Î&2J gündem Bir Ders Dönemi İntibaları Çerçevesinde Kosova Dr. Mustafa Küçük Başbakanlık Osmanlı Arşivi Uzmanı Kosova'da dinî ilimler revaçta olduğu gibi, camilere gençler rağbet etmektedir. Pek çok genç talebe, bir Batı ülkesine olduğu kadar, tahsil için Türkiye ve Arap ülke­ lerine belli bir müddet için gitmeye çalışmakta ve büyük bir çoklukla da bu emellerini gerçekleştirmektedir. Balkanlar'da Sırbistan, Kara­ dağ, Makedonya ve Arnavutluk devletlerine sınırı olan Kosova, -daima Türkler için önemli bir coğrafî mevki olmuştur. Türki­ ye için Akdeniz'de Kıbrıs ne ise Balkanlar ve Avrupa'da Kosova öyledir. Bu benzerlik, her iki ülke insanının taşıdığı ruh ahvali için de geçerlidir. Ülkenin yaşlıları, Osmanlı Devleti'nin bölgeyi fethi sebebiyle kendilerinin Sırp ve Hristiyan olmaktan kurtuldukla­ rını açıkça ifade etmektedirler. Bunların büyük bir kısmı Türkçe bildikleri gibi, bazılarının evlerin­ de de konuşulan dil Türkçe'dir. Nisan 2009 - 1 2 0 Diyanet I Kosova Kurtuluş Ordusu'ndan Kosova'nın Bağımsızlığına Osmanlıların Balkanlar'dan çıkışıyla birlikte Arnavutlar Slavlara karşı direnişe başladılar ve bu direnişi Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında da sürdürdüler. 1989'da Miloseviç rejimi tarafından Özerkliklerinin geri alınmasıyla, Kosova halkının kendilerine uygulanan siyasî baskı ve şiddete karşı direnişleri daha da artarak güçlendi. Bütün bu baskılar sonucunda Arnavutlar, Sırplara karşı 1993'te Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) adlı askerî bir teşkilatı tam bir gizlilik içinde kurdular. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Gözetleme Misyonu, 1998 yılında Kosova'da göreve başladı. Reçak'ta 15 Ocak 1999 tarihinde bir grup Arnavut sivilin Sırp güvenlik güçlerince katle­ dilmesini Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi'nin soykırım olarak değerlendirmesi, Milo­ seviç rejimine son verilmesine, dolayısıyla Kosova halkının kur­ tarılması yönünde ciddi bir adım atılmasına sebep oldu. Bu sırada Sırplar, Arnavutlar­ la birlikte Türk ve Boşnakları da Kosova'dan sürmekteydi­ ler. Kısa sürede yaklaşık 700 bin kişi Kosova'dan çıkarıldı. Ancak Fransa'daki Rambouilet Konferansı'nda 5 Şubat 1999'da Sırp ve Arnavut heyetleri ara­ sında anlaşma sağlanamaması sonucu, Miloseviç rejimine karşı askeri güç kullanılmasının önü açıldı ve BM Güvenlik Konseyi­ nin çıkardığı 1244 sayılı karara Kosova'nın mühim şehirle­ rinden birisi de Yakova'dır. Pek çok büyük âlim bu­ radan çıkmıştır. Şehir, savaş sonrası ahşap ve güzel görünümlü binalarla donatılmış ve kaldırımlar yeniden düzenlenmiştir. Güzel çarşıları ve pek çok tarihî eseri mevcuttur. Ha­ dım Süleyman Paşa Camii önemli bir eserdir. dayanılarak, 24 Mart 1999 günü NATO güçleri Sırbistan üzerine hava harekâtı başlattı. 78 gün­ lük hava harekâtının sonunda Kumanova'da imzalanan Askeri Teknik İşbirliği Anlaşması ile Sırp güvenlik güçleri Kosova'dan geri çekildi, 10 Haziran 1999 günü NATO güçleri Kosova'ya girdi ve kısa bir süre içerisinde Kosovalıların büyük bir bölümü evlerine geri döndüler. Haziran 1999'dan itibaren Birleş­ miş Milletler tarafından yönetilen Kosova'da ilk mahallî seçimler 2000 yılında yapıldı. Yapılan üç seçimin ardından son seçimleri eski UÇK komutanlarından Haşim Taçi'nin liderliğindeki Kosova Demokrasi Partisi (PDK) kazandı ve Kosova Demokratik