem de aynı zamanda üretim fonksiyonu işgücü talebi gibi yeni kavramlar modele
dahil etme olanağı tanımaktadır.23 Kısa dönemde işgücü girdisinin değişken
diğerlerinin sabit olması nedeniyle işgücü girdisi ile çıktı miktarı arasındaki ilişkiyi
incelerken azalan verimler kanunu temel alınmıştır. Bu istihdam arttıkça her işçiye
düşen makine sayısının azalması şeklinde de açıklanabilir. İşgücü talebi de üretim
fonksiyonundan çıkarılır. Klasik teoride işveren açısından gerçek ücret işgücünün
marjinal verimliliğine eşit olduğundan ve azalan verimler kanunu gereği her ilave
birim işgücünde gerçek ücret düşecek, üretici daha fazla üretim yapacak. Böylece
işveren de marjinal verimlilikle gerçek ücreti karşılaştırarak yapacağı istihdamı
belirleyecektir. Dolayısıyla da işgücü talebi eğrisi negatif eğimli bir eğri olacaktır.
21
22
23
Sadun Aren, İstihdam, Para ve İktisadi Politika, Savaş Yayınları, Ankara, 1998, s.16.
E. Screponti ve S. Zonogni, a.g.e., s.152.
Rudiger Dornbusch ve Stanley Fisher, Macro Economics, McGraw Hill, Literatür Yayıncılık
İstanbul, 1994, s.256.
9
İşgücü arzında ise belirleyici unsur, ücretlilerin davranışları yani ücret ve boş
zaman arasındaki tercihleri veya bir başka deyişle ikame ve gelir etkileridir. İkame
etkisi, işçinin daha yüksek ücret haddinde çalışmayı tercih etmesi anlamına gelirken,
gelir etkisi, daha yüksek ücret verilmesi halinde geliri artırmak için boş zamanı tercih
etmesi anlamına gelmektedir. “Net etki hangisinin ağır bastığı ile ilgilidir. Ancak
genel olarak düşük ücretlerde yukarı doğru eğimli iken, yüksek ücretlerde aşağı
doğru eğimli olmaktadır.”24
“İşgücü piyasasında denge yukarıda da açıklandığı gibi bir piyasa temizleme
dengesidir. Bu denge ücretlerdeki dalgalanmalar ile sağlanmaktadır.”25 Ücretler
denge ücretini aştığı zaman, işgücü arzı da işgücü talebini aşacaktır ve bunun sonucu
olarak da işgücünü arz edenlerin arasındaki rekabet ücret düzeyinin denge ücret
düzeyine düşmesine sebep olur. Ücret düzeyinin denge ücret düzeyinden daha düşük
olması durumunda da firmalar arasındaki rekabet ücret düzeyini denge ücret
düzeyine yükseltecektir. Ücret düzeyinin denge ücret düzeyine eşit olduğu durumda
tam istihdam üretimi de sağlanmış olur.
Görüldüğü gibi Klasik ve Neoklasik görüşe göre, işsizlik sadece gerçek
ücretin düşmesine engel olunduğu takdirde ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla serbest
piyasada işsizlik sürekli değil ancak geçici bir durum olacaktır. Fakat 1930’lardaki
ekonomide yaşanan ciddi depresyonun ardından tam istihdam ve sadece geçici
işsizlik olduğu fikrini savunmak imkânsız hale geldi ve ekonomide yaşanan bu
büyük işsizliğe yanıt Keynes’in Genel Teorisi’nden geldi.
B. KEYNESYEN YAKLAŞIM
İktisat teorisinin bir başka önemli ismi ise 1936’da yayınlanan İstihdam, Para
ve Faizin Genel Teorisi kitabı ile John Maynard Keynes’tir. Keynes’in genel teoride
geliştirdiği analizi 1929 yılından itibaren ortaya çıkan sorunlarda neoklasik
24
25
Tuncer Bulutay, Employment, Unemployment And Wages in Turkey, International Labor
Organization and State Institute of Statistics, Ankara, 1995, s.22.
Rudiger Dornbusch ve Stanley Fisher, a.g.e., s.258.
10
analizlerin yetersiz kalmasının sonucu ortaya çıkmıştır. 1929 yılının ortalarında batı
ekonomilerinde büyük bir durgunluk baş göstermişti. Ekonomilerde hasıla azalıyor,
işsizlik çok yüksek boyutlara ulaşıyordu26. Keynes’in kuramı ekonomide neler olup
bittiğini, ekonomideki bunalımı çözmek ve gelecekte olabilecek bunalımların
önlenmesi için neler yapılabileceğini açıklamıştır27. Keynes serbest piyasa
mekanizmasının
kendiliğinden
tam
istihdamı
sağlamasının
ancak
tesadüfî
olabileceğini, düşük istihdamın genel, tam istihdamın istisna olduğunu ileri
sürmüştür. Keynes’e göre işgücü arzı gerçek ücretin değil parasal ücretin bir
fonksiyonudur ve ücretliler sadece parasal ücret üzerinde etkili olurlar. Parasal
ücretler düşme yönünde katıdır ve artma eğilimindedir. Keynes’e göre işgücü arzı
parasal ücretlerin artan bir fonksiyonudur. İşgücü talebi ise parasal ücret veri iken
efektif talebin artan bir fonksiyonudur. Keynes neoklasiklerin ücretin işgücünün
marjinal verimliliğine eşit olduğu görüşünü paylaşır. Mal talebinin artması üretim ve
istihdamı artırır ve bunun sonucu olarak fiyat yükselir, gerçek ücret düşer. Keynes’e
göre nasıl ki işletmenin faaliyet düzeyini, üretilen mal ve arz talebi belirlerse
ekonomideki faaliyet düzeyini de toplam arz ve toplam talep belirleyecektir.
Keynes’e göre işsizliğin ana nedeni mal ve hizmetlere olan toplam talebin
yetersizliği ve istikrarsızlığıdır. Bu durumda işsizlik kendiliğinden değil aktif iktisat
politikaları yoluyla çözülebilir. “Toplam talebi tüketim talebi ve yatırım talebi
etkiler. Önceden gelir artmış olmadıkça tüketim harcamaları artırılamayacağından
tam istihdama ulaşmak için yatırım harcamaları artırılması ile (yatırım çoğaltanı
vasıtasıyla) gelirler ve dolayısıyla tüketim harcamaları gerekli düzeye çıkar. Oysa
yatırım harcamalarının tam istihdamı sağlayacak miktarda olmamasını güvence
altına alan bir mekanizma olmadığından ekonomik faaliyet hacminin tam istihdam
düzeyine ulaşması ve sürdürülmesi ancak şans eseri olabilir.”28 Bu sebeplerden ötürü
tam istihdama ulaşmak için devletin ekonomik hayata müdahalesi gereklidir. Buna
ek olarak Keynes’e göre tam istihdamın sağlanması amacıyla toplam talebi artırma
bakımından ücretlerin yükseltilmesi29 de etkili bir önlemdir30. İkinci Dünya
26
27
28
29
Gülten Kazgan, İktisadi Düşünce veya Politik İktisadin Evrimi, İstanbul Üniversitesi İktasat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1969, s.147.
Rudiger Dornbusch ve Stanley Fisher, a.g.e., s.443.
Sadun Aren, a.g.e., s.34.
Burada sendikalar önemli bir rol oynamaktadır. Keynes’e göre sendikalar toplam istihdamın
gelişmesinin engeli değildir.
11
Savaşı’ndan sonra IS-LM modeli’ne Modigliani tarafından emek piyasası ve parasal
ücretlerin katılığı varsayımının sokulması ile oluşan Neokeynesyen modelde
enflasyon olgusunun eksik olduğunu fark eden keynesyenler yeni modeller
geliştirmişlerdir. Bunlardan en önemlisi, işsizlik haddi ile parasal ücretlerdeki artış
oranı yada işsizlik haddi ile enflasyon haddi arasında ters ilişki olduğunu gösteren
Phillips Eğrisidir.
C. PARASAL YAKLAŞIM
1970’lerde
dünya
ekonomilerinde
stagflasyon
yaşanması
ekonomik
düşüncelerde de bazı değişimlere yol açtı. Neoklasik düşünceyi savunan
monetaristlerden olan Friedman ve Phels, Phillips Eğrisi yaklaşımına beklenen ve
beklenmeyen enflasyon kavramlarını sokmuştur. Buna göre enflasyon artışı eğer
beklenmiyorsa işsizliği azaltır, bekleniyorsa istihdamda bir değişiklik meydana
gelmeyecektir.
Friedman ise doğal işsizlik oranı terimi ile modele bir yenilik
getirmiştir. Kısa dönemde beklentiler farklı olabileceğinden Phillips Eğrisi değişken,
enflasyon ve işsizlik arasında da değiş tokuş olmasına rağmen, uzun dönemde
beklentiler daha doğru çıkabileceğinden Phillips Eğrisi değişken değildir ve
enflasyon ile işsizlik arasıda değiş tokuş yoktur. İşte tam bu noktada uzun dönemde
doğal işsizlik oranı ortaya çıkar. Phillips Eğrisinin değişken olmadığı ve bu
noktadaki işsizliğin doğal işsizlik olduğu Phillips Eğrisi doğal işsizlik oranı
düzeyinde dik şekildedir. Ancak bu konuda yeni çalışmalar yapılmıştır. Bu
çalışmalardan biri de Yeni klasiklerin rasyonel bekleyişler yoluyla oluşturdukları
kısa dönemde de Phillips Eğrisinin dik olduğu düşüncesidir.
D. YENİ KLASİK YAKLAŞIM
Yeni klasik okul 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştır ve ekonominin arz tarafı ile
ilgilenmektedir. Yeni klasikler büyük bunalımı, işsizliğin %10’lara çıkmasını kabul
etmişlerdir
30
ve
yüksek
işsizliğin
nedenini
Cahit.Talas, a.g.e., s.143.
12
ortaya
koyacak
açıklamalar
geliştirmişlerdir.31Yeni klasikler, klasiklerden farklı olarak işgücü arzının beklenen
gerçek ücretin bir fonksiyonu olduğunu savunurlar. İşgücü talebi ise klasikler gibi
cari ücretin bir fonksiyonudur. Klasiklerde olduğu gibi fiyat ve ücret esnektir. Yeni
klasiklerin işsizliği açıklamak için geliştirdiğinden önemli teori iş arama teorisidir. İş
arama teorisi neoklasik varsayımlar üzerine kurulmuştur. Bu teoriye göre ne işçi ne
de firma işgücü piyasası hakkında tam bilgiye sahiptir ve işçilerin çalışmayı arzu
ettikleri işlere ulaşmaları için de belli bir süre geçmesi gerekecektir. Bu durumda kişi
sadece boş zaman ile çalışma arasında tercih yapmayacak ve buna ek olarak iş arama
çalışması yapacak. Yeni klasikler bunu, işsiz sayısının artmasının bir sebebi olarak
görürler. “Yeni klasiklerde de ulaşılmak istenen klasiklerdeki gibi fayda
maksimizasyonudur.”32
E. YENİ KEYNESYEN YAKLAŞIM
Yeni klasik analizi izleyen süreçte ortaya çıkan yeni keynesyen olarak
adlandırılan görüş, parasalcı yaklaşımın ve yeni klasiklerin eleştirisi üzerine
geliştirilmiş ve neokeynesyen modelden bazı açılardan farklı olan bir modeldir.33.
Yeni keynesyen görüş, işsizliği açıklarken keynesyen görüş de olduğu gibi ücretlerin
düşme yönünde katılığını kabul etmiştir.
Ancak bu varsayımın açıklanması
gerekliliğini de fark ederek bunu vurgulamıştır. Ücret katılığı nedenlerini, nominal
ve reel katılıklar olarak ayırarak incelemişlerdir. Nominal ücret katılığının nedeni
ücretlerin spot piyasalarda değil uzun dönem sözleşmelerle belirlenmesidir. Reel
ücret katılığının nedenlerinden biri işçi ve işveren arasındaki uzun dönem akitlerin
varlığıdır. İkinci nedeni ise üretkenlik, gayret ve etkinlik arasında kurulan ilişkiye
dayanan etkin ücret kuramıdır. Buna göre ücret düzeyi birim emek maliyetini
minimize eden ve aynı zamanda ücret ile sarf edilen emek arasındaki esnekliğin bire
eşit olduğu bir ücret düzeyidir. Üçüncü neden ise içeridekiler ve dışarıdakiler
yaklaşımı ile açıklanmıştır. Firmanın ücreti artırmak yerine çalışan işçiyi çıkarıp
31
Rudiger Dornbusch ve Stanley Fisher, a.g.e., s.7.
Tuncer Bulutay, a.g.e., ss.29-32.
33
M.Erdal Ünsal, Makro İktisat, Turhan Kitabevi, Ankara, 2004, s.37.
32
13
yerine dışarıda iş arayan işçiyi alması daha maliyetli olacaktır. Bu nedenle firma
ücret pazarlığına gider ve ücret de yükselir.
Yeni Keynesyen görüşün üstünde durduğu önemli bir nokta da histeresis
(hysteresis)34 ve işsizliktir. Bu görüş de 1980’lerde doğal işsizlik oranının yükselmesi
ve bunun çözülmesi üzerine yapılan bir çalışmadır. İşsizlikte histeresis geçici bir
şokun işsizlik oranını yükseltmesi durumunda, bu şok ortadan kalktığında bile
işsizliğin eski düzeyine gelmemesi anlamına gelir. Bu analizde de fiili işsizlik
oranındaki
değişmeler,
doğal
işsizlik
oranını
etkileyebilmektedir.
Bunun
nedenlerinden biri durgunluğu izleyen genişleme döneminde işsizliğin eski düzeyine
dönmemesi, diğeri ise durgunluğu izleyen genişleme döneminde içeridekilerdışarıdakiler
teorisine
göre
içerdekilerin
ücretlerinin
artmasıdır35.
Yeni
Keynesyenler, histeresis olgusunu açıklamak için içeridekiler dışarıdakiler modelini
geliştirmişlerdir. Bu teoreme göre, ekonomide yaşanan işsizlik durumunda, işveren
işlem maliyetleri, işçilerin heterojenliği gibi nedenlerle dışarıdaki işsizleri işe almaya
değil, içerideki işçileri onların isteklerini de kabul ederek çalıştırmaya karar verir.36.
Bu nedenlerle dışarıdakiler iş bulmaları zorlaşacak ve işsiz kalma süreleri
uzayacaktır. Bunun sonucu olarak da histeresis olacak yani işsizlik işsizliğe neden
olacaktır.
IV. İŞSİZLİKLE MÜCADELEDE POLİTİKALAR
İşsizlik, hem ekonomik hem sosyal açıdan önemli bir sorundur. İşsizliğin bera
berinde getirdiği bu sosyal ve ekonomik sorunları belirlemek sadece bu sorunların
çözümü açısından değil ayrıca işsizlikle mücadele açısından da çok önemlidir.
“İşsizliğin getirdiği ekonomik sorunların başında işsiz kalan kişinin ücret alamaması
üzerine satın alma gücünün düşmesi ve tüketim harcamalarının, dolayısıyla üretimin
34
Histeresis bir değişkenin geçici olarak bir dışsal güce duyarlı olduğunda, dışsal güç ortadan
kalktığında bile değişkenin eski düzeyine dönmemesi anlamına gelir
35
O.Blanchard ve L.Summers, “Hysteresis and the European Unemployment Problem” (Stanley
Fischer NBER Macroeconomics Annual1, MIT Press, Massachusetts 1986’dan alıntı) s.43.
36
A.Lindbeck ve D.Snower, “Explanations of Unemployment”, Oxford Review of Economic Policy,
1985, s.48.
14
azalmasıdır. Ayrıca bu nedenle yeni işsizlerin ortaya çıkması da bu sorunun şiddetini
artırmaktadır. İşsizlik nedeniyle ekonomide yaşanan üretim kayıpları milli gelir
açığının artmasına sebep olacak ve böylece ekonomide daralmalar yaşanacaktır.
Ayrıca işsizliğin uzun sürmesi işsiz kalanları tembelliğe alıştırabilir ve bunların
tekrar istihdama alınması durumunda üretim sürecinde bu işçiler fazla fayda
sağlamayabilir”37.
Fakat günümüzde artık işsizlik sigortasının, mesleki eğitimin
yaygınlaşması ile bu sorunlar bir nebze de olsa azalmaktadır. Hatta gelişmiş
ülkelerde bu sefer işsizlik sigortası nedeniyle sorunlar çıkmakta, kişilerin iş arama ve
çalışma isteği azalmaktadır. İşsizlik, işsiz kalanların hem kendilerinin hem ailelerinin
hayat standartlarında düşmeye sebep olur. Bunun sonucu olarak da kişilerde zihinsel
ve bedensel rahatsızlıkların ortaya çıkması, işsiz kalan kişinin stres ve endişe
yaşaması söz konusu olacaktır. “Hatta toplumda ölüm, intihar, boşanma vb. olaylarda
artış yaşanması da ortaya çıkabilecek sorunlardır.”38
İşsizlikle mücadele politikaları, işsizliğin de farklılaşması sebebiyle sürekli
değişmektedir ve bu konuda sürekli yeni politikalar geliştirilmeye çalışılmaktadır.
İşsizlikle mücadele politikalarını belirlerken ve uygularken öncelikle işsizlikle
mücadelenin amacı net bir şekilde tanımlanmalıdır. İşsizlikle mücadele politikasının
amacı aslında açıktır; işsizliği düşürmek hatta ortadan kaldırmaktır. Ancak işsizliği
düşürmek için uygulanan politikalar ekonomide başka sorunlar ortaya çıkarabilir. Bu
nedenle de işsizlikle mücadele politikalarının amacı bu sorunlar ortaya çıkmadan
örneğin fiyat istikrarını bozmadan en optimal istihdam düzeyine gelmek olmalıdır.
Yukarıda teorilerde anlatıldığı gibi işsizlikle mücadele açısından doğal işsizlik
oranını doğru hesaplamak ve bu hedefe gelmek 1990’lara kadar yeterliydi.
1990’larda özellikle Avrupa’da işsizlikte histerisis (hysteresis) etkisinin ortaya
çıkması sebebiyle işsizlikle mücadele politikaları ve hedefleri de değişti. Şöyle ki,
histerisis etkisi çıkmadan önce doğal işsizlikle mücadele politikalarına gerek
duyulmazken 1990’lardan sonra buna yönelik politikalar geliştirildi.
37
38
Maurice Peston, Theory of Macroeconomic Policies, Oxford University Press, Oxford, 1991,
ss.31-33.
Robert F. Elliot, Karşılaştırmalı Çalışma Ekonomisi, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları,
Ankara, 1997, s.479.
15
Klasikler ve neoklasikler, piyasada hiçbir zaman işsizlik yaşanmadığını,
ancak gönüllü işsizliğin olabileceğini ve işsizlik ile mücadele için de bir politikaya
gerek olmadığını savundular. Hatta müdahale olursa işsizlik olabileceğini
savunmuşlardır. Keynes’e göre ise, işsizliğin nedeni toplam talebin yetersizliği ve
istikrarsızlığıdır. Bu durumda işsizlik, aktif iktisat politikaları yoluyla çözülebilir. Bu
sebeplerden ötürü tam istihdama ulaşmak için devletin ekonomik hayata müdahalesi
gereklidir. Keynes’in önerdiği aktif politikalar makroekonomik politikalar kısmın da
ayrıntılı olarak anlatılacaktır. “Buna ek olarak Keynes’e göre tam istihdamın
sağlanması amacıyla toplam talebi artırma bakımından ücretlerin yükseltilmesi etkili
bir önlemdir.”39 Burada sendikalar önemli bir rol oynamaktadır ve Keynes’e göre
sendikalar toplam istihdamın gelişmesinin engeli değildir. Parasalcılara göre ise
işsizlikle mücadele de yapılacak müdahaleler ancak kısa dönemde etkilidir ve uzun
dönemde işsizlik oranı tekrar eski düzeyine dönecektir. Çünkü parasalcılara göre
uzun dönemde Philips Eğrisi yatay eksene diktir ve bu uzun dönem işsizlik oranı
doğal işsizlik oranı veya enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranıdır40.
İşsizlikle mücadelede kullanılan ekonomi politikaları makro ekonomik
politikalar ve mikro ekonomik politikalar olarak iki grupta toplanabilir.
A. MAKRO EKONOMİK POLİTİKALAR
1. Para Politikası
Para politikasının amacı enflasyonun önlenmesi, fiyat istikrarı, tam
istihdam, ekonomik büyümedir. Günümüzde en yaygın kabul gören amaç fiyat
istikrarıdır. Çünkü fiyat istikrarı sağlandığı takdirde büyüme ve tam istihdam gibi
hedeflere ulaşabileceği varsayılmaktadır. Ancak işsizlik diğerlerinden farklı bir
öneme sahiptir. Bu da para politikalarında enflasyonun önlenmesi için enflasyon
hedefinin belirlenmesinin yanında enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranı da bu
politikanın dayanağı olmalıdır.
39
40
Cahit Talas ,a.g.e.,s.143
NAIRU-Non Accelerating Inflatıon Rate Of Unemployment.
16
Para politikası, ekonominin ihtiyacı göz önüne alınarak genişletici ve daraltıcı
politikalar seçilerek uygulanır. Merkez bankası para politikasını uygulamak için
duruma uygun para politikası araçları kullanır. Bu politikaların başlıca olanları; faiz
oranı, açık piyasa işlemleri, reeskont oranı, mevduat munzam karşılık oranı, kredi
politikası, disponibilite oranıdır.
Para politikasını anlatırken öncelikle denge faiz oranı ve gelir düzeyinin
belirlendiği IS-LM modeli üstünde anlatacağız. Sonra da denge fiyat ve gelir
düzeylerinin belirlendiği toplam arz toplam talep modelinde para politikasını
inceleyeceğiz.
İşsizliğin olduğunu varsaydığımız ekonomide para arzı artırılırsa yani
genişletici politika uygulanırsa faiz oranı düşecektir. Aktarma mekanizması diye
tanımlanan süreçte faiz oranının düşmesi sermayenin marjinal etkinliği sabit iken
firmaların yatırımlarını ve net ihracatı artıracak ve bu da toplam talebi dolayısıyla
üretim yani geliri artıracaktır. Bu üretim artışı da işsizliğin azalmasına sebep
olacaktır. Ancak Keynes bu aktarma mekanizmasına bir istisna getirmiştir. Bu da
düşük faiz oranlarında arz edilen para ile tahvil alınmadığını halkın bu parayı elinde
tuttuğunu anlatan likitidite tuzağı durumudur. Likidite tuzağı gerçekleşirse ne faiz ne
gelir ne de istihdam düzeyinde bir değişiklik olacaktır. “Fakat, Keynes böyle bir
durumla hiç karşılaşmadığını ısrarla belirtmiştir.”41 Paranın miktar kuramına göre ise
para talebi faize karşı duyarsızdır ve gelir sadece para miktarına bağlıdır.
Toplam arz toplam talep modelinde Keynesyen yaklaşım açısından IS-LM
modelinden çok farkı yoktur. Keynesyen toplam arz eğrisi yataydır. Çünkü firmalar
cari fiyat düzeyinde ne kadar talep olsa da karşılayabilecek ve işsizlik olduğundan
cari ücretten istediği kadar istihdam gerçekleştirebilecektir. Bunların sonucu olarak
da örneğin ekonomiyi düşük istihdam dengesinden tam istihdam dengesine çekmek
için genişletici bir para politikası uygulaması sonucu toplam talep artacak, fiyatlar
değişmeyecek ancak üretim ve istihdam artacaktır. Neoklasik durumda ise tam
41
Rudiger Dornbusch ve Stanley Fisher, a.g.e., s.126.
17
istihdam üretim düzeyinde dikey bir toplam arz eğrisi vardır. Buna göre toplam arz
eğrisi fiyat değişmelerine duyarsızdır. Tam istihdam üretim düzeyinde para arzındaki
artış sonucu ortaya çıkan talep artışı sonucu arz değişmeyeceği için sadece fiyat
yükselecektir. Paranın miktar teorisini bu model içinde düşündüğümüzde para
arzındaki artışın fiyat düzeyinde aynı oranda bir yükselmeye yol açtığı sonucu
çıkmaktadır. Buna
da paranın yansızlığı
denilmektedir.
Monetaristler ise
analizlerinde doğal işsizliğin olduğunu ekonomi doğal işsizlik oranını yansıtan doğal
hasıla düzeyinde olduğunu kabul ederler. Buna ek olarak da uyarlayıcı bekleyişler
hipotezini42 kullanırlar. Sonuç olarak, genişletici para politikası sonucu üretim kısa
dönemde doğal hasıladan büyük olur ama uzun dönemde yine aynı düzeye gelir.
Friedman işsizlik ile ilgili görüşlerini Philips eğrisi yoluyla açıklamıştır. Buna göre
genişletici para politikası kısa dönemde enflasyonun yükseleceği, üretimin artacağı
ve işsizliğin azalacağı bir sonuç vermesine karşın uzun dönemde bekleyişler
değişeceğinden ekonomi aynı üretim düzeyine gelmesine yol açar. Dolayısıyla uzun
dönemde sonuç sadece enflasyonun yükselmesi olmuştur. Ekonominin sürekli olarak
doğal işsizlik oranından küçük bir işsizlik oranında faaliyette bulunması
için
enflasyonun yükselmesi gerekir. Buna hızlandırma hipotezi denir. Hızlandırma
hipotezi doğal işsizlik oranının neden enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranı
anlamına geldiğini açıklamaktadır. “Ancak doğal işsizlik geçici işsizlik ve yapısal
işsizliği kapsamaktadır ve ekonomi doğal işsizlik düzeyinde iken bu işsizlik için
düşünülen
genişletici
para
politikası
fiyatları
yükselticek
ve
çıktıyı
artırmayacağından yapısal işsizlik için çözüm olmayacağını düşünen monetaristlerin
bazı iktisatçılara göre bir yanılgısı vardı. Yapısal işsizliğe bulunacak çözümün
toplam talebi artırıcı bir politikadan ziyade yapısal çözüme ihtiyacı vardır ve
dolayısıyla ekonominin doğal işsizlik düzeyinden yapısal işsizliğin çıkarılması ile
ulaşılan düzey doğal düzeydir.”43
2. Maliye Politikası
1929 yılı buhranından sonra iktisat politikasına girmeye başlayan maliye
42
43
Gelecekteki bekleyişleri geçmişe dayanarak belirledikleri kabul edilir.
C. V. Brown, Unemployment and Inflation: An Introduction To Macroeconomics, Dısha
Publications, 1998, s.224.
18
politikasının amacı, iktisadi istikrar ve büyümedir. “Talepteki dalgalanmalar
sebebiyle ortaya çıkan işsizliği azaltmak için doğru bir talep yönetimi gereklidir ve
bunun için en önemli araçlar da maliye politikasının araçları olan kamu harcamaları,
vergiler ve borçlanmadır.”44 Çünkü para politikası ile talep istenilen düzeyde
artırılamayabilir. Maliye politikası etkisi daha hızlı olacağından keynesyenlere göre
maliye politikası istikrarsızlıkları azaltmada daha etkindir. Bir ekonomide genişletici
bir maliye politikası, geliri, tüketimi, tasarrufu ve dolayısıyla yatırımları artıracaktır.
Yatırımlardaki bu artış istihdama da yansıyacaktır ve işsizlik azalacaktır. Ancak ISLM modelinde genişletici maliye politikasını izlerken dışlama adı verilen faiz
oranların yükselmesi sonucu yatırımların azalması ve gelirin istenildiği kadar
artırılamaması söz konusu olabilir45. Ancak eğer ekonomide düşük istihdam söz
konusu ise genişletici maliye politikası yatırımları artıracak ve firmalar daha çok işçi
istihdam etmek isteyecek iken tam istihdam söz konusu olduğunda dışlama olur, çıktı
artmaz ve fiyatlar yükselir46.
3. Gelirler Politikası
Gelirler politikası doğrudan ücret ve fiyatlarda yapılan değişimlerle
gerçekleşen politikalardır. Gelirler politikası toplam gelirin bölüşüm sürecine etki
ederek bu bölüşün enflasyon ve işsizliğe neden olmamasını sağlamayı amaç
edinmiştir.47. Gelirler politikası ya yasa ile ücret fiyat denetimleri yapılması yoluyla
veya hükümetin sendikaları ve işletmeleri ücret ve fiyatlarla ilgili ikna etmesi yoluyla
gerçekleştirilir48. Araçları ücret ve fiyatların dondurulması, ücret ve fiyatların
artışlarının belirlenmesi, indeksleme politikalarıdır. Ücret ve fiyatların dondurulması
politikası kısa dönemli olmalıdır. Örneğin genişletici bir politika sonucu enflasyonda
fazla bir yükselme görülürse devreye bu politika sokulduğunda enflasyonda başarı
sağlanabilir. Ama bu politika uzun sürdürülürse işsizlik ve bazı mallarda kıtlık ortaya
çıkar ancak kısa dönemli olursa ekonomide bir iyileşme olur. Ücret ve fiyatların
44
C. V. Brown,a.g.e., s.226.
Klasiklere göre maliye politikası sonucu tam dışlama olur ve gelir hiç artmaz
46
Rudiger Dornbusch ve Stanley Fisher, a.g.e., s.133.
47
Berrin Ceylan Ataman(a), a.g.e., s.72.
48
Rudiger Dornbusch ve Stanley Fisher, a.g.e., s.557.
45
19
artışının belirlenmesi politikasında artışların seviyesi belirlenir buna uyulması için
taraflar ikna edilmeye çalışılır. Dondurma da olduğu gibi bu politikada kısa dönemli
olmalıdır, aksi takdirde ekonomide işsizlik ve mallarda kıtlık yaşanabilir. Genel fiyat
seviyesinin dondurulmasıyla enflasyon hemen düşmesine rağmen, bastırılmış
enflasyon oluşmaktadır, işgücü piyasalarını dengeye getirmeye yönelik olarak
ücretlerin dondurulması durumunda da gizli işsizlik oluşmaktadır49. Bu nedenle, fiyat
ve ücret kontrollerinin ekonomiyi bozucu etkileri vardır İndeksleme politikası
bekleyişlerin gelirler politikasındaki halidir. Özellikle hızlı enflasyon dönemlerinde
enflasyon oranındaki belirsizlikler nedeniyle ücretin alım gücünü korumak için ücret
artışlarının fiyattaki yükselmelere endekslenmesi şeklinde olur. Diğerleri gibi bu
politikanın da kısa dönemli olması yararlıdır. Çünkü hızlı enflasyon döneminde fiyat
yükselince, ücretler ona endekslenmiş ise ücretlerde de artış yaşanması sonucu ücret
ve fiyat artışları birbirini tetikler. Dolayısıyla bu politikalar sonuçlarını almaya
başladıktan sonra devam etmemeli ve başka iktisadi politikaların izlenmelerine fırsat
vermelidir50.
C. MİKROEKONOMİK POLİTİKALAR
1. Pasif İstihdam Politikaları
Pasif istihdam politikası, işsizliğin artmasına katkıda bulunan ve işgücü
piyasalarının işleyişini kötüleştiren uygulamaların kaldırılmasına veya bunların
düzenlenmesine yöneliktir. İşsizlik sigortası ve yardımı, asgari ücret, vergiler, işten
çıkarmada kısıtlamalar, sendika ve toplu pazarlık gibi politikalar pasif istihdam
politikalarıdır.51. Genel olarak, gelişmiş ülkelerde daha yoğun olarak uygulanan ve
işsizlik sigortası ve işsizlik yardımları şeklinde uygulamalarına rastlanan pasif
istihdam politikaları, işsizliği önlemekten ziyade işsizliğin yarattığı bireysel ve
49
Bruno T., “Economic Analysis and The Political Economy of Policy Formation”, European
Economic Review.,,1990, s.274
50
M. Kiguel ve N. Liviatan, “When Do Heterodox Stabilization Programs Work ?; Lessons From
Experience”, The World Bank Research Observer, Washington, 1992, s.53.
51
CEPR, Monitoring European Unemployment: Unemployment Choice For Europe, CEPR ,
London,1995, s.103.
20
toplumsal alandaki olumsuz sonuçları gidermeye yönelik politikalardır. OECD'ye
göre de, işsizlere sadece gelir desteği yapılmasına yönelik politikalar pasif politikalar
olarak kabul edilir52.
İşsizlik sigortası, işsiz kalma durumunda alınan gelirdir. Bu durumda işsiz
kalan kişinin, işsiz olduğu sırada meydana gelen gelir kaybı ortadan kalkar. ILO’ ya
göre işsizlik sigortası sadece parasal destek değil, bu sırada mesleki eğitim sağlamalı
ve işveren ve işçiyi daha kolay karşı karşıya getiren bir işe yerleştirme sistemi
sunulmalıdır53. İşsizlik sigortası, işçiye parasal destek sağlayarak sadece işçinin
ekonomik durumundaki dengesinde değil, sosyal durumundaki dengesindeki
bozulmayı da hafifletir54. Ayrıca bunun sayesinde işsizliğin ekonomide yaratacağı
toplam talep azalmasının şiddeti de azalacaktır. İşsizlik sigortası sisteminin özellikle
gelişmiş ülkelerdeki katkılarından biri olan
işsiz sayısının
belirlenmesini
sağlamasıdır. Ayrıca çalışmanın ikinci bölümünde değinileceği gibi, işsizlik
sigortasının olumsuz etkileri de vardır. Bunlardan en önemlisi de özellikle işsizlik
sigortasının koşullarının esnek olarak belirlenmesi ile doğrudan ilgili olan,
ekonomideki işsizliği besleyerek, işsizliğin artmasına sebep olmasıdır. İşsizlik
yardımı ise işsizlik sigortasına benzer ama bir yönden farklıdır. İşsizlik sigortası
işçilerin çalışırken ödediği primlerle finanse edilirken, işsizlik yardımı devlet
tarafından finanse edilir ve işsizlere bu durumları nedeniyle verilir. Ancak etkileri
yönünden işsizlik sigortası ile aynı etkilere sahiptir.
2. Aktif İşgücü Piyasası Politikaları
1960'lardan bu yana OECD’nin destek verdiği aktif istihdam politikaları,
işgücü piyasalarındaki işleyiş bozukluklarını iyileştiren, mesleki becerileri geliştiren
ve emek piyasalarının etkinliğini arttıran politikalardır. Aktif istihdam politikalarının
temel amacı, işsizlere yalnızca gelir desteği sağlamak yerine, onların çalışma
52
S. Machin ve A. Manning, “The Causes and Consequences of Long-Term Unemployment in
Europe”, (Orley Ashenfelter ve David Card, Handbook of Labor Economics, Vol.3C, Elsevier,
Amsterdam, 1999’dan alıntı) s.3121.
53
ILO, Employment Outlook, ILO, Geneva, 1995, s.48.
54
Kemal Biçerli, Çalışma Ekonomisi, Beta Yayınları, İstanbul, 2005, s.482.
21
hayatına dönüşlerini kolaylaştırmaktır. Aktif istihdam politikaları genelde işsizlikten
en fazla etkilenen gruplara ve bölgelere yöneliktir.55
OECD işsizlikle mücadelede izlenen istihdam politikalarını 7 grupta
toplamıştır. Bunlar: 1)Kamunun eşleştirme ve danışmanlık hizmetleri,2) Mesleki
eğitim, 3) Sübvanse edilmiş istihdam anlamında kullanılan özel sektöre yönelik
ücret ve istihdam sübvansiyonu, kendi işini kuranlara yardım ve doğrudan kamu
sektöründe istihdam, 4) Gençlere yönelik politikalar, 5) Sakatlara yönelik politikalar,
6) işsizlik sigortası ve 7) Erken emeklilik' tir. Bu kategorilerden 1–5 arasında
kalanlar “aktif”, 6. ve 7. kategoriler ise pasif politikalar olarak sınıflandırılmıştır56.
Aktif istihdam politikalarının amaçlarının başında insan kaynaklarını
geliştirmek ve ekonomik büyümeyi teşvik ederek işgücünün yapısal değişmelere
uyum sağlamasını kolaylaştırmak gelmektedir. Uzun süredir işsiz olanlar gibi eski
hükümlüler, eğitimsiz işçiler ve tekrar tekrar işsizliğe düşerek sadece kısa süreli
çalışma imkânı bulabilen gençler de dezavantajlı gruplardır ve aktif istihdam
politikalarının amaçlarından birisi de bu grupların istihdam imkânlarını arttırarak
sosyal eşitliğe katkıda bulunmaktır.57 Bir başka amacı ise, ekonomide duraklama
döneminde istihdamı istikrarlı kılmak, genişleme dönemlerinde ise işgücü
piyasalarındaki darboğazları gidermektir58.
55
Peter Robınson,, “The Role and Limits of ActiveLabour Market Policy”, Robert Schuman Centre
Working Paper, Florence, 1996, s.11.
56
Asa Sohlman ve David Turnham, “What Can Developing Countries Learn From OECD Labour
Market Programmes and Policies?”, OECD DevelopmentCenter Technical Paper, Brüksel, 1994,
s.23.
57
S. Machin ve A. Manning, a.g.m, s.3121.
58
D. Bosworth, P.Dawkins ve T.Stromback, The Economics of Labor Market, Financial Time
Press, Essex, 1996, s.440.
22
İKİNCİ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİK
I. AVRUPA BİRLİĞİ’DE İŞSİZLİĞİN GELİŞİMİ
Avrupa ekonomisinde İkinci Dünya Savaşı sonrası, istihdam ve büyüme
bakımından birbirinden kesin çizgilerle ayrılan iki dönem söz konusudur. Birinci
dönem, 1974 öncesi hızlı dengeli yüksek istihdamlı büyümemin yaşandığı dönem,
ikinci dönem, 1974 sonrası yüksek işsizlik ve yavaş büyümenin yaşandığı
dönemdir59. İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1960 ve 1970 yılları arasındaki dönem,
işsizlik oranının oldukça düşük olması nedeniyle tam istihdam dönemi diye
tanımlanır. Bu yıllarda Avrupa’nın işgücü ihtiyacı bile olduğu ve bu ihtiyacın da
yabancı ülkelerden göç ile karşılandığı görülmektedir.
TABLO 1: AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİK ORANLARI (1960-2005)
AB–6
(1)
AB–9
(2)
AB–10
AB–12
AB–15
AB–25
(3)
(4)
(5)
(6)
1960
2,1
-
-
-
-
-
1961
1,6
-
-
-
-
-
1962
1,5
-
-
-
-
-
1963
1,4
-
-
-
-
-
1964
1,4
-
-
-
-
-
1965
1,7
-
-
-
-
-
1966
1,8
-
-
-
-
-
1967
2,3
-
-
-
-
-
1968
2,2
-
-
-
-
-
1969
1,8
-
-
-
-
-
1970
1,9
-
-
-
-
-
1971
2,3
-
-
-
-
-
1972
2,5
-
-
-
-
-
59
P.M.Junankar, “Social Cost of Unemployment” , Unofensa Discussion Paper, 1989, s.269.
23
AB–6
AB–9
AB–10
AB–12
AB–15
AB–25
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
1973
2,5
2,5
-
-
-
-
1974
-
2,9
-
-
-
-
1975
-
4,4
-
-
-
-
1976
-
4,9
-
-
-
-
1977
-
5
-
-
-
-
1978
-
5,3
-
-
-
-
1979
-
5,3
-
-
-
-
1980
-
5,8
-
-
-
-
1981
-
7,7
7,4
-
-
-
1982
-
-
9
-
-
-
1983
-
-
10,1
-
-
-
1984
-
-
10,5
-
-
-
1985
-
-
10,8
-
-
-
1986
-
-
10,8
11,6
-
-
1987
-
-
-
9,9
-
-
1988
-
-
-
9,5
-
-
1989
-
-
-
8,8
-
-
1990
-
-
-
8,1
-
-
1991
-
-
-
8,1
-
-
1992
-
-
-
9,1
-
-
1993
-
-
-
10,8
-
-
1994
-
-
-
11,5
-
-
1995
-
-
-
11,2
-
10,7
10,8
10,6
9,9
9,1
8,2
7,7
8
7,6
8,1
7,9
9,1
8,8
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
Kaynak: (1), (2) K. Dyson “Combatting The Long-term Unemployment”, 1989
(3)K. Dyson, a.g.e., European Commission, “European Economy”, Belçika, 2001
4), (5), (6) European Commission, a.g.e, Eurostat veri tabanı,
24
Dolayısıyla bu yıllarda Avrupa’da işsizlik problemi yaşanmamıştır. Böylece,
bu yıllarda Avrupa Birliği’ndeki üye devletler sosyal devlet kimliklerini
geliştirmişlerdir. Ancak 1970’li yılların başlarına gelindiğinde durum çok farklı hale
gelmeye başlamış ve tam istihdam dönemi bir daha yaşanmamıştır. 1975 ve 2005
yılları arasında Avrupa Birliği’nde işsizlik oranlarında iniş çıkışlar, Avrupa
Birliği’nin genişleme süreci göz önünde bulundurularak hazırlanan Şekil 1’den
anlaşılmaktadır.
ŞEKİL 1: AVRUPA BİRLİĞİ’NDE GENİŞLEME SÜRECİ VE
İŞSİZLİK
GELİŞİMİ (1960–2005)
Issizlik
Oranlari
(%)
12
10
8
6
4
2
0
60
65
70
75
80
85
90
95
00
05
Yillar
Kaynak: Ek 1’den faydalanılarak hazırlanmıştır.
Buna göre, AB’de 1975 ve 1985 yılları arasında artış, 1986 ve 1990 yılları
arasında düşüş, 1991 ve 1996 yılları arasında artış, 1997 ve 2001 yıları arasında
düşüş trendi yaşanmıştır. 2002 ve 2005 yılları arasında ise, hem düşüş hem artışlar
yaşanmıştır. Ancak bu yıllar arasında yaşanan bazı yıllar, Avrupa’da yaşanan
işsizlikte dönüm noktası olmuşlardır. Bu yıllar, 1975, 1981, 1992, 2002 ve 2004
25
yıllarıdır. Bu yılların ortak özelliği, yaşanan makroekonomik şoklar sonrası bu
yıllarda Avrupa’da işsizliğin yükselmesidir. Çalışmada, tüm bunlar göz önüne
alınarak 1975- 1990, 1991–2001 ve 2002–2006 yılları arasında üç dönem temel
alınarak, Birliğin işsizlik süreci incelenecektir
A. 1975–1990 DÖNEMİNDE GELİŞMELER
Avrupa’da, 1973 ve 1979 yıllarında petrol fiyatlarındaki artış sonucu arz şoku
yaşanmış ve AB düzeyindeki bütün ülke ekonomileri bundan etkilenmişti. Dört kat
artan petrol fiyatları sebebiyle tüm gelişmiş ülkelerde enflasyon yükseldi. Ayrıca bu
şokların etkisiyle, Birlik ülkelerinde de 1975 ve 1981 yıllarında, işsizlik düzeyinde
ani artışlar yaşandı. Bu dönem enflasyonla birlikte artan işsizlik yani stagflasyonun
ortaya çıkmasına neden oldu. Bu döneme kadar hem Klasikler hem de Keynesyenler
tarafından tartışılan ekonomi politikaları, bir ekonomide ya işsizlik ya enflasyon
olacağı varsayımı üzerine kurulmuştu. Ama bu dönemde çıkan stagflasyon olgusu bu
yaklaşımlarında sorgulanmasına, bunun nereden kaynaklandığının ve çözüm
politikalarının araştırılmasına neden oldu. Ancak bu durum fazla sürmemiş ve
1980’li yıllarda, enflasyon düşmeye başlamasına rağmen, 1975 yılından itibaren
başlayan işsizlik oranlarındaki artış devam etmiştir.
