CNV (Kopya Sayısı Farklılıkları)`lerin Kanser Etyolojisindeki Rolleri

advertisement
CNV (Kopya Sayısı Farklılıkları)’lerin Kanser Etyolojisindeki Rolleri
Mustafa Seçkin Şahin, Aziz Mert Ipekçi, Derya Menekşe Parlak, Çiğdem Bengü Candoğan,
Elif Bengisu Bilgin
Danışman: Dr. Yunus Kasım Terzi
ÖZET
Kopya sayısı farklılıkları (CNVs) insan genomunda yer alan 1000 baz çiftinden daha büyük
yapısal değişkenliklerdir. İnsan genom projesi ve sonrasında gerçekleştirilen genom
araştırmaları, bireyler arasında var olan farklılıkların genomik temellerinin anlaşılmasına
olanak sağlamıştır. CNV’lerin fenotip üzerindeki etkisi yaşanan teknolojik ve bilimsel
gelişmelerin sonucunda anlaşılmıştır. CNV’lerin tıptaki kullanım alanlarının da yine
teknolojide yaşanan gelişmelere paralel olarak artması ve gelecekte tanı ve tedavide
yaygın olarak kullanılması beklenmektedir. Bilgi bankalarında güncel olarak 500 bini aşkın
CNV’nin varlığından söz edilmektedir. Bireyden bireye farklılık gösteren CNV’lerin,
genlerin ifadelenmesi üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir. Bu etkiyi doğrudan gen
dozajı üzerinden veya daha geniş çapta pozisyonel etki ile gen ifadelenmesinin
kontrolünü değiştirerek yapmaktadır. CNV’ler, içerisinde kanserinde sayıldığı kompleks
insan hastalıklarının gelişmesinde rol oynamaktadır. Bu nedenle özellikle kanser gelişim
mekanizması üzerindeki etkileri çok yoğun olarak çalışılmaktadır. Yayınlanan çok sayıdaki
çalışmada, CNV’lerin yer aldığı bölgelerdeki delesyon, duplikasyon ve inversiyon gibi
mekanizmaların özellikle tümör gelişiminde önemli rol oynayan tümör baskılayıcı genlerin
ve protoonkogenlerin ifadelenmesini etkileyebildiği gösterilmiştir. Bu bilgiler ışığında bu
çalışma grubunda CNV’lerin insanlar arasındaki çeşitliliğin oluşması üzerindeki etkileri ve
kanser gelişimindeki rolleri araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kopya sayısı farklılıkları, CNV, polimorfizm, kanser, genom
1
GİRİŞ
Kopya Sayısı Farklılıkları (CNV), insan genomunda, tüm genoma dağılmış halde bulunan 1
kilobaz
(kb)’dan
onlarca
megabaza
kadar
uzayabilen
DNA
bölgeleridir.
CNV’leri
tanımlamak için kullanılan teknolojide yaşanan gelişmeler sonucunda 1 kb’dan daha kısa
CNV’lerin de olduğu gösterilmiştir (Şekil 1).
Şekil 1. Database of Genomic Variants’da arşivlenmiş CNV’lerin büyüklük dağılımları [2].
Teknolojide yaşanan
ilerlemeler, 2004
yılından
itibaren
DNA
array
teknolojisinin
gelişmesini sağlamış, böylece genomun yüksek çözünürlükte incelenmesi mümkün
olmuştur. Bu gelişmeler bu zamana kadar varlığı bilinmeyen CNV‘lerin tanımlanmasını
sağlamıştır. Bir hücrede, biri anneden biri babadan iki eş DNA kopyası olmasına rağmen,
DNA’nın bazı bölgelerinin dizisinde bazı farklılıklar olduğu anlaşılmıştır. CNV olarak
tanımlanan bu farklılıklar nesilden nesile kalıtılabilir ya da de novo mutasyonlarla
oluşabilir. Submikroskobik veya mikroskobik genomik DNA kaybı ya da kazancı içerir.