Birliği (LDK) ve Kosova Demokratik Türk Partisi'nin de ortak olduğu koalisyon hükümeti kuruldu. Bu dönemde bir yıl süren Belgrad ve Priştine arasında Kosova'nın nihaî statüsüyle ilgili müzake­ relerde uzlaşma sağlanamadı. Ahtisaari'nin Kosova'ya şartlı bağımsızlık öneren planı, BM Güvenlik Konseyinde Rusya tarafından veto edilince, Temas Grubu tarafından bir yıllık yeni bir müzakere dönemi başlatıldı. Bu müzakereler de sonuçsuz kalınca Kosova, 17 Şubat 2008 günü bağımsızlığını ilân etti. Böylece dünyanın en genç bağımsız ülkesi sıfatını, yine Sırbistan'dan ayrılan Karadağ'ın elinden almış oldu. 2006 yılının sonunda çıkarılan Resmî Diller Yasası'nda; Arnavutça, Sırpça ve İngilizce resmî dil olarak kabul edildi. Türklerin baskısıyla Priş­ tine, Prizren, Mitroviça ve Gilan belediyeleri Türkçeyi resmî dil olarak ilân ettiler. Kosova'nın Şehirleri Kosova'nın şehirlerini, küçük bir harita ve bölgede kullanılan üç dilin karşılıklarıyla vermek yerinde olacaktır. Çünkü her üç dilin de bilinmesi gereklidir. Yer isimlerinin Arnavutça karşılığı, bugün için ne kadar lüzumluysa, Türkçe karşılıkları da tarihî araştırmalar için gereklidir. Zira bu şehirler, Osmanlı Türkçesi'yle yazılmış tarihî belgelerde Türkçe adlarıyla yer almaktadırlar. Kosova'nın Osmanlı idaresi altında kaldığı dönemlerde Priştine'nin itibar gören yerleri ve Türkler tarafından inşa edilen eserler, bugün aynı değeri taşımamaktadır. Bunların bir kısmı yıkılmış, bir kısmı muhtaç duruma düşürülmüştür. Ancak Priştine, sahip olduğu tarihî eserler bakımından, Prizren ve İpek ile yarışacak zenginlikte­ dir. Bölgenin en eski camile­ rinden birisi olan Çarşı (Yaşar Paşa) ve Fatih Camii şerifleri Diyanet Arnavutça / Sırpça / Türkçe Adları ile Kosova Şehirlerinin Listesi Sıra ARNAVUTÇA Deçani SIRPÇA Decani TÜRKÇE Deçan 2 Dragash 3 DrasaS Dakovica Dragaş Yakova 4 Gjakova Gllogovci Glogovac Glogovac 5 Gjilani Gnjitane Gilan 6 istog Istok Istok 7 Kaçanik Kaçanik Kaçanik 8 Klina Klina Klina ı 9 Fushe Kosova Kosovo Polje Kosova Ovası 10 Kamenica Kosovska Kamenica Kameniçe 11 Mitrovice Kosovska Mitrovica Mitrovica 12 Leposaviq Leposavic Leposavic 13 14 Lipjan Malisheve Lipijan Yanova MaiiSevo Malişeva 15 Novoberdö Novo Brdo Yeni Brod 16 Obiliq Obilic 17 Rahovec Orahovac Obiliç Rahofça 18 Peje' Peö 19 Podujeve' Podujevo İpek Poduyeva 20 Prishtine Pristina Priştine 21 Prizren Prizren Prizren 22 Skenderaj Srbica Gazimestan 23 Shtime âtimlje lstimliye 24 Shterpce" âtrpce İştirpçe 25 Suhareke' Suva Reka Kurudere 26 Ferizaj UroSevac Firuzağa 27 Viti Vitina Viti 28 Vushtni VuSitrn Vuçıtnn 29 Zubin Potok Zubin Potok Zubin Potok 30 Zveçan Zvecan Zeçan Priştine'dedir. Keza, Sultan Murad ve Gazi Mestan türbeleri de burada bulunmaktadır. Yakın zamanda tamir edilen bu eser­ lerin Kosova'daki Türk kültür varlığı bakımından ehemmiyetle­ ri büyüktür. Prizren, coğrafî durumu itibarıy­ la çok dikkat çekici bir şehirdir. Şehrin ortasından geçen nehir ile üzerindeki köprü ve şehrin hemen eteğinde yükselen bir dağ, şehre ayrı bir tabiî güzellik katmaktadır. Priştine bugün de, hem başşe­ hir olması, hem Sultan Mu­ rad Türbesi, Millî Kütüphane, Priştine Üniversitesi, Millî Arşiv gibi kurumlara sahip bulunması itibarıyla ilim ve kültür merke­ zidir. Belediye teşkilâtı, harap olan Priştine caddelerini yeniden düzenlemekte ve şehrin pek çok yerinde