1970 yılının ikinci yarısı ile 1980 yılının ilk yarısını incelendiğinde, 1970’li
yıllarda yaşanan işsizliğin gelişmiş ülkelere göre özellikle ABD’ye ve Japonya’ya
göre çok yüksek olmadığını ancak 1980’li yıllarda yaşanan artışların bu ülkelerle de
karşılaştırıldığında yüksek boyutlarda olduğu söylenebilir. 1973 yılında yani ilk
Petrol krizinin yaşanmasından 1980’e kadar işsizlik oranlarına bakıldığında Birlik
düzeyinde yaklaşık %3’lerden %5’lere gelirken, ikinci Petrol Krizi sonrasında 1985
yılında Birlik işsizlik oranı %10’a ulaşarak zirve yapmıştır. Ortalamaya bakıldığında
1975 ve 1985 yılı arasında AB-15’de ortalama işsizlik oranı %6,7 olarak
gerçekleşirken, 1985 ve 1990 yılları arasında düşme trendi gözlenmesine rağmen
%8,9 olarak gerçekleşmiştir. Bunun sebebi, 1985 yılına kadar işsizlik oranının
sürekli artması ve 1986 yılında işsizliğin bu yüksek orandan düşmeye başlaması hem
26
de artıştakinden daha düşük hızla düşmesidir. (Ek 1)
Birlikteki tüm ülkeler gözlemlendiğinde, hepsinde 1975 yılında işsizlik
oranlarında artışlar olduğu ortaya çıkmaktadır. Özellikle, bir önceki dönemde, tam
istihdam döneminde diğerlerine göre çok daha düşük işsizlik oranına sahip olan
Belçika ile Hollanda’da işsizlik oranında artış yaşanmıştır. Belçika ve Hollanda’da
işsizlik oranları 1982 yılında yaklaşık %12 olarak gerçekleşmiş ve her iki ülke için
de bu değer, 1960–2005 yılları arasındaki en yüksek değer olmuştur. 1960’larda
işsizlik oranı sıfır olan Lüksemburg’da özellikle ikinci Petrol Krizi’nden sonra
işsizlikte artış yaşanmış ve %4’lere kadar gelen işsizlik oranlarıyla karşılaşılmıştır.
Fransa’da da işsizlik oranlarında dikkat çeken artışlar, daha ziyade ikinci Petrol
Krizi’nden sonra olmuştur. Fransa’da 1960’lı yıllarda %1’lerde işsizlik söz konusu
iken, 1980 yılının ilk yarısında işsizlik oranları çift haneli hale gelmiş ve %10’u
geçmiştir. İtalya ise aslında işsizlik oranları bakımından krizlerden en az etkilenen
ülkedir. Ülkede işsizlik oranı, 1960’larda yaklaşık %6’larda iken bu dönemde
ortalama
%8 olarak gerçekleşmiştir. Almanya’da ise bu dönemde, diğer üye
ülkelerde olduğu gibi işsizlik oranlarında artış yaşanmıştır. Ayrıca bu artışın çok
olmaması ve diğer üye ülkelerden ve rakibi ABD’den daha az olması açısından
Almanya’yı, Lüksemburg’dan sonra bu dönemin en düşük işsizlik oranına sahip olan
üye devlet haline getirmiştir.
Ayrıca bu yıllarda, Birliğin üç genişleme aşaması gerçekleşmiş, 1973 yılında,
İngiltere, Danimarka, İrlanda, 1981 yılında Yunanistan ve 1986 yılında, İspanya,
Portekiz’in Topluluğa katılımı gerçekleşmiştir.
İngiltere, 1981 yılına kadar çok da yüksek işsizlik oranlarına sahip değildi.
Ancak, 1981 yılında yaşanan artış uzun sürdü ve İngiltere uzun zaman %11’lerde
işsizlik oranları yaşadı. İşsizlik oranları %1’in altına kadar düşen Danimarka’da ise
diğer ülkelere nazaran daha iyi bir durum yaşanmasına rağmen, işsizlik oranları
%9’u görmüştür. Bu yeni üye ülkelerden İrlanda ise, diğerlerinden daha olumsuz bir
duruma sahipti. 1960’larda %5’in altına inmeyen işsizlik, 1980’nin ilk yarısına
27
gelindiğinde de %15’in altına inmemiştir. Bu durum Birlik’in işsizlik oranlarında
değişlik yapmamıştır. Çünkü özellikle üye devlet haline gelindiği yılda Danimarka
ve İngiltere’nin işsizlik oranlarının düşük olması İrlanda’nın durumunu tolere
etmiştir.
1981 yılında üye olan Yunanistan ise, üye olmadan önceki yıllarda daha
düşük işsizlik oranlarına sahipken, 1981 yılındaki büyük artıştan sonra bir daha
1970’lerdeki %2 işsizlik oranlarına gelememiştir.
ŞEKİL 2: AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİK ORANLARI (1960 – 1990)
Issizlik
Oranlari
(%) 12
10
8
6
4
2
0
1960
1965
1970
1975
1980
1985
Yillar
1990
Kaynak: Ek 1’den faydalanılarak hazırlanmıştır.
1986 yılında üye olan İspanya’nın ve Portekiz’in işsizlik oranları Birlik
ortalamasının hayli üstündeydi. Tablo 1’de de görüldüğü gibi, 1986 yılında AB–10
ile AB–12 işsizlik oranları sırasıyla 10,8 ve 11,6 olmuş. Bu durum özellikle
İspanya’nın %20’lere ulaşan işsizlik oranlarından kaynaklanmıştır. Bu açıdan,
28
Birliğin işsizlik oranındaki artışa İrlanda’nın, Portekiz’in ve özellikle de İspanya’nın
olumsuz etki yaptığı da ayrıca gözden kaçırılmaması gereken bir noktadır.
Avrupa Birliği’nde 1980 yılının sonuna doğru, işsizlik oranlarında düşüşler
yaşanmıştır. Bu düşüşlerin sebebi, şokların etkisinin yavaş yavaş azalması ve başta
İngiltere olmak üzere bazı ülkelerin işsizlikle mücadele amacıyla, genel olarak sosyal
politika kurallarına aykırı olan düzenlemeler getirmeleriydi. 1975 ve 1985 yıllarında
tüm ülkelerde yaşanan artıştan sonra, bu dönemde işsizlikte düşmeler yaşandı. Bu
düşüşlerin getirdiği bir sorun o dönemde belirgin olmamasına rağmen yavaş yavaş
ortaya çıkmıştı. Bu sorun, ülkeler arasında işsizlik oranları arasındaki farklılık
derecesinin yükselmeye başlamasıdır. 1986 ve 1990 yılları arasında, Belçika’da,
Almanya, Fransa, Lüksemburg, İrlanda ve Hollanda’da işsizlikte, Birliğin genel
ortalamasında da olduğu gibi düşüş yaşanmıştır. Portekiz’de, İspanya’da ve
İngiltere’de işsizlik oranlarında çok hızlı bir şekilde ve diğer üye devletlerden farklı
bir düşüş yaşanmıştır. Ancak en çok düşüşü yaşayan ülke Portekiz’dir. Danimarka’da
1986 yılındaki düşüş dışında değişiklik yok iken Yunanistan’ın işsizlik oranlarında
hiç değişiklik olmamıştır. İtalya’da ise 1990 ve 1991 yılında düşüş yaşanmış ve bu
dönemin işsizlik oranı AB ortalamasının altında kalarak %6’nın üstünde seyretmiştir.
Avrupa Birliği'nde işsizlikle mücadele ile ilgili çalışmalar bu dönemde
artmasına rağmen, Birlik mevzuatı ile belirlenmiş ve sistematik kurallar söz konusu
değildir. Ama bu tür çalışmalar, 1990’lardan itibaren daha fazla olmuştur.
B. 1991- 2001 DÖNEMİNDE GELİŞMELER
1990’lı yıllarda işsizlik hala yüksekti ve 1980’lerde olduğu gibi uzun dönemli
işsizlik ve histerisis devam ediyordu. Aslında, 1990’ların işsizliği 1980’li yılların
doğurduğu bir süreçti ama bu tek etken değildi. Ayrıca bu dönemde tüm dünyada
yaşanan durgunluğun Birliğe de etki etmesi ve yaşanan para krizlerinin yarattığı
şoklar, bu dönemdeki işsizlik düzeyini etkilemiştir. . “1992 yılında İngiltere’nin
döviz kuru mekanizmasından ayrılmasıyla döviz kuru mekanizmasındaki sorunlar su
29
yüzüne çıkmıştır. Bundan sonra dalgalanma aralığı %15’e çıkarılmış ve piyasalarda
güvensizlik ortaya çıkmıştır.”60 Bunun sonucu olarak özellikle 1992 ve 1994 yılları
arasında bu kriz sonucu yaşanan şoklar, Birlik genelinde işsizliğin %11’e kadar
gelmesine sebep olmuştur. Avrupa Birliği bu dönemde,
1991 ve 1994 yılları
arasında yaklaşık 4 puanlık artışla karşılaşmış ancak düşme trendi bu kadar hızlı
olmamış ve 1990 yılında sahip olunan %7,7'lik işsizlik oranına 2001 yılında
gelinebilmiştir. Dünya ekonomisinin 1999 yılında gösterdiği olumlu gelişmenin
ardından 2000 yılında da büyüme hızı artmaya devam etmiştir. Bu durum Avrupa
Birliği’nde de devam etmiştir. Birliğin işsizlik oranlarında, 1997 yılından itibaren
başlayan önemli bir düşme trendi yakalanmış ve bu 2001 yılına kadar da devam
etmiştir. Keza, istihdamdaki artış oranı da yükselmeye devam etmektedir. Bu
dönemin işsizliğindeki artışta yeni üye olan Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in etkisi
unutulmamalıdır. Özellikle üye devlet haline gelmeden önce Finlandiya ve İsveç’te
başlayan büyük artışlar, Birliğin işsizlik oranlarının artmasında etkili olmuştur.
Bu dönemin bir özelliği de, 1980’lerde de fark edilen ancak 1990’lı yıllarda
daha belirgin bir hal alan işsizlik konusunda Avrupa Birliği üye ülkelerinde işsizlik
oranları arasındaki farklılıkların derecesinin artmasıdır.
“Bu farklılıklardaki en
önemli neden ise, işgücü piyasaları kurumlarındaki ve izlenen politikalardaki
farklılıklar olarak görülmektedir”61. Bu durum Birlikteki işsizlik problemi değil bazı
ülkelerde işsizlik problemi olarak kabul edilebilir. Ancak işsizlik sorunu olmayan
ülkelerde de istihdam konusu problemliydi, uzun dönem işsizlik, genç işsizlik gibi
sorunlar vardı ve işgücüne katılım oranları düşüktü. Bu nedenle işsizlik sorununa
yönelik politikalar bu ülkelerdeki istihdamı da daha etkin hale getirecekti.
Danimarka’da ise, artış trendi, 1991’den 1993’e kadar sürmüş ve sonrasında
genel olarak azalma trendi yaşanmıştır. İspanya da ise 1980 yılının sonuna doğru
yaşanan başarılı düşüş, 1990 yılının başında tersine döndü ve işsizlik oranları %25’e
yaklaştı. Ancak 1995 yılından itibaren düşme trendi tekrar başlamış ve günümüze
60
61
Barry Eichengreen ve Charles Wyplosz, “The Unstable EMS”, Brooking Papers on Economic
Activity, 1993, ss.53-54.
O.Blanchard ve J.Wolfers, “The Role of Shocks and Institutionsin the Rise of European
Unemployment: The Aggregate Evidence”, Econmic Journal, 2000, s.16.
30
kadar bu trend devam etmiştir. İrlanda’da ise 1991 ve 1994 yılları arasında artış
yaşanmış ve bu yıllardan sonra ters hareketle İrlanda’da istikrarlı şekilde uygulanan
politikalar sayesinde hep düşüş olmuş ve bir daha çift haneli işsizlik oranları
rakamlarına geri dönülmemiştir. Lüksemburg’da, 1992 ve 1994 yılında artış
yaşanmış ve %1,7’den %3’e kadar gelmiş ve sonra azalmaya başlamıştır. Portekiz’de
1992 den 1996 yılına kadar işsizlikte artış ve daha sonra başlayan düşme trendi
2002’ye kadar devam etmiştir. İngiltere’de, 1991 de diğerlerine nazaran daha az bir
oranda artış olmuştur.1994 yılından itibaren başlayan düşme trendinde bugüne kadar
çok da değişiklik olmamıştır. Hollanda’da 1993 ve 1994 yıllarında artış yaşanmış
daha sonra 2001’e kadar düşme trendi gözlenmiştir.
Almanya’da 1990 yılından itibaren işsizlikte yaşanan büyük artış içsel bir
nedenden kaynaklanmıştır. 1990 yılında, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesi
sonucu Almanya ekonomisinde yaşanan sorunlar, işsizliğin artmasına neden oldu ve
Almanya’da işsizlik, %10’a kadar geldi. Sonuç olarak 1992 ve 1997 yılları arasında
Almanya’da işsizlik hayli artmıştır.
Yunanistan’da, Birlik genelinde olduğu gibi 1991’den itibaren artış tekrar
başladı ve 2000 yılına gelindiğinde bu artış az da olsa duruldu. İtalya’nın 1992
yılından itibaren başlayan işsizlik oranındaki artış 1999’dan beri tersine dönmüştür.
Fransa’da, Birlik genelinde olduğu gibi 1991’den itibaren artış tekrar başladı.
Bazı yıllarda düşme yaşansa da bu artış 1996’ya kadar devam etmiştir. 1995’ten
itibaren işsizlik oranları bakımından belli bir trend söz konusu olmamıştır. 1995’de
işsizlik oranları düşmüş, 1996’da tekrar artmıştır. 1997’den 2001’e kadar 2 puanlık
düşüşten sonra yine her yıl farklı bir trend gözlenmiştir. Belçika’da 1980 yılının
sonlarında düşen işsizlik oranları, 1991 yılından itibaren artarak yine 1980 yılının
başlarındaki düzeye gelmiştir. Belçika’da, Fransa gibi 1996 yılından itibaren bir
trend söz konusu olmamıştır. Bir yıl artan işsizlik bir yıl azalan işsizlik şeklinde bir
hareket söz konusu olmuştur.
31
Avusturya ise 1991, 1993 yıllarında ve 1995 ve 1998 yıları arasında işsizlik
artışı ve birkaç yıl düşme trendi ardından 2005’e kadar hep artış yaşanmıştır.
Finlandiya’da, 1991 yılında başlayan artış diğerlerinden çok daha şiddetli
olmuş işsizliğin %3’ten %17’ye gelmesi söz konusu olmuştur. 1995’ten sonra
başlayan düşme trendi genel olarak devam etmiştir. İsveç’te, Finlandiya gibi 1991
den itibaren başlayan sert artış 1997’de tersine dönmüş ve işsizlik oranlarında düşme
başlamıştır.
1990’lı yıllarda Birlikte yaşanan durgunluk üzerine 1993 yılında Brüksel
Zirvesi’nde durgunluktan kurtulmak amacıyla bazı tedbirler alınmasını öngören
Beyaz Kitap kabul edilmiştir. Bundan sonra yapılan Zirve Toplantılarında da işsizlik
sorununa yönelik kararlar alınmaya devam etmiş ve işsizlikle mücadelenin öncelikli
olduğu vurgulanmıştır62. 1997 yılında toplanan Lüksemburg Zirvesi’nde kabul edilen
Avrupa İstihdam Stratejisi, Birliğin istihdam konusunda 1993 yılından beri başlayan
çalışmalarını toparlamış ve önemli kararlar almıştır. 1997 yılında Amsterdam
Antlaşması’nın imzalanması,Birliğin istihdama verdiği önemi daha net göstermiştir.
Antlaşmaya eklenen istihdam bölümü ile işsizlikle mücadele Birlik düzeyinde
sağlanması amaçlanmıştır. Ancak bu konuda üye devletlerin yetkili konumu devam
etmiştir.
Birlik düzeyinde yapılan bu çalışmalar sonucu uygulanan aktif istihdam
politikaları ve yapısal politikalar ile buna paralel olarak Birlikte yaşanan büyüme
hızındaki artış, 1997’den sonra Avrupa Birliği’nde işsizlikte önemli bir düşme trendi
yakalanmasına sebep olmuştur.
Birlik istihdam politikaları açısından çok önemli olan İstihdam Stratejisine,
2000 yılında Lizbon Zirvesi ile eklenmiştir. Bununla istihdam politikaları bir çalışma
altında toplanmaya çalışılmıştır. Bu Zirveyle birlikte2005 yılına kadar sürecek bir
eylem planı hazırlanmıştır. 63
62
63
Özellikle 1994 Korfu ve Essen Zirveleri, 1995 Cannes Zirvesi ve 1996 Floransa Zirvesi’nde
istihdam politikaları ile ilgili eklemeler yapılmıştır.
Bu dönemin istihdam politikalarında daha geniş bilgi üçüncü bölümde verilmektedir.
32
ŞEKİL 3 : AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİK ORANLARI (1991- 2001)
Issizlik
Oranlari
(%)
11.2
10.8
10.4
10.0
9.6
9.2
8.8
8.4
8.0
7.6
91
92
93
94
95
96
97
98
99
00
01
Yillar
Kaynak: Ek 1’den faydalanılarak hazırlanmıştır.
C. 2002–2006 DÖNEMİNDE GELİŞMELER
Avrupa Birliği’ndeki 1997 yılından itibaren başlayan düşme trendi ve
istihdamdaki artış oranındaki yükselme, 2001 yılının sonuna kadar devam etmiştir.
2001 yılında ABD ekonomisinde yaşanan durgunluk, sonrasında 11 Eylül saldırıları,
Irak Savaşı tüm dünyayı olduğu gibi Avrupa Birliği’ni de etkilemiş ve ekonomik
büyüme hız kaybetmiştir. Ancak Birlikte yaşanan geç intibak nedeniyle işsizlik
oranları bu duruma geç cevap vermiş ve 2002 yılının ikinci yarısında işsizlikte artış
gözlenmiştir. Bu durum 2004 yılına kadar böyle devam etmiştir. Avrupa Birliği’nin
işsizlik oranları, 2004 yılında yine %8’in üstüne çıkmıştır. “Bu dönemdeki en önemli
sorun
dünyada
yaşanan
durgunluk,
Irak
Savaşı,
piyasalarda
yaşanan
güvensizliktir”64. Bunun işgücü piyasalarına yansımasıyla da işsizlik yükselmiştir.
64
Charles Wyplosz, "European Monetary Union: The Dark Side Of A Major Success", Economic
Policy, 2006, s. 208.
33
Bu süreçte uzun dönem işsizlerde de artış ortaya çıkmıştır. Birlik düzeyinde bu
konuya ilişkin çözümler yönlendirici ilkelerde önerilmiştir. Bu dönemde, ülkeler
arasında işsizlik oranlarındaki farklılıklar hala devam etmekteydi. Ancak bu farklılık,
tüm ülkelerde durgunluğun işgücü piyasalarına intibak etmesi ile az da olsa
azalmıştır. 2005 yılında ve 2006 yıllarının ilk yarısında piyasaların iyileşmesi,
büyümenin hızlanması ile işsizlik oranlarında azalma olmuş ve Avrupa Birliği’nde
ortalama işsizlik %8’in altına düşmüştür. Ancak bu dönemde Birliğe on üye ülkenin
katılımı ile işsizlik oranı ortalaması da artmıştır. 25 üyeli Birliğin işsizlik oranı, 2004
yılında %9, 2005 yılında ve 2006’nın ilk yarısında %8’in üstünde gerçekleşmiştir.
Birliğe yeni üye ülke katılımıyla artan işsizlik hep söz konusuydu. Ancak, bu
genişlemede katılan üye ülke sayısının fazla olması ve bu ülkelerin hepsinin
ekonomilerinin tam olarak gelişmiş düzeyde olmaması, işsizlikte yaklaşık iki puanlık
artışa neden olmuştur. Bu yaşananlar, Birlik politikalarına yansımıştır ve bu ülkeler
için aday konumundayken birçok çalışma yapılmıştır. Bu uygulanan politikalar ve
2004 yılında Birlik ekonomilerinde az da olsa artan büyüme hızı sebebiyle bu grupta
da işsizlik azalmıştır.
Bu dönemde Birlikte, Şekil 4 de görüldüğü gibi işsizlik oranları her yıl farklı
bir hareket izlemiştir. Ancak bu dönemde ABD ve Japonya’da bile işsizlik
oranlarındaki bu farklı hareketler ve özellikle Japonya’da işsizliğin %8’e yaklaşması
dikkat çekmektedir (Ek 1). Bu durum özellikle de tüm dünyada yaşanan
durgunluktan kaynaklanmaktadır.
Bu dönemde işsizlik oranlarında, Belçika, Danimarka, Almanya, Yunanistan,
Fransa, Lüksemburg, Hollanda, Finlandiya ve İsveç Birlikte işsizlik oranlarında
yaşanan hareketlerle aynı seyri izlerken, Avusturya’da ve Portekiz’de sürekli artış,
İspanya, İrlanda, İtalya ve İngiltere’de düşüş yaşanmıştır. Bunlardan en çok dikkat
çeken İrlanda olmuştur. Çünkü neredeyse %16’ya yaklaşan bir işsizlik oranı gören
İrlanda’da işsizlik oranı 2005 yılında %4,3 olmuştur. Birçok ülke için model olan
İrlanda’da hem uygun makro ekonomik politikalar izlenmesi hem de istihdam
politikalarının istikrarlı ve makro ekonomik politikalara uygun şekilde uygulanması,
bu başarının sebebi olmuştur.
34
ŞEKİL 4: AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİK ORANLARI (2000-2005)
Issizlik
Oranlari
(%)
8.3
8.2
8.1
8.0
7.9
7.8
7.7
7.6
7.5
2000
2001
2002
2003
2004
2005
Yillar
Kaynak: Ek 1’den faydalanılarak hazırlanmıştır.
2000 yılından itibaren Birlik’te önemi gittikçe artan işsizlik ve istihdam
konusu öncelikle Bahar Zirveleri’nde olmak üzere Birlik içinde sürekli çalışmalar
yapılan bir alan olmuştur. Bu anlamda Lizbon Stratejisine birçok katkı yapılmıştır.
Ancak 2004 yılında hazırlanan Kok Raporu ile Stratejinin hedeflerine ulaşamadığı
belirlenmiştir. Bugün Lizbon Zirvesi’nden sonra çeşitli katkılar ve değişiklikler
yapılan İstihdam Stratejisi uygulanmaya devam etmektedir ve AB’nin istihdam
politikası ve istihdam politikasında, 2005 yılından 2010 yılına kadar yol haritası
olacak eylem planı belirlenmiştir.65
II. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ
1970’li yıllardan itibaren Avrupa’da işsizliğin sürekli artması nedeniyle, bu
artışın kaynaklarına ilişkin birçok görüş ortaya atılmıştır. Genel olarak ileri sürülen
65
Daha geniş bilgi üçüncü bölümde verilmektedir.
35
nedenler şoklar ve talepteki düşmeler, verimlilikteki düşmeler, ithalat fiyatları ve
vergiler, militan işçiler, işsizlik sigortası, iş ve işçi arasında uyuşmama, işgücü
piyasası düzenlemeleri, fiyat ve ücretlerdeki hareketlerin etkisidir. Ancak bunlar
toparlandığında Avrupa işsizliği ile ilgili olarak üç görüş ortaya çıkmıştır. Bunlardan
birincisi yaşanan ekonomik şoklar sonucu işsizliğin artması, ikincisi Avrupa’da
işgücü piyasalarının katılıkları sonucu işsizliğin artması ve üçüncüsü ise bu iki
görüşün de doğru olduğu ve şoklar ve katılıkların ikisinin birlikte işsizliğe neden
olmasıdır.
İlk olarak arz şokları bağlamında anlatılacaktır66. Bu arz şokları, petrol fiyat
şokları olarak adlandırdığımız 1973, 1979 yıllarındaki petrol krizlerinin yarattığı arz
şoku ile 1992 yılındaki parasal kriz ve 2000’li yıllardaki küresel krizlerin ve petrol
fiyatlarındaki artışların yarattığı şoklar, verimlilik ve vergi şokları olmak üzere üç
tanedir. Ancak, Avrupa Birliği’nde bugünkü işsizlik sorununda, 1970 ve 1980’li
yıllarda yaşanan petrol şoklarının etkisi çok fazladır. Çünkü bu dönemde işsizlik
artmadan önce Birlikte işsizlik çok düşük düzeylerdeydi ve bu dönmeden sonra
düşük düzeylere tekrar geri dönülemedi. Ayrıca bu dönemde artan işsizlik, AB’de
işsizlik sorununa farklı bir boyut da getirmiştir.67
Petrol fiyatlarındaki artışlar bağlamında şokun enflasyon ve işsizliği etkileme
süreci şu şekilde işlemektedir (Şekil 5): “Karar birimleri, arz şoku sonucu fiyat
düzeyinin yükseldiğinin farkına varınca beklenen fiyat düzeyini yükseltirler ve kısa
dönem arz eğrisi yukarı kayar ve kısa dönemde denge sağlanır. Petrol fiyatları
yükselmeye devam edince fiyat bekleyişleri de yükselir”68. Bu süreç böyle devam
eder ve bunun sonucu olarak Şekil 5’ de görüldüğü gibi uzun dönem arz eğrisi sola
kayar, bu denge çıktı düzeyinin azalması dolayısıyla doğal işsizlik haddinin
yükselmesi şeklinde bir sonuca neden olur.
66
Bkz. M. Bruno ve J.D.Sachs Economics of Worldwide Stagflation. Harvard University Press.
Cambridge. 1985; R.Layard ve S. Nickell “Labour Market Institutions and Economic Performance:
The Labour Market Consequences of Technical and Structural Change”. Oxford University
Institute of Economics and Statistics Discussion Paper Series. no.23. Oxford. 1997; O.
Blanchard (b), “European Unemployment: The Evolution of Facts and İdeas” NBER Working
Paper. 2005 (http://www.nber.org/papers/w11750)(30.12.2005).
67
Daha fazla bilgi ikinci bölümün III. başlığında verilmektedir.
68
R.J.Gordon, Macroeconomics, Addison Wesley Longman, Newyork, 1998, s.225
36
ŞEKİL 5: TERS ARZ ŞOKU ( TOPLAM ARZ-TOPLAM TALEP MODELİ)
Bu durum, yani hem enflasyonun hem işsizliğin yükseldiği stagflasyon
süreci, o güne kadar oluşturulan teorilerdeki açığı ortaya çıkarmıştır. “Monetaristler,
bu durumu doğal işsizlik oranı ile açıkladılar ve onlara göre kısa dönemde
bekleyişlerden daha yüksek bir enflasyon oranının olması nedeniyle işsizlik ile
enflasyon arasında ters ilişki olabilir. Ancak uzun dönemde her ekonomide doğal
işsizlik olur ve ekonomi o düzeye tekrar gelir”69. Şekil 6’de gösterilen bu durum
Philips eğrisinde değişiklikle açıklanmıştır. Kısa dönem Philips eğrileri beklenen
enflasyon değiştikçe sağa kayar ve işsizlik ve enflasyon birlikte artar ama uzun
dönemde ekonomi tekrar aynı düzeye geliyor. Uzun dönemde ekonominin
bulunduğu ve enflasyonun etkilemediği bu orana enflasyonu hızlandırmayan işsizlik
oranı (NAIRU) denir.
Keynesyenler ise, bu durumu ileride değinilecek olan
ücretlerin katılığına bağlayarak açıklamıştır.
69
M. E. Ünsal, a.g.e. s.35
37
ŞEKİL 6: TERS ARZ ŞOKU (PHİLİPS EĞRİSİ)
Ancak daha sonra bu süreci bütün ülkelerde görülen büyük bir talep
deflasyonu izlemiştir ve enflasyon 1985 yılında, 1969'daki düzeyine gelmiştir70. Bu
yaşanan ters talep şokunun sebebi olan enflasyonu düşürmek için uygulanan aşırı
derecede sıkı para politikaları ve mali kısıtlamalar hedefine ulaştı ve enflasyon düştü.
Ancak bu da talepte daralma yaratması nedeniyle bu sefer ters talep şoku yaşandı ve
bunun sonucu olarak yatırımcıların güveni azaldı ve işgücü piyasaları etkin bir
şekilde işlemedi71. Bu ve işgücü arzından kaynaklanan bazı nedenler işsizlikte
kırılamayacak bir direngenlik yarattı ve histerisis denilen durum ortaya çıktı
Toplam verimlilik faktöründeki azalmalar da işsizliğin nedeni olan şoklardan
biridir. Aslında verimlilik azalmaları, petrol şoklarının sonucu olarak değerlendirilen
70
R.Layard, S. Nickell, R. Jackman, The Unemployment Crisis, Oxford University Press, Oxford,
1994, s.24.
71
Valeria Symes, Unemployment in Europe: Problems and Policies, Routledge, London, 1995, s.4.
38
bir şok etkisi yaratmıştır72. Verimlilik büyümesi, fiili büyümenin teknik ilerlemeden
yani girdilerin verimliliğinin artmasından kaynaklanan kısmıdır. İşte Avrupa’da
1950’li ve 1960’lı yıllarda yüksek olan bu verimlilik büyümesi özellikle 1973’den
sonra azalmaya başladı. “Birçok çalışmada işsizlik ve verimlilik büyümesi arasındaki
ters yönlü ilişki açık olarak gösterilmemektedir”73 ve bu faktörün işsizlikteki etkisi
gözden kaçırılmaktadır. Verimlilik büyümesindeki azalışın işsizliğe etki sürecinin
işleyişi ücretler yoluyla olur. Verimlilikteki düşüşler sonucu firmalar kârlarının
değişmemesi amacıyla; ücretleri düşürmesi veya işçi çıkarmaları gerekecektir, ancak
bu dönemde işçiler ücretlerinde azalma istemediklerinden ikinci yol gerçekleşmiş ve
işsizlik ortaya çıkmıştır74. Verimlilik büyümesindeki düşüşler kimilerine göre
Avrupa’da yükselen işsizlikte ılımlı bir role sahip iken kimilerine göre de işsizliğin
yükselmesinde önemli yer tutan şoklardan biridir75.
Bir üçüncü şok olarak görülen faktör de, vergilerdeki artışlardır. Bazı
çalışmalarda vergilerin76 artışının uzun dönemde bir etkiye sahip olmadığını ancak
kısa dönemde bu artışların işsizliğin artmasına sebep olacağı ve ücretlerde baskılar
yaratacağı görüşü savunulmuştur77. Dolayısıyla bu açıklamaya göre, vergi
oranlarındaki artışlar geçici etkiler oluşturur. Vergilerin etkisinin geçici olmadığını
savunan görüşe göre vergi oranlarındaki artış önce işgücünü arz edenlerin davranışını
değiştiriyor ve bu yolla işsizliğin artmasına sebep oluyor. Bir başka deyişle, “... işçi
boş zamanının değerini ve yararını vergiden sonra eline geçen ücreti ile karşılaştırır,
sonrasında çalışmaya veya çalışmamaya karar verir”78. Ayrıca alternatif gelir
kaynakları olarak görülen işsizlik ödemeleri gibi kaynaklar daha az vergilenirse
verginin etkisinin daha fazla olacağı da göz önünde bulundurulmalıdır79. Sonuçta
72
O. Blanchard(b), a.g.m., s.20.
R. J. Gordon, a.g.e., s.4.
74
Charles Bean, “European Unemployment: A survey”, Journal of Economic Literature, 1994,
s.587.
75
Birinci görüşü savunanların başında S. Machin ve A. Manning, a.g.m., diğerinde ise O. Blanchard
(b) a.g.m. gelir.
76
Burada bahsedilen vergi oranları, ücret, gelir ve tüketim vergi oranlarının toplamıdır.
77
S.Nickell, L. Nunziata ve W. Ochel “ Unemployment in the OECD Since The 1960s: What Do We
Know?” , Economic Journal, 2006, s.9
78
C. Pissarides, “The impact of employment tax cuts on unemployment and wages; the role of
unemployment benefits and tax structure”, European Economic Review, 1998, s.156.
79
F. Daveri ve G. Tabellini, “Unemployment, growth and taxation in industrial countries”, Economic
Policy, 2000, s.51.
73
39
işçinin vergi sonrası ücreti işçinin çalışmaya hazır olduğu ücretten az ise işçi
çalışmamayı tercih eder ve işsizlikte artışlar yaşanır. 1960 ve 1980 yılları arasında
ücretler üzerinden alınan toplam vergi oranları açısından Birlik ülkelerinde büyük
farklar olsa da artış yaşanmıştır. 1980 yılından sonra da, vergi oranlarının ve işsizlik
oranlarının hala artmaya devam etmesi bu dönemde de bu ikisi arasındaki ilişkiyi
gözler önüne sermektedir.
Bu şokların etkisi örtük de olsa bir başka faktörü işgücü piyasalarındaki
katılığı dolayısıyla işçilerin bu olaylara ağır aksak uyumunu ortaya çıkarmaktadır.
İşçiler bu değişmelere uyum sağlayamadığından işsizlikteki artıştan da, işgücünün
maliyetindeki artıştan da şoklar sorumlu tutuldu80. İşgücü piyasalarının bu şoklara
uyum sağlayamaması sebebiyle işsizlik arttı. İşte bu şokların yanında Avrupa’da
işgücü piyasası katılıkları olması,
yüksek işsizliğin bir başka nedeni olarak
görülmüştür.
Avrupa işgücü piyasasının katı olmasının sebebi, işgücü piyasası kurumları
ile açıklanabilir81. Emek piyasası kurumları yaklaşımı denilen bu yaklaşım, kurumsal
yapı farklılıklarının ekonomi ve emek piyasası performansı ile ilişkili olup
olmadığını araştırmaktadır82.
Burada işgücü piyasasındaki katılığın işsizliğe yol
açmasında ele alınacak kurumsal faktörler, asgari ücret, işsizlik ödemeleri, yerine
koyma oranları, istihdam koruma önlemleri, ücret belirleme sistemleri veya sendika
ve toplu sözleşme uygulamaları, yüksek vergilerdir
Asgari ücret aslında daha çok gençlere ve daha az yetenekli olanlara verilen
bir ücret olması nedeniyle Avrupa da yaşanan işsizlikte asgari ücretin etkisi bu
yönüyle incelenecektir. Asgari ücret düzenlemeleri işsizliğe yol açan bir etkendir
ancak bu faktörün açıklamasını yapanlar, asgari ücretin düşük ve yüksek
belirlenmesine göre işsizliği etkileyeceğini belirlemişlerdir. Buna göre AB’ ye üye
80
O. Blanchard (a), “The Economic Ferdure of Europe”, Journal Of Economic Perspectives, 2004,
s.5.
81
S. Nickell, L. Nunziata ve W. Ochel, a.g.m., s.3.
82
OECD, The OECD Job Study: Evidence and Explanations, OECD, Paris, 1997, s.63
40
ülkelerde şöyle bir durum ortaya çıkar; “Asgari ücret düşük olduğu zaman işgücü
piyasasında boşluklar olur ve böylece istihdam seviyesi artar…”83; “...asgari ücret
yüksek olduğu zaman ise genç işsizlik ve dolayısıyla genel işsizlik artar”84. Ayrıca
OECD'nin bir çalışmasında da, Avrupa’da özellikle genç işsizlikte, asgari ücretin
olumsuz etkisinin fazla olduğu ortaya çıkarılmıştır85.
İşsizlik sigortası, işgücü piyasasında katılıkları artıran önemli bir faktördür.
İşsizlik sigortasının etkisine bakarken bunun ödenme şartları, süresi ve miktarı göz
önüne alınmalıdır86. İşsizlik sigortasının ödeme şartları esnek, süresi uzun ve miktarı
fazla ise işgücü piyasasında büyük katılıklar gösterecektir. İşçi, bu durumda ücretin
düşmesine karşı daha fazla direnir ve eğer istediği ücreti alamazsa, işi bırakmayı
tercih etmesi daha yüksek bir olasılıktır. Ancak, bu konuda Avrupa Birliği’ndeki tüm
ülkeler için aynı şey söylenemez. Örneğin; Almanya’da diğer ülkelere göre işsizlik
sigortası miktarı azdı, İtalya’da ise, hiç yoktu Bu nedenle bu konuda birbirinden
farklı politikalar izlediklerinden işgücü piyasasında oluşan etkiler de farklı oluyordu.
Dolayısıyla bütün AB üyesi ülkeler için işsizlik sigortası işsizliği yükseltici etki
yapmamaktadır. Ancak, Avrupa’da Fransa başta olmak üzere bazı ülkelerde, limitsiz
işsizlik ödemelerinin işsizlikteki artıştaki etkisinin büyük olduğu rahatlıkla
söylenebilir. Çünkü işçi düşük ücrette çalışmak yerine yüksek ücretli bir iş bulana
kadar bu limitsiz ödemeler sayesinde çalışmamayı tercih eder. Bunun etkisi sadece
standart işsizlik oranında değil, ayrıca uzun dönem işsizlik oranında da artışlara
sebep olmuştur. Dolayısıyla işsizlik ödemeleri, Avrupa’da çoğu ülkede yaşanan
işsizlik sorununun kalıcı hale gelmesine neden olan önemli bir faktördür.
Yerine koyma oranı, bir kişinin işsizken elde ettiği vergi sonrası gelirinin,
istihdam edildiğindeki vergi sonrası gelirine oranıdır87. Dolayısıyla bu oran ile
83
A. Chéron, J. Hairault ve F. Langot, “Labor Market Institutions and theEmployment-Productivity
Trade-Off:A Wage Posting Approach”, IZA Discussion Paper, 2004, s.25,
http://ftp.iza.org/dp1364.pdf.
84
S. Bazen ve N. Skourias, “Is There A Negative Effect of The Minimum Wage on Youth
Employment in France?”, European Economic Review, 1997, s.728.
85
OECD, a.g.e., s.47.
86
Horst Siebert, “Labor Market Rigidities: At the Root of Unemployment in Europe”, Journal of
Economic Perspectives, 1997, s.40.
87
Rudiger Dornbush ve Stanley Fısher, a.g.e., s.517.
41
yapılacak analiz, işsizlik sigortasının ödendiği ülkelerde geçerli olacaktır. Yerine
koyma oranı, özellikle Fransa ve İspanya’da 1970’lerin sonlarından 1980’lerin
ortalarına kadar arttı.
İrlanda Almanya, Hollanda ve İngiltere’de hafif de olsa
azalmaya başladı. Ancak genel olarak bakıldığında işsizlik sigortasındaki etki gibi
yerine koyma oranı ile işsizlik arasında aynı yönlü bir ilişki vardır88. Hatta Nickell,
uzun dönem işsizlik ile yerine koyma oranı arasındaki ilişkiyi 1983 ve 1995 yılları
arasında inceleyen çalışmasında, ikisi arasındaki ilişkinin bir hayli yüksek olduğunu
bulmuştur89.
Bir başka katılık kaynağı olan istihdam koruma önlemleri de işsizlik üzerinde
Avrupa genelinde etkisi olan bir kaynaktır. Avrupa’da bazı tipik sınırlamalar,
kanunlardan kaynaklanan güçlükler, işten ayrılma tazminatları ve işçiyi çıkarmadaki
güçlüklerdir. İstihdam koruma önlemlerinin düzeyinin, işin gerektirdiğinden çok
yüksek düzeyde olması nedeniyle işverenin işçi çıkarması zorlaşacağından ve işgücü
maliyetlerini yükselteceğinden firmalarda işgücü istihdam etmeye karşı bir hareket
gelişmiş ve yavaşlama olmuştur. Ayrıca bu koruma önlemleri işçi çıkarmayı da
azaltacağından işgücü piyasasındaki boşlukları azaltmış, kısa dönem işsizlik oranını
azaltmış ve ancak uzun dönem işsizlikte artış yaratmış ve dolayısıyla da toplam
işsizlikte daha az bir etki olmuştur90.
Ücretlerin, sendikalar aracılığıyla yapılan toplu pazarlıkla belirlenmesi
halinde işgücü piyasasındaki katılık artacaktır. Bu görüşe göre, sendika ve toplu
pazarlık kurumları işgücü piyasasındaki problemlere çözüm getirmekten ziyade
sorunların ortaya çıkmasına sebep oluyordu91. Sendikalar 1970’lerde Avrupa’da
güçlenmişlerdi ve dolayısıyla ücretlerin belirlenmesinde de büyük etkileri vardı.
Bunu da göz önüne alarak 1970'li yılların sonunda ortaya çıkmaya başlayan ve
1980'li yıllara damgasını vuran yüksek işsizliğin ve düşük büyüme oranının nedeni
88
J.B.Morgan ve A. Mourougane, “What Can Changes in Structural Factors, Tell Us Unemployment
İn Europe?”, ECB Working Papers, 2001, s.12.
89
S. Nickell(a), “Unemployment and Labor Market Rigidities: Europe Versus North America”,
Journal of Economic Perspectives, 1997, s.64.
90
S.Bentolila and G.,Bertola, “Firing Costs and Labour Demand: How Bad is Eurosclerosis?”,
Economic Policy, 1991, s.388.
91
O.Blanchard(b), a.g.m., s.15
42
sendikalar, işçi örgütleri ve onların talepleri olduğu yönündeki görüşler de arttı. “Bu
dönemde, diğer girdilerin fiyatının artması sonucunda, firmaların sıfır net kar elde
etmek amacıyla belirledikleri ücret düzeyi pazarlık ücretinin altındaydı”92. Ancak bu
dönemde ücretlerin düşmemesi, firmaların işçi çıkarmalarına neden oldu. İşte bu
kurumsal yapı ile işsizlik arasındaki ilişki bu argümanla açıklanıyordu. Bu durumda
çözüm, sendikal haklar törpülenerek işsizliğe çare bulunmasıydı.
Bu nedenle,
1980'den sonra AB üye ülkelerin birçoğunda buna uygun politikalar uygulandı ve o
günden bugüne birçok ülkede sendikaların üye sayısı azaldı. Ama işsizlik oranında
düşüş bu yıllarda gerçekleşmedi. Örneğin bir görüşe göre; “İngiltere'de sendikalar,
1980 başlarında güç kaybetmelerine rağmen, işsizlik 1994’de düşmeye başlamıştı”93.
Bir başka görüşe göre aslında işsizlik, toplu pazarlık sisteminden değil işveren ve
sendikalar
arasındaki
94
kaynaklanıyordu .
ücret
Dolayısıyla
anlaşmalarının
1980’lerde
koordineli
yaşanan
olmamasından
sendikasızlaşma ve
bu
politikanın aksine işsizlik oranlarında bu dönemde düşme yaşanmaması bu görüşü
destekler niteliktedir. Bu görüşü savunanlara göre koordineli olmak için ücret
anlaşmalarının merkezileşmesi ve işveren federasyonlarının kurulması politikaları
uygulanmalıdır95.
Yukarıda şokları anlatılırken değinilen yüksek vergilerin bir etkisi de işgücü
piyasasında katılıkların ortaya çıkmasına neden olmasıdır. Vergilerdeki bu yükseliş,
işverenin eskisi gibi aynı ücreti vermesine rağmen, işçinin vergi sonrası eline geçen
ücretin azalmasına ve işçinin bu ücret düzeyinde çalışmamasına neden oluyordu. Bu
durumda ya vergi oranları düşürülecek veya ücretler yükseltilecekti. Ancak bu ikisi
de gerçekleşmedi ve dolayısıyla işçilerin bu nedenle çalışmamayı tercih etmesi
sonucu işsizlik oranı da arttı. Vergi oranlarında 1995’ten sonra çok olmasa da azalma
görülmüş, ancak 1960’lı yıllardaki düzeyine hiç gelmemiştir.
İşgücü piyasası kurumlarına yönelik politikalar birçok ülkede 1980’lerden iti92
O. Blanchard(b), a.g.m., s.16
The Economist, 24 Temmuz 1997: s.52
94
S.Nickell(a), a.g.m., s.68
95
S. Nickell(b) “Labour Market İnstitutions and Unemployment in OECD Countries” , CES-IFO
Dice Report, 2003, s.19
93
43
baren başlamıştır, ama işsizlik üzerindeki etkileri 1990’ların ortalarına doğru
görülmüştür. Örneğin, Fransa’da yüksek işsizlik oranlarının değişmemesinin sebebi,
işsizlik ödemeleri süresinin uzaması, sendika korumasının artması, ücretlerin
belirlenmesinde koordinasyonun azalması, istihdam korumalarında katılığın daha da
çok artırmasıdır96. Tam zıt örnek olan İngiltere’de ise sonsuz işsizlik ödemeleri
süresi dışında başka benzerlik yoktur ancak işsizliği düşürmek için birçok
değişiklikler gerçekleştirildi. İngiltere’de daha düşük yerine geçme oranları, daha
katı bir işsizlik ödemeleri yönetimi, sendika korumalarında aşırı düşüş ve sendika
yoğunlaşmasındaki düşüş, daha düşük vergi oranları işsizliğin düşük düzeylere
gelmesine sebep oldu hatta bazı görüşlere göre diğer ülkeler gibi işsizlikteki
direngenlik bu ülkede daha zayıftır97. Dolayısıyla Birlik’te AB'de 1990’nın ikinci
yarısından itibaren işsizlik oranında düşme olan ülkeler, işgücü piyasası
kurumlarında değişiklik yapan ve böylece piyasada etkili reformlar gerçekleştiren
ülkelerdir. 1990’lı yıllarda işgücü piyasalarında yapılan reformlar işgücü piyasası
kurumlarının işsizlikteki etkisini daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır. “Tabiî ki
hala bu katılığın sebeplerinin ölçülmesi sorunu nedeniyle tam olarak neyin sebep
olduğu bulunamasa da katılığa karşı yapılan reformlar etkili olmuştur”98. Böylece
1980’li yıllardaki işsizliğin bu katılıktan ortaya çıktığına karşı olanların, “1960’larda
da Avrupa da işgücü katıdır bu yüzden sebep bu değil” fikirlerinin de doğruluğu
tartışılır bir duruma gelmiştir. Bu konuda Nickell, bir çalışmasında, “1990’larda daha
katı hale gelen işsizlik kendi kendine düzelebilecek bir problem değildir ve bu
konuda reformlar yapan ülkeler ilerlemeler kaydederken, bu reformları yapmayan
ülkeler, işgücü piyasasında birkaç yönden esneklik sağlarken daha çok esnekliği
azaltmışlardır.”99
düşüncesini belirterek AB’de 1990’lı yıllardaki işgücü
piyasasındaki katılıklar ve işsizlik arasındaki ilişkiyi açıklamıştır.