CNV’ler insan genetik çeşitliliğine yeni bir boyut getirmiştir [5, 9].
Bu diziler bireyden bireye farklılıklar göstermekle birlikte büyük kısmının fenotipe
yansımasının
olmadığı
düşünülmektedir.
Bununla
birlikte
bazı
CNV’lerin
genlerin
ifadelenmesine ve gen dozajına etki ettikleri gösterilmiştir. CNV’ler bir genin tamamını,
gen parçalarını, çok sayıda geni, regülatör elementleri içerebilir veya gen dışı bölgelerde
bulunabilir. Delesyona veya duplikasyona uğrayan materyalin içeriği fenotipik sonuçlar
için önemlidir [5]. Bugüne kadar 500 bini aşkın CNV tanımlanmıştır (Şekil 2).
2
Şekil 2. Database of Genomic Variants’da arşivlenmiş CNV’lerin sayısının yıllar içindeki
artışı [2].
CNV’LERİN OLUŞMA MEKANİZMALARI
İlgili gen bölgesinin yakınındaki genomik dizi CNV'nin nasıl oluştuğuna dair ipuçları
vermektedir. Sıklıkla bir CNV hemen hemen aynı dizi bloklarıyla çevrilidir. Bunlar
segmental duplikasyon, düşük kopyalı tekrarlar, Alu veya LINE gibi tekrarlayan
elementlerdir. Aynı genom dizileri rekombinasyon sırasında DNA iplikçiklerinin hatalı
dizilimine neden olur [5].
NHAR
(Nonhomolog
Allellic
Recombination):
Allelik
olmayan
paralog
segmentler
arasındaki duplikasyonlara denir. Düşük kopya tekrarları (LCR) olarak da bilinir.
Delesyonlara, duplikasyonlara, inversiyonlara, yapısal polimorfizme ve insan genomunda
yeniden yapılanmaya sebep olan majör mekanizmalardan biridir. Basit rekombinasyona
bağlı bir mekanizmadır. İlk olarak Charcot–Marie–Tooth Hastalığı Tip 1A'ya (CMT1A)
neden
olan
duplikasyonlar
için
ve
sonra
geniş
bir
spektrumda
diğer
genomik
bozukluklarla ilişkili yinelenen değişikliklerle ilişkili olduğu gösterilmiştir [5].
NHEJ (Nonhomolog End Joining Mechanism): DNA‘daki çift iplik kırılmalarını tamir eden
ve
kırılma
uçlarını
homolog
şablonlar
olmaksızın
doğrudan
bağlayan
basit
rekombinasyona bağlı bir mekanizmadır [5]. İlk olarak Pelizaeus–Merzbacher hastalığında
rekürren olmayan yeniden düzenlemelerin oluşumunda [6] ve daha sonra erkeklerde
3
gelişim gecikmesi ve mental retardasyonla ilişkili MECP2 (metil-CpG bağlayan protein 2)
geninin
duplikasyonlarının
ve
triplikasyonlarının
oluşması
üzerinde
etkisi
olduğu
gösterilmiştir. [5]
FoSTeS (Fork Stalling and Template Switching): DNA rekombinasyonuna bağımlı
mekanizmadır
ve
bu
yüzden
mitoz
sırasında
olduğu
tahmin
edilmektedir.
DNA
replikasyonu sırasında birleşmeyi veya farklı segmentlerin şablonla değişen juxta
pozisyonlarının ayrık genetik pozisyon almalarını engeller. Bunun sonucunda da karışık
yeniden düzenlemeler oluşabilir [1].
MMBIR (Microhomology-Mediated Break-Induced Replication): DNA’nın tek zincirinin
parçaları uygun ve çökmüş çatalın 3’ tek zincir ucuyla aynı mikrohomolojiye sahip
olduğunda tekli çift zincir uçlarını tamir etmekte kullanılan mekanizmadır. Kanser
oluşumu
ve
tümör
ilerlemesi
sırasında
somatik
olarak
kromozom
yapılarındaki
kararsızlığın büyük bir kısmına sebep olduğu düşünülmektedir [5].