yeni ve güzel binalar yükselmektedir. Prizren'in sahip olduğu kül­ tür zenginlikleri, burasını Balkanlar'da Türkler için önemli bir merkez hâline getirmiştir. Burada hayat daha sade ve insanlar birbirine daha sıcak­ tırlar. Şehirde, bütün Balkan­ lar için mühim bir sima olan Sinan Paşa başta olmak üzere bir çok Osmanlı devlet ve ilim adamı namına yapılmış cami, Î türbe ve hamam gibi pek çok tarihî eser mevcuttur. Bunun haricinde Prizren Arşivi, Türk çarşısı ve tekkeler de oldukça dikkat çekicidir. Bu binaların bir kısmı, aslına sadık olarak yeniden tamir edilmiştir. Saraç­ hane Tekkesi, yenilenen ahşap haliyle bu eserlere güzel bir örnek teşkil etmektedir. Gerek Saraçhane Tekkesi'nde, gerekse diğer tekkelerde, oldukça büyük miktarda ve değerde dinî ve tarihî yazma eserler ve belgeler bulunmaktadır. Kosova'nın mühim şehirlerinden birisi de Yakova'dır. Pek çok bü­ yük âlim buradan çıkmıştır. Şe­ hir, savaş sonrası ahşap ve güzel görünümlü binalarla donatılmış ve kaldırımlar yeniden düzenlen­ miştir. Güzel çarşıları ve pek çok tarihî eseri mevcuttur. Hadım Süleyman Paşa Camii önemli bir eserdir. Bu bölge, emsali şehirlerden iktisadî bakımdan da daha iyi durumdadır. Hadım Süleyman Paşa Camii avlusundaki hazirede hâlen mevcut pek çok Osmanlı mezar taşları bulunmaktadır. Bunların bir kısmı harap olmakla birlikte, kalanlarının tedkikiyle Kosova halkı hakkında bilgi edinmek pekâlâ mümkündür. İpek, Millî Şairimiz Mehmed Akif'in babası Tahir Bey'in doğduğu şehirdir. Burada da Osmanlı dönemine ait pek çok bina, cami, mezar taşları ve el yazmaları ile millî arşiv binası bulunmaktadır. İpek, tarihî zen­ ginliğe sahip olduğu kadar tabiî güzelliğiyle de dikkat çekicidir. Mitrovica ve onun yolu üzerinde bulunan Vuçıtnn, geniş caddeleri Nisan 2009 - 120 -4$f 7 Diyanet ve kenarları ağaçlı yollarıyla ge­ zilecek yerlerdendir. Vuçıtrın'da Osmanlı devrinden kalma hamam ve camiler ile mezarlar bulunmaktadır. Mitroviça'daki İsa Bey Camii ise şehrin önemli eserlerindendir. Burada da arşiv müessesesi mevcuttur. Şehir geniş caddelere sahip olmakla birlikte imar faaliyetiyle henüz yenilenmemiştir. Gilan, Türk nüfusun yekûn teşkil ettiği yerlerden birisidir. Şehrin merkezine giden yol üzerinde güzel bir dere mevcuttur. Bütün Kosova'da olduğu gibi, burada da şehirler arası yollar küçük, ama renkli ve güzel ağaçlarla donan­ mıştır. Yol boyunca sağlı-sollu yükselen küçük ve güzel ağaçlar ve hemen yakın bir mesafe­ de bulunan dağların eteklerini görmek, seyahat esnasında dinlendirici ve güzel bir manzara meydana getirir. Bu manzara, Priştine İpek, Priştine-Prizren, Priştine Mitroviça güzergâhında da kendini iyice hissettirmektedir. Novoberde (Yeni Brod) için söy­ lenecek en önemli söz, burada yer alan kalenin sahip olduğu manzaranın nefes kesici hâlidir. Vaktiyle büyük miktarda kömür gibi madenlerin çıkarıldığı ve oldukça zengin olan bu şehir, geçirdiği bir depremin ardından gittikçe fakirleşmiş ve küçük bir Osmanlı camisi ile civarında yer alan bir türbe ve avlusundaki mezarlık dışında neredeyse herhangi bir tarihî zenginliği bugüne aktaramamıştır. Cami­ nin oldukça dar minaresine, sırf âcizlerine refakat etmek üzere çıkan ve Mart 2009'un ilk günle­ rinde vefat ettiğini öğrendiğim, fevkalâde mütevazı ve samimi, Kosova Millî Arşiv Müdür Yar­ dımcısı Gazmend Berisha'yı, bu vesile ile rahmetle