Bu dönemde
ülkelerin ayrı ayrı yaptığı reformların meyvesini aldığı yıllar olmasının yanı sıra
Avrupa Birliğinin hem bu sorunu Birlik düzeyinde çözmeye çalıştığı hem de
ülkelerin yakınlaştırılması amacıyla istihdam ve sosyal politika konusunda
96
D. Cohen, L. Lefranc ve G. Saint-Paul, “French Unemployment: A Transatlantic Perspective” ,
Economic Policy, 1997, s.72.
97
G. Bertola, “Europe’s Unemployment Problems”, (M. Artis ve F. Nixson, Economics of the
European Union, Oxford University Press, Oxford, 2006’dan alıntı) s.13.
98
Gilles Saint Paul, “Why Are European Countries Diverging in Their Unemployment Experience?”,
IZA Discussion Paper, 2004, s.10, ftp://repec.iza.org/RePEc/Discussionpaper/dp1066.pdf.
99
S. Nickell(b) , a.g.m., s.2.
44
ilerlemeler kaydettiği yıllardır. Ülkeler arasındaki heterojenlik ve Birlik düzeyinde
yükselen işsizlik Birliğin bu konuya daha fazla eğilmesine sebep oldu ve Komisyon
başkanı Delors Komisyonda Avrupa’da işsizliğin nasıl düşürüleceği konusunu
gündeme getirdi. Böylece Avrupa Birliği’nde artık somut adımlar atılmaya başlandı.
III. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞSİZLİĞİN DEĞİŞEN BOYUTU
1970 ve 1980’lerin işsizlik sorunu, Avrupa işgücü piyasalarına yeni özellikler
getirmiştir. 1980’li yılların ortalarından itibaren artık enflasyon düşmeye başlamış,
ancak işsizlik hala yüksekti, daha da önemlisi doğal işsizliğin yani arızi ve yapısal
işsizlik de yüksek düzeylerde seyretmekteydi. Birçok ekonomist bu durumu
açıklamaya çalışan incelemeler yayınladı. Ama bunların arasında en önemlisi Yeni
Keynesyenlerin getirdiği açıklamadır. Bu açıklama bir anlamda işsizliğin işsizliğe
yol açması da diyebileceğimiz histerisis etkisidir. Avrupa’da ortaya çıkan bu etkinin
sebepleri olarak da birçok neden görülmüştür. Öncelikle yukarıda anlatılan
piyasadaki katılık sebeplerinden yüksek vergiler, asgari ücret, sendikalar ve toplu
pazarlık, istihdam korumaları gibi faktörler Avrupa’da işsizlikte bir direngenlik
oluşmasına yani histeresise yol açmıştır. Avrupa’da histerisisin ortaya çıkması
konusunda en çok üstünde durulan neden, toplam talepte başlayan artış ve
durgunluğu izleyen genişleme dönemi göz önüne alındığında, bu dönemde
içeridekilerin ücretlerinin artması ve dışarıdakilere olan talebin artmaması sonucu
dışarıdakilerin uzun zaman işsiz kalmasıdır.100. Buna içeridekiler dışarıdakiler sorunu
denir. Başka grup neden ise işçilerin sorunları başlığı altında açıklanabilir. “İşsiz
kaldıkları dönemde işçiler yeteneklerini kaybedebilirler, teknolojinin gelişmesi ve
yeni üretim tekniklerinin ortaya çıkması nedeniyle yeni işlere adapte olamayabilirler.
Bu nedenlerden dolayı işçiler işverenlerin ayrımcılığı ile karşılaşabilirler veya artık iş
aramayı durdurmaya karar verebilirler”101. Ayrıca bu dönemde işsizlik sigortası
ödemeleri süresi uzun olan ülkelerde histerisisin fazla olması da dikkat çeken başka
bir husustur.102 Bir başka neden de bu dönemde enflasyonu düşürmek için uygulanan
100
M.Dobbie, “Hysteresis on Unemployment”, Macquaire Economics Research Papers, 1997, s.8.
R.Jackman, “European Unemployment Why is so High and What Should Be Done About İt?” ,
Reserve Bank of Austrialia Conference Paper, 1998, s.50.
102
Valeria Symes,a.g.e., s.11.
101
45
sıkı para politikasıdır. Bu nedenle bu dönemde ortaya çıkan ters talep şoku nedeniyle
zaten yüksek olan işsizlik düzeyi arttı ve işsizlik oranlarında yaşanan histerisise katkı
yaptı.
Avrupa’da 1980’lerin işsizlik sorunu işsizliğe farklı bir özellik daha
getirmiştir. Bu da artık işsizliğin, işsiz kalınan süre bakımından incelenmesine neden
olan uzun dönme işsizlikteki artıştır. Aslında histerisis konusu ile iç içe olan bu konu
artık işsizlik oranından daha önemli bir kıstas olmuştur. Çünkü uzun dönemli işsizlik
oranlarının doğal işsizlik oranlarını yükseltmesinin açıklaması yukarıda değinilen
işsizlik histerisisidir103. 1975’den sonra uzun dönem işsizlik oranında sürekli bir artış
görülmeye başlanmıştır. Bundan önceki dönemlerde uzun dönem işsizlik oranı için 6
ay ve üstü belirleyici iken 1980’lerde 12 ay ve üstü daha belirleyici olmuştur.
Örneğin 1960’larda 6 ay ve üstü sürede uzun dönem işsizlik oranı Avrupa Birliği’nde
işgücünün % 0,5’i kadardı104. 1985 yılında, 12 ay ve üstü sürede Avrupa Birliği’nde
işsiz olanların sayısı işgücünün %5’i kadardı.105 1975’ten sonra ama asıl olarak
1980’den sonra Avrupa’daki işsizlik artık işsizliğin süresi ile belirlenmeye
başlamıştı.
Aslında uzun dönem işsizlik oranı işsizliğin doğal oranına yakın bir kavramdır.
İşsizliğin doğal oranı geçici ve yapısal işsizlerden oluşur ve uzun dönem işsiz
olanlar da aslında artık yapısal işsizleri ve uzun bir dönem geçici işsiz grubunda yer
alan işsizleri kapsamaktadır. Avrupa’da bu dönemdeki uzun dönem işsizlik
oranlarına bir çarpıcı örnek vermek gerekirse Belçika’da 1975 de toplam işsizlikte
uzun dönem işsizlerin oranı %30'larda106 iken 1989 yılına geldiğimizde %75lere
ulaşmıştır, Almanya’da ise 1975de %10 civarındaki iken 1989 yılına geldiğimizde
%50lere gelmiştir, Fransa ve İngiltere’de de yaklaşık 3 kat bir artış olmuştur107. 1990
103
Rudiger Dornbush ve Stanley Fisher, a.g.e., s.518
Lars Ljungqvist ve Thomas J. Sargent, “The European Unemployment Experience” CEPR
Discussion Paper, 2002, s.6 (Sinfield, Adrian “The Long-Term Unemployed: A Comparative
Survey,” Employment of Special Groups, No. 5, OECD, Paris, 1968 den aktarma)
www.cepr.org/pubs/dps/DP3543.asp.
105
J. Sexton, “Long Term Unemployment: The Internetional Perspective”, (Dyson Kenneth.
Combatting Long Term Unemployment, Routledge, 1989, London’dan alıntı), s.30.
106
Belçikanın 1960’larda da uzun dönem işsizlik oarnları diğerlerine göre zaten yüksekti.
107
Veriler J. Sexton,a.g.m.,s.32 ve OECD, Employment Outlook, 1997, Table Q’dan alınmıştır.
104
46
ve 2000’li yıllarda bu döneme oranlara uzun dönem işsizlerin sayısı azalmasına
rağmen yüksek düzeylerde seyretmekteydi. AB’de 1990–2000 yılları arasında
ortalama % 50 olan işsizlik oranı 2005 yılında %45 olarak gerçekleşmiştir.
Uzun dönem işsizlik oranı yukarıda belirtildiği gibi özellikle 1980’lerin
sonuna doğru işsizlikteki histeresis olgusu ile birlikte gitmiştir. Dolayısıyla
histerisise yol açan nedenler uzun dönem işsizliğe de yol açmıştır. Özellikle sonsuz
sürelerde verilen işsizlik ödemeleri böyle bir işsizliğin çıkmasının en büyük sebebi
olmuştur. İşsiz kalan kendine cazip gelmeyen işte çalışmamakta belli bir süre
geçtikten sonra çalışmak istediğinde bu kadar süre işsiz kalması sebebiyle ne işçi
eskisi gibi çalışabilir veya bu elindeki yeteneği ile iş bulur ne de işveren bu işçiyi
ister. Bunun gibi iş aramadan vazgeçme, umutsuzluk hissi, iş hakkında bilgi ve
yeteneğinin azalması ve işverenin ayrımcılığı gibi işsizlik süresinin uzamasına,
Avrupa Birliği’nde yaklaşık olarak işsizlerin yarısının uzun dönemli işsiz olmasına
sebep olan nedenler konusunda 1980’lerin ortalarından itibaren başta İngiltere olmak
üzere bazı ülkeler çeşitli reformlar yapmıştır. Bu reformların sonucu uzun dönem
işsizlik oranlarında azalmalar görülmüştür. Ama önemli olan Birlik düzeyinde
önlemler alarak ülkelerde ortak bir politika uygulanması ve böylece rekabet edilmesi
açısından ülkelerin birbirlerine yakın olma gerekliliği idi. Zaten bunlarla ilgili Birlik
düzeyinde çalışmalar da 1990'lardan sonra daha net bir şekilde görülebilmiştir.
Sadece bu reformlar yapılırken uzun dönemli işsizliğin önemi göz önüne
alınmamıştır ayrıca enflasyon politikalarının uygulanması bakımından da uzun
dönem işsizlik oranları önemsenmemiştir. Layard’a göre Uzun dönem işsizliğin
enflasyonu etkilememesinin nedeni uzun dönem işsizler boş olan işleri doldurmak
açısından etkin görülmezler ve enflasyonu dizginlemek açısından da bir etkileri
yoktur108. Bununla ilgili politikalar ise 1970’li ve 1980’li yıllardan ziyade özellikle
“…büyümenin tek başına işsizlik sorununu çözmediği, işsizliğin yapısal niteliğinin
önemli boyutlar kazandığı…”109 ve Birliğin istihdam konusunu daha çok önemsediği
1990’lı ve 2000’li yıllarda görülmektedir.
108
R. Layard , “Unemployment: The Way Forward For Europe”, London School of Economics
Occasional Paper, 1994, s.4.
109
Berrin Ceylan Ataman(b), “İşsizlik Sorunu ve Türkiye’nin Avrupa Birliği İstihdam Stratejisi’ne
Uyumu”, TİSK Dergisi, Ekim 2003, s.24.
47
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İŞGÜCÜ PİYASASINA YÖNELİK
DÜZENLEMELER VE İSTİHDAM POLİTİKASI
Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran 1957 Roma Antlaşması’ndan bugüne
kadar Antlaşmalarda işgücü piyasası ile ilgili konular yer almıştır. Ancak, bu
konudaki çalışmalar çok ağır ilerlemiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulurken
asıl amaç, ekonomik örgütlenmedir, sosyal bütünleşme ekonomik bütünleşmenin
sonucu olarak kendiliğinden ortaya çıkmıştır110.
Ancak Roma Antlaşması’nda,
işgücü piyasaları ile ilgili düzenlemeler hiç yok da değildi. 1975’li yıllardan itibaren
AB’de artan işsizlik sorunu, buna yönelik politika gerekliliği çeşitli platformlarda söz
konusu olsa da, somut adımlar atılamamıştır. Tüzük ve yönergelerle işgücü
piyasalarına yönelik düzenlemeler yapılmaktaydı, ancak istihdam konusuna yönelik
çalışmalar fazla değildi ve pasif istihdam politikası niteliğindeydi.
1993 yılında Beyaz Kitap’ın yayınlanmasıyla AB’de istihdam konusuna bakış
açısı değişmiş ve bu konuya ilk defa bu derecede önem verilmiştir. Bundan sonra
istihdam politikaları daha ziyade aktif istihdam politikası niteliğinde oldu. Daha
sonra gelen çalışmalar hem daha geniş kapsamlı hem de etkisi daha fazla olan
çalışmalardı. Özellikle Amsterdam Antlaşması, Lüksemburg Zirvesi ile oluşturulan
Avrupa İstihdam Stratejisi ve Lizbon Stratejisi, AB’nin bugünkü istihdam
politikasının oluşumunda belirleyici olmuşlardır. Sürekli gelişen bir yapı olarak
oluşturulmuş
Avrupa
Birliği
İstihdam
Politikasına
ilişkin
ara
dönem
değerlendirmeleri yapılmakta ve her yıl “İstihdamı Yönlendirici İlkeler” Raporu
yayınlanmaktadır. Bu bölümde işgücü piyasaları ile ilgili yasal düzenlemeler ve
uygulamalar incelenecektir.
110
Mesut Gülmez, Avrupa Birliği’nde Sosyal Politika, Türkiye-AB Sendikal Koordinasyon
Komisyonu Yayınları, Ankara, s.172 .
48
I. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE KURUCU ANTLAŞMALARDA İŞGÜCÜ
PİYASASI
A. ROMA ANTLAŞMASI
1957 yılında imzalanarak 1958 yılında yürürlüğe giren, Avrupa Ekonomik
Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşması, bir ekonomik işbirliği antlaşmasıdır.
Antlaşma’da işgücü piyasası politikaları ile ilgili düzenlemeler vardır ancak
Topluluğa genel yetki tanınmaması sebebiyle etkili değillerdir. Antlaşmada sosyal
politika başlıklı bir bölüm (md.117-md.128) olmasına rağmen, Antlaşmaya işgücü
piyasaları açısından bakıldığında, sosyal politika Antlaşma’nın esasını oluşturmadığı
söylenebilir. Roma Antlaşması’nda, yaşam ve çalışma koşullarının iyileşmesi ile bu
konuda üye devletlerin aralarındaki uyumlaştırmanın sağlanması amaçlanmıştır.
Ayrıca bu sürecin, sadece sosyal sistemlerin uyumlaştırılmasını sağlayacak olan
ortak pazarın işleyişinden değil, bu Antlaşma’daki hukuki kurallar, düzenlemeler ve
idari faaliyetlerin yakınlaşmasından kaynaklanacak bir gelişme olduğu da
belirtilmiştir.
Roma Antlaşması’nda, ilk olarak sosyal mevzuatın yakınlaştırılması
konusunda Konsey’in yönergeler kabul edebileceği belirtilmiştir. Ayrıca, sosyal
konularda işbirliği yapılması öngörülen birtakım konular belirlenmiştir. Bunlardan
bazıları istihdam, iş hukuku ve çalışma koşulları, mesleki eğitim ve uzmanlaşmadır.
Roma Antlaşması’nda işgücü piyasaları ile ilgili olarak Birliğe genel bir
yetki tanınmayıp, istisnai bazı konularda yetkiler tanınmıştır. Bunlar da serbest
dolaşım, mesleksel eğitim, Avrupa Sosyal Fonu konularıdır.
Antlaşmada ortak pazar amacının gerçekleştirilmesinde araç olarak belirlenen
dört serbest dolaşım düzenlemesinden biri olan işgücünün serbest dolaşımı ile ortak
pazarın sağlanması yanında, yüksek istihdam veya en iyi istihdam sağlanmak
istenmiştir. Bu dönemde, Avrupa genelinde büyük bir işsizlik olmamasına rağmen,
49
kuzeydeki işgücü ihtiyacı güneydeki işgücü fazlası nedeniyle bir dengesizlik vardı111.
Serbest dolaşımın sağlanmasının ortak pazar oluşturulması dışında, bu soruna da
çözüm getireceği düşünülmüştü..
Anlaşmanın 48. ve 51. maddeleri arasında
düzenlenen serbest dolaşımın dört öğesi vardır. Birincisi açık işlere başvurma hakkı,
ikincisi yer değiştirme hakkı, üçüncüsü oturma hakkı ve dördüncüsü yerleşme
hakkıdır. Antlaşmada, bu dört öğenin kademeli olarak 12 yıllık geçiş döneminin
sonunda bütünüyle sağlanacağı hedeflenmiştir. Bunun, Konsey tüzük ve yönergeleri
yoluyla sağlanması da Antlaşma’da düzenlenmiştir. Dolayısıyla serbest dolaşım
hakkında daha geniş düzenlemeler tüzükler ve yönergelerle sağlanmıştır. Ancak, iki
konuda Antlaşma ayrıntılı düzenlemeler yapmıştır. Bunlardan biri, genç işçilerin
serbest dolaşımı ve dolaşım içindeki işçilerin sosyal güvenlik hakkıdır. Bunlardan
genç işçilerin serbest dolaşımı ile ilgili düzenleme ile genç işsizlik sorununu önlemek
için gençlere öncelik verilerek işsizlikle mücadele sağlanmaya çalışılmıştır.
Serbest dolaşımla ilgili olarak Konsey tarafından 1961 yılından itibaren çeşitli
tüzük ve yönergeler çıkarılmıştır. 1961 yılından 1964 yılına kadar geçerli olan 15
sayılı Tüzük ve Yönerge ile serbest dolaşım konusunda ilk adım atıldı. Bu tüzük ve
yönerge çalışma ve oturma izni alınmasına yönelikti. 1964 yılında çıkarılan 38/64
sayılı Tüzükle ikinci aşamaya geçildi. Birlik üyesi devletin bir vatandaşı, diğer bir
Birlik üyesi devlette çalışma hakkına sahip olduğu bu Tüzükle düzenlenmiştir. 1968
yılında işgücünün serbest dolaşımının sağlanmasındaki son aşamaya yönelik ve bu
konuda temel olan 1612/68 sayılı Tüzük ve 68/360 sayılı Yönerge çıkarılmıştır. Bu
düzenlemeler ile serbest dolaşıma ilişkin önceki kısıtlamalar kaldırılarak, tek bir
Birlik işgücü piyasası yaratılması yönünde hükümler getirilmiştir. Bununla birlikte,
Birlik üyesi devletlerdeki işçiler, Birlik içinde diledikleri ülkede iş bulup, çalışma
hakkı elde ettiler. Ancak, bu konudaki amaç bir yıl erken sağlanmış olmasına rağmen
tam serbestleşme olmamıştır112. Dolayısıyla, yasal düzenlemeler burada bitmemiş ve
bundan sonra da birçok düzenleme yapılmıştır. 1970 yılında 1251/70 sayılı Yönerge
ile işçilerin ikametgâh hakkının istihdam edildikten sonrada devam edeceği
111
112
R. Elliot, a.g.e, s.470.
Ahmet Gökdere, Avrupa Toplulukları ve Türkiye İle İlişkileri, Ankara Üniversitesi Basımevi,
Ankara , 1991, ss.179-185.
50
düzenlenmiştir. 1971 yılında 1408/71 sayılı Tüzük ile sosyal güvenlik sistemlerinin
koordinasyonu düzenlenmiştir.
1972 yılında Birlikte kişilerin serbest dolaşımında tam serbestleşme
sağlanması amacıyla Ülkeler Arasında İş Başvuruları ve Olanaklarının Eşleştirilmesi
İçin Avrupa Sistemi (SEDOC) kuruldu113. 1996 yılında da Komisyon istihdam
çalışmalarının bir parçası olarak SEDOC’un yerini alacak Avrupa İstihdam
Servisleri’ni (EURES’i) kurdu.
EURES, Birlik içindeki mevcut istihdam
olanaklarına, yaşam ve çalışma koşullarına ilişkin veritabanına ulaşımı sağlayan bir
bilgisayar ağı olarak hizmet verir114. 1978 yılına gelindiğinde ise işçilerin serbest
dolaşımı kavramının genişlediği ve 78/148 sayılı Yönerge ile kendi adına
çalışanlarında serbest dolaşım hakkının tanındığı görülmektedir.
Roma Antlaşması’ndaki işgücü piyasasındaki ikinci düzenleme, işçilerin
istihdam fırsatlarını geliştirmek ve yaşam koşullarının artmasına katkıda bulunmak
amacıyla Avrupa Sosyal Fonu’nun kurulmasıdır. Antlaşmada, 123–128. maddeler
arasında düzenlenmiştir. Serbest dolaşımla işgücünün coğrafi hareketliliğinin
sağlanması amaçlanırken, Avrupa Sosyal Fonu ile işgücünün “…hem coğrafi hem
mesleki hareketliliğinin sağlanması…”115 amaçlanmıştır. Bu dönemde, işletmeler
kendini yeni tekniklere uyarlarken, işçilerin de mesleki uyarlama gerekliliği ortaya
çıkmıştır. Bu durumda, Avrupa Sosyal Fonu’nun görevi de işçilerin yeni meslek
bulma ya da uyum sağlama ve işletmelerin uyarlamasını sağlama amacıyla mali ve
parasal kaynak sağlamaktı116. Bu yapılanma ile çalışanların mevcut işlerini koruması,
istihdam edilmeyenlerin piyasadan dışlanmalarının önlenmesi için mesleksel eğitim
ile yeni becerilere sahip olması hedeflenmiştir. “İlk yıllarda işsizliğin sorun
olmaması sebebiyle, daha çok üye devletlerin mesleki eğitim ve işe yerleştirme
programları için kullanılmış117 olan Fon, “Sonraki yıllarda yaşanan petrol krizlerinin
neden olduğu işsizlik bunalımından kurtulmak için araç olarak görülmüş ve
113
Ahmet Gökdere, a.g.e, s.188.
Desmond Dinan (a), Avrupa Birliği Ansiklopedisi, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2005, Cilt 1,s.135
115
D. Gitterman, “European İntegration And Labour Market Cooperation:A Comparative Regional
Perspective”, Joornal of European Social Policy, London, 2003, s.106.
116
Robert. R.Geyer, Exploring European Social Policy, Polity Press, Cambridge, 2000, s.33.
117
M. Koray, a.g.e., s.275.
114
51
kullanılmıştır”118. 1971 yılında Konsey kararı ile Fon’un daha etkin kullanılması
amacıyla çeşitli reformlar yapılması öngörülmüştür. Bu yapılan reformlardan
istihdam politikası bakımından en önemlileri, Fon’un özellikle daha az gelişmiş
bölgelerde, tarım ve tekstil sektörü ile kömür ve çelik endüstrilerinde kullanılmasına
ek olarak daha ziyade engelli, kadın ve genç işçiler için kullanılmasına yönelik
reformlardır119. 1980’lere gelindiğinde Birlik düzeyinde işsizliğin %10’lara
yaklaşması ve 25 yaş altında gençlerin %40’ının işsiz olması nedeniyle Fon’a daha
fazla ihtiyaç duyulmuştur ve Konsey, 1984’de “…Fon kaynaklarının %75’inin
gençlere, özellikle mesleksel eğitim için ve az gelişmiş bölgelerde kullanılmasına”120
karar vermiştir.
Roma Antlaşması’ndaki sosyal politika ile ilgili son düzenleme ise,
Antlaşmada tek madde ile 128. madde düzenlenen mesleki eğitim konusudur. Bu
konunun diğer iki düzenlemeden farkı sosyal politika açısından belirlenen tek ortak
politika olmasıdır. Ancak burada ülkelere müdahale söz konusu değildir, sadece
genel ilkeler açısından ortak politika söz konusudur. Mesleki eğitim politikasının
amacı mesleki uyum değil mesleki eğitimdir yani işgücü piyasasına katılacak
olanların hizmet öncesinde, işe girmeden önce, yetiştirilmesi ve eğitilmesidir121. Bu
da, Avrupa Birliği’nin genç istihdama verdiği önemi açıkça göstermektedir.
B. AVRUPA TEK SENEDİ
1986 yılında imzalanan 1987 yılında yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi,
Roma Antlaşmasında bazı değişiklikler yapmıştır ve yeni bazı konular da eklemiştir.
Avrupa Tek Senedi ile hedeflenen tek pazarın gerçekleştirmesi amacıyla Avrupa
Komisyonu’na, sosyal politika konusunda bazı görevler verilmiştir. Buna göre, eğer
üye devletlerarasında ortak pazarın sağlanması açısından uyumsuzluk var ise
Komisyon, üye devletlerarasındaki uyumsuzlukları gidermek için üye devletlerle
118
O.Blanchard, J.Wolfers, a.g.m, s.23.
Robert R.Geyer, a.g.e., s.137.
120
Council Decision, 83/516
121
Mesut Gülmez, ,a.g.e,, s.16
119
52
görüşme yapar. Bu görüşme anlaşma ile sonuçlanamazsa Komisyon’un, Konsey’e
yönerge çıkarması için teklifte bulunabileceği düzenlenmiştir. Tek Senet’in bir başka
katkısı ise 118(a) maddesi ile Birliğin sosyal alandaki yetkisini genişletmesi ve
böylece işçi sağlığı ve güvenliği konusunda, Konsey’in nitelikli çoğunlukla karar
verebilmesidir.
Tek Senet ile ilk defa, serbest dolaşım hakkından yaralanacak olanlar
“vatandaşlar” ibaresi ile belirtilmiştir. Bundan sonra da 1990 yılında 90/364, 90/365
sayılı, 1993 yılında 93/96 sayılı üç Yönerge ile sırasıyla, yeterli mali kaynağa sahip
kişilere, memurlar ve emeklilere, öğrencilere serbest dolaşım hakkı verilmiştir.
Ayrıca Tek Senet 7(a) maddesinde kişilerin serbest dolaşımının 31 Aralık 1992
tarihine kadar sağlanması da düzenlenmesine rağmen bu hedefe ulaşılamamıştır.
Avrupa Tek Senedi, Avrupa Sosyal Fonu’nda reform yaparak ekonomik ve
sosyal uyumu güçlendirmede Fon’un bir araç olarak görüleceğini düzenlemiştir.
Ayrıca, önceden en çok katkı yapan ülkenin daha fazla yararlandığı Fon, Tek Senet
130(a) maddesi ile ileri ülkeler ile geri kalmış ülkeler arasındaki uçurumu
kapatmanın da bir aracı olarak görülmüştür. Ayrıca 1988 yılında Avrupa Sosyal
Fonu, diğer fonlarla birleştirilerek Yapısal Fon haline geldi ve buna göre amaçları
belirlendi. Bu dönemdeki işsizlik soruna paralel olarak, uzun dönem işsizlikle
mücadele ve genç insanları istihdama sokmak amacıyla Fon’un kullanılması bu
amaçlardan biri olarak kabul edilmiştir.
Sosyal diyalog, Avrupa Birliği’nin sosyal ortaklarının yani işveren ve işçi
kesimi temsilcilerinin sosyal politika ile ilgili konularda anlaşma sağlamak için
yürüttükleri müzakerelerdir. İşgücü piyasaları bakımından önemli bir yapı olan
sosyal diyalog, Tek Senet ile 118(b) maddesinde resmi nitelik kazanmıştır.
Antlaşmada bu diyalogun Komisyon önderliğinde, sözleşme niteliği kazanabileceği
belirtilmiştir. Sosyal ortaklar işçi ve işverenlerdir. İşverenler, Avrupa Sanayi ve
İşveren Konfederasyonu Birliği (UNICE-Union of Industrial and Employer’s
Confederations Of Europe) ve Kamu İşletmeleri Avrupa Merkezi (CEEP-European
53
Centre of Enterprises with Public Participation)’dir. İşçi tarafında da üç tane oluşum
vardır: Avrupa Sendikalar Konfederasyonu, Kadrolar Avrupa Federasyonu, Bağımsız
sendikalar Federasyonu. Bunların içinde en önemlisi olan Avrupa Sendikalar
Konfederasyonu (ETUC-European Trade Union Confederation) bir baskı grubu
olarak çalışanların çıkarlarını savunur, çalışanların sözcüsüdür122. Sosyal ortaklar
tarafından oluşturulan sözleşme niteliğindeki kaynaklar öncelikle sosyal ortakların
inisiyatifinde çıkarılır. Bununla sosyal ortaklar birliğin işleyişine ve çalışmalarına
katılmaktadır. Sosyal ortaklar arasında imzalandığı zaman doğrudan doğruya
hukuksal bağlayıcılığı olmayan bu belgeler, Konsey kararıyla hukuksal bağlayıcılık
kazanıp yönerge olarak Birlik belgesi haline dönüşebilir. Bu süreç 1995’te işlemeye
başlamıştır. Bu şekilde yapılan birçok yönerge vardır. 2002 yılında sosyal ortaklar,
sosyal diyalog için tek bir grup oluşturulması konusunda bir çerçeve teklif
etmişlerdir. Bunun üzerine 2003 yılında Konsey kararı ile, sosyal ortakların istediği
grup, Büyüme ve İstihdam Hakkında Üç Taraflı Sosyal Zirve adı altında
kurulmuştur123.
C. AVRUPA BİRLİĞİ ANTLAŞMASI
1992 yılında imzalanan ve 1993 yılında yürürlüğe giren Avrupa Birliği
Anlaşması (Maastricht Antlaşması) ekonomik ve parasal birliğe geçilmesi, Avrupa
vatandaşlığı statüsünün belirlenmesi, güvenlik ve dış politika alanlarında ortak
hareket edilmesi ve Topluluğa bazı alanlarda daha fazla yetki tanınması konularında
yeni düzenlemeler öngörmüştür. Antlaşma’da, sosyal konular yerine ekonomik ve
siyasi niteliği daha ağır basan konularda sıkı bir işbirliği öngörüldüğü açıkça
görülmektedir. Ancak, Antlaşma ile sosyal politikalar konusunda önemli gelişmeler
de yaşanmıştır. Sosyal politika başlıklı bölüm genişletilmiş ve eğitim ve gençlik
konuları da eklenmiştir. Avrupa Birliği Antlaşması, işgücü piyasası ile ilgili olarak
Roma Antlaşması’na getirdiği değişiklikler yanında eklemeler de yapmıştır. Birlik’in
yaşam düzeyi ve kalitesinin yükseltilmesi, ileri istihdam ve koruma düzeyi,
ekonomik ve sosyal uyum ve diğer ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesi için Birlik
122
123
Mesut Gülmez, a.g.e., s.68
http://europa.eu.int/comm/employment_social/social_dialogue/dialogue_en.htm(17.09.2005)
54
faaliyetlerini ve Birlik ortak politikalarını uygulamak, ekonomik parasal birlik ve
ortak pazarı kurmak görevlerinin yerine getirilmesi gerekliliği düzenlenmiştir.
Avrupa Birliği Antlaşması’nın önemli düzenlemelerinden biri, Konsey’in
serbest dolaşımla ilgili nitelikli çoğunlukla yaptığı düzenlemelerde işbirliği usulü
yerine ortak karar usulünü kullanarak karar alması düzenlemesinin getirilmesidir.
Antlaşma ile Avrupa Sosyal Fonu, sosyal politika alanlarından biri haline
gelmiş ve Fon’un amaçlarına eklemeler yapılmıştır. Böylece endüstriyel değişim ve
üretim sistemindeki değişimlere uyum sağlanması Fonun yeni amaçlarından biri
olmuştur. . 1993 yılında da Avrupa Para Birliği’nin sağlanması için yeni bir Uyum
Fonu, yapısal fonlar iki katına çıkarılarak, kabul edildi. Daha az gelişmiş ülkelere
kaynak sağlaması öngörülen bu Fonla sadece parasal birlik sağlanması için değil,
ayrıca Parasal Birlik kriterlerinin üye ülkelerde yarattığı sorunları da azaltmak
amaçlanmıştır. Bu anlamda işgücü piyasalarında yaşanan sorunlarda da bu Fondan
yaralanılmıştır. Bunun yanında, Avrupa Sosyal Fonunun da dahil olduğu Yapısal
Fonların görevleri de ayrıca devam etmiştir.
Avrupa Birliği Antlaşması, mesleki eğitim ile ilgili kapsamlı bir düzenleme
yapmıştır ve bu alanda Birliğin amaçlarına eklemeler yapmıştır. Bunlar 126.
maddede şöyle sayılmıştır: Mesleksel eğitim ve yeniden eğitimler ile endüstriyel
değişim ile endüstriyel değişimlere uyum sağlamayı kolaylaştırma,
işgücü
piyasasına mesleksel bütünleşmeyi kolaylaştırmak için ilk ve devamlı mesleksel
eğitimi geliştirme, mesleksel eğitime girişi kolaylaştırmak ve eğitmenlerin
eğitilenlerin özellikle de gençlerin hareketliliğini desteklemek, öğretim ve eğitim
kurumları arasında işbirliği sağlamak, üye devletlerin eğitim sistemlerinde bilgi ve
tecrübe değişimini geliştirmektir. Avrupa Birliği Antlaşması, bunun yanında Sosyal
Politika başlığına eğitim ve gençlik konularını da eklemiştir.
Bu Antlaşmada sosyal politika açısından önemli bir katkı da Antlaşmaya ek
olarak kabul edilen "Sosyal Politikaya İlişkin Protokol"
55
ve buna ekli 11’ler
anlaşması denilen İngiltere dışında kalan üye ülkelerin imzaladığı Sosyal Politika
Anlaşması’dır.
İngiltere’nin
işgücü
piyasalarındaki serbestleşme
politikasını
engelleyebileceği düşüncesiyle imzalamaması nedeniyle bu anlaşma, imzalayan 11
devlet için bağlayıcı olmuştur124.
Ancak daha sonra bu anlaşma, Amsterdam
Antlaşması’na dahil edilmiş ve böylece üye devletler için bağlayıcı hale gelmiştir.
D. AMSTERDAM ANTLAŞMASI
1997 yılında imzalanan, 1999 yılında yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması
işgücü piyasaları ile ilgili düzenlemeler bakımından diğer düzenlemelerden en
kapsamlı olanıdır. Antlaşma ile Birlik düzeyindeki sosyal politika uygulamaları daha
da derinleşmiştir125. İstihdamın ayrı bir başlık altında düzenlenmesi, Avrupa Birliği
sosyal politikası için yeni görevler eklenmesi, İngiltere’nin çekinceyi kaldırması
üzerine tüm üyeler tarafından kabul edilmiş Sosyal Politika Protokolü’nün
Antlaşma’daki sosyal politika başlıklı bölümle bütünleştirilmesi Antlaşma’nın
önemli düzenlemeleridir.
Amsterdam Antlaşması, Sosyal Politika başlıklı bölüme yeni eklemeler ve
değişiklikler yapmıştır. Bu eklemelerin bir kısmı, Sosyal Politikaya İlişkin Protokol
ve buna ekli anlaşmanın aynen Antlaşmaya aktarılması ile oluşturulmuştur.
Antlaşmada Topluluğa verilen geniş yetki alanının üye devletlerle birlikte
kullanılacağı düzenlenmiştir. Antlaşmanın 136. maddesine göre, Birlik ve üye
devletlerin sosyal alanda hedefleri; istihdamı geliştirme, sürekli ve yüksek istihdama
ulaşmayı sağlayacak insan kaynaklarını geliştirme, yaşam ve çalışma koşullarını
iyileştirme, daha uygun sosyal koruma, sosyal diyalog, dışlamalarla mücadele olarak
düzenlenmiştir. Ayrıca aynı maddede bu yetkiye sınırlama getirilmiştir. Buna göre,
Birliğin ve üye devletlerin önlemleri alırken ulusal uygulamalardaki çeşitliliği ve
Birlik ekonomisinin rekabet gücünün korunmasının göz önüne alınması gerekir.
124
125
Mesut Gülmez, a.g.e., s.105.
Berrin Ceylan Ataman(c), “Avrupa Birliği Sosyal Politikasının Temel Prensipleri”, 2005, (Berrin
Ceylan Ataman(c), Avrupa Birliği İstihdam ve Sosyal Politikası, Ankara Üniversitesi Basım Evi,
Ankara, 2005’den alıntı) s.14.
56
Böylece, Birliğin yetkili olduğu alan bu kısıtlamalarla belirlenmiştir. Ayrıca Birliğin
yukarıda sayılan hedeflere ulaşması için, işçi sağlığı ve güvenliğini korumak için
özellikle işin çevresini geliştirme, çalışma şartları,
işçilerin bilgi ve danışma
sistemleri, işgücü piyasasından dışlanan kişilerin piyasaya tekrar dönmesi, işgücü
piyasalarındaki fırsatlar ve işyerindeki davranışlar bakımından kadın ve erkek
arasındaki eşitlik konularında, üye devletlerin faaliyetlerini desteklemesi ve onlarla
uyumlu olması gerektiği de 137. maddede düzenlenmiştir. Bunu sağlamak için
Konsey yönergeler aracılığıyla, Parlamento ile ortak karar verme usulüyle,
Ekonomik ve Sosyal Komite ve Bölgeler Komitesine danışarak nitelikli çoğunlukla
hareket eder. Konsey bir de bazı sosyal alanlarda üye devletler arsında işbirliğini
özendirmeye yönelik önlemler alır. Son olarak Konseyin oybirliği ile karar vereceği
alanlar vardır. Bunlar; sosyal güvelik ve işçilerin sosyal güvelik ve koruması, iş
sözleşmesinin sona ermesi durumunda işçinin korunması, işçi ve işverenlerin
çıkarlarının temsili ve korunması, yasalara uygun olarak Birlikte ikamet eden üçüncü
ülke uyrukluların istihdam koşulları, Sosyal Fona ilişkin kurallar saklı kalmak
kaydıyla istihdam yaratma ve geliştirmeye mali katkılardır.
Antlaşmanın sosyal politika anlaşması dışında getirdiği başka yenilikler de
vardır. Sosyal politika konusunda amaçlarına ulaşması düşüncesiyle, Komisyon’un
üye devletlerin bazı alanlardaki faaliyetleri arasındaki koordinasyonu kolaylaştırması
ve bu alandaki işbirliğini özendirmesi gerekliliği belirtilmiştir. Antlaşmada belirtilen
bu alanlar, istihdam, iş hukuku, temel ve ileri mesleksel eğitim, sosyal güvenlik,
meslek kazaları ve hastalıkların önlenmesi, mesleksel hijyen, sendikalaşma ve toplu
sözleşme hakkıdır. Komisyon bu amaçla üye devletlere görüşler sunarak, onlarla
çalışmalar yaparak, hem ulusal düzeydeki problemlerde, hem de uluslararası
organizasyonlardaki teşebbüsleri konusunda danışmanlık sağlayarak yakın ilişki
kurar.
Her üye devletin kadın ve erkekler arasında eşit çalışma prensiplerini
uygulaması, Konsey’in bu konuda nitelikli çoğunlukla karar vererek tedbirler alması
da Amsterdam Antlaşması ile düzenlenen sosyal politika alanlarından biridir. Ayrıca
57
sosyal politika konusunda,143. maddede Komisyonun her yıl Antlaşmadaki amaçlara
ulaşma bakımından ilerleme hakkında bir rapor hazırlaması da düzenlenmiştir.
Ayrıca Amsterdam Antlaşması’na, 136. madde ile “Birlik ve üye devletler,
Avrupa Sosyal Şartı ve Topluluk Şartı’ndaki sosyal hakların farkındadırlar” diye bir
düzenleme eklenerek Avrupa Sosyal Şartı ve Topluluk Şartı da, bağlayıcı
düzenlemeler haline gelmiştir.
126
Konseyi
Avrupa Sosyal Şartı, 1961 yılında, Avrupa
tarafından kabul edilmiştir. 1991’de “Avrupa Sosyal Şartı Değişiklik
Protokolü”, 1995 ‘de Ek Protokol, 1996’da “Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal
Şartı” imzalanmıştır. Ancak “Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı” ile birlikte
1961 Avrupa Sosyal Şartı da yürürlükten kalmıştır. Avrupa Sosyal Şartı’nın
düzenlediği sosyal haklardan önemli olanları; çalışma hakkı, adil çalışma koşulları
hakkı, güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları hakkı, adil bir ücret hakkı, mesleğe
yöneltilme hakkı, mesleki eğitim hakkı, çocukların ve gençlerin sosyal, yasal ve
ekonomik korunma hakkı, diğer akit tarafların ülkelerinde gelir getirici bir iş edinme
hakkı, çalışan göçmenlerin ve ailelerinin korunma ve yardım hakkı, istihdam ve
meslek konularında cinsiyete dayalı ayrım yapılmaksızın fırsat eşitliği ve eşit
muamele görme hakkı, bilgilendirilme ve danışılma hakkı, çalışma koşullarının ve
çalışma ortamının düzenlenmesine ve iyileştirilmesine katılma hakkı, iş akdinin sona
erdiği durumlarda korunma hakkı, işverenlerinin iflası halinde çalışanların haklarının
korunması hakkı, toplumsal dışlanma ve yoksulluğa karşı korunma hakkıdır.
Çalışanların Temel Sosyal Hakları Hakkında Topluluk Şartı 1989 yılında kabul
edilmiş ve sadece çalışanları bağlamaktadır. Topluluk Şartı’nda da 12 temel sosyal
hak belirlenmiştir. Bunlar: Serbest dolaşım, istihdam, yaşam ve çalışma koşullarının
iyileştirilmesi, örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık, mesleksel eğitim, kadın
erkek arasında işlem eşitliği, çalışanların bilgilendirilmesi, işçi sağlığı ve güveni,
ücret haklarıdır. Görüldüğü gibi bu düzenlemelerin birçoğu Avrupa Birliği Kurucu
Antlaşmalarında da düzenlenen haklardır. Dolayısıyla bu düzenlemeler, kurucu
antlaşmalarının
sosyal
politika
düzenlemelerinin
göstermektedir.
126
Bu Konsey, 1949 yılında kurulan Avrupa Konseyi’dir.
58
buradan
etkilendiğini
Amsterdam Antlaşması ile de serbest dolaşımın daha rahat olması için, birlik
vatandaşlarının sınırları geçerken kontrole tabi olmaması için, Konsey’in bununla
ilgili tedbirler alması düzenlenmiştir. Ayrıca 1997 tarihinde Komisyon, İşçilerin
Serbest Dolaşımına Yönelik Eylem Planını kabul etmiştir. Bu belgede, mevcut
kuralların daha etkin olarak uygulanması ve serbest dolaşım konusunda Birlik
vatandaşlığı kavramına işlerlik kazandırılması hususlarına yer vermiştir127.
Amsterdam Antlaşması ile de bu konuda eklemeler yapılmış ve yüksek istihdam
düzeyi geliştirilmesi birliğin amacı haline getirilmiş ve koordine olmuş istihdam
stratejisini
geliştirilerek,
üye
devletlerin
istihdam
politikaları
arasında
koordinasyonun geliştirileceği düzenlenmiştir.
Avrupa Sosyal Fonu ile ilgili kararları uygulamada ve mesleksel eğitim
konusunda, amaçlara ulaşmaya katkıda bulunmak amacıyla Komisyon’un artık
nitelikli çoğunlukla hareket etmesi de Antlaşma ile düzenlemiştir.
Amsterdam Antlaşması ile bir başlık halinde 125. ve 130. maddeler arasında
düzenlenen İstihdam Bölümü, bu dönemde Zirvelerde de tartışılan artan işsizlik
sorunu nedeniyle bu konuya eğilme zorunluluğunun sonucu doğmuştur. Antlaşmada
istihdam politikasının ortak bir politika olarak görüldüğü Antlaşmanın 126.
maddesinden anlaşılmaktadır: “Üye devletler istihdamı, bir ortak yarar sorunu olarak
görmeli, sosyal ortakların ulusal uygulamalarını göz önüne almalı ve buna göre
Konseydeki faaliyetlerini koordine etmelilerdir.” Bu bölümde, yetenekli, eğitimli,
uyumlu işgücünü ve ekonomik değişimler üstünde etkili olan işgücü piyasalarını
geliştirmek amacıyla Birliğin ve üye devletlerin koordineli stratejiler yapılandırması
ve istihdam politikaları aracılığıyla da bu amaçları gerçekleştirmeye katkıda
bulunması belirtilmiştir. Ancak bu konuda uygulanacak politikaların Birliğin
ekonomi politikalarıyla da uyumlu olması şart koşulmuştur. Ayrıca Antlaşmada,
yüksek istihdama ve bu konudaki işbirliğine verilen önem 127. madde ile daha açık
görülmektedir: “Birlik politikaları ve faaliyetleri tanımlanırken ve uygulanırken
127
Daha geniş bilgi için bkz. European Commission, Action Plan For Free Movement of Workers,
COM(97)586 final http://aei.pitt.edu/3493/01/000645_1.pdf.