Şekil 3. NAHR (Nonallellic homolog recombination), NHEJ (Nonhomolog end joining) ve
FoSTeS (Fork Stalling and Template Switching) oluşum mekanizmaları [3].
CNV’LERİN KEŞFİ
Mikroskobik insan kopya sayısı varyasyonunun ilk tanımlanmasından bugüne yaklaşık 50
yıl geçmiştir ve submikroskopik CNV’lerin yaygın prevalansı hakkındaki ilk raporların
yayımlanmasından bugüne 7 yıl geçmiştir [5].
4
Tablo 1. CNV araştırmalarının kilometre taşları*.
Yıl
1959
Down sendromu (Trizomi 21)
1963
İlk kalıtsal delesyon
1986
Contiguous gen sendromu
2004
İnsan Genom Projesinin tamamlanması
2006
İnsan genomu için CNV haritasının çıkarılması
2007
İlk insan bireyindeki diploid sekans
*2004 yılından önce bulduğumuz hastalıklar ve keşfedilen olayların
CNV‘ler ile ilgili olmasına rağmen bunların CNV’ler ile ilgili oldukları
ancak 2004 yılından sonra keşfedilebilmiştir.
Son yıllarda teknoloji ve genom analizindeki hızlı gelişmeler yeni araştırma alanlarının
ortaya
çıkmasına
olanak
verip
insan
genomu
kavramı
ve
bunun
klinik pratiğe
uygulanması hakkındaki fikrimizi değiştirmiştir.
2004 yılında CNV’lerin sadece hastalık nedeni olmadığı aynı zamanda insan genomları
arasında yaygın olduğu ve insan varyasyonunun önemli bir parçası olduğu görüldü [5, 78].
CNV’LERİN HASTALIKLARLA İLİŞKİSİ
SNP ve CNV’ler evrime uyum sağlamak için gerekli olan fenotipik değişkenliklerin temelini
oluştururlar. İnsanlarda bu özellikler, patojenik etki gösterebilir [5]. Bozuk adaptasyonlu
bu değişiklikler:
1)
Doğrudan genleri içerebilir, ama bu her zaman gerekli değildir. Patojenliklerinin
dozajlarına bağlı olduğu gözlenmiştir. Örneğin, genom başına CNV sayısının LiFraumeni sendromu olan ailelerdeki kansere eğilimli kişilerde çarpıcı olarak yükseldiği
görülmüştür. Bu durum nöroblastomada ve diğer birçok fenotipte de görülmüştür. Bu
da belirli fenotiplerin daha genel CNV artışıyla ilişkili olduğunu göstermektedir [5].
2)
Aynı genin farklı yerlerini (intragenik) içeren veya tek gen içeren CNV’ler, nokta
mutasyonlara benzer fonksiyonel sonuçlara yol açabilirler [5].
3)
Genellikle klasik Mendel kalıtımına uyan biçimde aktarırlar [5].
4)
Alternatif başka bir yol olarak CNV’lerin üst üste binmiş genleri, fenotipik sonuçlara
sebep olabilecek füzyon genler haline gelebilir [5].
5
5)
Genomda uzunluğu fazla olan CNV’ler çok sayıda gen içerebilir. Bunlar “komşu gen
sendromları”nın veya genomik bozuklukların altta yatan nedenleri olabilir [8].
6)
CNV’lerin
çoğu
doğrudan
hastalığa
neden
olmamakla
birlikte, kritik genlerin
yakınlarında bulunan CNV’ler hastalıkların gelişiminde rol oynayabilir. Örnek olarak
alfa-sinüklein gen kopya sayısının artışının Parkinson hastalığına neden olabileceği
rapor edilmiştir. Erken başlangıçlı Alzheimer hastalarında ise APP gen bölgesini içeren
duplikasyon belirlenmiştir [8].