anıyorum. Kosova'da dinî ilimler revaçta olduğu gibi, camilere gençler rağbet etmektedir. Pek çok genç talebe, bir Batı ülkesine olduğu kadar, tahsil için Türkiye ve Arap ülkelerine belli bir müddet için gitmeye çalışmakta ve büyük bir çoklukla da bu emellerini gerçekleştirmektedir. Ancak bölgede gerek Osmanlı Türkçesi, gerek Türkiye Türkçesi bakımından kalıcı ve ciddi bir hizmete ihtiyaç olduğu muhak­ kaktır. Türkiye'nin Kosova'ya, Kosova'nın Türkiye'ye olan ilgisi ile bu bölgede mevcut tapu kayıtlarıyla arşiv belgelerinin ehemmiyeti, böyle bir eğitimi zaruri kılmaktadır. ^ ^ k • AVRUPA û Diyanet AYLIK DESGl V Kosova ve Sultan Birinci Murad'ın Meşhedi Sultan Birinci Murâd-ı Hudâvendigâr'ın şehid düştüğü Birinci Kosova Savaşı'ndan sonra sembolik olarak Kosova sahrasında yapılan ve o dönemde üstünün açık olduğu tahmin olunan türbe, tarihî olduğu kadar stratejik değeri de hâizdi. Çünkü bir memlekette bulunan mezarlar, o topraklar için savaşan milletlerin tapu senetleri hüviyetinde addedilirler. Birinci Kosova Muharebesi'nin ardından (1389) Balkanlar'a yerleşen Osmanlı Devleti, Sultan Birinci Murad-ı Hudâvendigâr'ın şehid düşerek iç organlarının gömüldüğü Kosova sahrasına Meşhed-i Hudâvendigâr nâmıyla bir türbe yaptırmış ve bu civara yerleşen Müslümanları, türbe­ nin bakımına karşılık vergiden m u a f t u t m u ş t u r . (Münir Aktepe, "Kosova", İslâm Ansiklopedisi, e. 6, İstanbul 1977, s. 871'den naklen: Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Vuçıtrın Livası Tahrir Defteri, nr. 234, tarih, 951/1544) B u ilk dönemlerde Kosova halkı, Üsküp sancağına bağlı olarak idare olunmuştur. İkinci Koso­ va Savaşı'nda (1448) tarafsız kaldıkları için Sırplar'ın elinde bulunan Kuzey Kosova'daki Vuçıtrın'e dokunulmamış, ancak bu bölgenin de 1455 tarihinde fethedilmesiyle birlikte ve Fatih Sultan Mehmed'in padişahlığı döneminde, coğrafî mânada bütün Kosova, Türkler'in eline geçmiştir. (Aktepe, a.g.m., s. 872) Osmanlı Devleti'nin ilerle­ mesini temin bakımından hükümetçe 1864 yılında Vilâyet Nizâmnâmesi ve 1867 tarihinde ise Vilâyetler Nizâmnâmesi çıka­ rılmıştır. (İskender Rızaî, "Kosova Vilâyeti Teşkilâtı", Yedinci Türk Tarih Kongresi: 25-29 Eylül 1970-Ankara, Kongre Bildirileri, Nisan 2009 - 1 2 0 Diyanet AYLIK OE«GI » c. 2, Ankara 1971, s. 667) Bunların neticesinde Üsküp, İşkodra, Prizren (Pirzerin) ve Manastır vilâyetleri teşkil edilmiştir. Bu vilâyetlerin kurulması, Kosova vilâyetinin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Nitekim önceleri Sofya eyaletinin idaresi altında bulunan Kosova (P. L incidyan-H. D. 1881-1912 Andreasyan, Osmanlı Rumelisi Tarih ve Coğ­ rafyası, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, sayı 2-3'den ayrı basım, İstanbul 1974, s. 16-26), Manastır vilâyetinin lağvedilip Selanik ile birleşmesi sırasında ve 14 Muharrem 1294 (29.1.1877) tarihinde Sofya, Niş ve Priştine'nin birleşmesiyle, merkezi Priştine olmak üzere bir eyalet şekline getirilmiştir. Koso­ va vilâyetine bağlı Üsküp, bazen Prizren'e, bazen de Manastır'a bağlı iken, bu tarihten bir müd­ det sonra tekrar Manastır'dan ayrılarak Kosova'ya bağlanmış­ tır. 1877-1888 yılları arasında merkezi Priştine olan Kosova vilâyeti, bağlı olduğu vilâyetinin değişmesinin ardından Üsküp sancağını merkez edinmiştir. ( 1 8 8 8 - 1 9 1 2 ) (Kosova'nın coğrafî de­ ğişiklikleri