59
yüksek istihdam hedefi göz önüne alınacak ve Birlik, üye devletlerin bu konudaki
işbirliğini özendirecek ve gerekirse destekleyecektir.” Buna ek olarak istihdam
konusunda Birlik organlarının sahip olduğu
denetim yetkisine 128. madde ile
düzenlenmiştir. Avrupa konseyi her yıl Birlikteki istihdam durumunu inceleme,
Komisyon’un ve Bakanlar Konseyi’nin hazırladığı ortak yıllık rapor temelinde
istihdam konusunda sonuçlar kabul etme yetkisine, Bakanlar Konseyi ise, bu
sonuçlara dayanarak, nitelikli çoğunlukla karar vererek her yıl üye devletlerin
istihdam politikalarında göz önüne alacakları yönlendirici ilkeleri oluşturma
yetkisine sahiptir. Ancak bu inceleme süreci devam eder. Üye devletler Konsey ve
Komisyona bu yönlendirici ilkeler ışığında istihdam politikasını uygulamak için
alınan temel prensipler hakkında bir yıllık rapor hazırlarlar. Bu raporlar temelinde
Konsey her yıl İstihdam Komitesi’nin de fikrini alarak incelemeyi yürütür ve sonuçta
komisyonun önerisi üzerine nitelikli çoğunlukla karar vererek üye devletlere
tavsiyeler sunar. Nihayet, Konsey ve Komisyon, bu incelemenin sonuçlarını göz
önüne alarak, Avrupa Konseyi’ne ortak bir yıllık rapor sunarlar. Diğer antlaşmalarda
olduğu gibi istihdam konusunda, Birlikten ziyade üye devletlerin daha yetkili olduğu
bu Antlaşmada da söz konusu olmuştur.
Antlaşma ile ayrıca bir de kurumsal açıdan katkı yapılmıştır. Antlaşmanın
130. maddesinde, üye devletlerarasında istihdam ve işgücü piyasası politikalarını
koordinasyonunu sağlamak amacıyla Konsey’in danışman statüdeki İstihdam
Komitesi’ni kurması ve bunu Parlamento’ya da danışması gerektiği belirtilmiştir.
Komitenin görevleri üye devletler ve Birlikteki istihdam durumunu ve politikalarını
izlemek, konsey ve komite arasındaki ilişkileri düzenleyen koşullar saklı kalmak
koşuluyla, Konsey, Komisyon veya kendi girişimleri yoluyla görüşler oluşturmak ve
Konsey’in bu konudaki hazırlıklarına katkıda bulunmaktır. Ayrıca Komite’nin
görevini yerine getirirken sosyal ortaklara danışma gerekliliği de sosyal diyalog
açısından önemlidir.
Amsterdam Antlaşması 139. madde, üye devletlerin Antlaşma’da belirtilen
sosyal politika ile ilgili belirtilen direktifleri uygulaması ortak taleplerinde, işçi ve
işveren kesimine görev verir. Bu durumda işçi ve işveren kesimlerinin istemeleri
60
halinde Birlik düzeyinde akdi ilişkiye girebilecekleri ve çeşitli konularda aralarında
sözleşmeler yoluyla düzenleme yapabilecekleri belirtilmiştir. Bu yönde yapılacak
sözleşmeler, doğrudan üye ülkelere özgü prosedüre uygun olarak uygulamaya
konulabileceği gibi tarafların istemesi halinde Komisyonun bu konuda bir önerisi ile
Konsey tarafından direktif haline getirilebileceği de Antlaşmada belirtilmiştir. Ancak
bu konuda bir sınırlama yapılmamış ve üye devletin bu Antlaşma ile uyumlu daha
sıkı koruyucu tedbirler kullanma veya tanıtmadan alıkoymamasına dair hüküm de
belirtilmiştir. Ayrıca sosyal diyalog ile oluşacak koşulların, işçilerin sendikalaşma
hakkına, grev ve lokavt hakkını kullanmaya engel olmaması gerekliliği de
belirtilmiştir. Bu konuda, Komisyon’a düşen görev ise, Birlik düzeyinde sosyal
ortaklara danışmayı gerçekleştirmek ve bunların dengeli biçimde desteklenmesini
gözeterek diyalogları kolaylaştırmak için her tür yararlı önlemi almaktır. Bunun için
Komisyon, sosyal politika ile ilgili önerilerini sunmadan önce Birlik eyleminin olası
yönelimi konusunda sosyal ortaklara danışmalıdır. Komisyon Birlik eylemini
önerebilir görürse, tasarlanan önerinin içeriği konusunda da sosyal ortaklara
danışacaktır. Birlik düzeyindeki sonuçlanan anlaşmalar sosyal ortaklar ve üye
devletlere özgü olan prosedürlere ve uygulamalara veya Antlaşma’da belirtilen
prosedüre
göre
uygulanabilir.
Antlaşmada
belirtilen
prosedür,
Konsey’in
Antlaşma’da belirtilen oybirliği kullanılan alanlardan biri ile ilişkili olan ve bir veya
daha fazla koşulu kapsayan sorunlardaki anlaşmalar dışında, nitelikli çoğunlukla
karar vermesi şeklindedir.
E. NICE ANTLAŞMASI
2001 yılında imzalanan, 2003 yılında yürürlüğe giren Nice Antlaşması’nın
işgücü piyasaları ile ilgili düzenlemeleri, bu konudaki karar alma usulleri ve
kurumsal yapıya yönelik olmuştur. Nice Antlaşması’nda,
Temel Haklar Şartı,
Antlaşmaya dahil edilmek istenmiş ancak tüm üye devletler tarafından kabul
edilmediğinden Antlaşmaya ekli bildirge olarak kalmıştır.
Nice Antlaşması ile sosyal politika konusundaki, amaçlara ulaşmak amacıyla
61
üye devletlerin faaliyetlerinin destekleneceği ve bunlara tamamlayıcı olacak
konulara eklemeler yapılmıştır. Bunlar, sosyal güvenlik ve sosyal korunma, sosyal
koruma sistemlerinin modernleştirilmesi, iş sözleşmesi sona ermesi durumunda
işçilerin korunması, işçi ve işveren haklarının temsili ve toplu olarak korunması,
yasalarına uygun olarak Birlik sınırlarına da ikamet eden üçüncü ülke vatandaşlarının
istihdam şartları, sosyal dışlanma ile mücadeledir.
Ayrıca, nitelikli çoğunlukla karar verilebilecek alanlar genişletilmiştir.
Antlaşmanın 161. maddesine g göre, “Sosyal güvenlik ve sosyal korunma, iş
sözleşmesi sona ermesi durumunda işçilerin korunması, işçi ve işveren haklarının
temsili ve toplu olarak korunması, yasalarına uygun olarak Birlik sınırlarına da
ikamet eden üçüncü ülke vatandaşlarının istihdam şartları noktalarında atıfta bulunan
konularda, oybirliği ile karar alınan noktalar hariç olmak koşuluyla, Konsey nitelikli
çoğunlukla
karar
verir.”.
Üye
devletler
sosyal
ortakları,
ortak
istekleri
doğrultulusunda bu alan ile ilgili direktiflerin uygulaması ile görevlendirebilir. Nice
Atlaşması’nda düzenlenen usulün, ücret, sendika, grev ve lokavt hakkına
uygulanmayacağı da Antlaşmada belirtilmiştir. Ayrıca Antlaşmanın 144. maddesi ile
danışma organı niteliğinde bir organ olarak, Sosyal Koruma Komitesi kurulması da
düzenlenmiştir. Sosyal koruma politikasına ilişkin üye devletler ve Komisyon
arasıdaki işbirliğini geliştirmek amacıyla kurulacak bu Komite’nin, Konsey’in
Avrupa Parlamentosu’na danıştıktan sonra kuracağı da Antlaşma ile düzenlenmiştir.
N. AVRUPA ANAYASASI
18 Haziran 2004 tarihinde imzalanmış ve henüz yürürlüğe girmemiş olan
Avrupa Anayasası ile Kurucu Antlaşmalar revize edilmektedir. Anayasanın 3.
bölümünün 3. alt bölümünde istihdam, sosyal politika, mesleksel eğitim başlıklı
bölümler, işgücü piyasaları ile ilgili bölümlerdir. Antlaşmanın bu bölümleri bundan
önce yürürlüğe giren Antlaşmalardaki düzenlemelerden çok farklı değildir. “Sadece,
bu Antlaşmada, konular daha mantıklı bir çerçevede sıralanmış ve tekrar
numaralandırılmıştır. Birliğin sosyal eşitlik, tam istidam, sosyal ilerleme, fakirlik ve
62
sosyal dışlanmayla mücadele, dayanışma gibi amaçları, bu Antlaşma ile artık birliğin
anayasal amaçları olmuştur”128.Avrupa Anayasası’nın sosyal politika açısından en
önemli yönlerinden biri, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın, Anayasanın ikinci
bölümüne olduğu gibi aktarılmış olmasıdır.
II. İŞGÜCÜ PİYASINA İLİŞKİN DİĞER DÜZENLEMELER
A. YEŞİL KİTAP
1993’te yayınlanan ve konusu sosyal politika olan Yeşil Kitap (Green
Paper)’ta, Komisyon Avrupa sosyal politikasının kritik bir aşamaya geldiğini
belirtmiştir. Belgede, Avrupa Birliği sosyal politikasının geleceğine ilişkin sorunlara
dikkat çekilmiş, ilgili kesimler, bu sorunların çözümüne katkıda bulunacak
tartışmaya ve öneri getirmeye davet edilmiştir129. Ayrıca, “Büyümenin tek başına
işsizliği
çözemeyeceği,
bunun
yanında
başka
politikalar
da
uygulamak
gerektiği…”130 konusu Yeşil Kitap’tan sonra çıkarılan Birliğin diğer belgelerinde de
yer alan genel bir yargıdır. Belgede, istihdam politikalarından, özellikle eğitim ve
meslek eğitimine destek, yeni işler yaratma, atipik çalışma biçimleri konularına
vurgu yapılmıştır.
B. BEYAZ KİTAP
1993’de Brüksel Zirvesi’nde kabul edilen, 1994’de yayınlanan, dönemin
AB Komisyonu Başkanı Jacques Delors'un "Büyüme, Rekabet Gücü ve İstihdam"
adını taşıyan Beyaz Kitabı (White Paper), Avrupa İstihdam Stratejisi'nin de
başlangıcı olarak kabul edilir.131 Beyaz Kitap, hem bu dönemde Birlikte yaşanan
128
Sanem Baykal, “Avrupa Birliği'nin Geleceği: Meşruiyet Sorunu, Anayasalaşma Süreci ve
Bütünleşmenin Nihaî Hedefi Üzerine” , Uluslararası İlişkiler Dergisi, Ankara, 2004, s.45
129
Berrin Ceylan-Ataman(c), a.g.m., 2005, s.13.
130
Commıssıon of The European Communıtıes, Green Paper: European Social Policy Opinions for
The Union, Office for Official Publications of the European Communities, Lüksemburg, 1994 s.11.
131
Naci Gündoğan, “Açık Koordinasyon Yönetimi ve Avrupa İstihdam Stratejisi”, Çimento İşveren
Dergisi, Ankara, 2006, s.18.
63
durgunluk, işsizlik ve ABD ve Japonya karşısında rekabet edebilirliğin azalması
sorunlarının aşılmasına yönelik tedbirler öngörmüş; hem de “…Parasal Birlik
oluşturulmasına sosyal tarafın tepkisinin başlangıcı”132 olmuştur. Beyaz Kitap’ta,
“Sosyal ilerleme, ekonomik büyümenin sağlanması için gerekli bir faktördür”133
denilerek, sosyal politikanın bu belgedeki önemi belirtilmiştir.
Beyaz Kitapta, Avrupa Birliği Antlaşması’nın etkileri, belgenin başından
itibaren anlaşılmaktadır. Daha fazla bütünleşme amacı, üye devletlerin öncelikli
yetkisi, subsidiarite (yetki ikamesi) ilkesi, ulusal, bölgesel, yerel düzeydeki
sorumluluklarda Birliğin çabalamaması gerektiği ve Birliğin üye devletleri
destekleme ile onlarla işbirliği yapması gerektiği, düzenlemenin başından sonuna
kadar hakim olmuştur.
Beyaz Kitap, öncelikle politika araçlarına da değinerek tam bir eylem planı
hazırlamıştır. Bunlar mevzuat ve toplu anlaşmalar yoluyla politikaları oluşturma,
finansal destek sağlanması, ülkelerin birbirinin tecrübelerinden karşılıklı yararlanma
ve ülkeler arası işbirliğinin sağlanması, Komisyon’un bilgi yayma, analiz ve
araştırma fonksiyonudur. Burada, finansal destek en önemli araçtır. İstihdam
politikalarının gerçekleştirilmesi için ihtiyaç olan bu destek, Sosyal Fon tarafından
karşılanacağı da belirtilmişti.
Beyaz Kitap’ta belirlenen sosyal politikalarla ilgili genel görüş beş başlık
altında toplanabilir134:
1) Meslekler, yetenekler konusunda üye devletlerin politikalarını destekleme
ve daha iyi çalışma şartları sağlanması için düzenlemeler yapılması,
132
J. Jenson, ve P. Pochet, . Employment and Social Policy Since Maastricht: Standing up to the
European Monetary Union, The University of Notre Dame Press, 2002,
s.4
http://www.nd.edu/~nanovic/events/jensonpochet.pdf.
133
Commıssıon of The European Communıtıes, Growth, Competitiveness, Employment The
Challenges And Ways Forward Into The 21st Century: White Paper, Office for Official
Publications of the European Communities Lüksemburg, 1993, s. 12.
134
Mark Kleinman, A European Welfare State? European Union Social Policy Context, Palgrave,
Newyork, 2002, ss.96-98.
64
2) İşgücünün serbest dolaşımında konusunda ulusal sistemlerin işbirliğinin
sağlanması,
3) Eşit fırsatlar: Bu başlık altında, göçmenlerin bütünleşmesi, ırkçılıkla
mücadele, işyerlerinde kadın ve erkek arasında ayrımcılık yapılmaması
konuları düzenlenmesi,
4) Sosyal koruma ve sosyal dışlama konularındaki politikalarda pasif gelir
yardımları yerine aktif işgücü politikaları uygulanmasına geçilmesi,
5) Kamu sağlığı alanında Birlik çalışmalarının düzenlenmesi.
Bu politikalardan en çok üstünde durulan, birinci gruptaki politikalar
olmuştur. Beyaz Kitap’ın asıl konusu da zaten istihdam olduğu için bununla ilgili
düzenlemelerin fazla olması şaşırtıcı değildir. Kitap’ta insan kaynaklarının
gelişiminin istihdam, rekabet ve büyüme konusunda Birliğin temel stratejisi olacağı
üzerinde durulmuştur135.
İstihdam konusunda da, Beyaz Kitapta, öncelikle işsizliğin nedenleri üzerinde
durulmuş. Kamu harcamalarının özellikle sosyal alanda sürdürülemez oluşu ve
yatırımlara
ayrılması
gereken
kaynakların
harcanması
ile
makroekonomi
politikalarının doğru ve yeterli bir şekilde uygulanamamasının işsizliğe neden olduğu
belirtilmiştir. Ayrıca Beyaz Kitapta işsizlik konusunda,
uzun dönemli işsizliğin
sebebi, yapısal işsizlik ve niteliksiz işgücünün yüksek maliyetli oluşu olarak
görülmüştür. Bu nedenle istihdam politikaları açısından da yapısal reformlara öncelik
verilmesi gerektiği, istihdam fırsatlarını geliştirecek önlemlerin alınmasını ve kamu
harcamalarının yeni işlerin yaratılmasına yardımcı olmasını Beyaz Kitaptaki genel
yaklaşımdır. Beyaz Kitap’ta istihdam politikaları, anti-enflasyonist politikalar, esnek
işgücü piyasaları, makroekonomik istikrar ve kontrollü kamu finansmanını içerir.136.
Buna ek olarak, Beyaz Kitap, tamamen aktif istihdam politikaları yaklaşımı
sunmaktadır.
Beyaz Kitap, Avrupa Birliği’nde işsizlik oranının 2000 yılında, % 10 olması
135
136
M. Kleinman, a.g.e., s.97.
M. Kleinman, a.g.e., s.99.
65
yönünde bir hedef koydu ve bu hedefe ulaşıldı. Ancak 1997 yılında işsizlik oranının
% 10’un üstünde olması bu konuda Beyaz Kitap’ın devamı niteliğinde yeni
çalışmalar yapılmasına neden olmuştur.137
C. AVRUPA SOSYAL FONU
1993 yılında Avrupa Sosyal Fonu Tüzüğü ile Fon yeniden düzenlenmiştir. Bu
düzenlemede, Fon’un planlanmış projeleri destekleyeceği ve başlıca dört önceliği
olacağı belirlenmiştir. Eğitim ve mesleksel eğitimin kalitesini ve geliştirmek ve
özellikle bu konuda gençlerin katılımını artırmak, işsizlikle mücadele ve eğitim
anlamında rekabeti teşvik etmek,
uzun dönem işsizlikle ve sosyal dışlama ile
mücadele etmek, eşit fırsatlar sağlamak tüzükte belirlenen önceliklerdir. Ayrıca bu
tüzükle Komisyon’un kendi girişimlerini oluşturma ve uygulama yetkisi artırılmış ve
bu girişimlerin Fon tarafından finansmanı artırılmıştır. Böylece, Komisyon, Fonun
kullanılması bakımından daha yetkili bir konuma gelmiştir. Bu reformlar ile Fon’un
kullanımı için daha belirleyici şartlar konularak Fon’un daha akılcı bir şekilde
yönetimi sağlanmıştır. Fonda yapılan bu reformların niteliği, pasif politikalardan
aktif politikalara geçildiğini göstermektedir. Hatta 1993 yılında kabul edilen Beyaz
Kitap’ta belirlenen stratejilerin finansmanında da Avrupa Sosyal Fonu’na büyük rol
verilmiş ve
Birlik tarafından belirlenmiş olan aktif istihdam politikalarının
uygulanması açısından büyük öneme sahip olduğu belirtilmiştir. 1999 yılında da
yapısal fonlarla ilgili düzenlenen tüzük ve Gündem 2000 ile Fon’un yönetimi ve
kaynaklarının dağılımı bakımından 2000 ve 2006 yılları arasındaki esaslar
belirlenmiş, Fonun amaçları yeniden gruplandırılmıştır. Buna göre, istihdam
açısından belirlenen amaçlar tek grupta toplanmış ve eğitim, mesleksel eğitim,
istihdam
politikalarının
iyileştirilmesini
sağlayan
projelerin
destekleneceği
belirtilmiştir. “Ayrıca Gündem 2000 ile Avrupa Sosyal Fon’unun da dahil olduğu
Yapısal Fonların etkinliğini geliştirmek ve özellikle bölgeler arasındaki ekonomik ve
sosyal farkları kapatmak amaçlanmıştır.”138 . Sonuç olarak Fon, istihdamı artırma ve
işsizlikle mücadele açısından önemli bir konuma ulaşmıştır.
137
R. Jackman , a.g.m,, s.20.
66
D. ESSEN ZİRVESİ
Beyaz Kitap’ın yayınlanmasından sonra, 9–10 Aralık 1994 tarihinde toplanan
Essen Zirvesi’nde, Kitap’ta da belirtildiği gibi Konsey tarafından bir eylem planı
oluşturulmuştur. Beyaz Kitap’a dayanarak hazırlanan bu eylem planı ile Konsey,
işsizlikle mücadeleyi AB'nin uzun dönemli ve üstün bir amacı olarak tanımlamış ve
bunun için gerçekleştirilecek amaçları da belirlemiştir. Böylece Essen Zirvesi ile
Anayasadan önce istihdam amaçlarının sağlanmasında, Birliğin görevli olduğu teyit
edilmiştir139. Konsey ilke kararları ve sonuçları ile de güçlendirilen Essen Stratejisi
olarak da bilinen bu düzenlemede beş amaç belirlenmiştir. Bunlar 140:
1) Mesleksel eğitim ile insan kaynaklarının geliştirilmesi
2) Ilımlı ücret politikaları ile verimli yatırımları teşvik
3) İşgücü piyasaları kurumlarının etkinliğinin artırılması
4) Yerel girişimler tarafından yeni istihdam kaynaklarının sağlanması
5) Genç işsizler, uzun dönem işsizler, kadın işsizler gibi bazı özel grupların
çalışma dünyasına katılmasının desteklenmesi.
Ayrıca bu beş konunun, ulusal istihdam politikalarında üye ülkelere rehber
olacak ve üye ülkelerin bunlara öncelik vereceği belirlendi. Hatta üye devletlerin
bunları içeren ulusal programlar hazırlamaları ile bu programların Konsey ve
Komisyon tarafından gözlenmesi ve desteklenmesi de Zirve’de öngörülmüştür.
Madrid Zirvesi’nde Konsey ve Komisyon tarafından bu konuda ilk defa sunulan
raporlar, bundan sonra yıllık olarak yayınlanmaya başlamıştır.141.
Essen Zirvesi’nden sonra olan Zirvelerde de işsizlikle mücadelenin öncelikli
138
C. Lefebvre, K. Shackleton, “European Integratıon:The Structure Of The European Unıon”,
Socrates Intensive Course, 2000, s.9.
139
Nick Adnett ve Stephen Hardy, The Euıropean Social Model: Modernisation or Evolution?,
Edward Elgar, Northampton, 2005, s.7.
140
Erol Taymaz ve Şule Özler, “Labor Market Policies and EU Accession: Problems and Prospects
For Turkey”, ERC Working Papers, Ankara, 2004, s.13 .
141
O. Schmid ve C. Roth, “European Labour Market Policy and National Regimes of Implementation”
, (Paul Klemmer ve Rudiger Wink, Preventing Unemployment in Europe: A New Framework
for Labor Market Policy Chelhantam, Northampton, 2000’den alıntı), ss.214-215.
67
olduğu belirtilerek bu konuya verilen önem tekrar vurgulanmıştır. Buna ek olarak,
Madrid, Dublin ve Floransa Zirvelerinde alınana kararlarda, Essen Stratejisinin
devamı niteliğinde olmuştur. “Ancak bunların, bağlayıcı olmayan Konsey sonuçları
ile belirlenmesi ve kimi üye devletlerin bunun Avrupa düzeyinde gerçekleşmesine
karşı olması, istihdam konusundaki işbirliğinin de az olmasına neden olmuştur”142.
E. MADRİD VE DUBLİN ZİRVELERİ
1995 Aralık Madrid Zirvesi ve 1996 Aralık Dublin Zirvesi, Beyaz Kitap ile
başlayan Avrupa İstihdam Stratejisi oluşturma çabalarında bir adım daha atılmasını
sağlamıştır. “Bu Zirvelerde, ekonomik parasal birlik ve istihdam konusundaki
çalışmaların yine paralel biçimde gitmesi söz konusu olmuştur.”143. Madrid
Zirvesi’nde Parasal Birliğin üçüncü aşaması ile ilgili alınan kararlar, birliğin ve üye
devletlerin esas amacının yeni istihdam alanlarının yaratılması olarak görülmesi,
Dublin Zirvesi’nde Ekonomik ve Parasal Birliğe destek olacak İstikrar Paktı ve
büyüme ve istihdam için izlenecek makroekonomi politikasını belirleyen Dublin
İstihdam Bildirgesi’nin kabulü bunun göstergesidir.
İki Zirvede de istihdam politikaları konusunda Beyaz Kitap ve Essen’de
önerilen politikalar yönünde düzenlemeler söz konusu olmuştur. Mesleki eğitime
destek, esnek çalışma biçimleri, aktif işgücü politikaları uygulanması, büyüme ve
istihdama dayalı ekonomi stratejileri, yeni iş alanları yaratılması ve yapısal
politikaların birlikte uygulanması, Madrin ve Dublin Zirvelerinde önemle değinilen
konulardan bazılarıdır144.
142
David M. Trubek ve James Mosher, “EU Governance, Employment Policy and theEuropean Social
Model”, Jean Monnet Paper Working Paper, New York, 2001, s.8.
143
Christine U. Arnold ve David R.Cameron, “Why the EU Developed the European Employment
Strategy: Unemployment, Public Opinion and Member State Preferences”, Annual Meeting of
American Political Science Association, San Francisco, 2001, s.7.
144
Ercan Uşun, “ Avrupa Birliği’nde İşsizlikle Mücadele”, Celal Bayar Üniversitesi İİBF Dergisi,
2004, s.74.
68
F. İSTİHDAM İÇİN GÜVEN PAKTI VE FLORANSA ZİRVESİ
31 Ocak 1996’da Komisyon Başkanı Jacques Santer, İstihdam İçin Güven
Paktı
teklifinde
bulundu.
Güven
Paktı’nda
işsizlikle
mücadele
için
bir
makroekonomik strateji belirlenmiştir. Bu belgede aktif istihdam politikalarının
hızlandırılması ve istihdam hizmetinde gerçekleştirilecek yapısal politikalara daha
fazla kaynak ayrılmasına yönelik politika teklifleri bulunmaktadır. Ayrıca tek pazarın
tam ve etkin olarak gerçekleştirilmesine ilişkin politikalar da içeren Pakt, Haziran
1996’da toplanan Floransa Zirvesi’nde geri çevrildi ve uygulanmadı. Avrupa’da
İstihdam için Eylem”
adlı Komisyon bildirgesi olarak yayınlanan bu plan ile
istihdamı artırmak amacıyla, sosyal ortaklar ve devleti kapsayan, eğitim ve öğretimi
güçlendirecek ve KOBİ’leri teşvik edecek kolektif bir plan yapılması vurgulanmıştır.
Buna ek olarak bildirgede “Eğer iş imkânları yaratılırsa, istihdam sistemleri yeniden
canlanacak ve aktif istihdam politikalarını gerçekleştirmek için araçlar sağlanmış
olacaktır.”145 denilerek bu eylem planının amacı belirtilmiştir.
G. LÜKSEMBURG ZİRVESİ
1997 Kasım ayında toplanan Avrupa Konseyi, Lüksemburg’da olağanüstü bir
istihdam zirvesi için bir araya geldi. Lüksemburg Zirvesi’nde, Avrupa’nın işsizlik
problemini çözmek için en başta gelen silah olarak ve ilk defa Avrupa İstihdam
Stratejisi tanımlandı. Bu strateji beş yıllık olarak 1997–2002 yılları arasındaki dönem
için belirlenmişti. Dolayısıyla, Lüksemburg Zirvesi için bir anlamda, Avrupa
Birliği'nin ilk istihdam zirvesi de denilebilir. Yapısal işsizlik önerilerinin dahil
edildiği bu stratejide, aktif istihdam politikaları ile birlikte pasif politikalara da vurgu
yapılmıştır146.
145
European Commission, Action Plan For Employment: A Confidence Pact, Office for Official
Publications of the European Communities, Brüksel.1996. s.14.
146
M. Ingham, H.Ingham, H.Bıçak, M. Altinay, “The İmpact of (More) Enlargement European
Employment Strategy”, Industrial Relations Journal, 2005, s.457.
69
İstihdam artışı için, dört temel hedef belirlenmiştir. Bu hedefler ve bunların
gerçekleştirilmesi için uygulanacak politikalar şöyle sıralanmıştır:147
•
İstihdam edilebilirliğin artırılması;
Uzun dönem ve genç işsizlere yönelik özellilikle eğitime odaklı
çözümler,
Tepkisel tedbirlerden aşamalı tedbirlere doğru geçiş,
İşçi ve işveren örgütleri arandaki işbirliğini geliştirme,
Okuldan işe geçişin kolaylaştırılması.
•
Girişimciliğin desteklenmesi;
Mali ve sosyal politikalar tekrar yapılandırılarak KOBİ’lerin
kurulabilmesi yönündeki engellerin kaldırılması,
Yeni şirketlerin
kurulmasını artırarak
yeni istihdam
alanları
yaratılması.
•
Şirketleri ve çalışanların arasındaki uyumun artırılması;
İş organizasyonunun geliştirilmesi,
Çalışma şartlarının iyileştirilmesi,
İşletme düzeyinde eğitimin teşviki.
•
Eşit fırsatlar yaratılması;
Çeşitli formlardaki ayrımcılığın azaltılması,
Aile ve çalışma uyumluluğunu artırma,
Çalışma yaşamına dönmeyi kolaylaştırma.
Zirvenin politika önerileri yanında getirdiği önemli bir düzenleme de Birliğin
bir anlamda bu alandaki yetkisini artıran ulusal istihdam politikalarının
koordinasyonu ile araçların ve tedbirlerin bütünleştirilmesini sağlayan bir
prosedürdür. Aslında Essen Zirvesi ile düzenlenmiş bu prosedür, Lüksemburg
Zirvesi’nde genişletilmiştir. Bu prosedür şöyle işler: Konsey’in üye devletler için
oluşturduğu istihdam politikalarını yönlendirici ilkelere göre üye devletler ulusal
eylem planları hazırlar. Ulusal eylem planları Konsey ve Komisyon tarafından
tavsiyeler de içeren ortak istihdam raporu ile değerlendirilir. Buna göre Komisyon
147
J. Goetschy, "The European Employment Strategy : Genesis and Development",
Journal of Industrial Relations, 1999, s.117-137.
70
European
tarafından yeniden oluşturulan yönlendirici ilkeler, Zirve’nin onayına sunulur ve
onaylandıktan sonra da süreç yeniden devam eder. Konsey gerektiği zamanlarda
Komisyon’un teklifi üzerine nitelikli çoğunluk yöntemiyle üye ilkelere özel tavsiye
kararları da alabilir.148
ŞEKİL 7: AVRUPA İSTİHDAM STRATEJİSİ’NİN GELİŞİMİ(1997–2002)
Kaynak: Naci Gündoğan, “Açık Koordinasyon Yöntemi ve Avrupa İstihdam Stratejisi” Çimento
İşveren Dergisi, 2001, s.21 (Kaynak: Andrew Watt, "Reform of the European Employment Strategy
After Five Years: A Change of Course or Merely of Presentation", European Journal of Industrial
Relations, Vol. 10, No. 2, 2004, s. 117.’den aktarma)
İstihdam yönlendirici ilkeleri benimsenerek eylem planlarının hazırlanmasına
“hedeflere göre yönetim” yaklaşımı, Komisyon, Konsey ve üye devletlerin yaptığı
işbirliğine de
“açık işbirliği yöntemi” denir. Ancak bu konuda bu prosedürün,
Ekonomik ve Parasal Birlik düzenlemelerindeki gibi yaptırım gücü olmaması
148
European Council , Lüksemburg Presidency Conclusions, 1997, s.6
71
sebebiyle bağlayıcı olmayacağı konusunda eleştiriler yapılmıştır.
149
.Stratejiye gelen
bir başka eleştiri de bu konuda yeterli finansal kaynak ayrılmaması ve stratejide
belirtilen istihdam edilebilirlik aktivasyon, esneklik gibi konuların açık olmaması ve
zayıflığıdır150. Başka bir görüşte de Strateji çok fazla tedbir içermesi nedeniyle en iyi
sonuca ulaşmasının zor olacağı, bunun yerine işsiz insanlara yapılan muameleler ve
ücret esnekliği odaklı çalışmalar Birlikte işsizliği azaltmada daha iyi sonuçlar
vereceği belirtilmiştir.151
Ancak tüm eleştirilere rağmen Stratejide Birliğin issizlik sorununun
özelliklerine göre hazırlanan çözüm önerileri, özellikle de yapısal işsizlik sorununa
yönelik önerilerin hazırlanması, üye devletleri yaptırım gücü olamasa da izlenmesi,
“…yönlendirici ilkeler vasıtasıyla ölçülü hedefler konularak üye devletlerin işgücü
piyasası politikaları yönünden üstelerinde bir reform baskısı oluşması…”152 ve
Birliğin ortak istihdam politikasının geliştirilmesi açısından önemli bir adımdır.
H. CARDİFF VE KÖLN ZİRVELERİ
Arz yanlı Lüksemburg Zirvesi kararlarından sonra yapılan Cardiff ve Köln
Zirveleri ile istihdam stratejisi yeniden gözden geçirilmiş ve hem arz yanlı hem talep
yanlı ekonomi politikasının bir parçası olan istihdam politikası geliştirilmiştir. 1998
yılında yapılan Cardiff Zirvesi’nde sürdürülebilir büyümenin istihdam yaratma
üzerindeki etkisi dikkate alınarak, mal, hizmet, sermaye piyasalarının etkinliği ve
yenilikleri geliştirmek amacıyla, ekonomik reformlar ve istihdam stratejisi birlikte
başlaması ile mikro ekonomik ve yapısal reformların koordinasyon sağlanması kararı
alınmıştır.153 Avrupa İstihdam Stratejisi geliştirilerek 1999 Köln Zirvesi’nde
149
E.Crespo ve P.Serrano, “The EU’s Concept of Activation for Young People: Towards A New
Social Contract, www.aei.pitt.edu/1076, 2004, s.2-4. s.22.
150
B. Keller, “The New European Employment Policy, or, Is The Glass Half-Full Or Half-Empty?”
(R. Hoffman, O. Jacobi, B. Keller ve M. Weiss Transnational İndustrial Relations in Europe
Hans Böckler Stiftung, Düsseldorf, 2000’den alıntı), s.32
151
J., De Koning, R Layard,. S. Nickell ve N. Westergaard-Nielsen “Polıcıes For Full Employment”,
www.dwp.uk/publications/dwp/2004/pol_full_emp/layard_report.pdf, 2003, s.44
152
O.Scmid ve C.Roth, a.g.m.,s.22
153
D, Trubek “The European Employment Strategy and The Future of EU Governance”, RGSL
Working Papers, 2003, s.7.
72
oluşturulan Avrupa İstihdam Paktı, 1996’da Santer tarafından hazırlanan pakta yer
alan fikirleri temel alarak mikro ve makroekonomik politikaları birleştirmiştir. “Üç
temel araç belirlenmiştir: para, maliye politikaları ile ücret düzeyleri. Paktta, bunlar
arasındaki ilişkiyi temel alan bir makroekonomik politikaya dayanan bir denge
kurulması gerektiği belirtilmiştir.”154. Buna göre Komisyon yılda iki defa, sosyal
ortaklar ve Avrupa Merkez Bankası temsilcileri ile üye devletlerin maliye ve sosyal
işler bakanlarını bir araya getiren bir makroekonomik diyalog oluşturulmuştur. 155
I. İSTİHDAM KOMİTESİ’NİN OLUŞTURULMASI
Avrupa İstihdam ve işgücü piyasası politikalarının koordinasyonu açısından
önemli bir rolü olan İstihdam Komitesi, Amsterdam Antlaşması’nda Bakanlar
Konseyi kararıyla kurulması öngörülmüş ve 2000 yılında Bakanlar Konseyi kararıyla
kurulmuştur. Bu Komite, 1970–1999 yılları arasında görev yapan İstihdam Daimi
Komitesi ile Amsterdam Antlaşması’ndan önce kurulan İstihdam ve İşgücü Piyasası
Komitesi’nin yerini almıştır156. Başlıca yükümlülüğü, Konseyin müzakere sürecinde
Avrupa İstihdam Stratejisi’ne ve bunun araçlarına göre hazırlanmasıyla ilgilenmektir.
Komite, istihdam ve sosyal politika, sağlık, tüketici ilişkileri hakkında Konseyin
veya Komisyonun talebi veya kendiliğinden görüşler hazırlar.
Komite kurulduğu 2000 yılından beri işgücü piyasası ile ilgili çalışmalar
yapmış ve görüşler ve katkılar yayınlamıştır. 2000 yılında Komite Lüksemburg
Süreci ile ilgili orta vadede bir inceleme yapmıştır. Bu değerlendirme dışında Lizbon
Zirvesi, gelecekteki istihdam rehberlerine yönelik bir değerlendirme yapmış,
rehberlerle kurallar arasındaki yakınlığı incelemiştir ve her iki Zirvede öngörülen
prosedürleri gözden geçirmiştir. . 2001 rehberi ile ilgili görüşte ise dengeli bir karma
politikaya ulaşmayı sağlama, işgücü piyasalarını daha dinamik ve daha çok nitelik
merkezli hale getirme, Avrupa Birliği sürdürülebilir büyüme, bilgiye dayalı ekonomi
154
Werner Sesselmeier, “European Employment Policy?”, (L Funk, S.Green New Aspects of Labor
Market Policy, Verlag fur Wissenchat und Forsching, Berlin, 2002’den alıntı), s.46
155
Mesut Gülmez, a.g.e., s. 48.
156
Mesut Gülmez, a.g.e., s.77-78.
73
hedefine ulaşma konuları üzerinde durmuştur. 2002 yılında Barselona Bahar
Zirvesi’ne Lizbon Stratejisi uygulaması hakkında sunulan görüşte Lizbon’un
amaçları ile ilgili kaydedilen ilerleme değerlendirilmiştir. Komite, ekonomi, istihdam
ve sosyal politika konularına dengeli yaklaşım ihtiyacını göz önüne alarak öneriler
oluşturmuştur. Komite bu önerilerde aktif istihdam politikaları, yapısal politikalar
önermiştir ve bu konuda yapısal göstergeler kullanılarak strateji izlenmesi üzerinde
durmuştur. Bu görüşte, Komite istihdam stratejisinde öngörülen işbirliğinin daha iyi
işlemesi, sosyal ortakların güçlendirilmesi, istihdam oranı hedefine ulaşmak için
işgücüne katılımı daha da hızlandırma gerekliliğini vurgulamıştır. 2002 yılındaki
geniş ekonomi politikaları rehberi üzerinde belirtilen bir görüş yayınlanmıştır. Bu
rehberde Komite özellikle daha fazla ve daha iyi iş, işgücüne katılımı artırma ve
kalıcı işsizlik sorununun çözme konularının üzerinde daha fazla durulması
gerekliliğini vurgulamıştır. 2003 yılında ekonomi politikaları komitesi ile birlikte
verilen bir görüşte üye devletlerin geniş kapsamlı ekonomi politikaları ve istihdam
politikaları rehberindeki kurallar yanında Konsey’in tavsiyelerine uyması gerektiği
ve istihdam paketinin bir parçası olduğu belirtilmiştir. 2003 yılında Komisyon’un
isteği üzerine Avrupa Birliği’nde sürdürülebilir büyümenin gerçekleştirilmesinin
Avrupa İstihdam Stratejisi ile ilişkisi ve bütünleştirilmesi üzerinde görüş
belirtilmiştir. Komite’nin 2003 yılındaki katkılarında, istihdam, verimlilik ve
ekonomik büyümeyi artırmak için başarılı yapısal reformlar uygulanması ve büyüme,
istikrar merkezli makro ekonomi politikalarının Lizbon Stratejisindeki hedeflere
ulaşmak açısından da önemi belirtilmiştir. 2005 yılında Komite, ulusal eylem
programının istihdam boyutu ile ilgili bir katkı yayınlamıştır. Üç öncelikli alan
belirlenmiş, istihdama daha fazla insan çekmek, işçi ve girişimcilerin uyumluluğunu
geliştirmek, daha iyi eğitim ve beceri ile insan kaynaklarına yatırımı artırmak. Bunu
gerçekleştirmek için de aktif politikalar, düşük yetenek ve düşük ücrete yönelik
tedbirler, sosyal içerme ve sosyal koruma politikaları, uyarlanabilirliği artırma, insan
kaynaklarını bilgiye dayalı ekonominin merkezi haline getirmeye yönelik politikalar,
verimliği ve işte kaliteyi artırma ve sosyal ortaklığa yönelik politikalar uygulamayı
önermiştir.157
157
Daha fazla bilgi için bkz. http://ec.europa.eu/employment-social/employment-strategy/emco.en.htm
74
J. LİZBON ZİRVESİ
Avrupa Birliği’nde, ekonomik ve sosyal konularla ilgili uzun dönemli
stratejik hedefler belirlenmesi amacıyla, Avrupa Konseyi 23–24 Mart 2000
tarihlerinde özel bir oturum gerçekleştirmiştir. 2010 yılına kadar, nicelik ve nitelik
bakımından daha fazla istihdam ve toplumsal uyum yoluyla,
sürdürülebilir
ekonomik büyüme kapasitesine sahip en rekabetçi ve dinamik bilgi ekonomisi
olmak, Birliğin hedefi olarak belirlenmiştir. Bu stratejik hedefe ulaşmak için siyasi
tutarlılığın daha geniş çerçevesi ile Lizbon Stratejisi ve Avrupa İstihdam Stratejisi
bütünleşmiştir158. Lizbon Stratejisinin ana hatlarını çizen Zirve sonuçlarında, sosyal
politikalar, istihdam politikaları ile ekonomik politikalar arasında denge kurulması
gereği özellikle vurgulanmıştır. Lizbon Zirvesi’nde, Lizbon Stratejisi konusunda
özellikle belge kirliliğinin engellenmesi amacıyla hem Birlik hem üye devletler
düzeyinde sadece bir tane Lizbon Raporu oluşturulmasına karar verilmiştir. Zirvede
bu stratejinin genel olarak üç amacı belirlemiştir159.
•
Rekabet ve teknolojik yenilik gücünü artırma, bilgi toplumu ve araştırma ve
geliştirme
ihtiyaçları
konularındaki
politikalar
aracılığıyla
yapısal
dönüşümlerin gerçekleştirilmesi ve iç pazarın bütünleşmesinin sağlanması ve
böylece bilgiye dayalı bir ekonomi ve topluma geçişi sağlamak,
•
İnsan kaynaklarına yatırım yapan ve sosyal dışlanmaya karşı mücadele veren
bir Avrupa sosyal modelinin gerçekleştirilmesi,
•
Uygun makroekonomik politikalarla ekonomik yapıyı geliştirmek ve
büyümeyi sürdürülebilir kılmak.
Lizbon Stratejisinin geniş kapsamlı bir strateji olduğunu açık bir şekilde gösteren. bu
amaçlar ve bunlara yönelik çeşitli eylemler Zirve Sonuçlar Bildirgesinde, Rekabetçi,
Dinamik, Bilgiye Dayalı Ekonomiye Geçiş Hazırlığı, Refah Devleti İnşa Ederek ve
158
Erol Taymaz ve Şule Özler, a.g.m.,s.13.
European
Council,
Lisbon
Presidency
Conclusions,
www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/00100-r1.en0.htm,
2000, s.2.
159
75
İnsanlara Yatırım Yaparak Avrupa Sosyal Modelini Modernleştirme ve Kararları
Uygulamaya
Koyma
160
düzenlenmiştir
Mekanizması
başlıkları
altında
ayrıntılı
şekilde
.
1) Rekabetçi, Dinamik, Bilgiye Dayalı Ekonomiye Geçiş Hazırlığı
a)Herkes İçin Bilgi Toplumu161
Zirvede, yeni dijital ve bilgiye dayalı ekonomi, büyüme ve istihdam
yaratmak
yanında
Birlik
vatandaşlarının
hayat
koşullarının
yükseltebileceği ve bununla ilgili olarak Komisyon,
kalitesini
de
E-Avrupa Eylem Planı
hazırlamakla görevlendirilmiştir. E- Avrupa kapsamındaki öneriler de genel olarak
internetin kullanımının artırılmasına yönelik olmuştur.
b) Avrupa Araştırma Ve Teknolojik Yenilik Alanı’nın Oluşturulması162
Ekonomik büyüme, istihdam ve sosyal uyum sağlanmasında araştırma ve
geliştirme faaliyetleri önemli rol oynar. Bunun için Komisyon’un hazırladığı, “Bir
Avrupa Araştırma Alanına Doğru” adlı bildirge temel alınarak, üye ülke ve birlik
düzeyinde yürütülen araştırmaların bütünleştirilmesi ve mümkün olduğu kadar daha
etkin ve yenilikçi biçimde koordine edilerek Avrupa’nın en iyi beyinleri için elverişli
ortamın sağlanması hedeflenmiştir. Avrupa Konseyi, Bakanlar Konseyi ve
Komisyon’un uygun durumdaki üye devletlerle birlikte Avrupa Araştırma Alanının
oluşması
için
belgede
tanımlanan
gerekli
adımların
atılması
yönünde
görevlendirmiştir.
c)Yenilikçi Girişimlere Özellikle Küçük ve Orta Boy İşletmelere Yönelik
Ortam Hazırlama163
Avrupa İstihdam Stratejisi’nde de istihdamın önemli bir kısmının küçük ve
orta ölçekli işletmeler tarafından karşılanmasına verilen önem burada da yerini
bulmuştur. İşletmelerin dinamizmi ve rekabetçiliği,
yatırımları, yenilikçiliği,
girişimciliği teşvik eden düzenleyici bir havaya ve işletme kurmanın maliyetlerinin
düşürülmesine bağlı olduğu ifade edilmiştir. Bunun için Avrupa kurumları, üye
devletler, bölgesel ve yerel otoriteler belirlenen amaçlar çerçevesinde bu konu
160
Çalışmada, Lizbon Zirvesinin istihdam politikalarına baklacakır. Diğer bölümler için bkz European
Council, a.g.e.