7)
CNV’ler bir genin içinde bulunarak veya genin bir kısmını içererek hastalıklara neden
olabileceği gibi dozaja hassas genlerin miktarlarını değiştirerek de hastalıklara neden
olabilir [5].
8)
CNV’lerin regülatör etkileri sınırları ötesine taşınabilir ve hastalık fenotiplerinde yer
alan genlerle ilişkili olan silinmiş veya duplike segmentlerin dışına yayılabilir. Gen
dışındaki regülatör elementleri (enhancer) etkileyerek genomun çok uzak köşelerinde
düzensizliğe sebep olabilirler. Aynı zamanda lokal kromatin yapıyı bozarak da
uyumsuz sonuçlara neden olabilirler. CNV’lerin yıkıcı etkisi çeşitli mekanizmaların
yanlış
gidişatından
kaynaklanabilir.
Normalde
gendeki
yıkım
noktası
bu
mekanizmaları etkisiz hale getirebilmelidir, fakat regülatör elementlerdeki bozukluk,
lokal kromatinin yapısındaki bozulmalar vb. nedenlerden dolayı etkisiz hale getirmede
problemler yaşanabilir [5].
9)
Kopya sayısı kazanımları, kopyalanmış genin fazla üretiminden dolayı ya da
intragenik CNV ürünün yapısını değiştirebilir; bu da dengesizliğe sebep olabilir.
Genomik bir segmentin delesyonu, silinen aralık için hemizigotluk oluşturur ve haployetersizlik (karşı alelde fonksiyon kaybı-mutasyon nedeniyle normal alelin hastalığı
önleyememesinin genetik bir hastalığa neden olma durumu) oluşturabilir. Duplikasyonlar
gibi kopya sayısı artışı duplike genlerin aşırı ürünlerine bağlı olarak dengesizlikler
oluşturabilir veya intragenik olduğunda, ürün yapısını ve dolayısıyla fonksiyonunu
değiştirebilir [5].
CNV’LERİN PATOJENİK ETKİLERİ
Genomlarında mikroskobik olarak görülebilen CNV’leri (1 Mb veya daha büyük) taşıyan
bireylerde genellikle bununla ilişkili klinik sonuçlar gözlenmektedir. Genel olarak bazı
genomik varyasyonlar klinik etkiler gösterirken bazısı ise normal varyasyon olarak
adlandırılmaktadır. Bunlar kişileri birbirinden farklı yapan özelliklerdir. Çoğu CNV klinik
olarak
tamamen
önemsizdir.
Belli
bir
nükleotid
düzeyindeki
varyasyonla
birlikte
görüldüğü gibi evrimsel süreçte bu CNV’lerin çoğu değişen çevresel koşullara adapte
6
olabilen bireyler oluşturabilir. Bu nedenle CNV’ler, fenotipin her yönünde yer alır ve belli
bir CNV’nin klinik önemi olup olmaması zaman, yer ve diğer faktörlerin fonksiyonu olarak
görülür [5].
Belirli bir CNV’nin patojenitesinin belirlenmesi kolay değildir. Kişide ya da bir grupta
anormal fenotiple başlayan araştırmalarda (önce fenotip) amaç, hedefler üzerinde
yapılacak çalışmaları kolaylaştıracak genom düzeyinde bir açıklama bulmak (klinik
araştırma
için)
veya tanı
koymaktır (klinik pratikte). Hastalık yapıcı
potansiyeli
saptamanın sonuçları, fenotipten önce (ilk olarak genotip) saptandığında daha çarpıcıdır
(presemptomatik). Sağlıklı ebeveynden kalıtılan veya sağlıklı aile üyelerinde bulunan bir
CNV’de örtüşen genleri içeren varyantlar veya klinik önemi bilinen genleri içermeyen
varyantların fenotipik olarak tehlikesiz olma olasılığı yüksektir. Etkilenen aile üyelerince
paylaşılan veya klinik fenotiplerle ilişkisi belgelenen ve kalıtılan genlerden herhangi biri
olan, üstelik Online Mendelian Inheritance in Man (OMIM)’de belgelenen bir CNV’nin
patojenik sonuçlara neden olma olasılığı daha yüksektir. Burada tanımlanan özelliklerde,
nadir bir CNV’nin fenotipin açıklaması olup olmadığının kesin saptanması (önce fenotip
araştırmaları için) veya belli bir fenotipe neden olması (önce genotip çalışmaları için) söz
konusudur. CNV’lerin patojenitesini araştırmak ve genotip-fenotip ilişkisini anlamak için
ek fonksiyonel çalışmalara gerek vardır [5].