için ayrıca bk. Şemseddin Sami, Kâmûsu'l-a'lâm, c. 5, İstanbul 1314, s. 3746-3748; Ali Haydar Midhat, Midhat Paşa, İstanbul 1325, s. 13-24; M. Rüşdü-M. Eşref, Mükemmel ve Mufassal Atlas, İstanbul 1325, s. 2-24; Salnâme-i Vilâyet-i Kosova, sene 1314; Tayyib Gökbilgin, "Kanunî Sultan Süleyman Devri Başlarında Rumeli Eyaleti, Livaları, Şehir ve Kasabaları", Belleten, c. 20, sayı 78 (1956), s. 247-294) Kosova vilâyeti zaman zaman idarî değişikliğe uğramakla birlikte, 1912 yılına kadar büyük bir idarî bölge olarak Osmanlı Devleti'nin idaresi altında kal­ mıştır. Niş ve Şehirköy kazaları, 1878 Berlin Kongresi'nden sonra Kosova vilâyetinden ayrılmışlar- O Kosova Vilayeti © Osmanlı Devleti dır. 1880 yılında ise Prizren ve Debre sancakları da Kosova'dan ayrılmış ve yeni kurulan Manas­ tır vilâyetine bağlanmışlardır. Ancak 1883 yılının sonuna doğ­ ru Prizren ve Debre sancakları tekrar Kosova vilâyetinin idaresi altına girmişler, 1886 tarihinde ise yeniden Manastır'a bağlan­ mışlardır. Kısa bir müddet sonra Kosova vilâyetinin idaresi altına giren Prizren sancağı, 18881912 yılları arasına kadar bu şekilde kalmıştır. Buna karşılık Debre sancağı aynı tarihler ara­ sında Kosova vilâyetinin idaresi haricinde bulunmuştur. Bütün bu değişikliklerin ardından 1912 yılında Kosova vilâyetini şu sancaklar teşkil etmiştir: Üsküp, Priştine, Seniçe, İpek, Taşlıca, Prizren. Daha önce Priştine sancağına bağlı İpek kazası ve Yeni Pazar'a (Seniçe) bağlı Taşlıca kazası, 1880-1882 yılları arasında bu sancaklardan ayrılarak kendileri sancak hâline gelmiş ve Kosova vilâyetini teşkil eden sancaklar arasındaki yerlerini almışlardır. Sultan Birinci Murad'ın Meşhedi Osmanlı sultanları, bütün Rumeli ile olduğu gibi Kosova ile de yakından alâkadar olmuşlardır. Bilhassa Rumeli fâtihi Sultan Birinci Murad'ın bu bölgede şehid olması, hemen bütün Osmanlı padişahlarının adetâ gıbta derecesinde yakın ilgisini çekmiştir. Sultan Birinci Murâd-ı Hudâvendigâr'ın şehid düştü­ ğü Birinci Kosova Savaşı'ndan sonra sembolik olarak Kosova sahrasında yapılan ve o dönem­ de üstünün açık olduğu tahmin Olunan t ü r b e (Semavi Eyice, "Meşhed-i Hudâvendigâr ve Gazi Mestan Türbesi", İÜEF Tarih Dergisi, c. 12, sayı 16 (Eylül • • ^ • AVRUPA 4 Diyanet 1961), s. 74), tarihî olduğu kadar stratejik değeri de hâizdi. Çünkü bir memlekette bulunan me­ zarlar, o topraklar için savaşan milletlerin tapu senetleri hüviye­ tinde addedilirler. Osmanlılar'ın bu anlayışı, fetih hareketleri boyunca daima var olmuştur. Bu itibarla zamanla ihmal edilen Sultan Birinci Murad'ın mesnedi­ ni tamir etmekten geri durma­ mışlardır. Nitekim Melek Ahmed Paşa ile birlikte ziyaret eden Evliya Çelebi'nin dikkat çekmesi neticesinde türbe temizlenerek yeniden düzenlenmiş ve girişine bir kapı konulduğu gibi, bir türbedar ile bir bekçi tayin edil­ miştir. (Semavi Eyice, a.g.m., s. 74-75) Daha sonraları 1 Zilkade 1280 (8 Nisan 1864) tarihli bir irâde ile; Sultan Murad ile sancakdarı Gazi Mestan'a ait türbelerin, yapılan keşif neticesinde gere­ ken tamir masrafının ödendiğini g ö r m e k t e y i z . (BOA, İrâde-Dahiliye, nr. 36107. Bu hususta ayrıca bk. İrâdeDahiliye, nr. 10345, 37952) Sultan Reşad'ın Avrupa Seyahati Sultan Beşinci Mehmed Reşad, 7-28 Cemâziyelâhir 1329 (5-26 Haziran 1911) tarihleri a r a s ı n d a (Dânişmend, a.g.e., s. 