161
European Council, a.g.e., ss.3-4.
162
European Council, a.g.e.,ss.4-5.
163
European Council,a.g.e.,ss.5-6.
76
üzerinde durmaları vurgulanmıştır. Ayrıca Komisyon’un küçük ve orta ölçekli
işletmelerin bilgi ekonomisine geçişi için, 2001–2005 döneminde uygulanacak çok
yıllık bir girişimcilik programı hakkında hazırlıkları yürütme görevi verilmiştir.
d)İç Pazarın Tamamlanmasına Yönelik Ekonomik Reformlar164
Bilgi ekonomisine geçiş sağlanması için belirli sektörlerde iç pazarın
tamamlanmasında yaşanan gecikmelerin ortadan kaldırılıp, iç pazarın sağladığı
avantajlardan tam olarak yararlanmak amacıyla üye devletlerin ve Komisyon’un
gerçekleştirmesi gereken çeşitli eylem önerilerinde bulunulmuştur. Bunlardan biri de
büyüme, istihdam ve sosyal dışlama hedeflerini karşılamak için geniş kapsamlı
yapısal gelişmelerin gerekli olması nedeniyle yapısal performans göstergelerinin
geliştirilmesi yönünde Komisyon’a görev verilmiştir.
e) Etkin ve Bütünleşmiş Finansal Piyasalar165
Etkin ve şeffaf finansal piyasalar, sermayenin daha iyi dağılımı ve
maliyetinin
düşürülmesini
sağlayarak
büyüme
ve
istihdamı
da
artıracağı
belirtilmiştir. Bu nedenle finansal piyasalarda iç pazarın oluşturulması sürecinin
tamamlanması önerisinde bulunulmuştur. Ayrıca etkin risk sermayesi piyasaları
yenilikçi küçük ve orta ölçekli işletmelerin hızlı büyümesinde ve yeni ve uygun
işlerin yaratılmasında önemli bir role sahip olduğu da belirtilmiştir
f)Makroekonomik Politikalar ( mali birleşme, kamu finansmanlarının niteliği
ve sürdürülebilirliği166
Makroekonomik politikalar, sadece makroekonomik istikrarın korunmasında,
büyümede ve istihdam da rol oynamayacağı ayrıca, bilgiye dayalı ekonomiye geçişi
sağlayacağı belirtilmiş ve bu konuda yapısal politikaların önemi vurgulanmıştır.
Köln Zirvesi’nde de belirtilen ilgili tüm taraflar arasındaki diyaloga burada da
değinilmiştir. Bu bağlamda Avrupa Konseyi, Bakanlar Konseyi ve Komisyon kamu
finansmanının büyüme ve istihdama katkısının, yerli somut tedbirlerin ( bunlardan
biri de vergi uygulamaların çalışanlar üzerindeki baskısını hafifletmek ve istihdamı
ve mesleki eğitimi teşvik eden kamu harcamalarıdır) alınıp alınmadığının
değerlendirilmesi konulu rapor sunması için 2001 baharına kadar süre verilmiştir.
164
European Council, a.g.e.,ss.6-7.
European Council, a.g.e.,s.7.
166
European Council, a.g.e.,s.8.
165
77
2)Refah Devleti İnşa Ederek Ve İnsanlara Yatırım Yaparak Avrupa Sosyal
Modelini Modernleştirme
a) Bilgi Toplumunda Çalışmada Yaşam Boyu Eğitim ve Mesleki Eğitim167
Bilgi toplumuna ve istihdamın niteliği ve düzeyine uygun eğitimin ve mesleki
eğitimin gereği belirtilmiştir. Farklı hedef grupları yani gençleri, işsizleri ve
teknolojik işsizleri dikkate alarak oluşturulan eğitim ve öğretim fırsatlarının
sağlanması yaklaşımı, yerel eğitim merkezlerinin gelişimi, temel yeteneklerinin
geliştirilmesi, nitelik kazanma sürecinin şeffaflaştırılması elemanlarına sahip olması
vurgulanmıştır. Avrupa Konseyi, Bakanlar Konseyi ve Komisyon yetkileri dahilinde
belirtilen hedefleri karşılamalılardır. İnsan kaynaklarında her bir sermaye yatırımı
başına yıllık önemli bir artış gerçekleşmesi, 18–24 yaş arası düşük eğitimli ve daha
da eğitim ve mesleki eğitim almamış olanların 2010’a gelindiğinde yarıya
indirilmesi, internet bağlantısı olan okullar ve eğitim merkezleri herkese uygun çok
amaçlı yerel eğitim merkezleri geliştirmesi, yaşam boyu eğitim ile sağlanan yeni
beceriler belirlenmesi ve Birlikte dijital okuma yazmayı sağlamak amacıyla temel
beceriler Avrupa diploması geliştirilmesi, Birlik eğitim programlarının gelişmesi ve
tüm Birlikte gerçekleşmesi için önündeki engellerin kaldırılması bu belirlenen
hedeflerdir.
b)Aktif İstihdam Politikaları Geliştirme: Daha Fazla ve Daha İyi İş168
Konsey ve Komisyon’un, yönlendirici ilkeler oluşturmada, ulusal eylem
planlarını oluşturmada dört alan da düzenlemeler yapması gerektiği belirtilmiştir. Bu
dört alan, Bir veri tabanı oluşturarak ve böylece istihdam servisleri sağlayarak
istihdam edilebilirliği geliştirme ve işsiz insanlara özel programlar hazırlayarak
beceri farklılıklarını azaltma, yaşam boyu eğitime yönelik eylemelere öncelik verme,
hizmet sektörlerindeki istihdamı artırma, eşit fırsatların tüm uygulamalarını
gerçekleştirmektir. Ayrıca Konsey, bu önlemlerin asıl amacının, bugün %61 olan
istihdam düzeyinin 2010’da %70’e ( veya mümkün olduğu kadar yakın) çıkarılması
olduğu belirtilmiştir. Buna ek olarak, kadınların istihdam düzeylerinin de 2010’a
kadar %60’a getirilmesi hedeflenmiştir. Ancak bu konuda üye devletlerin farklı
başlangıç noktaları olması sebebiyle, ulusal hedeflerde buna göre belirleneceği de
167
168
European Council, a.g.e.,ss.9-10.
European Council, a.g.e.,ss.10-11.
78
belirtilmiştir. Konsey, böylece işgücü genişletilmiş ve sosyal koruma sistemlerinde
süreklilik sağlanmış olacağını da öngörülerine eklemiştir.
c) Sosyal Korumanın Modernleştirilmesi169
Bilgi ekonomisine geçişi ile sosyal korumanın gelişmiş sistemine sahip bir
Avrupa sosyal modeli sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Bu yeni oluşan sistemin
aktif bir refah devletinin bir parçası olarak uyum sağlaması yaşlanan nüfus gerçeği
karşısında uzun dönemde sürdürülebilir olması, sosyal dışlanmayı ve cinsiyet
ayrımcılığını gidermesi ve sağlık hizmetlerinin kalitesini artırması gerektiğini
vurgulanmıştır. Ayrıca üye devletlerarasında işbirliğinin güçlendirilmesi ve sosyal
güvenlik konusunda Yüksek Düzey Çalışma Grubu kurulması bu konudaki ilk
öncelikler olarak belirlendi.
d) Sosyal İçermeyi Sağlama170
Birlik içinde yoksulluk sınırının altında yaşayan ve sosyal olarak dışlanan
insanların sayısı kabul edilemez bir düzeyde olduğu ve bu konuda Konsey’in de
katıldığı tedbirler ile ilgili olarak 2000 yıllının sonlarında adımlar atılması gerektiği
belirtilmiştir. Bilgi ekonomisine dayalı toplum sosyal dışlanmanın azaltılması için
büyüme ve istihdam düzeyinin yükselmesi, toplumun refah düzeyinin artırılmasını
sağlaması nedeniyle birçok çareler sunacağı belirtilmiştir. Bu nedenleri göz önünde
bulundurarak Konsey, becerilerinin geliştirilmesi, işsizlikle mücadelenin sağlanması
gerektiğini vurgulamıştır.
3) Kararları Uygulamaya Koyma Mekanizması: Daha Uyumlu Ve Sistematik
Yaklaşımı171
Bu anlamda mekanizma,
var olan süreci geliştirme, yeni açık işbirliği
yöntemi uygulama ve gerekli araçları sağlama başlıkları altında düzenlenmiştir.
Lüksemburg Zirvesi ile öngörülen ekonomi politikası yönlendirici ilkelerinin gerekli
araçları sağladığı ve ayrıca artık daha çok yapısal politikaların orta ve uzun dönem
göstergelerine ve bilgiye dayalı ekonomiye geçiş kadar büyüme, istihdam, sosyal
uyumu sağlamayı amaçlayan reformlara odaklanması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca
Avrupa Konseyi’nin, her yıl Bahar’da ekonomik ve sosyal konularla ilgili oturum
169
European Council, a.g.e.,s.11.
European Council, a.g.e.,ss.11-12.
171
European Council, a.g.e.,ss.12-14.
170
79
gerçekleştireceği de bu başlık altında düzenlenmiştir. Böylece “...1997 olağanüstü
Lüksemburg Zirvesi ile başlayan süreç Bahar Zirveleri ile düzenli hale gelmiştir.”172
Birlik hedeflerine doğru daha fazla yakınlık elde etme ve en iyi uygulamanın
sağlanmasının aracı olan yeni bir açık işbirliği yöntemi ile stratejik hedefin
uygulanmasının kolaylaştırılacağı belirtilmiştir.
Bu yöntem üye devletlere kendi politikalarını gerçekleştirmek için yardım
sağlaması amacıyla oluşturuldu.Bu amaçla kısa, orta ve uzun hedeflere ulaşılmasına
yönelik takvimler belirlenecek, üye devletlerin ihtiyaçlarının farklı olması göz
önünde bulundurarak nicel ve nitel göstergeler oluşturulacak, ulusal, bölgesel
farklılıklar dikkate alınacak ve uyumlu olması sağlanacağı belirtilmiştir. Ayrıca
Konseyi, bu konuda Birlik kurumları ve kuruluşlarını, sosyal ortakları bir araya
getiren bir Yüksek Düzey Forumu’nun toplanacağı belirtilerek tüm sosyal ortaklar,
sivil toplum kuruluşları ile birlikte merkezi olmayan bir çalışma yöntemi izlenmesi
gerektiğini de vurgulamıştır.
Gerekli araçların kullanılması ile ilgili olarak, stratejik hedefin elde
edilmesinin kamu özel ortaklığı kadar özel sektöre de dayanacağı belirtilmiştir. Bu
üye devletlerin çabasının yanında uygun kaynakları mobilize etmeye bağlıdır.
Birliğin buradaki rolü katalizatörlüktür. Ayrıca Avrupa Konseyi, Avrupa Yatırım
Bankası aracılığıyla katkı yapılmasını sağlar.
Avrupa Komisyonu, 2000–2005 dönemini kapsayan Lizbon’daki temel
stratejiler doğrultusunda eylem planı hazırlamıştır. Bu eylem planında tek pazar ve
tek para kapsamında sosyal politikaların eşgüdümü hedeflenmekte ve getirilen
önerilerle temelde esneklik ve güvence arasında yeni bir denge oluşturulmasını ile
sosyal diyalogun gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır173
172
173
J. Jenson ve P.Pochet, a.g.m,, s.7.
M. Koray, a.g.e., s.290.
80
ŞEKİL 8: LİZBON’DA POLİTİKA KOORDİNASYONUNUN YILLIK AKIŞ
SÜRECİ*
*Şekildeki kısaltmaların açılımları şu şekildedir; JER: Ortak İstihdam Raporu, EGLs: İstihdam
Yönlendirici İlkeleri, BEPGs: Geniş Ekonomi Politikası Yönlendirici İlkeleri, ECOFIN Konseyi:
Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi, EMPL Konseyi: İstihdam Konseyi
Kaynak: N.Gündoğan, a.g.m., s.23 (Kaynak: Andrew Watt, "Reform of the European Employment
Strategy After Five Years: A Change of Course or Merely of Presentation", European Journal of
Industrial Relations, Vol. 10, No. 2, 2004, s. 129’dan alınmıştır)
K. TEMEL HAKLAR ŞARTI
2000 yılında Nice Zirvesi’nde kabul edilen Temel Haklar Şartı, Nice
Antlaşması’na dahil edilemediğinden ayrı bir bildirge olarak kalmıştır. Ancak henüz
81
yürürlüğe girmeyen Avrupa Anayasası’na sadece biçimsel bazı değişiklikler
yapılarak dahil edilmiş ve ikinci bölüm buna ayrılmıştır. Temel Haklar Şartı’nda kişi
haklarının yanı sıra ekonomik ve sosyal haklar da vardır. Şartta klasik hak ve
özgürlükler yanında örgütlenme, grev, toplu sözleşme, yönetime katılma ve iş
güvencesi gibi sosyal haklara da ayrıntılı bir biçimde yer verilmiştir.
III. LİZBON SONRASI AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İSTİHDAM
POLİTİKALARI
Lizbon Zirvesi’nden sonra Lizbon Stratejisine eklemeler yapılmıştır. Bu
eklemeler genelde Bahar Zirvesi’nde yapılmıştır. İlkbahar zirvesi 2001 Stockholm
Zirvesi’nde daha yaşlı işçiler (55–64 yaş arası) için yeni bir hedef eklenmiş ve
bunların istihdam oranının 2010 yılında %50’ye çıkarılması kabul edilmiştir174.
Böylece, Stratejide belirlenen tam istihdam hedefinin gerçekleştirilmek istenmiştir.
Haziran 2001 Göteborg Zirvesi’nde Birlikte alınan kararların ekonomik ve
sosyal hayata ve çevreye olan etkilerinin dikkate alınması konusu vurgulanmıştır. Bu
bağlamda, Lizbon Stratejisi hedeflerinin sürdürülebilirliğini sağlanması için çevre
politikası konusunda bazı eklemeler yapıldı.
2002 Barselona Zirvesi ise, daha yaşlı işçilerin işgücü piyasalarında kalma
niyetlerini artırmak için aşamalı emeklilik sistemi, yaşam boyu eğitim yönünde
reformlar önermiştir. Kadınların işgücüne katılımının artırılması ile ilgili reformlar
da Zirve’de üzerinde durulan konulardan biridir.175.
2002 yılında buna ek olarak Avrupa İstihdam Stratejisi’nin beş yıllık bir
gözden geçirmesi yapılmış ve Komisyon bir bildiri yayınlamıştır. Bu bildiride,
Stratejiden
sonra
işgücü
piyasalarında
yaşanan
iyileşmeler
ve
sorunlar
anlatılmaktadır. Bunların ışığında bildiride, Strateji’de bir reform gerekliliği olduğu
174
175
Nick Adnett ve Stephen Hardy,a.g.e, s.87.
Nick Adnett ve StephenHardy,a.g.e, s.87.
82
belirlenmiştir. İlk olarak orta vadede özellikle yaşlı nüfusun işgücüne katılımının
artırılması, sosyal ve bölgesel farklılıkların azaltılması konularına öncelik verilmesi
belirtilmiştir. İkinci olarak Geniş Ekonomi Politikası Yönlendirici İlkelerin ve
İstihdam Yönlendirici İlkelerinin birleştirilmesi gereği üzerinde durulmuştur.176
Buna ek olarak, 2003 yılında Strateji’nin geleceğine ilişkin yeni bir bildiri
hazırlanmıştır. Bu bildiride, Stratejinin ekonomik ve sosyal uyum konusundaki rolü
üzerinde durulmuştur ve buna olan katkısının artırılması yönünde vurgu yapılmıştır.
Ayrıca yeni yönlendirici ilkelerin de amacının öncelikle; yüksek istihdamın
sağlanması, esnek çalışma koşullarının oluşturulması, sosyal uyumun güçlendirilmesi
ve sosyal dışlanmanın önlenmesine yönelik olması gerektiği belirtilmiştir.177
2003 yılı Brüksel Bahar Zirvesi’nde Avrupa İstihdam Stratejisi’nin
değerlendirilmesi ve yeni reformların belirlenmesi amacıyla bir görev gücü
oluşturulmasına karar verildi. Wim Kok’un liderliğindeki grubun amacı istidam
konusundaki öncelikli alanları belirlemekti. Sonuç olarak grubun belirlediği öncelikli
alanlar, çalışanların ve işyerlerin uyumunun artırılması, insan kaynaklarına daha
fazla yatırım, işgücü piyasasında daha uzun süre kalmanın sağlanması, reformların
daha iyi ve düzenli şekilde tüm ülkeler tarafından uygulanması olarak belirlenmiştir.
Avrupa Konseyi 2004 yılındaki Bahar Zirvesi’nde Wim Kok’un liderliğinde
yeni bir üst düzey grup kurulmasına karar vermiştir. 2004 yılının sonunda
çalışmasını tamamlayan bu üst düzey grup, Lizbon Stratejisi’nin o güne kadar nasıl
ilerlediğini gözden geçiren bir rapor hazırladı. Lizbon Stratejisi’nin kaydettiği
ilerlemeyi yetersiz bulan raporda, özelikle 2000 yılında saptanan hedeflerin çok fazla
olduğu vurgulandı. Buna ilaveten başarısızlığın nedenleri arasında eşgüdüm
176
Daha fazla bilgi için bkz. European Commission, Taking Stock Of Five Years Of The European
Employment Strategy, Communication From The Commision To The Council, The European
Parliament, The Economic And Social Committee And The Committee Of The Regions Brüksel,
17.07.2002.
177
Daha fazla bilgi için bkz. European Commission, The Future of The European Employment
Strategy : A Strategy for Full Employment and Beter Jobs for All, Communication From The
Commision To The Council, The European Parliament, The Economic And Social Committee And
The Committee Of The Regions, Brüksel, 14.01.2003.
83
eksikliği, birbirleriyle çakışan öncelikler ve en önemlisi üye ülkelerde hedeflere
yönelik siyasi eylem eksikliği gösterildi. AB’nin geleceği için Lizbon hedeflerinin
gerçekleştirmesinin öneminin vurgulandığı raporda, bilgi toplumu, tek pazar, iş
ortamı, istihdam piyasası ve sürdürülebilir çevre politikaları olmak üzere beş
öncelikli alan belirlendi.178 .
2005 tarihinde Komisyon, bu rapor ışığında Lizbon Stratejisi Ara Dönem
Raporu açıklandı. Raporda belirlenen hedeflerin fazla olduğu ve 2010 yılına kadar
bu hedeflerin tümünün gerçekleştirilmesinin imkânsız olduğu kabul edildi. Bunun
sonucunda AB Komisyonu Lizbon stratejisine tekrardan işlerlik kazandırabilmek
amacıyla güçlü ekonomik büyüme ve daha fazla, daha kaliteli istihdam olanakları
yaratma hedeflerine odaklanılmasını önerdi. Söz konusu iki hedefe ulaşmak için
belirlenen reformlar: etkin bir tek pazar oluşturulması, serbest ve adil ticaret ortamı
sağlanması, mevzuatların daha iyi hazırlanması, Birlik alt yapısının iyileştirilmesi,
araştırma ve geliştirme yatırımı yapılması, yenilikçiliğin desteklenmesi, güçlü bir
sanayi tabanı oluşturulması, daha iyi ve kaliteli istihdam yaratılması, daha esnek ve
uyumlu bir işgücü oluşturulması, eğitim ve yeteneklerin güçlendirilmesidir. Ayrıca
ulusal politikalar konusunda koordinasyonun daha iyi sağlanması için Lüksemburg,
Cardiff ve Köln süreçleri bir araya getirilmesi önerilmiştir. Bunun yanında önceden
de önerilen geniş ekonomi politikaları yönlendirici ilkeleri ile istihdam yönlendirici
ilkelerinin birleştirilmesi tekrar önerilmiştir.179
2005’te yapılan Bahar Zirvesi’nde, Komisyonu’nun önerisi benimsenerek
güçlü ekonomik büyüme ve istihdam Birliğin en önemli siyasi öncelikleri olarak
kabul edildi. Bu hedeflere ulaşmak için üye ülkelerin sürece katılımının önemi
vurgulanarak, Birlik kurumları ile üye ülkelerin ortak çalışması yaklaşımı
benimsendi. Bunun yanında yönlendirici ilkelerin birleştirilmesi de benimsendi ve
yönlendirici ilkeler birleşmiş şekliyle onaylandı. Bu bağlamda ayrıca, üye ülkelerin
178
Daha fazla bilgi için bkz. Wim Kok Facing the challenge, The Lisbon Strategy for Growth and
Employment, Report for The High Level Group, Lüksemburg, 2004.
179
Daha fazla bilgi için bkz., European Commission, Working Together For Growth And Jobs, A
New Start Fort He Lisbon Strategy, Communication To The Spring European Council, Brüksel,
02.02.2005.
84
Lizbon hedeflerine yönelik eylemlerini belirleyecekleri birer ulusal reform programı
hazırlamasına kararı verildi. Buna ek olarak, Temmuz 2005’de Birlik düzeyinde 100
eylemi içeren Topluluk Eylem Planı da Komisyonu tarafından benimsendi.
Ayrıca 2005 yılının başında, yeni Sosyal Gündem kabul edilmiştir. Bu Sosyal
Gündem 2010 yılına kadar Birlikteki sosyal politika uygulamalarını belirleyecek ve
bu planla Lizbon Stratejisindeki yenilikler de uygulama alanı bulacaktır. Bu planda
tam istihdam, fakirlikle mücadele ve eşit koşullar öncelik alanları olarak
belirlenmiştir.
Buna ek olarak da iki strateji sunulmuştur. Birincisi, vatandaşların güveninin
güçlendirilmesinde Gündemin rolü vurgulanmaktadır. Güven, değişim sürecinin
yönetimi için esastır ve ekonomik büyümenin ilerletilmesinde kilit rol oynamaktadır.
Gündem, Birlik araçlarının kombinasyonunu, uygulama kalitesinin geliştirilmesine
yönelik olarak tanımlamakta ve bu bağlamda başarı için üç kilit koşul sunmaktadır:
nesiller arası bir yaklaşım, değişim için ortaklık ve küreselleşmenin sunduğu
fırsatların ele geçirilmesinin gerekliliği. İkinci olarak Gündem, kilit tedbirleri
Komisyonun 2005–2009 stratejik hedeflerinde yer alan iki temel başlık altında
sunmaktadır: (1) istihdam (refah hedefi altında) ve buna bağlı olan (2) eşit fırsatlar ve
içerme (dayanışma hedefi altında). Gündem, belli ihtiyaçlara cevap verilmesi
amacıyla
ortak
Avrupa
çerçevesinin
birliğini,
çeşitlendirilen
tedbirlerin
uygulamasıyla birleştirmektedir. Bu bakımdan Gündem, Anayasa Antlaşması Taslağı
tarafından ilan edilen “çeşitlilik içinde birlik” sloganını desteklemektedir. 180
180
www.tisk.org.tr/yayınlar.aspspj=analuna_id=70. (16.07.2006)
85
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
EURO ALANI’NDA İŞSİZLİK
I. EURO ALANI’NIN OLUŞUMU
Avrupa Birliği’nde iktisadi bütünleşmenin gümrük birliği ve tek pazar
aşamaları tamamlandıktan sonra para birliği aşaması bütün ülkelerde olmasa da
gerçekleştirilerek iktisadi bütünleşme tamamlanmıştır. Ekonomik ve parasal birlik
konusunda Birlikte birçok çalışma yapılmıştır.
Bu çalışmalar içsel ve dışsal
nedenlerden dolayı gerçekleşememiştir. Ancak 1989 yılında Jacques Delors
başkanlığında hazırlanan raporun kabul edilmesi, 1991 yılında imzalanan Avrupa
Birliği Antlaşması ve Antlaşmadaki aşamaların gerçekleştirilmesi ile 1999 yılında
Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği sağlanmıştır.
Avrupa Ekonomik Topluluğu Kurucu Antlaşması olan 1957 Roma
Antlaşması’nda parasal birlik kurulmasını öngören doğrudan bir hüküm yoktur.
Ancak 103. maddesinde ekonomi politikalarının koordinasyonu için bir para
komitesi kurulmasının öngörülmesi, 107. maddesinde “Her üye devlet döviz kurları
ile ilgili politikasını ortak bir menfaat sorunu olarak görmelidir” koşulu ve 108. ve
109. maddelerinde de ödemeler bilânçosu sorunlarıyla karşılaşan üyeler için bir
yardım mekanizması öngörülmesi, parasal birlik ile ilgili düzenlemelerdir.
Dolayısıyla Roma Antlaşması’nda parasal birliğin sağlanması dolaylı da olsa
öngörülmüş ve bunun önemi belirtilmiştir.
Avrupa Birliği, Avrupa Para Birliğini sağlama konusunda 1970 yılına kadar
önemli bir ilerleme gösterememiştir. Ancak 1970 yılında hazırlanan Werner Planı ve
1979’da kurulan Avrupa Para Sistemi ile Avrupa Para Birliği’nin temeli atılmıştır.
Werner Planı ile Parasal Birliğin üç aşamada oluşması ve 1980 yılında tek paraya
geçilmesi önerilmişti. 1972 yılında gerçekleşen Paris Zirvesi ile Ekonomik ve Parasal
Birliğin 1980 yılında yürürlüğe girmesi konusunda Konsey çağrıda bulundu. Ancak,
Werner Planının kabul edildiği dönemde yaşanan petrol krizleri, ekonomik
86
durgunluk ve Bretton Woods Sistemi’nin çökmesi ile parasal sistemde yaşanan
sorunlar ve dolayısıyla Avrupa paralarında görülen dalgalanmalar sonucu Planda
öngörülen Avrupa Ekonomik ve Parasal Birlik Planı uygulanamamıştır181. Bu
gelişmeler sırasında Birlik içinde, özellikle döviz kurlarında yaşanan aşırı
dalgalanmalar nedeniyle ortak pazar açısından sorunlar yaşanıyordu. Bunun üzerine
üye devletler 1972’de Avrupa Para Yılanı (Tüneldeki Yılan) Sistemini kabul
etmişlerdir. Bu sistem, üye devletlerin paralarının hem kendi arasındaki hem de
dolara karşı dalgalanmasının kontrolünü ve böylece üye devletlerin döviz kurlarını
istikrara kavuşturmaya amaçlamıştır182.
Buna göre, üye devletlerin paraları
arasındaki dalgalanma marjı +/- % 2,25, dolara karşı dalgalanma marjı +/- % 4,5
olacak ve dalgalanmalar yaşandığında yapılacak müdahaleler dolar ile değil,
topluluğa üye ülke paralarıyla yapılacaktı. Bu dönemde yaşanan petrol krizi ve
bunun sonucu üye devletlerde yaşanan enflasyon, döviz kurunun belirlenen
dalgalanma marjının üstüne çıkmasına sebep olmuştur ve bazı ülkeler Sistemi terk
etmişlerdir183.
16 Mart 1973’te üye devletler ulusal paralarını dalgalanmaya
bıraktıklarını ve para birimlerini sabit kurlardan birbirlerine bağladıklarını
açıklamışlardır184. Böylece Avrupa Para Yılanı Sistemi bu dönemdeki koşullar ve
ülkelerin farklı ekonomik politikaları nedeniyle ayakta duramamış ve sona ermiştir.
Sonuç olarak Avrupa Birliği'nde 1970'li yıllarda parasal birlik oluşturma çabaları
başarılı olamamıştır. 1970’li yıllarda yaşanan başarısız parasal birlik girişimleri,
Avrupa Birliği'nde bu konuda yeni girişimlerin olmasını engellememiş ve 1978’de
yapılan birçok müzakere sonucu Avrupa Para Sistemi 13 Mart 1979 tarihinde Avrupa
Para Sistemi yürürlüğe konmuştur. Avrupa Para Birliği'nin sağlanmasında önemli bir
aşama olarak görülen Avrupa Para Sistemi’ne İngiltere dışında tüm üye devletler
dahil olmuştur185. Avrupa Para Sisteminin kuruluş amacı Birlik ülkelerinde
ekonomik istikrarı sağlamak, üye ülkelerin ulusal ekonomi ve para politikaları
arasında yakınlaşma sağlamak ve Avrupa Para Birimi’ni (ECU- European Currency
181
Desmond Dinan(b), Avrupa Birliği Ansiklopedisi, Kitap Yayınevi, İstanbul, İkinci Cilt, 2005, s.26
Loukas Tsoukalis, The New European Economy: The Politics and Economics of Integration,
Oxford University Press, Oxford, 1993, s.181.
183
Richard Baldwin, Charless Wyplosz, The Economics of European Integration, McGraw Hill,
2004, s.286.
184
Defne Ata ve SerkanSilahşör, Parasal Birlik ve Türkiye, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı,
Ankara, 1999, s.10.
185
İngiltere bu sisteme 1990 yılında girmiştir.
182
87
Unit)’i teşvik etmektir186.
Son olarak, 28–29 Haziran 1988’de toplanan Hannover Zirvesi’nde,
ekonomik parasal birlik sağlanması amacıyla bir çalışma komitesi kurulmasına karar
verilmiştir. Komite,
Delors Raporu olarak bilinen
“Avrupa Topluluğu’nda
Ekonomik ve Parasal Birlik Kurma Konusunda Rapor”u yayınlamıştır. “Parasal
Birliğin tamamlanmasına yönelik bir düzenleme olan rapor yirmi yıl öncesinin
Werner Raporunu anımsatmaktadır.”187 1989 Madrid Zirve’sinde Delors Rapor’u
onaylanmış ve Ekonomik Ve Parasal Birliğin ilk aşamasının 1 Temmuz 1990
tarihinde başlanması kararlaştırılmıştır. Delors Raporunda parasal birlik için üç ön
koşul sunulmuştur.188
1) Ulusal paraların konvertibl olması,
2) Sermaye akımının serbestleştirilmesi,
3) Döviz kurlarının geriye dönülemez biçimde sabitleştirilmesi.
Delors raporunda Maastricht’deki aşamalarının temeli olan parasal birliğe
geçiş aşamaları da belirlenmiştir. Raporda para birliği için gerekli koşullar açıkça
belirtildiği halde bazı konular bilinçli bir biçimde belirsiz bırakmıştır. Bunlar ikinci
ve üçüncü aşamanın ne zaman başlayacağı,, ekonomik ve parasal birlik ve üye
ülkelerin yakınlaşmasının sağlanması bakımından hangisine öncelik verileceği,
merkez
bankaları
belirsizliklerdi.
sisteminin
politikaları,
görevi
bağımsızlığı
hakkındaki
189
A. AVRUPA BİRLİĞİ ANTLAŞMASI (MAASTRİCHT ANTLAŞMASI
1991 yılında imzalanan ve 1993 yılında yürürlüğe giren Avrupa Birliği ya da
186
Ö.Bolat, “Avrupa Topluluğu’nda E konomik ve Parasal Birlik”, İKV Dergisi, İstanbul, 2006,ss.1011
187
Nahit Töre, “Avrupa ve Dünyada Euro’lu Günler”, Asomedya Dergisi Ankara, 2001, s.56
188
Rıdvan Karluk ve Özgür Tonus, “Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği”, Anadolu Üniversitesi
İİBF Dergisi, Eskişehir, 1998, s.271
189
M.W Klein, “European Monetary Union”, New England Economic Review, 1988 ss. 3-12
www.bos.frb.org/economic/neer/neer1998/neer298a.pdf 1998, s.22
88
Maastricht Antlaşması kapsamında, Ekonomik ve Parasal Birliğin aşamaları, bu
süreçte izlenecek ekonomik ve parasal politikalar ile bunların gerektirdiği kurumsal
değişiklikleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Antlaşmada, üye devletlerin ve Birliğin
sıkı koordinasyona dayanan bir ekonomi politikasının benimsemesi esasi getirilmiş
ve tek para uygulamasına geçiş ile birlikte tek bir para politikası izlenmesi esasi
düzenlenmiştir. Antlaşmanın ekonomik ve parasal politikalar baslıklı bölümünde, tek
para sistemine geçiş aşamaları, ekonomi politikası, para politikası ve kurumsal yapı
konuları düzenlenmiştir.
1. Euro Alanı’nın Oluşturulma Aşamaları
Birinci asama, 1 Temmuz 1990 tarihinde başlamıştır. Bu aşamanın en önemli
unsuru sermaye hareketlerinde tam liberalizasyonun sağlanması ve üye ülke ekonomi
ve maliye politikalarının birbirine yakınlaştırılmasıdır. Bu asama, 31 Aralık 1993
tarihinde sona ermiştir.
1.1.1994 tarihinde başlayan ikinci aşamada, bir Avrupa Para Enstitüsü
kurulmuş ve Parasal Birliğin tamamlanması ile birlikte bu kurumun Avrupa Merkez
Bankasına dönüşerek özerk bir şekilde Birlik para politikasını yönlendirmesi
öngörülmüştür. Bu aşamanın başlangıcından itibaren kamu açıklarının merkez
bankaları tarafından finansmanını kaldırmak amacıyla bu konuda üye devletler takibe
alınmıştır.
Üçüncü aşamanın 1 Ocak 1999’da başlaması ile birlikte, gerekli kriterleri yeri
getirdikleri belirlenen üye devletler Euro alanına dahil olmuşlardır. Bu ülkeler,
Almanya, Avusturya, Belçika, Finlandiya, Fransa, Finlandiya, Hollanda, İrlanda,
İspanya, İtalya, Lüksemburg, Portekiz ve 2001’de kriterleri sağladığı tespit edilen
Yunanistan’dır. Bu aşamada üye devlet para birimlerinin Euro’ya dönüşüm oranları
geri dönülemez biçimde belirlenmiştir. Euro’nun 1 Ocak 2002’de dolaşıma girmesi
ile tek bir para politikası uygulanmaya başlanması ile bu aşama sona ermiştir.
89
2. Yakınlaşma Kriterleri
Ekonomik ve Parasal Birliğin son aşamasına geçiş öncesinde, üye ülke
ekonomileri
arasındaki
farklılıkların
giderilebilmesini
sağlamak
amacıyla
Antlaşmada ve ekli protokolde bazı makro büyüklükler açısından Maastricht
kriterleri olarak bilinen yakınlaşma kriterleri ile bunlara uyulmaması durumunda
uygulanacak yaptırımlar belirlenmiştir. Buna göre,
•
Birlikte en düşük enflasyona sahip üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ile
ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark %1,5 puanı geçmemelidir.
•
Üye ülke devlet borçlarının GSYIH’sina oranı % 60’i geçmemelidir.
•
Üye ülke bütçe açığının GSYIH’sina oranı % 3’ü geçmemelidir.
•
Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli devlet tahvili faiz oranları
12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans
gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmayacaktır.
•
Son 2 yıl itibariyle üye ülke parasının diğer bir üye ülke parası karsısında
devalüe edilmiş olmamalıdır ve %2.25'lik bant içinde kalmalıdır.
Yakınlaşma kriterlerine gelen en önemli eleştiri kriterlerin sayısal nitelikte
olması
ve
özellikle
de
işsizlik
oranı
gibi
yapısal
nitelikte
kriterler
190
belirlenmemesidir
B. EURO ALANI OLUŞTURULMASINA YÖNELİK
DÜZENLEMELER
Avrupa Birliği Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle beraber, Ekonomik ve
Parasal Birlik aşamasının tamamlanmasına yönelik birçok düzenleme yapılmış,
Euro’sun dolaşıma girmesi konusuyla ilgili belirsizliklerle ilgili açılımlar
sağlanmıştır.
190
Ancak Ekonomik ve Parasal Birliğin sağlanmasıyla bitmeyen
Mircan Yıldız Tokatlıoğlu, Avrupa Birliği’nde Maliye Politikası ve Türkiye Açısından Bir
Değerlendirme, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 2004, s.66
90
belirsizlikler yine AB organları tarafından belirlenmiş ve çözüm bulunmaya
çalışılmıştır. Aşağıda bu düzenlemelerden belli başlı olanları, tarihsel sırayla
incelenmiştir.
Madrid Zirvesi
1995 yılında toplanan Madrid Zirvesi’nde, Ekonomik ve Parasal Birliğin üç
aşamada tamamlanmasına, üçüncü aşamanın 1 Ocak 1999’da başlamasına, 1 Ocak
2000’de de dolaşıma girmesine ve tek para biriminin “Euro” olarak adlandırılmasına
karar verilmiştir191.
Dublin Zirvesi
Konsey, 1996 yılındaki bu Zirvede, ekonomik ve parasal birlik konusunda
üye ülkelere tavsiyelerde bulunmuş ve çeşitli kararlar alınmıştır. Bunlar, yeni kur
mekanizmasının kabulü, Euro’nun kullanımına yönelik antlaşma taslakları için yasal
çerçeve oluşturulması, İstikrar ve büyüme paktı’nın oluşturulması konusunda
anlaşamaya varılması ve temel prensiplerinin kabul edilmesidir.192
İstikrar ve Büyüme Paktı
Özellikle Maastricht Kriterlerinin yerine getirilmesinde yaşanan sorunlar
nedeniyle oluşturulan 1997 Amsterdam Antlaşması ile resmi belge haline gelen
İstikrar ve Büyüme paktı bir anlamda bu kriterleri teyit etmiştir. Buna göre, Euro
alanındaki üye devletler orta vadeli bütçe hedeflerine uymaları, açıkları ortadan
kaldırdıktan sonra hızlı şekilde düzelmeyi, Avrupa Birliği Antlaşması’nda belirlenen
tavsiyeleri gerçekleştirmeleri, belirgin bir durgunluk veya problem olursa aşırı açık
prosedüründen yararlanabilmeleri düzenlenmiştir193. Ayrıca Pakt, Avrupa Birliği
Antlaşması ile öngörülen yaptırım kurallarını ihtiyari olmaktan çıkarmıştır. Paktın
191
DTM, “Avrupa Birliği ve Türkiye”, DTM, Ankara, 2002, s.227
DTM, a.g.e., ss. 231-232.
193
Nicholas Moussis, “Avrupa Birliği Politikalarına Giriş Rehberi”, Megapress Yayınevi, İstanbul,
2004, s.145
192
91
zamanında ve iyi bir şekilde uygulanması için gerekli girişimlerde bulunması için
Komisyon’a
yetki
verilmiştir.
Buna
göre,
Komisyon,
yukarıda
belirtilen
Antlaşmadaki yaptırımlara uygun olarak bütçe açıklarının gayri safi yurtiçi hasılaya
oranı %3’ü geçen üye ülke için Konsey’in alacağı kararlara hazırlık için raporlar,
görüşler ve tavsiyeler yayınlamakla yükümlüdür. Ayrıca üye ülkeler, Konsey’e fiyat
istikrarı ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamayı amaçlayan istikrar programı sunarlar.
Bu programın değerlendirilmesinden Konsey, Komisyon ve ilgili komite sorumlu
olacağı da Pakt ile düzenlemiştir.194
İstikrar ve Büyüme Paktı oluşturulması sırasında ve kabul edilmesi sürecinde,
Fransa özellikle bunun istihdamı yok edeceğini iddia ederek karşı çıkmasına rağmen
Pakt kabul edilmiştir. Ancak Fransa’nın istihdamla ilgili bu iddiaları, Birliğin 1997
Lüksemburg Zirvesi’nde ve Amsterdam Antlaşması’nda istihdam konusuna daha
fazla odaklanmasına neden olmuştur195.
İstikrar Büyüme Paktı’na Fransa’nın istihdam odaklı eleştirisi dışında, Euro
alnındaki ülkelerin maliye politikası yetkilerinin de elinden alınması sebebiyle de
eleştirilmiştir. Euro alanındaki ülkelerde, sabit döviz kuru, Avrupa Merkez Bankası
kontrolü altındaki para politikası uygulamaları yanında, Pakt’ın “açık kriter” kuralı
ile getirdiği maliye politikası kısıtlamaları,
ülkelerin ekonomilerin ortaya çıkan
şoklara cevap vermesini zorlaştıracağı ve bu şokların Birliğin sürdürülebilir büyüme,
ekonomileri yakınlaştırma ve yüksek istihdam hedeflerine ulaşmayı tehlikeye atacağı
düşüncesiyle eleştirilmiştir196.
2004 yılının sonuna doğru, Komisyon’un sunduğu bildiri ile borç düzeyine
daha fazla ağırlık verilerek, Paktın yorumuna esneklik getirildi. 2005 yılının başında
da Konsey böyle bir reform konusunda anlaşmaya vardı. Buna göre, Düşük borç
194
J. Dallmeyer, D. Klaus ve H. Hans-Dieter, The Euro, A Stable Currency for Europe, Deutsche
Bank Research, Berlin, 1997, s.21.
195
J.F.Gerald, A.Bergin, “The Stability and Growth Pact: How Much Co ordination?”, The Economic
and Social Institute AIECE Brussels meeting Conference Paper, 29th October 2003. Dublin
2003 s.8.
196
David Cameron(a), “Economic and Monetary Union: Underlying Imperatıves and Third-Stage
Dilemmas”, Journal of European Public Policy, 1997, s. 472.
92
oranı ve Yüksek büyüme potansiyeli olması şartıyla iktisadi konjonktür üstünde
%1lik açığa izin verilecekti. İkinci olarak, GSYİH’ sinde %2 ve daha fazla düşüş
yaşayan ülkeler için %3’lük bütçe açığı konusunda biraz gevşeme yapılabileceği
belirlendi. Buna ek olarak bir de ülkelerin özel bir durumu gereği, %3’lük bütçe açığı
şartı konusunda gevşeme söz konusu olabilecekti. Son olarak, %3’lük tavanı aşan
ülkelerden düşük borç düzeyine sahip olanlar için yüksek borç düzeyine sahip
olanlara oranla bu durumlarını düzeltmek için daha fazla süre verilecekti.197
Amsterdam Zirvesi
1 Ocak 1999’da uygulamaya konulan yeni döviz kuru mekanizmasının
prensipleri ve temel unsurları 1997 yılında yapılan Amsterdam Zirvesi’nde tespit
edilmiştir. Bu mekanizma ile Euro Alanına dahil olmayan ülke paralarının Euro’ya
bağlanmasına karar verilmiştir. Kalıcı bir döviz kuru istikrarının sağlanması, kalıcı
bir yakınlaşmanın temini ile mümkün olacağından, tüm üye ülkeler fiyat istikrarına
dayanan para politikalarını izlemesi gerektiği belirtilmiş ve ekonomik koordinasyonu
geliştirme çağrısında bulunulmuştur. Ayrıca Amsterdam Antlaşması ekli protokol ile
İstikrar ve Büyüme Paktı da kabul edildi.
Lüksemburg ve Viyana Zirveleri
Aralık 1997’de toplanan Lüksemburg Zirvesi’nde finansal piyasalara daha
fazla istikrar kazandırmak amacıyla Avrupa Konseyi, Bakanlar Konseyi’ne her üye
ülke ulusal para birimlerinin değişme oranının kesin olarak belirleme görevi
vermiştir. Viyana Zirvesi’nde ise, G7 ve IMF Toplantılarında ekonomik parasal
birliği ilgilendiren konularda Komisyondan bir temsilcinin de grup içinde yer alacağı
konusunda Konsey karar vermiştir198.
Euro’nun Piyasaya Sunuluşuna Yönelik Tüzükler
3 Mayıs 1998’de Konsey Tüzüğü ile Euro’nun piyasaya sunuluşu düzenlen197
198
Paul De Grauwe, Economics of Monetary Union, Oxford University Press, 2005, ss.243-245
Desmond Dinan (b), a.g.e., s.409.
93
miştir. Bunun yanında yeni döviz kuru mekanizması şekillendirilmiş ve üçüncü
aşamanın başlaması ile uygulamaya gireceği düzenlenmiştir. 31 Aralık 1998’de
hazırlanan Tüzükle ise 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren de katılımcı ülkelerin
paralarının yerini alacak Euro’ya ilişkin kuralları ortaya koymuştur. Euro ve Euro
Alanındaki ülkelerin para birimleri arasındaki paritelerin sabitlendiği oranlar
belirlendi.