İzole bir CNV ile ilişkili fenotip eksikliği, o CNV’nin patojenik potansiyeli olma olasılığını
azaltmayabilir. De novo çıkan bir CNV’nin, bir aile veya popülasyonda seleksiyondan
kaçan CNV’lere göre patojenik olma olasılığı daha yüksek olmasına rağmen bu durum
yine de önceden tahmin edilemez. Bu olasılık kalıtsal CNV’lerin en az bir üreyebilen kişide
bulunmasına, oysa de novo CNV’lerin tek bir kişide olmasına ve negatif seleksiyona
uğramamasına bağlıdır. Ancak, bu CNV sınıfları arasında kesin bir ayrım yoktur [5].
CNV - KANSER İLİŞKİSİ
CNV‘lerin kansere yatkınlık açısından oynadıkları rolün tanımlanması sürecinde iki büyük
grupta değerlendirilmeleri uygundur. İlk grupta kalıtsal kanser sendromları veya ailesel
kanser sendromları olarak tanımlanan kanserler yer almaktadır. İkinci grubu ise edinsel
kanserler oluşturmaktadır. Bu grupta yer alan kanserlerde saptanan kalıtsal genetik
mutasyonlar değil, edinsel mutasyonlarla ilişkili CNV’ler analiz edilmektedir[4].
Kalıtsal Kanserlerde CNV’ler
7
1)Sık rastlanan CNV’ler: Toplumda sık rastlanan CNV’lerin kanser etiyolojisinde de rol
oynadıkları düşünülmektedir. Shlien ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada 770 sağlıklı
bireyin genomunda 49 kanser geninin bir CNV ile çakıştığı veya içinde bulunduğu
gösterilmiştir. Database of Genomic Variations (DGV)’ye göre kanser ile ilişkili genlerin
%40’ı CNV’ler tarafından kesintiye uğramaktadır. Önemli tümör baskılayıcı genlerin ve
onkogenlerin çoğunun apoptozis, hücre döngüsü kontrolü ve DNA onarımı işlevleri ve çok
sayıda translokasyon ve füzyon geni ortakları ile ilişkisi vardır. Örneğin DNA onarımında
homolog rekombinasyon mekanizması ile rol oynayan Rad51L1 geninde meme kanseri ile
ilişkili bu tek nükleotit polimorfizmi belirlenmiştir.
Sonraki çalışmalarda bu genlerin hangilerinin doza duyarlı oldukları ve bu CNV’leri içeren
dokuların hangilerinin malign dönüşüme ve büyümeye yatkın olacağının tanımlanması
gerekecektir.
Bu
konuda
uygulanan
bir
yaklaşım
özgün
kanser
CNV’lerinin
populasyondaki sıklığı ve kırık dizisi açısından tiplendirilmesidir. Örneğin MLLT4 geninde
saptanan bir kanser CNV’si Li-Fraumeni(LFS) sendromu ile ilişkili bulunmuştur. Bu
CNV’nin sıklığı LFS olgularında sağlıklı populasyondan daha yüksek bulunmuştur [9].
2)Nadir CNV’ler: Nadir CNV’ler sıklıkla 10 ile >100 kb büyüklükte genom dizileridir.