383384; Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1963, c. 6, s. 3467. Münir Aktepe, İslâm Ansiklopedisi'ndeki "Kosova" maddesinde, Sultan Reşad'ın Rumeli'ye seyahat tarihini 1912 olarak zikretmektedir ki bu yanlıştır. Bk. Aktepe, a.g.m., s. 875) v e h e m "Meşrutiyetin ilânı üzerine pek ziyade revaç bulan bir tabir" ile "unsurları birleştirme" ("Hatta pek iyi hatırlıyorum, hünkâr bile Üsküp'te bir nutka mukabele ederken bu tabiri kullandı; bu seyahate çıkmaktan maksadının, unsurlar arasında birleşmenin husulünü görmekten ibaret olduğunu söyledi." Halid Ziya Uşaklıgil, Saray ve Ötesi, İstanbul 1965, s. 267) ve hem de Sultan Murâd-ı Hudâvendigâr'ın kabrini ziyaret maksadıyla Rumeli'ne 22 günlük bir seyahat gerçek­ leştirmiştir. ("Zât-ı hümâyûn-ı Hazret-i I Pâdişâhî, maksad-ı aslî-i seyahatleri olan Murâd Hân-ı Evvel Hazretleri'nin meşhed-i mübareklerine bi'l-âfiye vâsıl olarak, orada yüz bini mütecaviz cemiyet-i kübrânın feverân-ı hissiyât-ı sâdıkası arasında salât-ı cum'ayı edâ buyurdukları..." Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Teşrifat Defterleri, nr. 503, tarih: 1327 (İrâde-i Teşrifat - Ceride i), s. 4i) Sultan Reşad ve maiyyetini Üsküp'e doğru götüren tren Köprülü İstasyonu'nda durdu­ ğu sırada, toplanan kalabalık içerisinde bulunan 11 yaşındaki Dimice adlı Bulgar çocuğunun irad ettiği şu nutuk, padişahı fevkalâde duygulandırmıştır: "Ey hükümdâr-ı muazzam! Altı Nisan 2009 - 1 2 0 •>&& 11 fLfc, Diyanet *YLIK DERCİ E u e a •o Ol V yüz seneden beri ecdadınız buraları fetih eylemişdir. Siz bu memâlikin fâtihisiniz. Biz de sizin tebe'anız ve fedakâr kullarınızız. Bizim hayatımız bi'lumûm Osmanlılar'ın hayatına merbuttur. Onlarla beraber ya­ şayacak, beraber ölecek, bera­ ber mes'ud olacağız. Bütün Bul­ gar kulları bu teşrîf-i şahaneden dolayı bahtiyardır. Bulgar milleti bütün mevcudiyeti, bütün varlığı ile bu hanedana sâdık ve muti kalacaktır. Hiç bir kuvvet yoktur ki bu emel-i mukaddesden bizi inhirafa muktedir olabilsin. Ey pâdişâh-ı muazzamımız, var olun, milletinle bin yaşa." (BOA, Teşrifat Defterleri, nr. 503, s. 39) olarak değerlendirilirken (Nitekim Başkâtip sıfatıyla Sultan Reşad'ın bu seya­ hatine katılan Halid Ziya, hatıratında aynen şöyle yazmaktadır: "Bu seyahatin vukuu esnasında öyle tezahürlere şahit olduk ki, başta hünkâr olduğu hâlde beraberinde bulunanların hepsi, sadrâzam, harbiye nâzın, bütün saray erkânı hep inandık ki bu, yalnız bir gösteriş değil, hakikatte şu kaç yıldan beri her vesile ile işitilen unsurları birleştirme niyetinin bir fiile inkılâbıdır. Uşaklıgil, a.g.e., s. 267), b i l â h e r e yapılan değerlendirmelerde ise, bu seyahatin geçici olarak bir başarı elde ettiği ifade edilmiştir. ("Bu seyahatin Sultan Reşad'da bıraktığı ruhanî zevk, yalnız ecdadından Murâd-ı Hudâvendigâr'ın mesnedini ziyaret etmiş olmaktı. Ancak O, dahilî siyaset itibariy­ le mühim ve muvaffakiyetli, şâhâne bir hizmet ifa ettiği kanaatini de besliyordu ve bu kanaatiyle vücudça yorgunluğu, devlete hakikî bir faydası dokunmadı. Afva uğrayanlar arasında İsa Bolatin'den başka Seyahati boyunca ırk ve din farkı Süleyman Batuşa, Hasan Plave gibi ruesâ g ö z e t m e d e n (Uşaklıgil, a.g.e, s. 266, dahi vardı. Bundan sonra yalnız bu gibiler 270,271) mahallî hayrî kuruluşlara yardımda bulunan Sultan Reşad, değil; hemen bütün Arnavutlar bir kat (Meselâ padişah Selânik'de toplam 2430, Osman Selim Kocahanoğlu), İstanbul 2000, Üsküp'te ise 7250 Osmanlı lirası yardımda bulunmuştur. Bunlar arasında şu kuruluş­ lar vardır: İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yaptıracağı bir mektep (5000 lira), mahallî mektepler (500), sanayi mektebi (300), hastahane (300), fukara (510), mevlevihane (200), tekke ve medreseler (150). Bk. BOA, Teşrifat Defterleri, nr. 503, s. 35, 39) bu sebeple Hazîne-i Hâssa'yı adetâ güç duruma düşürmüştür. 