Euro Alanı ile Dünya Ekonomisi Hakkında Bildirge
Ekonomik ve Parasal Birliğin üçüncü aşaması sırasında dünyada yaşanan
krizler ve bunun sonrasındaki durgunluğun Euro Alanını da etkilemesi üzerine
Komisyon 2000 yılında bir rapor sunmuştur. Bu raporda 1999 yılının sonunda
yaşanan durgunluğun yarattığı küçülme, enflasyonda 2001 yılındaki artış yaşanması
ve %2,5’a gelmesi konusu tartışılmıştır. Bu raporla Avrupa Merkez Bankası’nın
öncelik vermesi gereken ilk konu enflasyonu %2’ye düşürmek olduğu belirtilmiştir.
Brüksel Zirvesi: İstikrar ve Büyüme Paktı’na İlişkin Gelişmeler
İstikrar ve Büyüme Paktı’nın başlangıcından itibaren ortaya çıkan sorunlarla
ilgili getirilen çözümlerde yaşanan tıkanıklık üzerine 2005 yılında, Konsey’de bu
konuda bir düzenleme yapıldı. Pakt’ın temel kurallarının değiştirilmediği ancak bu
kuralların yorumlarına istisnalar getiren bu karar birçok kesim tarafından çok fazla
gevşetildiği yönünde eleştirildi199. Karar ile bütçe açığının yıllık olarak değil beş
yıllık olarak belirlenmesi, harcamaların Avrupa Birliği politikalarını gerçekleştirmek
amacıyla yapılması tavan değeri aşabileceği kabul edilmiştir.200
C. EURO ALANINDA UYGULANAN EKONOMİ POLİTİKALARI
Euro Alanında uygulanan ekonomi politikalarına, para politikası, maliye poli199
George Irvin, “ The Implosion of The Brussels Economic Consensus” ICER Working Paper
Series, 2005, s.6. http://www.icer.it/docs/wp2005/ICERwp11-05.pdf.
200
Martin Feldstein(b), The Euro and The Stability Pact, America Economic Review, 2005, ss.8-9,
www.nber.org/feldstein/eurostabilitypact.pdf (11.04.2006).
94
tikası ve istihdam politikası bağlamında bakılacak olan bu bölümde, para politikası
için Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi tarafından
uygulanana para politikaları, maliye politikası için üye devlet kurumları tarafından
uygulanan ortak politikalar, istihdam politikaları içinse ulusal düzeyde uygulanan
ulusal ve ortak politikalar incelenecektir.
1.Para Politikası
Euro Alanındaki para politikasını, üçüncü aşamanın başlaması ile birlikte
kurulan Avrupa Merkez Bankaları Sistemi belirlemekte ve uygulamaktadır. Avrupa
Birliği’ne üye devletlerin ulusal merkez bankaları ve Avrupa Merkez Bankası’ndan
oluşan Sistemin temel amacı fiyat istikrarını korumak, bu amaca zarar vermeden
Birliğin genel ekonomik politikalarını desteklemek, açık pazar ekonomisi ile serbest
rekabet ilkelerine göre davranmak, kaynakların etkin kullanımını sağlamaya
çalışmaktır. Avrupa Birliği Antlaşması’na göre AMBS bağımsız bir sistem olup,
karar verme organlarından hiçbirisi sistem haricindeki kurumlardan talimat
almayacaktır ve karar organlarına hiç bir şekilde müdahalede bulunulmayacaktır.
Avrupa Birliği Antlaşması ile de Avrupa Merkez Bankasının esas alacağı iki temel
prensip belirlenmiştir. Bunlar “fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi” ile
“politik bağımsızlıktır201.
Birliğin fiyat istikrarı odaklı para politikası Kıta Avrupası genelinde
oluşturulmaya çalışılan “İstikrar Kültürünün” en önemli parçasıdır202.
Avrupa
Merkez Bankası eski Başkanı Duisenberg, “Avrupa Merkez Bankası, istikrar amaçlı
para politikası uygulamalıdır” fikrini savunarak bunun önemini, Bankanın ilk
kurulduğu zaman belirtmiştir203.
Fiyat istikrarının temel amaç olarak belirlenmesi, diğer bütün makro ekonomik
201
Vural F.Savaş, Çağımızın Deneyi: Euro, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1999, s.75.
Suat Oktar, “Euro Bölgesinin Para Politikası: Strateji ve Araçlar” , Marmara Journal of
European Studies, İstanbul 2002, s.83.
203
J. M.Wrase “The Euro and the European Central Bank” , Business Review, 1999, s.2.
202
95
hedefleri içeren ve onlara ulaşmak için gerekli ön koşul olarak görülmektedir. Bu
yorum, özellikle Euro Alanı’nda yaşanan yüksek işsizlik nedeniyle eleştiri
almaktadır. Çünkü, işsizliğin çözüm bekleyen en önemli sorun olduğunu düşünenler
Avrupa Merkez Bankası’na sadece fiyat istikrarını kurma görevinin verilmesini
eleştirmektedir204. Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi 1998’de, Avrupa Para
Enstitüsü’nün hazırladığı para politikasına yol gösteren çalışmasına dayanarak
izlenecek politikaların stratejisini belirleyen bir bildiri yayınladı. Bu stratejinin üç
önemli unsuru vardır. Birincisi fiyat istikrarı amacının miktar olarak belirlenmesi,
ikincisi para arzı artış kriterinin tespiti ve üçüncüsü de fiyat istikrarına yönelik
tehditlerin değerlendirilmesidir 205.
1) Fiyat İstikrarının Miktar Olarak Belirlenmesi
Avrupa Merkez Bankası’nın geliştirdiği yeni bir indeks olan Uyumlaştırılmış
Tüketici
Fiyat
İndeksini
(HICP-Harmonized
Index
Of
Consumer
Prices)
geliştirmiştir. Fiyat istikrarı da HICP’nin Euro bölgesi için orta vadede, yıldan yıla
artışının %2’nin altında kalması olarak tanımlanmıştır.
2) Para Arzının Belirlenmesi
Monetarist yaklaşıma göre para politikasını belirleyen Avrupa Merkez
Bankası, “Enflasyon parasal bir olaydır” yaklaşımını benimsemiş ve Euro sistemde
paraya önemli bir yer vermiştir.206. Bu nedenle para arzındaki artışları belli bir miktar
değere bağlanmıştır. Para politikası için iki unsurdan oluşan bir strateji belirlenmiştir.
Bunlardan birincisi, parasal büyüklüklerin (M3)207 önemli rolü ve geniş parasal
büyüme için %4,5 değerinde bir referans değer belirlenmesidir. Buna göre, M3 yıllık
artışı %4,5 olması gereklidir. Bu değerden sapmalar fiyat istikrarındaki riski
gösterecektir. Gerçekleşen parasal büyüme ve referans değer arasındaki ilişki,
Avrupa Merkez Bankası tarafından analiz edilecek ve sonuçlar açıklanacaktır.
İkincisi ise fiyatlardaki gelişmelerin geniş tabanlı bir değerlendirmesidir.
204
Paul Surico,, “How does the ECB target inflation?”, Bocconi University Discussion Papers, 2003,
s.4.
205
Daha fazla bilgi için bkz. European Central Bank, The Single Monetary Policy İn Stage ThreeGeneral Documentation on ESCB Monetary Policy Instruments and Procedures ,1997
206
Martin Feldstein(a), “European Central Bank And The Euro: The First Year”, NBER Working
Papers, 2000, s.5.
207
M3’ün gösterge olarak seçilmesi bu büyüklüğü oluşturan kalemlerin iyi bir gösterge olması ve
uzun dönemde fiyat istikrarını yansıtmasından kaynaklanmaktadır.( Suat Oktar, a.g.m., s.85).
96
3) Fiyat İstikrarına Yönelik Tehditler
Yukarıda sıralanan kriterlerin yanında, ayrıca ücretler, döviz kurları, üretim
indeksleri, maliye politikası göstergeleri, tahvil fiyatları, fiyat indeksleri gibi değerler
de Merkez Bankası tarafından izlenmektedir. Bunun sebebi, fiyat ve para arzı
kriterlerinde farklı gelişmeler ve fiyat istikrarına tehdit oluşturacak durumlarda fiyat
istikrarını korumaktır208.
Avrupa Merkez Bankası, 2003 yılının ilk yarısında, 1999 yılının başından bu
yana uygulanan para politikasını gözden geçirerek, 8 Mayıs 2003’te yayınladığı
değerlendirme sonuçlarının genel eğilimi, dört yıl süresince uygulanan politikanın
başarısının üst düzeyde olduğu, ancak bazı alanlarda küçük çaplı değişikliklere
gitmenin yararlı olacağı yönündedir. Bu kapsamda ilk olarak, 1998 yılında fiyat
istikrarı hedefi olarak belirlenen “uyumlaştırılmış tüketici fiyatları indeksi yıllık artış
oranının % 2’nin altında gerçekleşmesi” hedefi korunmuş, buna karşın hedeflenen
enflasyon düzeyinin % 2’nin altında ancak bu seviyeye yakın bir düzeyde olacağı
açıklanmıştır. Böylelikle AMB, daha önce akademik çevrelerden ve piyasa
aktörlerinden enflasyon hedefinin bir alt sınırı olmadığı yönünde gelen eleştirilere
açıklık kazandırmayı hedeflemiştir. İkinci olarak iki sütunlu para politikası stratejisi
korunmakla birlikte stratejinin yapısında küçük ancak önemli değişikliklere
gidilmiştir. Para politikası stratejisinin ilk oluşturulduğu dönemde parasal
göstergelerin enflasyon dinamikleri üzerinde öncelikli bir etkiye sahip olduğu
belirtilerek, iki sütunlu stratejinin ilk sütununda genel likidite durumuna öncelik
verecek bir yapı oluşturulması, diğer ekonomik göstergelerin ise ikinci bir sütunda
ele alınması kararlaştırılmıştı. Mayıs 2003’te ise parasal göstergelerin enflasyon
üzerindeki etkisinin orta-uzun dönemde ortaya çıktığı belirtilerek, kısa-orta dönemde
etkili olan diğer ekonomik gelişmelerin ilk sütunda ele alınacağı; parasal
göstergelerin ise hedef değerler (M3 para arzı artış oranı için % 4,5’lik gösterge
tavan) korunmasına karşın ikinci sütunu oluşturacağı açıklanmıştır. Böylelikle para
politikası stratejisi iki sütunlu yapısını korumasına karşın, değerlendirme aşamasında
yer alan göstergelerin önem sırası değiştirilmiştir. Söz konusu değişiklikte daha önce
208
Vural Fuat Savaş, a.g.e., s.63
97
öncelik verilen M3 para arzı artış oranının 1999 yılından bu yana büyük ölçüde
referans değerin üzerinde seyretmesi etkili olmuştur.
Avrupa Merkez Bankası kendisine verilen görevleri yerine getirmek için açık
piyasa işlemleri, kredi kolaylıkları ve zorunlu karşılıklar olmak üzere üç araç
kullanmaktadır. Ulusal merkez bankaları ise, repo işlemlerinin gerçekleştirilmesi
sırasında başarılı bir şekilde likidite sağlayarak, AMB olanaklarının bankalar
tarafından kullanılmasını kolaylaştırarak ve zorunlu karşılık oranının uygulanmasını
sağlayarak AMB’nın para politikası araçlarını kullanmasını kolaylaştırmaktadır 209.
2. Maliye Politikası
Euro Alanı'nda uygulanan maliye politikası, Kurucu Antlaşmalardaki
düzenlemeler ve İstikrar ve Büyüme Paktı ile belirlenmiştir. Maliye politikası çoklu
denetim prosedürü, aşırı açık prosedürü ve erken uyarı prosedürü olmak üzere üç
prosedür içerir. Çok yanlı denetim, üye devletlerin ekonomi politikasını ortak çıkar
sorunu olarak görmesinden kaynaklanan bir prosedürdür. Prosedür özellikle, Geniş
Ekonomi Politikaları Rehberinin uygulanmasına odaklanır. Avrupa Komisyonu ve
Konseyi bunların üye ülkelerdeki uygulamasını izler ve eğer gerekirse üye ülkelere
bu politikaları uygulamasına yönelik tavsiyelerde bulunur210. Aşırı açık prosedüründe
ise, eğer açıklar gayri safi yurtiçi hasılanın %3’nün üstünde ise aşırı açık olduğu ve
bunun içinde Komisyon ve Konsey’in denetim mekanizmasını işletmesi söz
konusudur. Ancak ciddi durgunluk yaşanması, doğal afetler yaşanması durumunda
ve Birlik politikalarını gerçekleştirmek amacı söz konusu olduğunda bu prosedür
gevşetilebilmektedir. Erken uyarı prosedürü ise, Bakanlar Konseyinin, Kapsamlı
Ekonomiyi Yönlendirici Politikalarına uymaması veya aşırı açığa sahip olması
durumunda hemen tepki verebilmesidir. İstikrar ve Büyüme Paktı ile gerçekleştirilen
maliye politikası, Euro alanı’nda kötü maliye politikaları uygulanmasını engellemesi
209
210
J. M.Wrase, a.g.m., s.3
E. Jones, “European Monatery Union and The Problem Of Macroeconomics Governanace”, s.70
(Ronald Tiersky Europe Today: National Politics, European İntegration, and, European
Security. Rowman & Littlfild Publishers İnc, Oxford, 2004’den alıntı)
98
düşünülmesine
rağmen
şimdiye
kadar
bu
politikalar
tam
anlamıyla
uygulanamamıştır211.
3.İstihdam Politikası
Ekonomi politikaları koordinasyonunda mali kurallar, Avrupa etkisinin
sınırlarını gösterirken, istihdam kuralları potansiyeli göstermektedir212. Dolayısıyla
yaptırım gücü diğer ekonomik politikalar gibi olmadığından, Amsterdam
Antlaşması’nda belirlenen istihdam politikası dışında Zirvelerde alınan kararlar ve
paralel süreçlerin213 devamı niteliğinde olduğundan ekonomi politikalarının istihdam
kolu zayıf durumdadır.214 Dolayısıyla diğer politikalar gibi Euro Alanın için
belirlenmiş özel bir istihdam politikası yoktur.
II. EURO ALANINDA İŞSİZLİK SORUNU
1999’da Ekonomik ve Parasal Birliğin sağlanmasından ve 2002’de Euro’nun
dolaşıma
girmesinden
sonra
Euro
Alanı
Ekonomisi’nde
ortak
politika
uygulamalarının sonuçları, bugün daha net ortaya çıkmaktadır. AB’de bu Ekonomik
Ve Parasal Birlik aşamasının başarılı olduğunu söylemek için henüz çok erkendir.
1999’dan itibaren Euro Alanı dışında, dünya ekonomisinde de birçok problem
yaşandı, ekonomik şoklarla karşılaşıldı. 1997’de başlayan küresel krizlerin etkisi,
1999’da petrol şoku, bütün dünyayı etkisi altına alan ABD ekonomisindeki
büyümenin yavaşlaması, 2000’de yaşanan parasal krizler, ABD’de yaşanan 11 Eylül
2001 terörü ve Irak savaşı bunların başlıcalarıdır.
Euro’ya geçişle birlikte, ilk iki yılda Euro Alanında ortalama %2 civarında bir
211
J. Gali, R. Perotti, “Fıscal Policy In EMU”, s.136 (Richard Baldwin, Giuseppe Bertola, ve Paul
Seabright, EMU Assesing The İmpact Of Euro, Blackwell Publishing, UK, 2003’den alıntı)
212
E. Jones, a.g..m.,s.74
213
Bunlar Avrupa İstihdam Stratejisi’ni oluşturan Luksemburg, Cardiff, Köln, Lizbon Zirveleridir.
214
Daha fazla bilgi için üçüncü bölümden faydalanılabilir.
99
istihdam sağlanmıştır. 1999, 2000 ve 2001 yıllarında da işsizlik azalmış hatta Euro
Alanının oluşturulmasından 2001 yılında %8’e düşmüştür (Şekil 9), ancak bu değer
1980’lerden beri en düşük değerdir. Bunun sebeplerinden biri, bu dönemde
büyümenin işgücü yoğun büyüme olmasıdır.215 İlk üç yıldaki,
istihdam ve
işsizlikteki bu durumun temel sebeplerinden biri de işgücü piyasalarında
gerçekleştirilen yapısal reformlardır.
ŞEKİL 9: EURO ALANINDA İŞSİZLİK ORANLARI (1999-2006) *
İşsizlik Oranları(%)
10.5
10.0
9.5
9.0
8.5
8.0
7.5
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
* Üç aylık dönemler olarak ele alınmıştır. Ayrıca 2006’nın ilk altı ayı da Şekilde
gösterilmiştir
Kaynak: Eurostat veri tabanı
Özellikle
1997
yılında
Lüksemburg
Zirvesi’nde
Avrupa
İstihdam
Stratejisi’nin kabulü ile başlayan bu reformların etkisi sadece Euro Alanında değil
tüm Birlik açısından geçerlidir. Euro Alanında ayrıca tek para birimine hazırlık
çalışmaları da istihdam yaratma kapasitesini artırmıştır. 2001 yılında artan işsizliğin
hızı 2003 de azalmış ve 2004 yılında işsizlik azalmaya başlamıştır. 2005 ve 2006
215
David Cameron(b), “Unemployment in The New Europe: The Contours Of Problems”, EUI
Working Papers, Italy, 1999, s.13. http://www.iue.it/ERPA/RSCAS/../../RSCAS/WPTexts/99_35.pdf
100
yılının ilk altı ayında ise bu azalma devam etmiştir. Ancak Euro Alanında istihdam
politikalarının yeterli uygulanmaması ve konjonktür nedeniyle istenilen düzeyde
olmamıştır.
Ekonomik ve Parasal Birliğin sağlanmasından beklenen bazı potansiyel
avantajlar, düşük enflasyon, para değişmesinden kaynaklanan işlem masraflarının
ortadan kalkması, politik disiplini sağlamada piyasa mekanizmalarının artan
gücüdür. Dezavantajları ise, döviz kurunun ulusal politika aracı olmaktan çıkması,
bağımsız istikrar ve büyüme politikaları uygulanamamasıdır. Bunun sonucu olarak,
politika silahlarından mahrum olması nedeniyle, ekonomide yaşanan durgunluk,
yüksek
işsizlik
gibi
sorunlarda
ulusal
hükümetlerin
müdahale
alanı
kısıtlanmaktadır.216. Sadece parasal birliğin işsizlik sorununa müdahaleyi kısıtlaması
yanında, ayrıca da ekonomide ortaya çıkan şokların işsizliğe sebep olması açısından
parasal birliğe dahil ülkeler daha duyarlıdır. Ortak para kullanımı, üye ülkeler
açısından talep değişmelerine tepkilerdeki farklılık, büyüme oranı farklılıkları,
işgücü piyasası koşullarındaki farklılıklar, ülkelerin farklı işsizlik-enflasyon oranı
tercihleri
ve
mali
piyasalardaki
farklılıklar
nedeniyle
yüksek
maliyetler
içerebilmektedir. Parasal birliğe katılmak isteyen ülkeler, bu özellikleri itibariyle
birbirlerinden daha büyük farklılıklar içeriyorsa, parasal birliğin bir üyesi olmak
yerine, bağımsız para ve döviz kuru politikaları izlemeyi daha avantajlı
bulabileceklerdir ancak, parasal birliğin üye ülkeler açısından getirdiği maliyetlerin
büyüklüğü, ülkelerin ekonomik yapıların benzerliğine ve ülkelerin açıklık
derecelerine bağlı olarak azalmaktadır. Ülkelerin işsizlik-enflasyon tercihlerindeki
farklılık
veya
farklı
Philips
eğrilerine
sahip
olmaları,
parasal
birliğin
oluşturulmasının ülkeleri tek bir enflasyon düzeyine yönlendirmesi, özellikle kısa
dönemde maliyetli bir şekilde kendini gösterecektir. Uzun dönemde enflasyon ve
işsizlik oranında tercih yapamamalarına rağmen, kısa dönemde enflasyonu azaltmak
isteyen ülkeler işsizlik oranında geçici bir artışla karşılaşabilirler. Ancak, bu açıdan
ülkeler parasal birliğin iyi birer adayı olmak istiyorlarsa, enflasyon oranlarının
birbirine eşit veya yakın olması uygulamada arzu edilen bir durumdur. Ayrıca,
ülkelerin farklı nitelikte işgücü piyasalarına sahip olması parasal birliğin daha
216
P. Sutherland, “The Case for EMU” , Foreign Affairs, 1997, s.9-10.
101
maliyetli hale gelme sebeplerinden biridir. Çünkü ekonomide ortaya çıkan bir şok
durumunda ücretler ve fiyatlar farklı tepkiler gösterecek ve farklı enflasyonist
farklılıklar yaratacak ve işsizliğe sebep olacaktır.217
1999 Yılı Gelişmeleri ve İşsizlik218
1999 yılında, Euro alanının durumuna bakıldığında, Euro’nun kullanıma
girmesinin değil de dünya konjonktüründeki gelişmelerin öne çıktığı görülmektedir.
1999’da, dünya genelinde 1997–1998 yıllarında yaşanan Asya, Rusya, Latin
Amerika krizlerinden etkilenen ülkelerin toparlanma sürecine girdiği görülmektedir.
Böylece, 1998 yılının sonuna gelindiğinde gelişmiş ülkelerde ve Avrupa’da daha
gevşek para politikaları uygulanmaya başlanmıştır ve küresel krizlerin etkileri
bertaraf edilmiştir219.
Euro Alanı’ndaki yaşanan ekonomik sorunların çoğu, 1999
yılında Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ekonomileri arasında yaşanan farklı
ekonomik gelişmelerden ve bir ölçüde de 1998 petrol fiyatlarının beklenenden fazla
artmasının Avrupa ekonomilerinde maliyetleri yükseltmesinden kaynaklanmıştır.
Euro
Alanı
ekonomilerinde
1998’de
yapısal
değişme
başlamıştır.
Bunun
başlamasındaki temel etken bölgedeki ulusal para piyasalarının tek bir Euro Alanı
piyasası şeklinde bütünleşmesi olmuştur.
Toplam dünya GSYİH’sı içinde %15 civarında katkısı olan Euro Alanı
ekonomilerinde 1999 yılında büyüme %2,8 olarak gerçekleşmiştir. Euro Alanındaki
fiyat değişmeleri incelendiğinde, 1999 yılının ikinci yarısında fiyatlarda yukarı doğru
hafif bir hareket olmuş ve uyumlaştırılmış tüketici fiyat endeksindeki yıllık artış
%1,1 olarak gerçekleşmiştir.
Euro Alanındaki parasal gelişmeler göz önünde
bulundurulduğunda, yıllık M3 büyüme oranları özellikle 1999 yılı sonlarına doğru
referans değer olan %4,5'in oldukça üstüne çıkmıştır. Euro Alanında hem GSYİH
büyümesinin hem de M3’deki büyümenin bu kadar hızlı olması, para politikasındaki
217
Kemal Değer, Lütfü Öztürk, “Parasal Birliğin Üye Ülkeler Açısından Fayda ve Maliyetleri”,
Avrupa Çalışmaları Dergisi, Ankara, 2003, s.104-121
218
Yıllık gelişmelerin anlatıldığı bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Avrupa
Merkez Bankası yıllık raporlarından yararlanılmıştır.
219
European Commission, European Economy , Brüksel, 1999, s.24.
102
ilk hedefi fiyat istikrarı olan Avrupa Merkez Bankasının 1999 yılı içinde faiz
oranlarını yükseltmesi yönünde baskı oluşturmuştur220.
1999 yılı, istihdamda %1,8’lik artış yaşanan bir yıl olmuştur. Ayrıca bu artış,
1999 yılından sonra da devam etmiştir. Bu trendde bu dönemde yaşanan büyüme
hızındaki artış ve 1997 yılından itibaren, başlayan Avrupa İstihdam Stratejisi
bağlamında alınan tedbirlerin katkısı büyüktür. 1999’da işsizlik %10 civarındaydı ve
1997’den itibaren başlayan azalma trendi devam etti. Ancak 1999 yılının üçüncü
çeyreğinde işsizlikte artış yaşandı. Bunun nedeni de, 1998 yılında yaşanan krizlerin
gecikmiş etkisiydi. Ancak toparlanmanın çabuk olmasıyla 1999’un dördüncü
çeyreğinde işsizlik düzeyindeki düşme trendi devam etti. Genç işsizlik oranlarında da
gerileme söz konusuydu ve bu oran %19’a gerilemişti. Bu dönemde, işsizliğin
azalması ve istihdamın artışında, hem parasal katkılar hem de ekonomiyi yönlendirici
ilkeler etkili olmuştur. 1999 yılı ekonomiyi yönlendirici ilkeleri ve bundan sonra
hazırlanan yönlendirici ilkelerde, Euro alanının genel ekonomik politikası ortaya
çıkmıştır. Böylece, büyüme, istihdam ve fiyat istikrarını gerçekleştirecek ve İstikrar
ve Büyüme Paktı’nı gözetecek bir ekonomi politikası belirlenmiştir. Ayrıca, Euro
Alanındaki tek paraya geçiş hazırlıkları da Euro Alanı ülkelerinde işsizlik oranının
azalma eğilimini de olumlu etkilemiştir. Bu dönemde, özellikle konjonktürel
hareketler ve yapısal reform hareketlerinin iletken etkileri nedeniyle ülkelerin işsizlik
oranlarındaki farklılıkların az da olsa azaldığı gözlenmiştir.
2000 Yılı Gelişmeleri ve İşsizlik221
Euro Alanı’nda yer alan ülkelerin ekonomileri, 2000 yılında artış gösteren
büyüme hızı (%3,5) artan yüksek iç talep ve ihracat hacmindeki artışın devam
etmesinden kaynaklanmıştır. Petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle, Euro Alanda
enflasyon oranı 1999 yılına göre hızlanmış ve uyumlaştırılmış tüketici fiyatları
indeksindeki yıllık artış 2000 yılında %2,4 olarak gerçekleşmiştir. 1999 yılının
sonlarında alınan karar doğrultusunda 2000’nin ilk yıllarında faiz oranları
220
M. Feldstein(a),a.g.m., s.12.
Yıllık gelişmelerin anlatıldığı bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Avrupa
Merkez Bankası yıllık raporlarından yararlanılmıştır
221
103
artırılmıştır. Parasal toplamların yıl itibariyle durumunu değerlendirdiğimizde
finansal piyasalar ve diğer ekonomik göstergelere göre 2000 yılında fiyat istikrarında
geriye doğru giden riskler geri çevrilmiştir. Hatta fiyat istikrarı riski yukarı doğru
kaymıştır222. Avrupa Merkez Bankası, faiz oranlarını artırmıştır ve artırım kararlarına
sebep olarak, Euro bölgesindeki ekonominin olumlu sinyaller vermesi ve aynı
zamanda enflasyon riskinin belirmesini göstermektedir. 2000’in ilk yarısında M3
büyüme oranı %6,4 ile zirve noktasındaydı.2000 yılı boyunca hem reel hem de
nominal bakımdan ekonomik büyüme işlemsel güdüyle para talebi artışına neden
olmuştur.
2000 yılında, 1999 yılında olduğu gibi istihdam oranındaki artış ve işsizlik
oranındaki düşme devam etmiştir. İstihdamda %2’lik bir artış, işsizlik oranı %9
olarak gerçekleşmiş ve yaklaşık %1lik bir azalma yaşanmıştır. Genç işsizlik %17,3’e
gerilemiştir.
Bu
durum
yine
büyüme
hızından
ve
yapısal
reformlardan
kaynaklanmaktadır. Kadınlarda işsizlik oranı %11’e, erkeklerde ise %7,5’e
gerilemiştir. Uzun dönem işsizlik bakımından bu dönemde uzun dönem işsizler
işsizliğin yarısını teşkil etmektedir. Ancak bu da 1997’de beri azalma trendindedir.
Devam etmekte olan bu istihdam artışı, işgücü piyasalarındaki bu iyimser hava kısa
dönemde işgücü piyasası politikalarının cevap verdiğini ve Euro Bölgesinde
ekonomik faaliyetlerin genişlediğini göstermiştir. Bununla birlikte, tüm Birlik
genelinde olduğu gibi Euro Bölgesindeki yapısal işsizliği azaltmak için işgücü ve
ürün piyasalarında yapısal reform çabaları da devam etmiştir. Bu dönemde 1999’da
olduğu gibi ülkelerde işsizlikteki farklılıklar biraz daha azalmıştır.
2001 Yılı Gelişmeler Ve İşsizlik223
2000 yılının başında AMB, petrol fiyatlarındaki hızlı artışın, yüksek
enflasyona yol açabileceği uyarısında bulunmuş ve yüksek petrol fiyatlarının
enflasyonda yol açtığı geçici yükselişin, toplu sözleşmelere yansıyarak ücret
222
Gisela Waisman, ; “Decision making in the ECB’s Governing Council -Should minutes and
forecasts be published ?” , IIES Working Papers, Stockholm, 2002, s.8
223
Yıllık gelişmelerin anlatıldığı bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Avrupa
Merkez Bankası yıllık raporlarından yararlanılmıştır
104
artışlarına neden olması durumunda daha kalıcı bir niteliğe dönüşeceğini; bu şekilde
meydana gelebilecek bir kısır döngüden kaçınılması gerektiğini bildirmiştir.224
Ancak, durum 2000 yılında değil 2001 yılında gerçekleşmiş ve Euro Alanındaki
ekonomiler bu gelişmelere yavaş tepki vermiştir.
Euro Alanındaki, 2000 yılının sonunda ve 2001 yılının başından itibaren
başlayan büyüme oranındaki düşüş, tüm dünya ekonomilerindeki yavaşlamanın,
petrol fiyatlarındaki artışın ve bazı ülkelerde yaşana krizlerin etkisinden
kaynaklanmıştır. Ancak büyüme ve dolayısıyla ekonomideki iyimser hava özellikle
2001 yılının son üç aylık döneminde, 11 Eylül olaylarının da etkisiyle daralan iç ve
dış talepten olumsuz etkilenmiş ve daha da bozulmuştur. Yılın genelinde, büyüme
%0,7’ye düşmüştür. Euro bölgesinde yılsonuna doğru sanayi üretimi, hizmet sektörü
ve üretici güvenine ait göstergelerin hepsi zayıflamıştır. Tüketici fiyatları
incelendiğinde, yılın ikinci yarısında petrol ve gıda fiyatlarına bağlı olarak hızlanan
fiyat artışlarının, 2001 yılı genelinde yıllık %2 oranında yükseltmiştir. Yılın ilk
çeyreğinde ECB Başkanı Duisenberg, ABD ekonomisindeki durgunluğun tahmin
edilenden daha ciddi boyutlara ulaşabileceğini ve bunun da tüm dünya ile birlikte
Euro Bölgesini de etkileyebileceğini belirtmiştir. M3 yıllık ortalama büyüme oranı
2001 yılının kasım ayına kadar hep referans değerini üstündeydi. Ama Aralık
2000’de AMB yabancıların tuttuğu kısa vadeli tahviller ve para piyasası fonları için
para stoku M3’de değişiklik yaptı. Bu durum M3 büyüme oranında 0.75 kadar bir
azalma yarattı. Ama büyüme oranı %7'lerde olduğundan bu müdahale çok da etkili
olmadı.225 M3 yıllık artış oranı %4,8 olmuştur. Enflasyon oranındaki düşüş
eğiliminin sürmesi, yaşanan yüksek enflasyonun geçici dışsal faktörlerden
kaynaklandığı yönündeki ECB savını doğrulamaktadır. Ek olarak, Euro alanı
ekonomisinde genel olarak enflasyon üzerinde talep yönünden baskı oluşturacak
herhangi bir gelişmeye rastlanmamaktadır. Bununla birlikte, ekonomik yavaşlama ve
son aylarda enflasyon haddinde yaşanan düşüşler enflasyon beklentilerini olumlu
yönde etkileyecektir. Ancak, söz konusu düşüş trendinin 2000 yılı sonunda ithalat
224
Christopher Allsopp, “The Assessment: Four Years On”, Oxford Review of Economic Policy,
Oxford, 2003, ss.10-11
225
Peter Bofinger, “The Emu After Three Years: Lessons and Challenges”, Würzburg Economic
Papers, 2002, s.4.
105
fiyatlarında yaşanan dalgalanmalar nedeniyle yıl dönümünde biraz dalgalanabileceği
belirtilmektedir.226
Bunların sonucunda 2001’de istihdam artışı %1,4’e gerilemiştir. Ancak bu
dönemde işsizlik ilk üç çeyrekte ortalama %8,3, son çeyrekte %8,4 olarak
gerçekleşmiştir. Bu dönemin sonunda yaşanan işsizlik oranındaki yükseliş bundan
sonraki yıllarda devam etmiştir. İşgücü piyasalarındaki yavaş uyarlanmadan kaynaklı
olarak işsizlik oranı 2004’de yaklaşık %9’a kadar gelmiştir. Bu etkilerin az olmasının
sebeplerinden biri de bazı ülkelerde işsizlik oranları yüksek seviyelere gelmesi ve
böylece ülkeler arasındaki farklılıkların artmasıdır. Ancak genç işsizlik oranında da
25 yaş altında işsizlik oranı %1 azalmıştır. Bu azalışında etkisi ilk üç çeyrekteki
azalıştır. Çünkü son çeyrekte bu grupta da işsizlik artmıştır. Kadınlarda işsizlik oranı
düşmüş ve %10’a gerilemiş, erkeklerde %6,9’a gerilemiştir. 2001’de görüldüğü gibi
bu ekonomik gelişmeler işsizliği çok fazla etkilememiştir. Ancak etkiler daha ziyade
2002 yılından sonra daha net görülmüştür.
2002 Yılı Gelişmeler Ve İşsizlik227
Euro Alanı’nın 2002 yılı genelinde önceki yıla göre %0,9 oranında
büyümüştür ama ABD ve Japonya’ya göre düşük bir performans göstermiştir. Euro
Alanı’nda büyümenin temel kaynağı, ithalattaki keskin düşüş nedeniyle artan net
ihracat olmuştur. Büyümeyi olumlu etkileyen bir diğer etken de %2 oranında artan
kamu harcamalarıdır. İç talepteki gerilemeye bağlı olarak enflasyon oranları 2002
yılında düşük seyretmiştir. Buna göre, tüketici fiyatları enflasyonu 2002 yılında %1,4
oranında artmıştır. 2002 yılının en önemli olaylarından biri de Euro'nun dolaşıma
çıkmasıdır. Birçok kişiye göre bunun etkileri fazla olacaktı ama 2002 Ocak ayına
baktığımızda durum böyle değildir. Uyumlaştırılmış Tüketici Fiyatları İndeksi, Ocak
ayında aylık bazda % 0,5 artarak, yıllık enflasyon düzeyinin % 2,7’ye yükselmesine
neden olmuştur. Ocak ayında yaşanan % 0,5’lik fiyat artışının % 0.34’lük kısmının
olumsuz hava şartları nedeniyle büyük artış gösteren sebze fiyatları ve vergi artırımı
226
Arthur I. Cyr, “ The Euro: Faith, Hope and Parity”, International Affairs, 2003, s. 989.
Yıllık gelişmelerin anlatıldığı bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Avrupa
Merkez Bankası yıllık raporlarından yararlanılmıştır
227
106
dolayısıyla tütün fiyatlarında yaşanan artışlardan kaynaklandığı; sonuç olarak ECB
raporlarında Euro dönüşümünün enflasyon üzerinde sınırlı bir etki yarattığı
vurgulanmaktadır. HICP’nin yıllık ortalaması da %2,2 olmuştur. Ama hala AMB’nın
belirlediği fiyat istikrarı tamamen uyumlu değildir. HICP’ deki bu gerilemesindeki
temel etmen bir önceki yıl enerji ve işlenmemiş gıda fiyatlarında yaşanan artışların
etkisinin ortadan kalkmasıyla yaşanan baz etki ile Euro'nun değer kazanmasının
fiyatlar üzerinde oluşturduğu baskı olmuştur228. 2001 yılında olduğu gibi bu
dönemde M3 para arzı yüksek düzeylere ulaşmış ve referans değerinin çok fazla
üstüne çıkmıştır. Bu durum da faiz indirimi yapılması için baskı oluşturmuştur ve
orta vadede fiyat istikrarının bozulmasına yönelik beklentilere yol açmıştır. Ancak
Duisenberg 2002 raporundaki önsözünde bunun kısa dönemli olduğunu ve belirsizlik
ortamı kalkınca bu hızlı artışların da azalacağını belirtmiştir.
Ekonomideki durgunluk ortamı, 2002 yılında işgücü piyasalarına da
yansımıştır ve bu yılın ilk yarısında istihdam bakımından son dört yıl içinde istihdam
artışı olmamış ve negatif olmuştur. İstihdamda yaşanan bu azalma ile birlikte işsizlik
oranında da artış olmuş ve %8,4’e yükselmiştir. Genç işsizlik %16,1’e düşmüş
burada da azalma trendi artışa dönüşmüştür. Kadınlarda işsizlik oranında çok az bir
azalma olmuş ve %9,8’ e düşmüştür, erkeklerde ise %7,2’ye yükselmiştir. Bu yılda
ülkeler arsındaki farklılıklar 2001 yılından çok farklı değildi. Bazı ülkelerde yaşanan
işsizlikteki artış Euro alanı ülkeleri arasındaki farklılıkları az da olsa azaltmıştır.
Ekonomide yaşanan gecikmiş etkiler, 2002 yılında işgücü piyasalarındaki
bozuklukları artırmıştır ve Euro alanındaki bu durum 2004’e kadar devam etmiştir.
2003 Yılı Gelişmeler Ve İşsizlik229
2003’ün ilk yarısında ekonominin durumu hala çok iyi değildi ve Irak’ta
savaş nedeniyle yaşanan sorunlar ve mali piyasalarda yaşanan belirsizlik tüm dünya
ekonomilerindeki hakim durumdu. Ancak 2003’ün üçüncü çeyreğinde ekonomide
güven ortamının yavaş yavaş yeniden sağlanması ile iyileşme başlamıştır. 2003
228
Arthur I. Cyr, a.g.m,, s.990.
Yıllık gelişmelerin anlatıldığı bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Avrupa
Merkez Bankası yıllık raporlarından yararlanılmıştır
229
107
yılında ikinci çeyrekten itibaren artmaya başlayan büyüme hızı, ortalama olarak tim
yılda
%0,4 olarak gerçekleşmiştir. Bu büyümenin en önemli kaynağı ihracatta
yaşanan artışlardı.
Avrupa Merkez Bankası 2003 yılının ilk yarısında, 1999 yılının başından bu
yana uygulanan para politikasını gözden geçirerek bir değerlendirme yapmıştır. Bu
kapsamda ilk olarak enflasyon düzeyinin % 2’nin altında ancak bu seviyeye yakın
bir düzeyde olacağı açıklanmıştır. Ayrıca para politikası stratejisi iki sütunlu yapısını
korumasına karşın, değerlendirme aşamasında yer alan göstergelerin önem sırası
değiştirilmiştir. Bunda daha önce öncelik verilen M3 para arzı artış oranının 1999
yılından bu yana büyük ölçüde referans değerin üzerinde seyretmesi etkili olmuştur.
Buna ek olarak, 2003 yılın Mart ayında AMB ilk faiz indirimini yapmıştır. M3 para
arzındaki artış hızı 2003 yılında da devam etmiştir ve %8’e gelmiştir. Bu durum Euro
Alanı’nda ekonomik büyümeyi finanse edecek likiditenin çok üzerinde bir para arzı
artışı olduğunu göstermiştir ve bunun Euro alanında enflasyonist baskılara sebep
olmuş olması muhtemeldir. Euro alanında enflasyon düzeyi, %2,1 olarak
gerçekleşmiştir. Bunun %2’nin üstünde gerçekleşmesi artan petrol fiyatları, dolaylı
vergilerden
ve
özellikle
yaz
aylarında
Euro’nun
değer
kaybetmesinden
kaynaklanmıştır.
İstihdam artış hızı bu dönemde 2002 yılından çok da farklı olmamış ve %0,1
olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik oranında da artış yaşanmış ve yaklaşık %9 olarak
gerçekleşmiştir. Genç işsizlikte de artış devam etmiştir ve %16,8’e çıkmıştır. Kadın
ve erkek işsizlik oranlarında ise bu dönemde çok değişiklik olmamıştır genel olarak
aynı kalmıştır. Ekonomide yaşanan yavaşlama geçen yıllarda da olduğu gibi işgücü
piyasalarını olumsuz etkilemiştir. Ancak ekonomide yaşanan iyileşmelerle birlikte
işsizlik oranındaki artış hızının azalması Şekil 10’dan da net olarak anlaşılmaktadır.
Bu sırada Euro alanı ülkeleri arasındaki farkın derecesinde de bir değişme olmamış
ve ülkelerin işsizlik oranları birbirinden çok farklı bir durumda değildir. 2001 yılının
sonundan itibaren yaşanan ekonomik durgunluk, iş hayatına yeni gireceklerin geç
kalmasına, uzun dönem işsizliğin artmasına neden olmuştur ve uzun dönem işsizler,
işsizlerin yaklaşık %43’üne gelmiştir. 2002 ve 2003 yıllarında ise, 1997 yılından
108
2001’in sonuna kadar gerçekleşen iyileşmenin tam tersi yaşanmış ve 1997 ve 2000
yılları arasında elde edilen gelişmeler bu dönemde kaybedilmiştir.
2004 Yılı Gelişmeler Ve İşsizlik230
Dünya ekonomisinde 2003 yılının sonlarında gerçekleşen yüksek büyüme
oranları, 2004 Yılında da devam etmiştir. Ancak petrol fiyatlarındaki artışın
hızlanmaya başladığı yılın ikinci yarısından itibaren, dünya ekonomisinde büyüme
oranları düşmüştür. Euro alanı büyümesi, 2004 yılında dünya ortalamasının
gerisinde kalmasına rağmen 2003 yılına göre büyüme hızlanmıştır ve büyüme hızı
%1,8’e ulaşmıştır. Bu dönemde petrol fiyatlarındaki artışla birlikte özel tüketim
harcamalarının azalması son çeyrekte büyümenin gerilemesine neden oldu. Euro
alanında yılın ilk aylarında yavaşlayan tüketici fiyatları enflasyonu, enerji
fiyatlarıyla dolaylı vergiler ve kamu fiyatlarında meydana gelen artıştan dolayı yılın
son çeyreğinde 2’nin üzerine çıkmıştır. Bu durumun ücretlerde artış yaratarak
ekonomide fiyat istikrarı için tehdit oluşturacağı yönünde tahminler olmasına
rağmen bu dönemde bu tahminler gerçekleşmemiştir. Euro Bölgesi’nde 2004’ün ilk
yarısında hızı azalan M3 artışı yılın geri kalanında tekrar hız kazanmıştır.
Euro Alanında bu dönemde istihdamdaki artış ancak yılın ikinci yarısından
itibaren etkisini göstermiş ve %0,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu durum yine
ekonomideki
hareketlere
işgücü
piyasalarının
geç
cevap
vermesinden
kaynaklanmıştır. İşsizlik oranı ise 2004 yılı genelinde de işsizlik % 8,9 olmuştur.
Genç işsizlik, kadınlarda ve erkeklerde işsizlik oranları bakımından ise pek değişiklik
olmamıştır. Euro alanındaki ülkelerde işsizlik oranları arasındaki farklılık derecesi de
işsizlikteki azalmayla beraber azalmıştır. Ancak bu dönemde işsizlik oranı
azalmasına rağmen yüksek seyreden işsizlik oranını, tüketici güvenini ve tüketici
harcamalarını olumsuz etkilemiştir. Uzun dönem işsizlik oranı bakımından ise durum
aynen devam etmekte ancak birkaç puanlık azalma bu dönemde yaşanmış ve %44
civarında uzun dönem işsiz belirlenmiştir.