Tümör baskılayıcı genlerin kaybına veya zarar görmesine neden olmaları ve hastalığa
yatkınlık üzerine etkilerini gösterirler. Nadir CNV’ler ailelerde orta-yüksek penetranslı
kanser riskini açıklamada yarar sağlarlar. Kanser yatkınlığının nedeni CNV’leri iyi bilinen
yüksek penetranslı kansere yatkınlık genleri için bildirilmiştir (Tablo 2). Bu genler
arasında BRCA1 ve BRCA2,VHL, APC,BMPR1A ve SMAD4 ve çeşitleri yanlış baz eşleşimi
onarım genleri bulunmaktadır. Kopya sayısı analizleri her zaman yapılmadığı için
CNV’lerin
kansere
yatkınlıktaki
rolü
iyi
tahmin
edilememektedir.
Bu
nedenle
açıklanamayan yüksek riskli kanser ailelerinde genom ölçeğinde kopya sayısı farklılıkları
analizleri çekici bir yaklaşım olarak görev yapabilecektir [4].
Edinsel Kanserlerde CNV’ler
Tümör DNA’sında edinsel CNV‘lerin de bulunduğu belirlenmiştir. Genom ölçeğinde
çalışmalarda daha önce genomda gözlenmeyen CNV’lerin ortaya çıktığı gösterilmiştir.
Örneğin akciğer adenokarsinomunda 14q13.3 bölgesinde yer alan ve NKX 2-1 adı verilen
yeni bir onkogenin amplifikasyonu saptanmıştır. Çocukluk çağı ALL’lerinde yapılan
çalışmada hemen her lösemi tipinde ortalama altı adet CNV belirlenmiştir. B-ALL olguları
kendi içinde ve B-ALL ve T-ALL alt tipleri arasında kıyaslama yapıldığında CNV’lerin sayısı
açısından anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Edinsel kanserlerde CNV bilgisi, mRNA
ifadelenme düzeyleri ve metilasyon değişiklikleri ve nükleotit mutasyon analizleri
8
yapılmış, tümörlerin yüzde %70 ‘inde Rb1, p53 ve tirozin kinaz reseptör yolaklarında
değişiklikler gözlenmiştir [9].
Tablo 2. Bilinen kanser yatkınlık genlerini içeren nadir patojenik CNV’ler [4]
Gen
Lokus
Kanser tipi
APC
5q21-q22
Kolorektal, pankreatik, desmoid, hepatoblastoma, glioma,
diğer MSS tümörleri
BMPR1A
10q22.3
Gastrointestinal polipler
BRCA1
17q21
Meme, over
BRCA2
13q12.3
Meme, over, pankreatik, lösemi (FANCB, FANCD1)
CDH1
16q22.1
Gastrik, Meme
CDKN2A
9p21
Melanoma, pankreatik
CHEK2
22q12.1
Meme, prostat
EPCAM
2p21
Kolorektal, endometrial
EXT1
8q24.11-
Ekzositoslar, osteosarkoma
q24.13
EXT2
11p12-p11
Ekzositoslar, osteosarkoma
FANCA
16q24.3
Akut myelositer lösemi
FH
1q42.1
Leiomyomatozis, böbrek
MADH4
18q21.1
Gastrointestinal polipler
MEN1
11q13.1
Paratiroid adenomu, hipofiz adenomu, pankreas adacık
hücreleri, karsinoid tümör
MLH1
3p21.3
Kolorektal, endometrial, over, MSS
MSH2
2p22-p21
Kolorektal, endometrial, over,
MSH6
2p16
Kolorektal, endometrial, over,
NF1
17q11.2
Neurofibroma, glioma
NF2
22q12.2
Meningiom, akustik nörom
PMS2
7p22
Kolorektal, endometrial, over, medulloblastom, gliom
PRKAR1A
17q23-q24
Miksoma, endokrin, papiller tiroid
PTCH
9q22.3
Deri bazal hücreleri, medulloblastom
RB1
13q14.1-
Retinoblastom, sarkom, meme, küçük hücreli akciğer
q14.2
kanseri
RUNX1