230
Yıllık gelişmelerin anlatıldığı bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Avrupa
Merkez Bankası yıllık raporlarından yararlanılmıştır
109
2005 Yılı Gelişmeler Ve İşsizlik231
Euro Alanında 2005 yılının ilk yarısında yaşanan büyüme hızındaki azalma
petrol fiyatlarındaki yükselme, dünya ticaretinde meydana gelen durgunluk ve
Euro'daki değerlenmelerin gecikmiş etkisinden kaynaklanmaktadır. İkinci yarısında
ise finansal piyasalarda artan güven, talepteki güçlü artış nedeniyle ekonomide
iyileşme hareketleri başlamıştır. Bu nedenle ikinci yarısındaki hafif iyileşme 2004
yılındaki büyüm hızının gerisinde kalmasını engelleyememiştir ve %1,4 olarak
gerçekleşmiştir. Yıllık ortalama enflasyon Euro Alanında %2,2 olarak gerçekleşerek
yine %2’nin üzerine çıkmıştır. İçerdeki etkilerden ziyade bu dönemde petrol
fiyatlarındaki artış enflasyonist baskıyı artırmıştır. Ayrıca bu dönemde geçen döneme
oranlara dolaylı vergiler ve kamu fiyatlarının etkisi azdır. Bunlar da geçen dönemki
gibi olsalardı durumun daha kötü olacağını söylemek hiç de zor değildir. M3’deki
artış hızı %7,4 olarak geçekleşmiştir. Bu dönemde yaşanan M3’teki artış enflasyonist
baskı riski taşımaktadır. Çünkü bu dönemde düşük faiz oranları vardı ve bu para
tutmanın maliyetini düşürür.
2005 yılında istihdam da 2004 yılından çok farklı değildi. Ancak yılın ikinci
yarısından sonra hareketlenme başlamış ve yıllık %0,7’lik istihdam artışı
gerçekleşmiştir. Bu doğrultuda bu yılda istihdam oranı %63 olarak gerçekleşmiştir.
Kadınlarda istihdam artışı 2001 ve 2004 yılları arasında erkelerdeki artışı geçmesi
2005 yılında da aynı kalmış ve kadınların istihdamı daha fazla artmıştır. Bu
bakımdan İstihdam Stratejisi’nin kadınların istihdamında oynadığı rolü görmek zor
değildir. Genç istihdam artışı %0,4 olarak gerçekleşmiştir. Genç istihdamdaki artışta
da 2005’deki istihdam artış trendine uygun olarak artmıştır. İşsizlik oranı ise %8,6
olarak gerçekleşerek az da olsa 2004’e göre düşmüştür. Bu düşmenin sebebi yılın
ikinci yarısından itibaren yaşanan ekonomik iyileşmedir. Genç işsizlik oranı iki
puanlık düşüşle %17,7’ ye gerilemiştir. Uzun dönem işsizlik oranı da %45’e gelerek
yükselmiştir. Bu da ekonomideki yavaşlama ve güvensizlik ortamı sonucu işçiler
işgücü piyasasına tekrar geri dönemediğini göstermektedir. Bu dönemde ülkeler
231
Yıllık gelişmelerin anlatıldığı bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Avrupa
Merkez Bankası yıllık raporlarından yararlanılmıştır
110
arasındaki farklılık derecesi biraz artmıştır. Çünkü kimi ülkelerin ekonomideki
iyileşmelere çabuk tepki vermesi, kimisinin geç tepki vermesi bu ülkelerin işsizlik
oranlarında da farklılık olmasına neden olmuştur. 2005’de istihdamdaki artış
olmasına rağmen işsizlikte pek değişme olmamıştır. Şekil 10 ‘da görüldüğü gibi
Euro Alanında bazen istihdam ve işsizlik aynı yönde hareket etmemektedir. Şekilde
istihdamın koyu, işsizliğin kesik çizgiyle belirlendiği şekilde soldaki taraf istihdam
edilen kişi sayısı, sağdaki taraf işsiz kişi sayısını göstermektedir. İşsizlikteki artışın
yaratılan istihdamdan fazla olması nedeniyle, 1990’lı yılların ortasından 2001 yılının
ortalarına kadar istihdam artmasına rağmen işsizlik de artmaktaydı. Ancak 2001’den
2004 yılına kadar ortaya çıkan gelişmeler, 1990’lı yılların başındaki durumdan farklı
olmuş ve beklendiği gibi, istihdamdaki artış ile işsizlikteki azalma paralel gitmiştir.
2004 yılından itibaren ise, durum biraz daha farklılaşmış ve istihdamda artış
yaşanırken işsizlikte fazla bir değişim görülmemiştir. “Bunun nedeni ise, ekonomik
yavaşlamanın da olmasıyla, bu dönemde işgücü arzındaki yapısal artışın ek iş
yaratmaktan daha hızlı olmasıdır”232.
ŞEKİL 10: EURO ALANINDA İSTİHDAM İLE İŞSİZLİK ARASINDAKİ
İLİŞKİ
Kaynak: European Commission, a.g.e., 2006, s.18
232
European Commission, European Economy Special Report N° 4/2006: Labour Market And
Wage Developments In 2005, Wıth Specıal Focus On Labour Market Adjustment In The
Euro Area, 2006, s.17.
111
2005 yılı Lizbon stratejisinin beş yıllık hazırlanan programının son yılıdır. Bu
bakımdan Lizbon Stratejisi’ne göre beş yıllık hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını
2005’te görmek mümkündür. 2005 yılı rakamlarına bakıldığında Lizbon’daki
hedeflere ulaşıldığı söylenemez. Bu, 2000 yılından sonra hem dünya ekonomilerinde
yaşanan sorunlar ve bunun Euro alanına etkisi, hem de Euro alanında yaşanan
durgunluk Lizbon Stratejisinde hedeflenen reformların uygulamaya konmasını da bir
anlamda kısıtlamıştır.
III. EURO ALANINDAKİ İŞSİZLİK SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE
YÖNELİK UYGULAMALAR
Euro Alanında, 1997 yılından itibaren başlayan işsizlikteki azalma trendini
devam ettirmek için reformların daha iyi uygulanması gerekliydi. Çünkü işsizlik
oranı düşmesine rağmen hala yüksek olması nedeniyle sorun devam ediyordu. Bu
dönemde yaşanan yüksek işsizlik yanında boş işlerin bulunması bir başka sorun daha
ortaya çıkarmış ve bu da işgücü arzı ve talebi arasındaki uyumsuzluğun
giderilmesine ilişkin reform ihtiyacını doğurmuştur. İşgücünün özellikleri ile iş
birbirine uymadığı için işsizlikte artış yaratmıştır. Bunun nedenleri beceride
uyumsuzluk, ücrette anlaşmazlık, coğrafik uyumsuzluk olarak görülmüştür Bunun
için Stratejide belirlenen reformlar uyumsuzluğun ortadan kaldırılmasına yönelik
oldu. Mesleksel eğitim, eğitim ve piyasaya işçilerin tekrara dönmesini sağlayacak
politikalara ağırlı verildi. Ayrıca enflasyonist baskı yaratmayacak şekilde ücret
ayarlamalarını da yapmak gerekliliği reformlarda belirtilmiştir. Bu şekildeki işgücü
piyasalarındaki katılıkları azaltmayı amaçlayan politikaları 1999 yılında istihdam
yaratarak istihdamdaki artışa katkı sağlamıştır233.
2000 yılında Lizbon Stratejisi’nin yayınlanması ile Euro Alanı’nda işsizlik
düşüş eğiliminde olmamasına rağmen, istihdam politikalarında ihtiyaçlar giderilmeye
çalışılmıştır. Bu politikaların Euro Alnındaki öncelikli amaçları, işgücü piyasasındaki
esnekliği artırmak ve yapısal reformların yapılması olmuştur. 2001 yılından itibaren
233
D. Cameron(a), a.g.m, s.29.
112
artan işsizlik açısından yapısal politikaların etkisi olduğu düşünülerek bazı ülkelerde
eleştirilmiştir234. Ancak, işsizlik artışının bu dönemdeki ekonomik yavaşlamanın ve
petrol fiyatlarındaki artışın ücretlerde etkini göstermesinin sonucu olarak ortaya
çıktığı daha çok benimsenen bir görüştür235. 2002’de yayınlanan kapsamlı ekonomiyi
yönlendirici politika ilkelerinde öne çıkan bazı politika önerilen şunlardır236; iş
aramaya teşvik için vergi ve sübvansiyon sistemlerini buna uyarlamak, aktif istihdam
politikalarının etkinliğini artırmak, üye ülkeler arasındaki dolaşımın önündeki
engelleri kaldırmak, meslek değişimini kolaylaştırmak, kadınların işgücüne
katılımını artırmak. Euro Alan, 1999’da oluşturulmadan önce, bu politikalar
bağlamında ülke uygulamaları daha iyi iken, 1999–2005 döneminde verilen önem
azalmıştır. Bunun nedenlerinin başında, doğal olarak bu politikaların maliyetinin
ortak parayla birlikte artması ve maliye politikası kullanımının baskı altına
alınmasıdır237. Ayrıca bu politikaların uygulaması 2002 yılındaki ekonomik
yavaşlamaya paralel olarak daha da azalmıştır. Yapısal politikalar yoluyla işgücü
piyasasındaki katılıkların azaltılması, bazı ülkelerde kısmen de olsa başarılmıştır. Bu
durum, bu politikaların tam olarak uygulanmaması uzun dönemde sonuç verecek
Lizbon Stratejisi’nin hedeflerine ulaşamaması anlamına geldiği göz önüne alınarak
ülkeleri daha zor günler bekleyeceği 2002 yılında net olarak görülmüştür. 2002
yılında belirlenen kapsamlı ekonomiyi yönlendirici politika ilkelerine ve istihdamı
yönlendirici politika ilkelerine benzer politikalar içeren 2003 yönlendirici politikaları
ülkelerin birçoğunda 2002’ye göre daha iyi uygulanmıştır. Bu dönemde en öne çıkan
reform, iş arama ajansları konusunda yapılan reformlardır238.Ancak bu politikaların
tam anlamıyla ve istikrarlı uygulanması Stratejideki hedeflere ulaşmayı imkânsız
hale getirmeye başlamıştı. 2004 yılında politikalar ve uygulanması bakımından
değişiklikler fazla olmamıştır. Bu dönemde yayınlanan Kok Raporu’nda da Lizbon
Stratejisinin hedeflerine bu şekilde ulaşamayacağı belirtilmiş ve ayrıca bu politikalar
234
Christopher Allsopp, a.g.m., ss.21-22.
J.S.O’Connor, “Welfare State Development in the Context of European Integration and Economic
Convergence: Situating Ireland Within the European Union Context” , Policy and Politics, 2005:
s.348.
236
Daha fazla bilgi için bkz. Council recomendation 21.07. 2002.
237
Romain Duval, Jurgen Elmeskov, “The Effects of EMU on Structural Reforms in Labour and
Product Markets”, OECD Economics Department Working Papers, 2005, ss.11-12.
238
Ana M. Guillén, Bruno Palier, “Introduction: Does Europe matter? Accession to EU and social
Policy Developments in Recent and New Member States” , Journal of European Social Policy,
2004, s.208.
235
113
üye devletler tarafından istikrarlı şekilde uygulanmadıkça işsizlik sorununa çözümün
zor olacağı konusu üzerine vurgu yapılmıştır. 2005 yılında, Bahar Zirvesi’nde ile
revize edilmesi gündeme gelen Lizbon stratejisi ile sürdürülebilir büyüme ve iş
konuları daha fazla vurgulanmıştır ve üç yıllık bir dönem için bu konuda yönlendirici
ilkeler belirlenmiştir. Bu konuda, üyelerin de ulusal eylem planları hazırlaması
istenmiştir. Avrupa Birliği düzeyindeki politikalara tamamlayıcı olacak bu planlar,
öncelikle işgücü piyasalarının performansını güçlendirmeyi amaçlamakta idi. Euro
Alanında da uygulanacak bu program sayesinde ülkeler arasındaki işgücü
piyasasındaki farklılıklar azalacaktı.
Euro Alanında, AB geneline göre, daha çok reform yapılması gerekliliğinin
en önemli nedenlerinin başında para birliğindeki para politikasını ikame edecek ücret
esnekliğinin reformlarla artırılabilmesi gelmektedir.239
III. EURO ALANI’NDAKİ İŞSİZLİK ÜZERİNE AMPİRİK BİR
ÇALIŞMA; HOLLANDA VE İSPANYA ÖRNEĞİ
A. MODEL
Bu bölümde, Avrupa Birliği’nde Ekonomik ve Parasal Birlik ile işsizlik
arasındaki ilişkiyi anlamak için para birliğinde uygulanan politikalar ile işsizlik
arasındaki ilişkiyi konu olan bir ampirik çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada Euro
alanındaki ülkelerden Hollanda ve İspanya ülkelerinde, işsizlik ile Euro alanında
uygulanan politikalar arasında bir model oluşturulmuştur. Euro alanında uygulanan
politikalar da, fiyat istikrarı, ortak para politikası, faiz oranı, maliye politikaları ve
döviz kuru olarak ele alınmıştır.
Modelde Hollanda ve İspanya’nın tercih edilmesinin nedeni, bu iki ülkede
işsizlik oranının Euro’ya geçişle birlikte, farklı şekilde seyretmesidir. Hollanda’da
239
Lars Calmforms, “Unemployment, Labor Market Reform, and Monetary Union”, Journal of
Labor Economics, 2001, s.265.
114
işsizlik oranında sürekli bir artış yaşanırken, İspanya’da sürekli düşüş yaşanmıştır.
Modelde bu iki ülkenin işsizlik oranlarının parasal birlikte uygulanan politikalardan
etkilenmesi analiz edilecektir.
Bu modelde fiyat istikrarı için kullanılmıştır. Aslında, Euro Alanında 1999
yılından itibaren uyumlaştırılmış tüketici fiyat endeksi kullanılmaktadır. Ancak
bunun verilerine 1999’dan sonra ulaşılabildiğinden çalışmada tüketici fiyat endeksi
kullanılmıştır. Euro Alanında fiyat istikrarı için endeksin %2’nin altında olması
kararlaştırılmıştır.
Ortak para politikasını belirlemek için M3 parasal büyüklük değeri
kullanılmıştır. Euro Alanında bunun için belirlenen referans büyüklük %4,5’tur.
İspanya için kullanılan değerde M3 yerine geniş para büyüklüğü kullanılmıştır.
Faiz oranı olarak devlet tahviline uygulanan uzun vadeli faiz oranı
kullanılmıştır. Euro Alanında bunun için de sınırlama söz konusudur ve buna göre
faiz oranı fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren üç ülkenin faiz oranını 2
puandan fazla aşmayacaktır.
Maliye politikaları bakımından açık tutarının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı
ile borcun gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı ele alınmıştır. Üye ülke devlet borçlarının
GSYIH’sine oranı % 60’ı, bütçe açığının GSYIH’sine oranı % 3’ü geçmemelidir.
Ortak paraya geçilmesi ile beraber döviz kuru belli bir band içinde kalacağı
için modele nominal efektif döviz kuru da dahil edilmiştir. Tüm bunlardan sonra
tahmin edilen model aşağıdaki denklemde gösterilmiştir.
u = α + β1 EXC + β2 İ + β3 M + β4 İNF + β5
DEBTGDP +
β6 DEFGDP + et
Modelde bağımlı değişken olarak u, işsizlik oranı kullanılmıştır. Bağımsız
115
değişkenlerden, EXC, nominal döviz kurundaki değişkenliği, i, faiz oranını, M, parasal
büyüklüğü, İNF, tüketici fiyat endeksini,
hasılaya oranını,
DEFGDP
DEBTGDP,
kamu borcunun gayrisafi yurtiçi
bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranını temsil
etmektedir.
B. VERİLER VE YÖNTEM
Model için gerekli veriler, Uluslararası Para Fonu ile Eurostat’ın veri
tabanından elde edilmiştir. Bu analiz, 1970 ve 2005 yılları arasındaki veriler
kullanılarak yapılmıştır (Ek 3 ve Ek 4). 1999’den beri parasal birlikteki politikalar
uygulanmasına rağmen bu politikalarda kullanılan değişkenlerin 1970’den itibaren
olan etkisine bakılmıştır. Bu anlamda bu değişkenlerle işsizlik arasındaki ilişki
belirlenmeye çalışılmıştır.
Modelde öncelikle değişkenlerin dağılımına bakılmıştır. Daha sonra
korelasyonlarına bakılmıştır. Buna göre her değişkenin ayrı ayrı dağılım ve
korelasyonlarına bakıldıktan sonra hangi değişkenlerin modele dahil edileceğine
bakılarak, oluşturulan modelin analizleri yapılmıştır.
C. SONUÇLAR
1. Anlamlılık Düzeyi
Hollanda’da, nominal döviz kuru,
para
arzı büyüklüğü,
kamu
borcu/GSYİH normal dağılım göstermektedir. Ancak, işsizlik, faiz oranı, enflasyon,
bütçe açığı/GSYİH dağılımları normal dağılım göstermemektedir
Buna göre
İspanya’da ise bu ülkeye ait değişkenlerin hepsinde normal dağılım söz konusu
ancak işsizlik ile enflasyonda diğerlerine göre anlamlılık düzeyi biraz daha düşüktür.
Bununla beraber korelasyon sonuçları da göz önüne alınarak hangi değişkenlerin
modele dahil edileceği tespit edilmiştir. (Ek 5)
116
2. Korelasyon Katsayısı
a.Hollanda
İşsizlikle bütçe Açığı/GSYİH Arasındaki Korelasyon
Hollanda için yapılan analizde, bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya
oranı ile işsizlik arasında kuvvetli bir korelasyon ortaya çıkmıştır. Yapılan
korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı -0,843 olarak bulunmuştur. Bu sonuca
göre; bu iki değişken arasında negatif kuvvetli ilişki vardır. Ayrıca bulunan
korelasyon katsayısı anlamlıdır. Yine yapılan analize göre bu değerleri işsizlik
değerlerindeki değişmenin sadece % 71‘inden sorumludur. Bu koşullar altında bu iki
değişken için bütçe açığı/GSYİH oranının modele dahil edilmesi doğru olabilir (Ek
6).
İşsizlikle Kamu Borcu/GSYİH Arasındaki Korelasyon
Hollanda’da bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak kuvvetli bir
ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki pozitif yönlüdür.
Yapılan
korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı 0,557 olarak bulunmuştur. Bu sonuca
göre; bu iki değişken arasında pozitif kuvvetli ilişki vardır. Ayrıca bulunan
korelasyon katsayısı anlamlıdır. Yine yapılan analize göre bu değerleri işsizlik
değerlerindeki değişmenin sadece % 31‘inden sorumludur. Bu koşullar altında bu iki
değişken için Kamu Borcu/GSYİH oranının modele dahil edilmesi doğru olabilir (Ek
6).
İşsizlikle Enflasyon Arasındaki Korelasyon
Şekil incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak zayıf
bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki negatif yönlüdür. Yapılan
korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı
- 0,009 olarak bulunmuştur. Bu
sonuca göre; bu iki değişken arasında negatif zayıf ilişki vardır. Ayrıca bulunan
korelasyon katsayısı anlamlı değildir. Yine yapılan analize göre enflasyon oranı
değerleri işsizlik değerlerindeki değişmenin sadece % 0,08'inden sorumludur. Bu
117
koşullar altında bu iki değişken için enflasyonun modele dahil edilmesi doğru
olmayabilir (Ek 6).
İşsizlikle Faiz Oranı Arasındaki Korelasyon:
Şekil incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak zayıf
bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki pozitif yönlüdür. Yapılan
korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı 0,330 olarak bulunmuştur. Bu sonuca
göre; bu iki değişken arasında pozitif zayıf ilişki vardır. Ayrıca bulunan korelasyon
katsayısı anlamlıdır. Yine yapılan analize göre faiz oranı değerleri işsizlik
değerlerindeki değişmenin sadece % 11‘inden sorumludur. Bu koşullar altında bu iki
değişken için uzun dönem devlet faiz oranının modele dahil edilmesi doğru olabilir
(Ek 6)
İşsizlikle Parasal Büyüklük Arasındaki Korelasyon
Şekil incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak zayıf
bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki negatif yönlüdür. Yapılan
korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı -0,336 olarak bulunmuştur. Bu sonuca
göre; bu iki değişken arasında negatif zayıf ilişki vardır. Ayrıca bulunan korelasyon
katsayısı anlamlıdır. Yine yapılan analize göre parasal büyüklük değerleri işsizlik
değerlerindeki değişmenin sadece % 11,2'sinden sorumludur. Bu koşullar altında bu
iki değişken için parasal büyüklüğün modele dahil edilmesi doğru olabilir (Ek 6)
İşsizlikle Nominal Döviz Kuru Arasındaki Korelasyon:
Sonuçlar incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olmadığı, olsa
bile çok zayıf olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki pozitif yönlüdür Yapılan
korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı 0,178 olarak bulunmuştur. Bu sonuca
göre; bu iki değişken arasında pozitif zayıf ilişki vardır. Ayrıca bulunan korelasyon
katsayısı anlamlı değildir Yine yapılan analize göre nominal döviz kuru değerleri
işsizlik değerlerindeki değişmenin sadece % 3‘ünden sorumludur. Bu koşullar altında
bu iki değişken için nominal döviz kurunun modele dahil edilmesi doğru olmayabilir
(Ek 6).
118
b. İspanya
İşsizlikle bütçe Açığı/GSYİH Arasındaki Korelasyon
Korelasyon sonuçları incelendiğinde bu iki değişkene ait ilişkinin
kuvvetli bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki negatif yönlüdür.
Yapılan korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı -0,848 olarak bulunmuştur.
Bu sonuca göre; bu iki değişken arasında negatif kuvvetli ilişki vardır. Ayrıca
bulunan korelasyon katsayısı anlamlıdır. Yine yapılan analize göre bu değerler
işsizlik değerlerindeki değişmenin sadece % 72‘sinden sorumludur. Bu koşullar
altında bu iki değişken için bütçe açığı/GSYİH oranının modele dahil edilmesi doğru
olabilir (Ek7).
İşsizlikle Kamu Borcu/GSYİH Arasındaki Korelasyon
Sonuçlar incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak
kuvvetli bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki pozitif yönlüdür.
Yapılan korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı 0,765 olarak bulunmuştur. Bu
sonuca göre; bu iki değişken arasında pozitif kuvvetli ilişki vardır. Ayrıca bulunan
korelasyon katsayısı anlamlıdır. Yine yapılan analize göre bu değerler işsizlik
değerlerindeki değişmenin sadece % 58,5‘inden sorumludur. Bu koşullar altında bu
iki değişken için kamu borcu/GSYİH oranı modele dahil edilmesi doğru olabilir
(Ek7).
İşsizlikle Nominal Döviz Kuru Arasındaki Korelasyon
Sonuçlar incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak
kuvvetli zayıf bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki negatif yönlüdür.
Yapılan korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı -0,806 olarak bulunmuştur.
Bu sonuca göre; bu iki değişken arasında negatif kuvvetli ilişki vardır. Ayrıca
bulunan korelasyon katsayısı anlamlıdır. Yine yapılan analize göre nominal döviz
kuru değerleri işsizlik değerlerindeki değişmenin sadece % 65'inden sorumludur. Bu
koşullar altında bu iki değişken için nominal döviz kurunun modele dahil edilmesi
doğru olabilir (Ek7).
119
İşsizlikle Para Arzı Arasındaki Korelasyon
Sonuçlar incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak
zayıf bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki negatif yönlüdür Yapılan
korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı -0,038 olarak bulunmuştur. Bu sonuca
göre; bu iki değişken arasında negatif zayıf ilişki vardır. Ayrıca bulunan korelasyon
katsayısı anlamlı değildir. Yine yapılan analize göre parasal büyüklük değerleri
işsizlik değerlerindeki değişmenin sadece % 1'inden sorumludur. Bu koşullar altında
bu iki değişken için para arzı büyüklüğünün modele dahil edilmesi doğru olmayabilir
(Ek7).
İşsizlikle Faiz Oranı Arasındaki Korelasyon:
Sonuçlar incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak
zayıf bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki negatif yönlüdür. Yapılan
korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı -0,158 olarak bulunmuştur. Bu sonuca
göre; bu iki değişken arasında negatif zayıf ilişki vardır. Ayrıca bulunan korelasyon
katsayısı anlamlı değildir. Yine yapılan analize göre faiz oranı değerleri işsizlik
değerlerindeki değişmenin sadece % 2'sinden sorumludur. Bu koşullar altında bu iki
değişken için uzun dönem devlet faiz oranının modele dahil edilmesi doğru
olmayabilir (Ek7).
İşsizlikle Enflasyon Arasındaki Korelasyon
Sonuçlar incelendiğinde bu iki değişkene ait bir ilişkinin olduğu, ancak
kuvvetli bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca var olan ilişki pozitif yönlüdür.
Yapılan korelasyon analizlerinde korelasyon katsayısı 0,603 olarak bulunmuştur. Bu
sonuca göre; bu iki değişken arasında pozitif kuvvetli ilişki vardır. Ayrıca bulunan
korelasyon katsayısı anlamlıdır. Yine yapılan analize göre enflasyon oranı değerleri
işsizlik değerlerindeki değişmenin sadece % 36,3'ünden sorumludur. Bu koşullar
altında bu iki değişken için enflasyonun modele dahil edilmesi doğru olabilir (Ek7).
120
3. Model Sonuçları
a. Hollanda
Model
oluşturulurken,
bağımlı
değişken
işsizliktir
(u).
Bağımlı
değişkenler ise daha önce anlamlı bulunan değişkenler olan; faiz oran (i), para arzı
büyüklüğü (M), bütçe açığı/ GSYİH (DEFGDP), ve Kamu borcu/ GSYİH (DEBTGDP)
değişkenleri kullanılmıştır
TABLO 2 : MODEL SONUÇLARI (HOLLANDA)
Model
Korelasyon
Katsayısı(R kare)
R
0,846
Uyarlanmış Korelasyon
Katsayısı (R Kare)
0,716
Kareler
Model
Toplamı
Model
Hata Terimi
Toplam
Sabit
Faiz Oranı
Para Arzı
Kamu borcu
/GSYİH
Bütçe açığı
/GSYIH
1,4249
Aritmetik
Df
Ortalama
158,441
4
39,610
62,941
31
2,030
221,382
35
Standart
Olmayan Katsayılar
Model
0,679
Standart
Hata
Tahmini
B
Standart Hata
-,401
1,784
,302
,163
-,058
,055
Standart
katsayılar
F
19,509
T
Sig.
,000
Sig.
Beta
,226
-,113
-,225
1,854
-1,067
,824
,073
,294
,042
,020
,256
2,101
,044
-,725
,175
-,563
-4,151
,000
Regresyon katsayısı 0.846 bulunmuştur. Bulunan bu katsayı istatistiksel
121
olarak anlamlı bulunmuştur. Modelin işsizliği açıklama yüzdesi %71,6’dır. Bulunan
model;
u = -0,401 + 0,302 ( i ) – 0,058 ( M ) + 0,042 (DEBTGDP) – 0,725 (DEFGDP)
Modelde sabit sayının, faiz oranın, para arzı büyüklüğünün değerlerinin
anlamlı olmadıkları anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu modelde en büyük etkiyi bütçe açığı
/ GSYİH yapmaktadır. Sadece bir değişken (kamu borcu/ GSYİH) pozitif etki
yapmaktadır. Kamu borcu/ GSYİH arttıkça işsizlik de artmaktadır. Geriye kalan üç
değişken ters etki yapmaktadır. Bütçe açığı / GSYİH, enflasyon, nominal döviz kuru
değişkenlerindeki artışlar ise işsizliği azaltmaktadırlar.
TABLO 3: SADECE KAMU BORCU VE BÜTÇE AÇIĞINI İÇEREN
MODEL (HOLLANDA)
Model
R
,824(a)
Model
Model
Hata terimi
Toplam
Model
Sabit
KamuBorcu
/GSYİH
Bütçe açığı
/GSYİH
Uyarlanmış
Korelasyon
Katsayısı
Standart Hata
(R Kare)
Tahmini
,680
,660
1,4657
Korelasyon
Katsayısı
(R kare)
Kareler
Toplamı
150,485
70,897
221,382
Df
2
33
35
Ortalama
kare
75,243
2,148
Standart Olmayan Katsayılar
B
Standart hata
1,477
,982
F
35,023
Standart
katsayılar
Beta
Sig.
,000(a)
t
Sig.
1,504 ,142
,030
,018
,185
1,681 ,102
-,933
,142
-,724
-6,569 ,000
Sadece kamu borcu/ GSYİH ve bütçe açığı / GSYİH katsayılarının anlamlı
oldukları görülmektedir. Bu nedenle sadece bu iki değişken kullanılarak işsizlik ile
122
regresyon yapılmaya çalışıldığında ise regresyon katsayısının 0,824, açıklayıcılığın
ise %68 olduğunu ve azaldığını görmekteyiz.
Bu nedenle sonuç konusunda
değerlendirme yapılırken bağımsız değişkenler arasında çoklu etkileşim olabileceği
ihtimali göz önünde tutulmalıdır.
b. İspanya
Modeli oluşturulurken, bağımlı değişken işsizliktir. Bağımsız değişkenler ise
daha önce anlamlı bulunan değişkenler olan; bütçe açığı / GSYİH (DEFGDP),
enflasyon(İNF), nominal döviz kuru (EXC) ve kamu borcu/ GSYİH (DEBTGDP)
değişkenleri kullanıldı.
TABLO 4: MODEL SONUÇLARI (İSPANYA)
Model R
Uyarlanmış
Korelasyon
Korelasyon Katsayısı Katsayısı (R
(R Kare)
Kare)
,975
,987
,971
Model
Model
Hata terimi
Toplam
Kareler
toplamı
1602,715
41,817
1644,532
Df
Ortalama kareler
4
400,679
31
1,349
35
Standart Olmayan
Katsayılar
Model
Sabit
Nominal
Döviz Kuru
Enflasyon
KamuBorcu
/GSYİH
Bütçe açığı
/GSYİH
Standart
katsayılar
B
Standart hata
20,626
3,729
Standart Hata
Tahmini
1,1614
F
297,032
Sig.
,000
T
Sig.
Beta
5,532
,000
-,086
,017
-,516
-4,902
,000
-,063
,027
-,337
-2,388
,023
,142
,037
,410
3,883
,001
-1,478
,140
-,529
-10,589
,000
123
Regresyon katsayısı 0.987 bulunmuştur. Bulunan bu katsayı istatistiksel
olarak anlamlı bulunmuştur. Modelin işsizliği açıklama yüzdesi %97,5’dir. Bulunan
model;
u = 20,626 – 0,086 (EXC) – 0,063 (İNF) + 0,142 (DEBTGDP) – 1,478 (DEFGDP)
Bu modelde, en büyük etkiyi bütçe açığı / GSYİH yapmaktadır. Sadece bir
değişken kamu borcu / GSYİH pozitif etki yapmaktadır. Kamu borcu / GSYİH
arttıkça işsizlik de artmaktadır. Üç değişken de ters etki yapmaktadır. bütçe açığı /
GSYİH, enflasyon, nominal döviz kuru değişkenlerindeki artışlar ise işsizliği
azaltmaktadırlar.
TABLO 5 SADECE KAMU BORCU VE BÜTÇE AÇIĞINI İÇEREN MODEL
(İSPANYA)
Model
Uyarlanmış
Korelasyon
Katsayısı
Standart Hata
(R Kare)
Tahmini
,9529
,950
1,5321
Korelasyon
Katsayısı
(R kare)
R
,875
Model
Model
Hata terimi
Toplam
Model
Sabit
KamuBorcu
/GSYİH
Bütçe açığı
/GSYİH
Kareler
Ortalama
Toplamı
Df
kare
2 783.536198
1567.0724
77.4598603 33 2.34726849
1644.53226 35
Standart Olmayan Katsayılar
B
Standart hata
2.300096
,573
.1795223
-1.832674
F
Sig.
,000(a)
33,81
Standart
Katsayılar
Beta
t
Sig.
4.01 ,000
,141
,185
12.73 ,000
,114
-,724
-16.04 ,000
Sadece kamu borcu/ GSYİH ve bütçe açığı / GSYİH katsayılarının anlamlı
oldukları görülmektedir. Bu nedenle sadece bu iki değişken kullanılarak işsizlik ile
124
regresyon yapılmaya çalışıldığında ise regresyon katsayısının 0,875, açıklayıcılığın
ise %95 olduğunu ve arttığını görmekteyiz. Bu nedenle İspanya işsizliği için Kamu
borcu ve bütçe açığı değişkenlerinin çok etkili olduğu söylenebilir.
4. Yorumlar
Bu ampirik model sonucu Euro Alanda uygulanan politikaların maliye
politikası ile ilgili getirdiği kuralların Hollanda’da yaşanan işsizliği etkilediği ortaya
çıkmıştır. Bütçe açığı/GSYİH’nin işsizliğe etkisi oldukça anlamlıdır ve Hollanda’nın
2001 yılından sonra bu konudaki sorunlarını ve işsizliğin artışını açıkça
göstermektedir.
Bu modelde enflasyonla işsizliğin arasındaki korelasyonun
teoridekinden farklı olarak zayıf olması modeldeki çoklu etkileşimi doğruladığı
söylenebilir. Ancak, tüm bunlar göz önüne alınarak, Hollanda’da yaşanan işsizlikte
Euro Alanındaki politikaların olumsuz etkisi olduğu söylenebilir.
İspanya’da model daha iyi sonuçlar vermiştir. Maliye politikası, enflasyonun,
nominal döviz kuru modelde anlamlı bulunmuştur. Ancak modelin geneli için doğru
bulunan
maliye
politikası
sonuçları
1999-2005
yılları
arasındaki duruma
uymamaktadır. Çünkü bütçe açığı/GSYİH azalmasına rağmen işsizlik oranı azalması
bu dönem için modelin sonucunu sorgulamaktadır. Ancak kamu borcu / GSYİH
azalmasına rağmen, işsizlik de azalması modeldeki sonuç gibi gerçekleşmiştir. Bu
açıdan ortak paraya geçiş ve özellikle maliye politikası kuralları İspanya’da olumlu
etki yaratmıştır demek yanlış olmayacaktır.
Sonuç olarak işsizlik ve Euro alanındaki politikalar arasındaki ilişkiler
bakımından Hollanda’da çoklu etkileşim göz önünde bulundurularak Euro alanındaki
politikaların olumsuz etkisi, İspanya bakımından ise daha anlamlı olduğu ve bunların
İspanya’da yaşanan işsizliği olumlu etkilediği söylenebilir. Büyüme bakımından
Hollanda ve İspanya birbirine yakın olmasına rağmen işsizlik oranı trendi
bakımından Hollanda’da artış söz konusuyken, İspanya’da düşüş söz konusu
125
olmuştur. Ancak burada ayrıca İspanya’nın işsizlik oranının hem Hollanda’dan hem
de Euro alanı ortalamasının üstünde olduğu ayrıca göz önünde tutulmalıdır.
126
SONUÇ
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1950’li ve 1960’lı yıllarda işsizlik sorunu
olmayan Avrupa Birliği’nde ilk petrol krizi ile işsizlik oranı artmaya başlamıştır. Bu
tarihten sonra işsizlik oranı bir daha 1950’li ve 1960’lı yıllardaki seviyesine
düşmemiştir. İşsizlik oranındaki bu artış sadece AB’de değil dünyada yaşanmıştır.
Ancak, bu dönemde ekonomilerde sadece işsizlik yüksek değildi, enflasyonda da
artış yaşanıyordu. Yüksek işsizlik ve yüksek enflasyonun eşzamanlı yaşandığı bu
olgu, ekonomi literatürüne stagflasyon denilen yeni bir kavramın girmesine neden
olmuştur. Ancak AB’de,
1980’li yılların sonlarına doğru enflasyonun da düşüş
trendine girmesine rağmen, işsizlik oranı hala artıyordu. Bu dönemde, bazı ülkelerde
işsizlikte düşüş yaşanmasına karşın, bu oranlar da hala yüksek düzeydeydi. 1990’lı
yıllar, AB ülkeleri arasında işsizlik oranları arasındaki faklılığın arttığı, AB işgücü
piyasalarında uzun dönem işsizlik ve histerisisin ortaya çıktığı yıllardır. AB’de
birbiri ile iç içe geçmiş sorunlar olan uzun dönemli işsizlik ve histerisis, 1990’ların
ortalarındaki istihdam politikalarının öncelikli alanlarından biri haline gelmişlerdir.
Bu dönemde üye ülke işsizlik oranlarının ve AB işsizlik ortalamasının artışının
yanında, üye ülkelerin işsizlik oranları arasındaki farklılıklarında ciddi boyutlara
ulaşması, AB’nin işsizlik sorununa bakışını de değiştirmiş ve bu konuya daha fazla
önem verilmeye başlanmıştır. Ayrıca bu dönemde, Ekonomik ve Parasal Birliğin
sağlanabilmesi için işsizliğin azaltılması ve işgücü piyasalarındaki farklılıkların
giderilmesi büyük önem arz ediyordu. 1993 yılından hazırlanan Yeşil ve Beyaz Kitap
ile başlayan süreç ile AB’de istihdam politikası oluşturulmasının başlangıcı
olmuştur. Böylece daha sonra yapılan Zirvenin Sonuç bildirgelerinde sıkça
rastlanmaya başlanan istihdam konusu, 1997 yılında Amsterdam Antlaşması ile ayrı
bir başlık olarak Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşmasına girmiştir. 1997 yılında
Lüksemburg Zirvesi ile oluşturulan Avrupa İstihdam Stratejisi ile yeni önlemlerin
getirilmesiyle yeni bir yönetim stratejisi gerçekleştirilmiştir. Bu Strateji daha sonra
yapılan Zirvelerde geliştirilmiştir. 2000 yılında Lizbon Zirvesi ile hazırlanan Lizbon
Stratejisinin bir parçası haline getirilmiştir.
Euro Alanında işsizliğin boyutu da Birlikteki genel durumdan farklı değildir.
127
Euro Alanda yer alan ülkelerde de işsizlik oranı yüksektir ve istihdam artışı istenen
düzeye çıkarılamamıştır. Ayrıca, Euro Alanının işsizlik ortalaması, AB ortalamasının
üstünde seyretmektedir. Özellikle 2001 yılı sonlarından itibaren yaşanan ekonomik
durgunluk işsizliğin en önemli tetikçisi olmuştur. Ancak çalışmada yapılan modelle
İspanya’da yaşanan işsizliğin yüksek ama düşen seyrine Euro Alanı politikalarının
olumlu etki yaptığı sonucu çıkarılmıştır. Bu da tahminlerin tam tersi uç bir örnek
olması bakımından önemlidir. AB’de 1997 yılından itibaren, işsizlik oranının azalan
trendi, doğal olarak Euro Alanında da görülmüştür. Ancak 1999 yılında Ekonomik ve
Parasal Birlik alanının, yani Euro Alanının oluşturulmasından sonra, Euro Alanında
1997 yılından beri yaşanmakta olan işsizlikteki azalma trendinde yavaşlama
görülmüştür. Ancak Euro Alanındaki politikalar, özellikle maliye politikası etkisiyle
ve o dönemde yaşanan konjonktür sebebiyle işsizlik yükseldi. Son bir yılda ise,
işsizlikte düşüş yaşanmaya başlamıştır. Dördüncü Bölümde, 1999 yılından itibaren,
işsizlik düzeyi artan
Hollanda ile işsizlikte gerileme yaşayan İspanya’da ortak
paranın kullanıma geçişinin, işsizlik üzerindeki etkisi ampirik olarak incelendiğinde,
ortak para kullanımının Hollanda’da işsizlik düzeyini negatif yönde etkilediği,
İspanya’da işsizlik düzeyini pozitif etkilediği görülmüştür.
Son yıllarda AB’de işsizlik sorununun çözülmesi, AB’nin uluslar arası
rekabet gücünün artırılması, özellikle ABD ve Japonya ile olan rekabeti açısından
önemlidir. Çünkü 1980’lerden beri AB’de yaşanan yüksek işsizlik oranları, ABD ve
Japonya’nın işsizlik oranların hep üstünde olmuştur ve bu nedenle bu ülkeler
karşısında AB’nin rekabet gücünü kazanması bir anlamda işsizlik sorununu
çözmesine bağlıdır. Avrupa Birliği’nde istihdamın artırılmasına yönelik geliştirilen
politikalar, Birliğin işsizlik sorununa yönelik politikalarıdır. Ancak bugüne kadar
uygulamaya konan önlemler, Birliğin işsizlik oranının düşürülmesinde çok etkili
olduğu söylenemez. Bu sonuç, 2000 yılında yaşanan uluslararası konjonktürden ve
bu politikaların yaptırımının olmamasından kaynaklanmaktadır. 2005 yılı sonu
itibariyle, AB-15 işsizlik ortalaması(%7,9 ), AB-25 İşsizlik Ortalaması(%8,8) ve
Euro Alan işsizlik ortalaması(%(8,5), ABD işsizlik ortalamasının(%5,9 ), Japonya
işsizlik ortalamasının (%7 ) üstündedir ve AB’nin en başta gelen ekonomik sorunu
olmaya devam etmektedir.
128
KAYNAKLAR
Adnett Nick. European Labour Markets: Analysis and Policy. Financial TimesPrentice Hall. Essex. 1996.
Adnett Nick ve Hardy Stephen. The European Social Model: Modernisation or
Evolution?. Edward Elgar. Chelhentam. 2005
Allsopp Christopher. “ The Assessment: Four Years On”. Oxford Review of
Economic Policy. Vol.19.No.1. Oxford. 2003. ss. 1-23.
Aren Sadun. İstihdam. Para ve İktisadi Politika. Onbirinci Baskı. Savaş Yayınları.
Ankara. 1998.
Arnold Christine U. ve Cameron David R. “Why the EU Developed the European
Employment Strategy: Unemployment, Public Opinion and Member State
Preferences”. The Annual Meeting of the American Political Science Association.
30August–2September.SanFrancisco.
http://pro.harvard.edu/papers/015/015008CameronDav.pdf. 2001( 12.09.2005).
Artis M. ve Nixson F. Economics of the European Union. 3. Baskı. Oxford
University Press. Oxford. 2006. ss. 23-68.
Ashenfelter Orley ve Card David. Handbook of Labor Economics. Vol.3C.
Elsevier. Amsterdam. 1999.
Ata Defne ve Silahşör Serkan. Parasal Birlik ve Türkiye. Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı Yayını. Ankara. 1999.
Baldwin Richard ve Wyplosz Charles. The Economics of European Integration.
Mcgraw Hill Education. Berkshire. 2004
129
Baldwin Richard, Bertola Giuseppe ve Seabright Paul. EMU Assesing The İmpact
Of Euro. Blackwell Publishing. UK. 2003
Baykal Sanem. “Avrupa Birliği'nin Geleceği: Meşruiyet Sorunu, Anayasalaşma
Süreci ve Bütünleşmenin Nihaî Hedefi Üzerine”. Uluslararası İlişkiler Dergisi.
cilt.1. sayı.1. Ankara. 2004.
Bazen S. ve Skorias N. “Is There a Negative Effect of The Minimum Wage on Youth
Employment in France”. European Economic Review. April 1997. VOL. 41.
ISSUE 3-5. ss. 723-755.
Bean Charles. “European Unemployment; A Survey”. Journal of Economic
Literature. Vol.32. 1994. ss:573–619.
Biçerli Kemal. Çalışma Ekonomisi. Üçüncü Basım. Beta Yayınları. İstanbul. 2005.
Blanchard O.(a) “The Economic Ferdure of Europe”. The Journal of Economic
Perpectives. 2004. ss. 3-26.
(b) “European Unemployment: The Evolution of Facts and İdeas”
NBER
Working
Paper.
No.
11750.
November
2005.
(http://www.nber.org/papers/w11750)(30.12.2005)
Blanchard O.J. ve Wolfers J. “The Role of Shocks and Institutionsin the Rise of
European Unemployment: The Aggregate Evidence”. Economic Journal 110.
March. 2000.
Bofinger Peter. “ The Emu After Three Years: Lessons and Challenges”. Würzburg
Economic Papers. No.33.Würzburg. 2002.
Bolat Ö.,
“Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik ve Parasal Birlik”, İKV Dergisi,
İstanbul, 2006, ss.6-16
130
Brown
C.
V.
Unemployment
and
Inflation:
An
Introduction
To
Macroeconomics. Dısha Publications. Delhi. 1988.
Bruno T. “Economic Analysis and the political Economy of Policy Formation” .
European Economic Review. Vol.34. 1990. ss.273-301
Bruno M. ve. Sachs J.D. Economics of Worldwide Stagflation. Harvard University
Press. Cambridge. 1985.
Bulutay Tuncer.
Employment, Unemployment And Wages in Turkey.
International Labor Office and State Institute Of Statistics. Ankara. 1995.
Calmforms Lars. “Unemployment, Labor Market Reform and Monetary Union”.
Journal of Labor Economics. vol.19. no.2. Chicago. 2001. ss.263-289 .
Cameron David(a). “Economic and Monetary Union: Underlying Imperatıves and
Third-Stage Dilemmas”. Journal Of European Public Policy. 1997. ss.455-485
(b). “Unemployment in The New Europe: The Contours Of
Problems”. EUI Working Papers. No 99/35. Robert Schuman Centre For Advanced
Studies.
Italy.
1999.
http://www.iue.it/ERPA/RSCAS/../../RSCAS/WP-Texts/99_35.pdf
(12.03.2006)
CEPR. Monitoring European Unemployment Unemployment: Choice For
Europe. CEPR. London. 1995.
Ceylan Ataman Berrin (a). İşgücü Piyasası ve İstihdam Politiklarının Temel
Prensipleri. İstihdam ve Danışmanlık Hizmetleri Eğitim Programı Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları. Ankara. 1998.
(b). “İşsizlik Sorunu ve Türkiye’nin Avrupa Birliği
İstihdam Stratejisi’ne Uyumu”. TİSK Dergisi. Ekim 2003. ss.8-15.
131
(c). Avrupa Birliği İstihdam ve Sosyal Politikası. AÜ
Ataum Jean Monnet Sosyal Politika Modülü Proje Yayını. Ankara Üniversitesi
Basım Evi. Ankara. 2005.
Chéron A., Hairault J.O. ve Langot F. “Labor Market Institutions and
theEmployment-Productivity Trade-Off: A Wage Posting Approach”.
IZA
Dıscussion Paper Series. DP No. 1364. 2001. http://ftp.iza.org/dp1364.pdf
Cohen Daniel, Lefranc Arnaud ve Saint-Paul Gilles. “French Unemployment: A
Transatlantic Perspective”. Economic Policy 25. 1997.
Commıssıon
of
The
European
Communıtıes.
Growth,
Competitiveness,
Employment The Challenges And Ways Forward Into The 21st Century: White
Paper. Lüksemburg. 1993.
Commıssıon of The European Communıtıes. Green Paper: European Social Policy
Opinions for The Union. Office for Official Publications of the European
Communities. Lüksemburg. 1994.
Crespo Eduardo. Serrano Pascual. “The EU’s Concept of Activation for Young
People: Towards A New Social Contract. www.aei.pitt.edu/1076. 2004.
Cyr I. Arthur. “ The Euro: Faith, Hope and Parity”. International Affairs. vol.79.
no.5. 2003. ss.979-992
Dallmeyer J. Klaus D. Hans-Dieter H. The Euro, A Stable Currency for Europe.
Deutsche Bank Research. Berlin. 1997.
Daveri F. And Tabellini G. “Unemploymenth Growth and Taxation in İndustrial
Countries”. Economic Policy. vol 30. 2001. ss.47-104 .
132
De Grauwe Paul. Economics of Monetary Union. sixth Edition. Oxford University
Press. Oxford. 2005. s.243-244.
De Koning J., Layard R., Nickell S. ve Westergaard-Nielsen N. “Polıcıes For Full
Employment”.www.dwp.uk/publications/dwp/2004/pol_full_emp/layard_report.
pdf. 2003.
Değer Kemal. Öztürk Lütfü. “Parasal Birliğin Üye Ülkeler Açısından Fayda ve
Maliyetleri”. Avrupa Çalışmaları Dergisi. cilt2. sayı4. Ankara Bahar 2003. ss.103121.
Dış Ticaret Müsteşarlığı. Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkileri.
DTM Yayını.
Ankara. 2002.
Dinan Desmond(a). Avrupa Birliği Ansiklopedisi. Çeviren Hale Akay. Kitap
Yayınevi. İstanbul. Birinci Cilt. 2005.
(b) Avrupa Birliği Ansiklopedisi. Çeviren Hale Akay. Kitap
Yayınevi. İkinci Cilt. İstanbul. 2005.
Dinler Zeynel. İktsada Giriş. Ekin Kitabevi. Üçüncü basım. Bursa. 2001.
Dobbie M. “Hysteresis on Unemployment”. Macquaire Economics Research
Papers number 24/97. Sydney. 1997.
Dornbush Rudiger ve Fischer Stanley. Macro Economics. Altıncı Baskı. Mc Graw
Hill-Literatür Yayıncılık. İstanbul. 1994.
Duval Romain ve Elmeskov Jorgen. “The Effects of EMU on Structural Reforms in
Labour and Product Markets”. OECD Economics Department Working Papers.
No. 438. OECD Publishing. 2005
133
Dyson Kenneth. Combatting Long Term Unemployment. Routledge. 1989.
London
Eichengreen Barry ve Wyplosz Charles. “The Unstable EMS”. Brookings Papers
on Economic Activity. 1993. ss.51-144.
Elliot F. Robert. Karşılaştırmalı Çalışma Ekonomisi. Çeviren: Mehmet Beşeli,
Seyhan Erdoğdu, Arif Geniş, Fatih Güngör, Gülay Toksöz. Ankara Üniversitesi
Rektörlüğü Yayınları. Yayın No:210. 1997. Ankara.
European Commision. Action For Employment: A Confidence Pact. Office for
Official Publications of the European Communities Brüksel. 1996.
European Commission. Action Plan For Free Movement of Workers.
COM(97)586 final. http://aei.pitt.edu/3493/01/000645_1.pdf.
European Commission Directorate-General for Economic and Financial Affairs.
European Economy. Number 73. Belçika. 2001
European Commission. Taking Stock Of Five Years Of The European
Employment Strategy. Communication From The Commision To The Council, The
European Parliament, The Economic And Social Committee And The Committee Of
The Regions. COM (2002) 416/1. Brüksel.17.07.2002.
European Commission. The Future of The European Employment Strategy : A
Strategy for Full Employment and Beter Jobs for All. Communication From The
Commision To The Council, The European Parliament, The Economic And Social
Committee And The Committee Of The Regions. COM (2003) 6/F Brüksel.
14.01.2003
European Commission. Working Together For Growth And Jobs, A New Start
For the Lisbon Strategy. Communication To The Spring European Council.
Brüksel. 02.02.2005 http://ec.europa.eu/growthandjobs/pdf/COM2005_024_en.pdf
134
European Commıssıon Dırectorate General For Economıc And Fınancıal Affaırs.
European Economy Special Report N° 4/2006: Labour Market And Wage
Developments In 2005 Wıth Specıal Focus On Labour Market Adjustment ın
The Euro Area. Brüksel. 2006.
European
Council.
Lüksemburg
Presidency
Conclusions.1997.
http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/pressData/en/ec/71025.pdf.
(17.03.2006)
European
Council.
Lisbon
Presidency
Conclusions
2000.
www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/00100r1.en0.htm (19.03.2006)
Feldstein Martin(a). “European Central Bank And The Euro: The First Year”. NBER
Working Paper. no:7517. http://www.nber.org/papers/w7517. 2000. (10.05.2005)
(b). “The Euro And The Stability Pact” American Economic Review
2005. www.nber.org/feldstein/euro/stabilitypact.pdf. (11.03.2006)
Fischer Stanley. NBER Macroeconomics Annual 1. MIT Press Massachusetts
1986
Funk L., Green S. New Aspects of Labor Market Policy. Verlag fur Wissenchat
und Forsching. Berlin. 2002.
Gerald John Fitz ve Bergin Adele. “The Economic and Social Research Institute The
Stability and Growth Pact: How Much Co-ordination?”. AIECE meeting, Brussels,
29th October 2003. The Economic and Social Research Institute. Dublin. 2003
Geyer R.Robert. Exploring European Social Policy. Polity Press. Cambridge. 2000.
135
Gitterman
D.
“European
İntegration
And
Labour
Market
Cooperation:A
Comparative Regional Perspective”. Journal of European Social Policy. Vol 13
(2). 2003. ss.99–120
Gordon R. J. Macroeconomics. 7. baskı. Addison Wesley Longman. 1998.
Goetschy J. “The European Employment Strategy : Genesis and Development”.
European Journal of Industrial Relations. Vol.5. No.2. 1999. ss.117-137.
Gökdere Ahmet. Avrupa Toplulıukları ve Türkiye ile
İlişkileri. 2. baskı
Araştırma Dizisi yayın no2. Ankara Üniversitesi Basımevi. Ankara. 1991.
Guillén Ana M ve Palier Bruno. “Introduction: Does Europe Matter? Accession to
EU and Social Policy Developments in Recent and New Member States ”. Journal
of European Social Policy. Vol 14(3). 2004. ss.203–209.
Gülmez Mesut. Avrupa Birliği’nde Sosyal Politika. Türkiye-AB Sendikal
Koordinasyon Komisyonu. Ankara. 2003.
Gündoğan Naci. “Açık Koordinayon Yöntemi ve Avrupa İstihdam Stratejisi”.
Çimento İşveren Dergisi Ocak 2006. ss.12-25.
Hoffman R., Jacobi O., Keller B. ve Weiss M. Transnational İndustrial Relations
in Europe. Hans Böckler Stiftung. Düsseldorf. 2000.
http://europa.eu.int/comm/employment_social/social_dialogue/dialogue_en.htm(17.0
9.2005)
http://ec.europa.eu/employment-social/employment-strategy/emco.en.htm
(03.05.2006)
http://ec.europa.eu/comm/eurostat
136
http://www.imf.org/ifs
http://www.tisk.org.tr/yayınlar.aspspj=analunaid=70 (16.07.2006)
Hughes J. ve Perlman R. The Economic of Unemployment: A Comparative
Analysis Of Britain and The United States. Palgrave. Newyork. 1984.
International Labour Office. Supplement of Bulletin of Labor Statistics. ILO.
Geneva.1998.
International Labour Office. Supplement of Bulletin of Labor Statistics.
ILO.Geneva.1990.
International Labour Office. Employment Outlook. ILO. Geneva. 1995,
Ingham Mike, Ingham Hilary, Bıçak Hasan ve Altinay Mehmet. “The İmpact of
(More) Enlargement and European Employment Strategy”. Industrial Relations
Journal. 36:6. 2005.
Irvin George. “The Implosion of The Brussels Economic Consensus”. ICER
Working Paper Series. No.11/2005. 2005. http://www.icer.it/docs/wp2005/ICERwp1105.pdf(10.11.2005)
Jackman R. “European European Unemployment Why is so High and What Should
Be Done About İt?”. Reserve Bank of Austrialia Conference Paper. 9-10 June
1998. www.rba.gov.au/PublicationsandResearch/Conferences/1998/Jackman.pdf. (04.03.2006)
Jenson J. ve Pochet P. “Employment and Social Policy Since Maastricht: Standing
up to the European Monetary Union”. Nanovic Institute for European Studies,
The Year of the Euro Conference Paper. The University of NotreDame
http://www.nd.edu/~nanovic/events/jensonpochet.pdf December 2002.
137
Karluk R. ve Tonus Ö. “Avrupa Para Birliği, Euro Ve Geleceği”. Anadolu
Üniversitesi İİİBF Dergisi. c.14 s.1-2. Eskişehir. 1998. ss. 261-293.
Kazgan Gülten. İktisadi Düşünce ve Politik İktisadin Evrimi, İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi Yayınları. İstanbul. 1969.
Kiguel M. ve Liviatan N. “When Do Heterodox Stabilization Programs Work ?;
Lessons From Experience”. The World Bank Research Observer. January No: 1.
1992. ss.35-57.
Klein M.W. “European Monetary Union”. New England Economic Review. Federal
Reserve
Bank
of
1998
Boston,
March/April
1988
ss.
3-12
www.bos.frb.org/economic/neer/neer1998/neer298a.pdf(12.12.2005)
Kleinmann Mark. A European Welfare State? European Union Social Policy
Context. Palgrave. Newyork. 2002.
Klemmer Paul ve Wink Rudiger. Preventing Unemployment in Europe: A New
Framework for Labor Market Policy. Chelhantam. Northampton. 2000
Kok Wim. Facing the challenge; the Lisbon strategy for growth and
employment. Report from High Level Group chaired by Wim Kok. European
Commission.2004.http://europa.eu.int/comm/lisbon_strategy/group/index_en.html
(10.03.2006)
Koray Meryem. Avrupa Toplum Modeli. İmge Kitabevi Yayınları. Ankara. 2005
Layard R. “Unemployment The Way Forward For Europe”. London School of
Economics
Occasional
Papers.
www.cep.lse.ac.uk/pubs/download/occasional/op007.pdf. (01.06.2006)
138
1994.
Layard R. Nickell S ve Jackman R. The Unemployment Crisis. Oxford University
Press. Oxford. 1994.
Layard R. ve Nickell S. “Labour Market Institutions and Economic Performance:
The Labour Market Consequences of Technical and Structural Change”. Oxford
University Institute of Economics and Statistics Discussion Paper Series. no.23.
Oxford. 1997.
Lefebvre K. Shackleton. “European Integratıon:The Structure Of The European
Unıon”. European Integration, Socrates Intensive Course, COIMBRA group,
Université de Poitiers. France. 4 September 2000
Lindbeck A. ve Snower D. “Explanations of Unemployment”. Oxford Review of
Economic Policy. 1(2). 1985. ss.34-59.
Ljungqvist Lars ve Sargent Thomas J. “The European Employment Experıence”.
CEPR Discussion Papers no.3543.
www.cepr.org/pubs/dps/DP3543.asp. 2002
(25.06.2006)
Lordoğlu Kuvvet ve Özkaplan Nurcan. Çalışma İktisadı. D&R Yayınları. İstanbul.
2003.
Morgan J. B. ve Mourougane A. “When Can Change In Structural Factors Tell Us
Unemployment in Europe”. ECB Working Paper. Series No.81. 2001.
Mousis Nicholas. Avrupa Birliği Politikalarına Giriş Rehberi. Çeviren: Ahmet
Fethi. Megapress Yayınevi. İstanbul. 2004.
Nickell S.(a). “Unemployment and labor market rigidities: Europe versus North
America”. Journal of Economic Perspectives. 11(3). 1997. ss.55–74.
139
(b). “Labour Market İnstitutions and Unemployment in OECD
Countries”. CES-Ifo DICE Report. 2003.
Nickell S., Nunziata L. ve Ochel W. “Unemployment in the OECD since the 1960s:
What do we know?”. Economic Journal. 115. 2005. ss.1–27.
O’Connor J. S. “Welfare State Development in the Context of European Integration
and Economic Convergence: Situating Ireland Within the European Union Context”.
Policy and Politic. 31 (3). 2003. ss.387–404.
OECD. The OECD Job Study: Evidence and Explanations. OECD. Paris. 1997
OECD. Employment Outlook. OECD. Paris. 1997.
Oktar Suat. “Euro Bölgesinin Para Politikası:Strateji ve Araçlar”. Marmara Journal
Of European Studıes. Vol:10. No:1. İstanbul. 2002. ss.81-94.
Peston Maurice. Theory of Macroeconomic Policies. Oxford Press. Oxford. 1991.
Pissarides C. “The impact of Employment Tax Cuts on Unemployment and Wages;
The Role of Unemployment Benefits and Tax Structure”. European Economic
Review. vol. 47. 1998. ss. 155–83.
Robınson Peter. “The Role and Limits of ActiveLabour Market Policy”. Robert
Schuman Centre Working Paper. WP No:96/27. Florence. 1996. ss. 1-15.
Saint Paul Gilles. “Why Are European Countries Diverging in Their Unemployment
Experience”.
IZA
Discussion
Paper.
No.
1066.
ftp://repec.iza.org/RePEc/Discussionpaper/dp1066.pdf (11.09.2005)
Savaş Vural Fuat. Çağımızın Deneyi Euro. Siyasal Kitabevi. İstanbul. 1999
140
2004.
Screponti E. ve Zonogni S. An outline of History of Economic Thought. Clerandon
Press. Oxford. 1993
Siebert Horst. “Labor Market Rigidities: At the Root of Unemployment in Europe”.
Journal of Economic Perspectives. Vol. 11. No. 3. 1997. ss. 37-54.
Sen Amartya. Employment, Technology and Development. Clarendon Press.
Oxford. 1985.
Sohlman Asa ve Turnham David. “What Can Developing Countries Learn From
OECD Labour Market Programmes and Policies?”. OECD Development Center
Technical Paper. No:93. January 1994.
Surico Paola. “How does the ECB target inflation?”. Bocconi University Discusson
Papers. 2003.
Sutherland P. “The Case for EMU”. Foreign Affairs. Vol. 76. No.1. 1997. ss.9-14.
Symes Valerie. Unemployment in Europe: Problems and Policies. Routledge.
London. 1995.
Talas Cahit. Toplumsal Ekonomi: Çalışma Ekonomisi. Yedinci Baskı. İmge
Kitabevi Yayınları. Ankara. 1997.
Taymaz Erol ve Özler Şule. “Labor Market Policies and EU Accession: Problems
and Prospects For Turkey”. ERC Working Papers in Economic 04/05.
www.erc.metu.edu.tr. 2004.
Tiersky Ronald. Europe Today: National Politics, European İntegration, and,
European Security. İkinci Baskı. Rowman & Littlfild Publishers İnc. Oxford. 2004.
141
Tokatlıoğlu Yıldız Mircan. Avrupa Birliği’nde Maliye Politikası ve Türkiye
Açısından Bir Değerlendirme. Alfa Basım Yayım Dağıtım. İstanbul. 2004.
Töre N. “Avrupa ve Dünyada Euro’lu Günler”. Asomedya Ankara. 2001.
www.aso.org.tr. (15.05.2006).
Türkay Orhan. Gizli İşsizlik. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Yayınları. no 239. Ankara. 1968.
Uluatam Ö. Makro İktisat. Siyasal Yayınevi. Ankara. 1998.
Trubek David M. ve Mosher James. “EU Governance, Employment Policy and
theEuropean Social Model”. New York University Jean Monnet Working Paper.
No.6/01.
2001.
http://www.jeanmonnetprogram.org/papers/01/011501.html
(21.12.2005)
Trubek David. “The European Employment Strategy and The Future of EU
Governance”. RGSL Working Papers. No. 10. Riga. 2003.
Tsoukalis Loukas. The New European Economy: The Politics of Integration.
Oxford University Press. Oxford. 1993.
Törüner Mete ve Lordoğlu Kuvvet. Çalışma Ekonomisi. Beta Yayınları. İstanbul.
1991.
Uşun Erdal. “Avrupa Birliği’nde İşsizlikle Mücadele”. Celal Bayar Üniversitesi
İİBF Dergisi. cilt 11. sayı 1. ss.61-74.
Ünsal M. Erdal. Makro İktisat. Beşinci Bası. Turhan Kitabevi. Ankara. 2004.
Waisman Gisela. “Decision making in the ECB’s Governing Council -Should
minutes and forecasts be published” ?. IIES. Stockholm. 2002.
142
Wrase J. M. “The Euro and the European Central Bank”. Busıness Revıew.
November/December 1999.
Wyplosz Charles “European Monetary Union: The Dark Side Of A Major Success”.
Economic Policy. 2006. ss. 207-261.
143
EKLER
144
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
Lüksemburg
2,3
1,3
1
5,6
2,4
1,5
5,8
5,7
0
0,8
3,3
1,7
1,6
1,7
1,4
2,6
2,4
5,5
1,7
1,9
1,1
0,7
5,5
2,4
1,4
5,3
5,1
0
0,6
2,5
2
1,4
1,5
1,2
2,3
2,1
6,7
1,4
1,7
1,2
0,6
4,8
1,6
1,5
5,2
4,4
0
0,5
2,6
2,3
1,5
1,5
1,7
2,1
2
5,5
1,3
1,5
1,5
0,6
4,8
2
1,6
5,4
3,6
0
0,6
2,8
2,4
1,7
1,7
2,1
2
2
5,7
1,2
1,4
1,2
0,5
4,6
2,8
1,2
5,2
4
0
0,5
2,6
2,5
1,7
1,6
1,4
2
1,9
5,2
1,2
1,6
0,9
0,4
4,8
2,6
1,5
5
5
0
0,6
2,6
2,5
1,5
1,2
1,2
2,2
2
4,5
1,2
1,7
1,1
0,5
5
2,2
1,6
5,1
5,4
0
0,8
2,4
2,5
1,7
1,6
1,1
2,3
2
3,8
1,3
2,4
1
1,4
5,4
3
2,1
5,5
5
0
1,7
2,5
2,5
3,3
2,1
2
2,8
2,6
3,8
1,3
2,8
1
1
5,6
3
2,6
5,8
5,3
0
1,5
2,7
2,6
4,4
2,2
2,1
2,9
2,7
3,6
1,2
2,2
0,9
0,6
5,2
2,5
2,3
5,5
5,3
0
1,1
2,7
2,6
3,2
1,9
2
2,6
2,4
3,5
1,1
1,8
0,6
0,5
4,2
2,6
2,4
6,3
5,1
0
1
1,8
2,6
2,1
1,5
2,2
2,5
2,3
4,9
1,1
1,7
0,9
0,6
3,1
3,4
2,7
6
5,1
0
1,3
1,7
2,5
2,5
2,5
2,7
2,6
2,6
5,9
1,2
2,2
0,8
0,8
2,1
2,9
2,8
6,7
6
0
2,3
1,5
2,5
2,9
2,7
3,1
2,8
2,8
5,6
1,4
2,2
0,7
0,8
2
2,6
2,7
6,2
5,9
0
2,4
1,3
2,6
2,6
2,5
2,2
2,7
2,6
4,9
1,3
2,3
2,8
1,8
2,1
3,1
2,8
5,8
5
0
2,9
1,6
1,7
1,9
2
2
2,9
2,7
5,6
1,4
4,2
3,9
3,3
2,3
4,5
4
7,9
5,5
0
5,5
2
4,4
2,7
1,6
3,2
4,2
3,9
8,5
1,9
5,5
5,1
3,3
1,9
4,9
4,4
9,8
6,2
0
5,8
2
6,2
3,9
1,6
4,8
4,6
4,6
7,7
2
6,3
5,9
3,2
1,7
5,3
4,9
9,7
6,7
0
5,6
1,7
7,3
5,9
1,8
5,1
4,9
4,9
7,1
2
6,8
6,7
3,1
1,8
7,1
5,1
9
6,7
1,2
5,6
2,2
7,9
7,3
2,2
5
5,3
5,1
6,1
2,2
7
4,8
2,7
1,9
8,8
5,8
7,8
7,2
2,4
5,7
2,1
7,9
6
2,1
4,6
5,6
5,3
5,8
2,1
7,4
5,2
2,7
2,7
11,6
6,2
8
7,1
2,4
6,4
1,7
7,6
4,7
2
5,6
6
5,8
7,1
2
9,5
8,3
3,9
4
14,4
7,3
10,8
7,4
2,4
8,9
2,5
7,3
4,9
2,6
8,9
7,2
7,4
7,6
2,2
11
8,9
5,6
5,8
16,3
8
12,5
8
2,4
11,9
3,7
7,2
5,4
3,3
10,3
8,5
8,7
9,7
2,4
11
9
6,9
7,1
17,5
8,1
13,9
7,5
3,5
9,7
4,3
8,2
5,5
3,7
11,1
8,9
9,1
9,6
2,6
11
8,5
7,1
7,2
20,2
9,7
15,5
8
3,1
9,3
3,8
8,9
5,2
3,3
11,1
9,7
9,7
7,5
2,7
10
7,1
7,2
7
21,6
10,1
16,8
8,3
2,9
8,3
3,5
9,2
5
2,9
11,5
9,9
10
7,2
2,6
10
5,4
6,6
6,6
21,2
10,3
16,8
9
2,6
8,3
2,8
8,8
5,2
2,7
11,5
9,9
9,9
7
2,8
10
5,4
6,4
6,7
20,6
10,4
16,6
9,8
2,5
8,1
3,5
7,3
4,8
2,2
10,6
9,9
9,7
6,2
2,8
9
6,1
6,3
6,8
19,5
9,9
16,2
9,8
2
7,5
3,1
5,9
4,2
1,8
8,7
9,5
9,1
5,5
2,5
Almanya
Japonya
1975
ABD
1974
EU 15
1973
EU 12
1972
İngiltere
1971
İsveç
1970
Finlandiya
1969
Portekiz
1968
Avusturya
1967
Hollanda
1966
İtalya
1965
İrlanda
1964
Fransa
1963
İspanya
1962
Yunanistan
1961
Danimarka
1960
Belçika
Yıllar
EK 1: AVRUPA BİRLİĞİ, ABD VE JAPONYA’DA 1960–2006 YILLARI
ARASINDA İŞSİZLİK ORANLARI
145
Danimarka
Almanya
Yunanistan
İspanya
Fransa
İrlanda
İtalya
Lüksemburg
Hollanda
Avusturya
Portekiz
Finlandiya
İsveç
İngiltere
EU 12
EU 15
ABD
Japonya
7,5
7,3
5,6
6,7
17,2
9,4
14,7
9,8
1,8
6,9
2,7
5,2
3,1
1,6
7,3
8,8
8,3
5,3
2,3
6,7
7,7
4,8
6,4
16,2
9
13,4
9
1,7
6,2
3
4,8
3,2
1,7
7
8,1
7,7
5,6
2,1
6,6
8,4
4,2
7
16,4
9,5
14,7
8,6
1,7
5,8
3,3
4,2
6,6
3,1
8,8
8,1
8,1
6,8
2,1
7,2
9,2
6,6
7,9
18,4
10,4
15,4
8,8
2,1
5,6
3,3
4,3
11,7 5,6
10,1 9,1
9,2
7,5
2,2
8,8
10,2
7,9
8,6
22,7
11,7
15,6
10,2 2,6
6,6
3,9
5,7
16,4 9,1
10,5 10,8
10,7 6,9
2,5
10
8,2
8,4
8,9
24,1
12,3
14,3
11,1 3,2
7,1
3,8
6,9
16,6 9,4
9,6
11,5
11,1 6,1
2,9
9,9
7,2
8,2
9,2
22,9
11,7
12,3
11,6 2,9
6,9
3,9
7,3
15,4 8,8
8,7
11,2
10,7 5,6
3,1
9,7
6,8
8,9
9,6
22,2
12,4
11,7
11,7 3
6,3
4,4
7,3
14,6 9,6
8,2
11,5
10,8 5,4
3,4
9,4
5,6
9,9
9,8
20,8
12,3
9,9
11,7 2,7
5,2
4,4
6,8
12,7 9,9
7
11,5
10,6 4,9
3,4
9,5
5,2
9,3
10,9
18,8
11,8
7,5
11,8 2,7
4
4,5
5,2
11,4 8,3
6,3
10,8
9,9
4,5
4,1
8,8
5,2
8,6
11,6
15,9
11,2
5,6
11,3 2,4
3,4
3,9
4,5
10,2 7,2
6,1
9,9
9,1
4,2
4,7
7
4,7
7,9
11,1
14,1
9,5
4,2
10,5 2,4
3
3,7
4,1
9,8
5,9
5,5
8,9
8,2
4
4,7
6,9
4,6
7,8
10,6
13
8,7
3,8
9,5
2,2
2,3
3,9
3,8
9,2
5,2
5,1
8,3
7,7
4,7
5,2
7
4,7
8,2
10,1
13
9,2
4,5
9,6
2,4
3,2
4,3
4,3
9,4
5,6
5,4
8,6
8
5,9
6,5
6,9
4,6
7,8
9,6
12,1
8,7
4,5
8,9
2,2
3,5
4,2
4,7
9,3
5,4
5,4
8,2
7,6
5,7
7,3
8,4
5,5
9,5
10,5
10,7
9,6
4,5
8
5,1
4,6
4,8
6,7
8,8
6,3
4,7
8,7
8,1
6,1
7,7
8,4 4,8
9,5 9,8
9,2
9,5
4,3
7,7
4,5 4,7
5,2 7,6 8,4
7,8
Kaynak: Eurostat veri tabanı, European Commission, “European Economy” , Brüksel, 2001
4,7
8,4
7,9
5,9
7,1
Yıllar
Belçika
EK 1’İN DEVAMI
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
146
EK 2: AVRUPA BİRLİĞİ ÜYE ÜLKELERİNDE İŞSİZLİK GELİŞİMİ(1960–
2006)
BELCIKA
DANIMARKA
12
12
10
10
8
8
ALMANYA
YUNANISTAN
10
ISPANYA
12
25
10
8
20
8
6
6
15
6
6
4
4
4
2
2
0
0
60
65
70
75
80
85
90
95
00
05
65
70
75
80
85
90
95
00
05
12
16
11
10
14
10
8
12
6
10
4
2
0
75
80
85
70
75
90
95
00
05
85
90
95
00
05
7
6
6
5
4
4
2
65
70
75
80
85
90
95
00
05
65
70
75
80
85
90
95
00
90
95
00
05
0
10
8
8
6
6
4
4
2
65
70
75
80
85
90
95
00
05
90
95
00
05
60
65
70
75
80
85
2
0
60
65
70
75
80
85
90
95
00
05
4
0
60
65
70
75
80
85
Kaynak : EK 1’den faydalanılarak hazırlanmıştır.
147
65
70
75
90
95
00
05
80
85
90
95
00
05
90
95
00
05
90
95
00
05
2
0
60
65
70
75
80
85
90
95
00
05
60
65
70
75
80
85
INGILTERE
12
10
8
6
4
2
1
AB-15
12
6
2
2
60
10
8
3
3
4
AB-12
12
10
4
4
1
85
12
5
5
2
80
60
HOLLANDA
6
8
3
75
05
7
4
70
00
8
12
5
65
95
9
6
60
90
10
16
7
1
85
ISVEÇ
20
8
2
80
6
05
9
3
75
FINLANDIYA
10
4
70
0
60
PORTEKIZ
5
65
1
3
60
0
60
LUKSEMBURG
8
AVUSTURYA
6
80
9
8
70
65
ITALYA
18
12
65
0
60
IRLANDA
14
5
2
0
60
FRANSA
60
10
4
2
0
60
65
70
75
80
85
90
95
00
05
60
65
70
75
80
85
EK 3: MODEL VERİLERİ (HOLLANDA)
Yıllar
u
EXC
i
M
INF
DEBTGDP
DEFGDP
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
1
1,3
2,3
2,4
2,9
5,5
5,8
5,6
5,6
5,7
6,4
8,9
11,9
9,7
9,3
8,3
8,3
8,1
7,5
6,9
6,2
5,8
5,6
6,6
7,1
6,9
6,3
5,2
4
3,4
3
2,3
3,2
3,5
4,1
4,2
60,67
61,29
62,75
66,23
70,13
72,73
75,65
80,74
8379
85,54
85,79
81,14
85,27
87,56
86,07
86,35
94,63
100,46
99,74
98,45
103,19
102,22
105,3
109,04
109,67
115,29
112,52
106,23
106,43
104,46
100
100,69
101,9
106,33
107,58
107,69
8,22
7,35
6,88
7,921
9,83
8,79
8,95
8,1
7,74
8,78
10,21
11,55
10,09
8,61
8,32
7,34
6,31
6,4
6,41
7,21
8,92
8,73
8,1
6,5
7,19
7,19
6,49
5,8
4,87
4,92
5,5
5,16
4,99
4,17
4,09
3,37
11
9
11,9
21,9
20,1
5,7
22,7
3,6
4,2
6,9
4,4
5,3
7,6
5,1
5,8
9
7
3,1
10,3
12
7,7
5,3
6,2
7,8
0,3
4,3
6
5,6
11,7
5,6
4,1
8
7
7,1
5,9
8
29,9222
32,1597
34,6655
37,4434
41,0415
45,2329
49,3299
52,5236
54,6665
56,9682
60,8041
64,9074
68,7123
70,6521
72,9649
74,5876
74,6622
74,1337
74,6871
75,4953
77,9757
80,4189
82,9791
85,1234
87,5082
89,3417
91,1435
93,109
94,9554
97,0549
100
104,2
107,6
109,858
111,217
113,075
37,2
37,7
38,1
38,6
40,3
41
40,7
40,2
41,5
43,5
46,3
50,2
55,6
61,8
65,9
70,5
72,4
75
77,9
77,7
77,4
77,2
78,1
79,3
76,1
77
75,2
69,9
66,8
63,1
56,1
51,8
48,9
45,3
52,6
52,9
-1,5
-1,5
-0,7
0,5
-0,3
-2,7
-2
-0,7
-2
-2,4
-3,8
-4,7
-5,9
-5,3
-5,1
-3,4
-4,4
-5
-4
-4,8
-5,1
-2,6
-4
-2,7
-3,3
-4
-1,7
-1,1
-0,7
0,6
2,1
-0,2
-2
-3,1
-1,9
-0,3
Kaynak: Eurostat veri tabanı, IMF Veri tabanı
u: İşsizlik, EXC: Döviz Kuru, i: Faiz, M: Parasal Büyüklük, INF: Enflasyon, DEBTGDP:Kamu Borcu /GSYİH,
DEFGDP: Bütçe Açığı/GSYİH
148
EK 4: MODEL VERİLERİ (İSPANYA)
Yıllar
u
EXC
i
M
INF
DEBTGDP
DEFGDP
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2,6
3,4
2,9
2,6
3,1
4,5
4,9
5,3
7,1
8,8
11,6
14,4
16,3
17,5
20,2
21,6
21,2
20,6
19,5
17,2
16,2
16,4
18,4
22,7
24,1
22,9
22,2
20,8
18,8
15,9
14,1
13
13
12,1
11,7
10,2
213,6
211,5
212,9
214,3
223,0
216,0
204,0
181,6
164,2
178,9
166,7
156,6
150,2
127,6
127,7
125,9
122,2
121,38
125,56
131,5
136,1
136,25
133,21
117,89
110,11
109,39
110
105,1
104,8
103,2
100
100,5
101,4
104,5
105,3
105,4
13,1
13,1
13,2
13,3
15,2
14,5
13,5
13,4
13,1
13,3
16
15,8
16
16,9
16,5
13,4
11,4
12,8
11,7
13,7
14,7
12,4
12,2
10,1
10,1
11,3
8,7
6,4
4,8
4,7
5,5
4,86
4,62
3,52
3,59
3,38
1.23183
1.52705
1.87540
2.3409.4
2.80631
3.33802
3.97131
4.72263
5.63611
6.67442
7.77313
9.02269
10.39997
11.89679
13.70404
15.36073
17.05762
19.13472
21.63277
24.72257
28.05891
31.11914
32.59739
35.6164.0
38.26993
42.33493
44.36641
46.36027
47.27862
47.08951
49.10331
54.46740
58.07825
61.78681
65.68201
71.21464
6,77145
7,32915
7,93669
8,84069
10,2302
11,9617
14,0705
17,5215
20,988
24,2767
28,0517
32,1352
36,7652
41,2422
45,892
49,9386
54,3314
57,1818
59,9496
64,0211
68,322
72,3771
76,666
80,1686
83,9513
87,8758
91,0029
92,7963
94,4978
96,6813
100
103,591
106,768
110,007
113,344
117,161
15,1
15,8
14,4
12,7
12,2
12,4
12,2
13,3
13,4
15,1
17
20,8
25,9
31,3
37,5
42,7
44,1
44,4
40,7
42,1
44
44,7
47,1
58,7
61,2
64
68,1
66,6
64,5
63,1
60,4
58
57,3
55,6
52,4
49,2
0,6
– 0,5
0,2
1,1
0,2
0
– 0,3
– 0,6
– 1,7
– 1,6
– 2,5
– 3,7
– 5,4
– 4,6
– 5,2
– 6,2
– 5,5
– 3,7
– 3,3
– 3,5
– 4,2
– 4,3
– 4,0
– 6,7
– 6,1
– 6,6
– 4,9
– 3,2
– 2,6
– 1,1
– 0,3
-0,1
– 0,2
0
-0,1
1,1
Kaynak: Eurostat Veri Tabanı, Imf Veri Tabanı
u: İşsizlik, EXC: Döviz Kuru, i: Faiz, M: Parasal Büyüklük, INF: Enflasyon, DEBTGDP:Kamu Borcu
/GSYİH, DEFGDP: Bütçe Açığı/GSYİH
149
EK 5: MODELE İLİŞKİN NORMAL DAĞILIM SONUÇLARI
HOLLANDA
Kolmogorov-Smirnov(a)
Statistic
Df
Sig.
Shapiro-Wilk
Statistic
df
Sig.
Issizlik
,099
36
,200
,981
36
,780
Nominal Döviz Kuru
,181
36
,004
,918
36
,011
,073
36
,200
,987
36
,946
Para Arzı Büyüklüğü
,220
36
,000
,807
36
,000
Enflasyon
,090
36
,200
,965
36
,302
,140
36
,073
,880
36
,001
,086
36
,200
,976
36
,600
Uzun Dönem Devlet Faiz Orani
Kamu Borcu / GSYİH
Bütçe Açığı / GSYİH
İSPANYA
Kolmogorov-Smirnov(a)
Statistic
Df
Sig.
Shapiro-Wilk
Statistic
df
Sig.
İşsizlik
,119
36
,200
,924
36
,017
Nominal Döviz Kuru
,207
36
,000
,846
36
,000
,183
36
,004
,876
36
,001
Para Arzı Büyüklüğü
,443
36
,000
,569
36
,000
Enflasyon
,102
36
,200
,925
36
,018
,170
36
,010
,884
36
,001
,167
36
,012
,924
36
,016
Uzun Dönem Devlet Faiz Oranı
Kamu Borcu / GSYİH
Bütçe Açığı / GSYİH
150
EK 6 KORELASYON SONUÇLARI(HOLLANDA)
Nominal Döviz
Kuru
İssizlik
Spearman's rho
Issizlik
Korelasyon katsayısı
1,000
,178
.
,299
Korelasyon katsayısı
,178
1,000
Sig. (2-tailed)
,299
.
Sig. (2-tailed)
Nominal Döviz Kuru
Para Arzi
Büyüklügü
Issizlik
Spearman's rho
Issizlik
Korelasyon katsayısı
1,000
Sig. (2-tailed)
Para Arzi Büyüklügü
Korelasyon katsayısı
Sig. (2-tailed)
.
,045
-,336
1,000
,045
.
Uzun Dönem
Devlet Faiz Orani
Issizlik
Spearman's rho
Issizlik
Korelasyon katsayısı
1,000
,330
.
,049
,330
1,000
,049
.
Sig. (2-tailed)
Uzun Dönem
Devlet Faiz Orani
Korelasyon katsayısı
Sig. (2-tailed)
Issizlik
Spearman's rho
Issizlik
Korelasyon katsayısı
Korelasyon katsayısı
Sig. (2-tailed)
Enflasyon
1,000
-,009
.
,958
-,009
1,000
,958
.
Sig. (2-tailed)
Enflasyon
-,336
Bütçe acigi /
Issizlik
Spearman's rho
Issizlik
Korelasyon katsayısı
-,843
.
,000
-,843
1,000
,000
.
Sig. (2-tailed)
Bütçe Açığı / GSYİH
Korelasyon katsayısı
Sig. (2-tailed)
GSYİH
1,000
Kamu borcu/
GSYİH
Issizlik
Spearman's rho
Issizlik
Korelasyon katsayısı
1,000
,577
.
,000
Correlation Coefficient
,577
1,000
Sig. (2-tailed)
,000
.
Sig. (2-tailed)
Kamu borcu/ GSYİH
151
EK 7: KORELASYON SONUÇLARI (İSPANYA)
Uzun Dönem Devlet Faiz
Orani
Issizlik
Issizlik
Uzun Dönem
Devlet Faiz Orani
Pearson Korelasyonu
1
-,158
Sig. (2-tailed)
.
,356
-,158
1
,356
.
Pearson Korelasyonu
Sig. (2-tailed)
Issizlik
Issizlik
Pearson Korelasyonu
Sig. (2-tailed)
Para Arzi Büyüklügü
Pearson Korelasyonu
Sig. (2-tailed)
Para Arzi Büyüklügü
1
-,038
.
,824
-,038
1
,824
.
Nominal Döviz Kuru
İşsizlik
İşsizlik
Nominal Döviz Kuru
Pearson Korelasyonu
1
-,806
Sig. (2-tailed)
.
,000
-,806
1
,000
.
Pearson Korelasyonu
Sig. (2-tailed)
Issizlik
Issizlik
Kamu borcu/GSYİH
Kamu borcu/GSYİH
Pearson Korelasyonu
1
,765
Sig. (2-tailed)
.
,000
Pearson Korelasyonu
,765
1
Sig. (2-tailed)
,000
.
Issizlik
Issizlik
Bütçe Açığı / GSYİH
Bütçe Açığı/ GSYİH
Pearson Korelasyonu
1
-,848
Sig. (2-tailed)
.
,000
-,848
1
,000
.
Pearson Korelasyonu
Sig. (2-tailed)
152
ÖZET
Bu tez çalışmasında, Avrupa Birliği’nde yaşanan yüksek işsizlik, nedenleri,
sonuçları ve istihdam politikaları tartışılmakta ve Euro Alanında gelişmeler
konusunda bir değerlendirme yapılmaktadır. Yüksek işsizlik, Avrupa Birliği’nin her
zaman yaşadığı bir sorun olmamıştır. Avrupa Birliği’nde, 1960’ların sonuna kadar
işsizlik çok düşüktü ve bu yıllarda yaşanan bu düşük işsizlik oranından bir mucize
gibi bahsedilmekteydi. 1970’li yılların sonlarına doğru işsizlik yükselince, mucize
sona erdi. 1980’li yıllarda işsizlikteki artış hala devam ederken, 1990’ların ortalarına
gelindiğinde düşüş trendi başlamıştır. Ancak 2001 yılından itibaren genelde tüm
dünya çapında yaşanan işsizlik artışı, AB’de de görülmeye başlamış ve iniş çıkışlar
göstermiştir. Bugün, Avrupa Birliği’nde işsizlik hala yüksektir ve ortalama %8’lerde
seyretmektedir. Euro Alanı’ndaki işsizlik ise, özellikle, uygulanan tek para ve döviz
kuru ile disipline edilmiş maliye politikalarından dolayı, işsizlikle mücadelede Euro
Alanına dahil ülke yönetimlerinin elinde kullanacakları fazla bir politika aracı
kalmamıştır.
Bu tez çalışması dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, işsizlik
ayrıntılarıyla tanımlanmıştır. Bu çerçevede işgücü piyasaları, işsizlik teorisi ve
işsizlikle mücadele politikaları açıklanmaktadır. İkinci bölümde, Avrupa Birliği’nde
1975 ve 2005 yılları arasında işsizlik konusundaki gelişmeler, yaşanan yüksek
işsizliğin nedenleri ve sonuçları değerlendirilmektedir. Üçüncü bölümde, Avrupa
Birliği’nde işgücü piyasaları hakkındaki kurucu antlaşmalar ve diğer Birlik
belgelerindeki düzenlemeler incelenmektedir. Ancak Avrupa Birliği,
Beyaz
Kitap’tan beri istihdam politikalarına daha fazla önem vermekte ve ayrıca bu
politikalar, genel olarak aktif istihdam politikaları olarak şekillenmektedir. Dördüncü
bölümde ise, Euro Alanı’nda işsizlik incelenmektedir. AB ortalamasının üzerinde bir
işsizlik oranına sahip Euro Alanda (%9), Hollanda ve İspanya’da yaşanan işsizlik
üzerine ampirik bir çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmadan,
İspanya’nın Euro
Alanında uygulanan tek para ve döviz kuru ile maliye politikalarından olumlu
etkilendiği, Hollanda’nın ise olumsuz etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır.
153
ABSTRACT
In this thesis, high unemployment, its causes and outcomes, and employment
policies in European Union are discussed and comperative assesment is made on the
development in the Euro Area. High unemployment is not a European Union trait.
Until the end of the 1960s, unemployment was very low in European Union and the
talk then was of the European unemployment miracle. The miracle came to an end in
the 1970s, when unemployment steadily increased. It kept increasing in the 1980s
and it appeared to turn around in the mid-1990s, but the decline is on hold. However,
in 2000s years a definite trend on the unemployment rates can not be taken form
because of recession in the world. For the European Union as a whole, the current
unemployment rate is avearagely still very high, around 8%. Considering that
EuroArea, unemployment is a more different problem, because of common economic
policies, mony and exchange rate policies. Because member countries were under
pressure to fight unemployment precisely at the time when they are about to enter
monetary union.
This thesis comprises of four chapters. In first chapter, Unemployment is
described in detail. In this framework, labor markets, unemployment theory and
policies to fight unemployment are explained. In the second chapter, unemployment
developments in European Union between 1975 and 2005, causes and conclusions of
high unemployment are evaulated. In third chapter, in European Union, policies
about labor markets is examined in Treatys and in the other documents.
But,
European Union have considered more important employment policies since White
Paper and also this employment policies became generally active employment
policies. In fourth chapter, unemployment in Euro Area is discussed. It seen that
Euro Area unemployment that is higher than that of avaerage unemployment rate in
the EU, is around 8,5% and it has not stability. Besides that an empirical work for
unemployment in Netherlands and Spain is done. As a result of this work,
unemployment of Spain is influenced positively common economic policies in Euro
Area, Netherlands is influenced negatively common economic policies in Euro Area.
154
Download