21q22.12
Akut myelositer lösemi
SDHB
1p36.1-p35
Paragangliom, feokromositom
SDHC
1q21
Paragangliom, feokromositom
SDHD
11q23
Paragangliom,feokromositom
SMARCB1
22q11
Malign rabdoid
9
STK11
19p13.3
Jejunal harmartom, over, testiküler, pankreatik
TP53
17p13.1
Meme, sarkom, adrenokortikal karsinom, gliom, multiple
diğer tümör tipleri
TSC1
9q34
Hamartom, renal hücre
TSC2
16p13.3
Hamartom, renal hücre
VHL
3p26-p25
Renal, hemangiom, feokromositom
WT1
11P13
Wilms tümör
SONUÇLAR ve ÖNERİLER
CNV’lerin genomik düzensizlikler ve sporadik tümörlerin gelişimindeki rolleri iyi bilinmekle
birlikte, kansere yatkınlıktaki rolleri çok iyi anlaşılamamıştır. Hem sık rastlanan hem de
nadir CNV’ler kansere yatkınlıkta rol oynayabilmekle birlikte, populasyon düzeyinde
bakıldığında etkilerinin sınırlı olduğu görülmektedir.
Bununla birlikte nadir CNV’lerin kanserle ilişkili yolaklarda görev alan genleri hedeflediği
ve kanser oluşum riskini artırdığı artık daha iyi bilinmektedir. Bu CNV’ler genom ölçeğinde
yapılan analizlerde kolaylıkla kullanılabileceği için bu stratejiler yeni kansere yatkınlık
genlerinin
tanımlanmasında
kullanılabilir.
Genom
düzeyinde
yapılan
analizlerin
çözünürlüğünün giderek artması, yeni nesil dizileme teknolojilerindeki gelişmeler tek bir
ekzon veya bir parçası kadar küçük CNV’lerinde tanımlanmasını mümkün kılmaktadır.
Sonuç olarak, giderek artan bir hızla çok sayıda yeni kansere yatkınlık geninin ve/veya
mekanizmasının keşfedilmesi beklenmektedir. Bu da kanser etiyolojisinin daha iyi
anlaşılmasına ve kalıtsal olan ve olmayan kanserler için tanı, takip ve kişiselleştirilmiş
tedavilerin geliştirilmesine imkan verecektir.
Kaynaklar:
1. Hastings PJ, Ira G, Lupski JR. A Microhomology-mediated Break-induced Replication
Model for The Origin of Human Copy Number Variation. PLoS Genetics. 2009; 5,
e1000327
2. http://www.dgvbeta.tcag.ca/dgv/app/statistics?ref=NCBI36/hg18)
3. Zhang F, Gu W, Hurles ME, Lupski JR. Copy number variation in human health,
disease, and evolution. Annu Rev Genomics Hum Genet. 2009; 10:451-81.
4. Kuiper RP, Ligtenberg MJ, Hoogerbrugge N, et al. Germline Copy Number Variation
and Cancer Risk. Curr Opin Genetic Dev. 2010; 20:282-89.
10
5. Lee C, ve Scherer S W, The Clinical Context of Copy Number Variation in The Human
Genome. Expert Rev Mol Med. 2010;9;12:e8
6. Lee JA, Carvalho CM, Lupski JR. A DNA Replication Mechanism for Generating
Nonrecurrent Rearrangements Associated with Genomic Disorders. Cell . 2007;131:
1235-47.
7. Lobo I., Copy number variation and genetic disease. Nature Education. 2008;1
8. Sebat J, Lakshmi B, Troge J, et al. Large-scale Copy Number Polymorphism in The
Human Genome. Science. 2004; 305:525-8.
9. Shlien A ve Malkin D. Copy number variation and cancer. Genome Med. 2009; 1:62
11
Download