16 Haziran 1911 Cuma günü, Murâd-ı Hudâvendigâr'ın şehid düştüğü Kosova sahrasında yaklaşık yüz bin kişilik muazzam bir cemaatle cuma namazı kılan padişaha, bütün Arnavut âsileri gelip itaatlerini arz etmişlerdir. daha şımardılar." Süleyman Kani İrtem, Meşrutiyet'ten Mütareke'ye (Hazırlayan: s. 170) Ancak uyandırdığı müsbet akisleri ve -her ne sebeple olursa olsun- kaside ve gazellere konu olması; Osmanlı toplumu­ nun, Sultan Reşad'ın seyahatini başarılı olarak kabul ettiğini gösteren unsurlardan sayılabilir. C'Bu mühim seyâhat-i şahaneyi tebcîlen bir çok tarihler, tarih kasideleri nazmedilmiştir." İrtem, a.g.e., s. 173. Bunlara örnek olmak üzere Recâizâde Ekrem'in yazdığı kaside için bk. aynı eser, s. 173; Mevlüt Çelebi, Sultan Reşad'ın Rumeli Seyahati, İzmir 1999, s. 98. Recâizâde'nin, seyahatin tarihi olan hicrî 1329'u (1911) düşürdüğü mısra'ı şöyledir: Bi'l-bedâhe yazdı Ekrem mısra'-ı târihini: Rûh-ı pâk-i ceddini şâd eyledi Sultân Reşâd (Dânişmend, a.g.e., s. 384) (1329/1911). İrtem, a.g.e., s. 174; Çelebi, Bu seyahat; gerek Sultan Reşad, gerekse seyahatta kendisiyle birlikte bulunanlar tarafından, tahminlerinin üzerinde başarılı a.g.e., s. 98. Bu seyahatin resimleri için bk. Nisan 2009 -120 Ubeydullah Esat, "İstanbul'dan Meşhed-i Hudâvendigâr'a", Resimli Kitab, c. 5, sayı 30 (Mayıs 1327), s. 551-533; Mevlüt Çelebi, a.g.e., Albüm bölümü) Gerçekten Sul­ tan Reşad'ın, kendisini "Baba" diye benimseyen Arnavutlar üzerindeki derin tesirini müsbet yolda kullanmaktan ittihatçılar âcİZ kalmışlardır. ("Padişahın oralara gitmesi, muhtelif unsurlar ve bilhassa "Baba!" diye bağrışıp ağlayan Arnavutlar üzerinde çok iyi bir te'sir bırakmışsa da, ittihatçılar bundan bile istifade etmesini bilmedikleri ve kan dâvalarını halledecek tedbirler ittihâzını vaad ettikleri hâlde hiç bir şey yapmadıkları için, biraz sonra isyan yeniden alevlenmiştir." Dânişmend, a.g.e., s. 383-384) Nitekim kısa bir süre sonra Balkanlar'da Osmanlı Dev­ leti aleyhine ittihad fikri tatbi­ kata konulacak ve çıkan Balkan Harbi sırasında Sırp kuvvetle­ rinin hemen bütün Kosova'yı işgal etmeleri üzerine, Berat Mebusu İsmail Kemal'in önder­ liğindeki Arnavutlar, 15 Teşrîn-i Sânî 1328/18 Zilhicce 1330 (28 Kasım 1912) tarihinde bağımsız­ lıklarını ilân edeceklerdir. (Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, c. 2, kısım 2, Ankara 1991, s. 338: Devlet-i Aliyye'nin Roma Sefâreti'nin Babıâli'ye çektiği 29 Kasım 1912 tarihli telgraf. Ancak Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, İzmir 1944, adlı eserinin 431. sayfasında, bu tarihi 29 Kasım 1912 olarak zikretmektedir.) Sırpların 23 Ekim 1912 tarihinde Kosova'yı istilâsı, zaten Kosova ovası ile Osmanlı Devleti'ni kafi olarak birbirinden ayırmışken, 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Anlaşması'yla Kosova vilâyeti tamamen Sırbistan'a terkedil­ miştir. (Münir Aktepe, a.g.m., s. 875) 10 Ağustos 1913 tarihli Londra Konferansı ise Arnavutluk'u bağımsız bir devlet olarak kabul etmiş ve sınırlarını belirlemiştir. (Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, c. 12, s. 130) Diyanet • ^ ^ "AVRUPA d_ AYLIK DERCİ ^ P Kosova İslam Birliği Başkanı Naim Ternava: Kosova İslam Birliğinin En Güzel Modeli Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığıdır Kosova İslam Birliğinde görev yapan 31 personel, 22-28 Mart 2009 tarihleri arasında Diyanet İşleri Baş­ kanlığının hizmetleri hak­ kında bilgilendirme semi­ nerlerine katıldı. Kosova'da verilen din hizmetlerinin verimliliğinin yükseltilmesi, din görevlilerinin mesleki gelişimlerine yönelik bilgi paylaşımı, vakıf hizmetle­ riyle vakıf mallarının sevk ve idaresi, hac hizmetleri, yayın faaliyetleri ve tarihi eserlerin korunması ve ona­ rılması konularının işlendiği seminerin açılışında Kosova İslam Birliği Başkanı Naim Ternava da bir konuşma yaptı. Konuşmada ön plana çıkan başlıklar şöyle: Bağımsızlığını Yeni Kazanan Kosova'nın Dinî Kurumu Olan İslam Birliğinin Başkanı Olarak Türkiye'ye Yapılan İlk Ziyaret Daha önce Türkiye'ye bir­ kaç defa ziyarette bulundum. Elbette her birisinin bende uyandırdığı ayrı ayrı güzellikte duygular oldu. Ancak bu seferki ziyaretimin başkaca bir anlamı var. Esenboğa Havalimanına iner inmez çok özel bir duygu içerisinde buldum kendimi. Çünkü beni Diyanet'in güler yüzlü idarecileri çok samimi şekilde karşıladılar. O karşıla­ manın bir ayrıntısı var ki, onu belirtmeden geçemem. Karşıla­ ma heyeti içerisinde Kosova'nın Ankara Büyükelçisi de vardı. Yüzyıl devletsiz yaşadıktan sonra bağımsızlığını elde eden ve dışa­ rıda büyükelçisi bulunan bir ülke vatandaşı olmanın mutluluğunu bu ziyaretimde ayrıca yaşadım. Havaalanında büyükelçimizle karşılaşmak beni çok sevindirdi. Türk Halkının Balkan Top­ lumlarına ve Kosova Halkına Gösterdiği Yakın İlgi Nisan 2009 - 120 Diyanet ^ ^ • AVRUPA AYLIK DERGİ d " # Tarihe baktığımızda altı yüz­ yıllık bir beraberliğimiz var. Bir sofra etrafında beraber yemek yedik, beraber güldük, beraber ağladık... Bize yapmış oldukları maddi manevi des­ teklerden dolayı kardeş Türk halkına şükranlarımı sunuyo­ rum. Kosova meclis binası 1389 yı­ lında Sultan Murat tarafından inşa edilen caminin temel­ leri üzerinde bulunmaktadır. Cami ve parlamento binası arasındaki mesafe sadece 15 metredir. Bağımsızlık ilan edildikten sonra Sultan Murat Camisinden ve diğer cami­ lerden ezan ve Kur'an sesleri yankılanmaya başladı. Uluslar arası camiaya ve bizi destekle­ yen herkese teşekkürler ki biz bugün halkımızla bağımsız bir ülkede yaşamaktayız. En büyük şükran halkımıza aittir. O kadar zulme karşı dimdik ayakta dur­ du, teslim olmadı, Kosova'yı terk etmedi. Allah'a şükür ki bugün olduğumuz yerdeyiz ve olduğu­ muz yerde de devam edeceğiz. Bundan sonra da ülkemizde olmaya devam edeceğiz. Hayat­ ta olduğumuz müddetçe bütün özelliklerimizle orada bulunaca­ ğız. Kosova'nın hayatı içerisinde her saatinde her alanında Tür­ kiye Cumhuriyetinin mensupları mevcuttur. Türkiye'den gelen çeşitli kurum, kuruluş ve çok sayıda insan Kosova'nın iyiliği ve geleceği için çalışmaktadır. Kosova'nın bağımsızlığını ilan ettiği günü ve anı hiçbir zaman unutmayacağız. En büyük şükran halkımıza aittir. O kadar zulme karşı dimdik ayakta durdu, teslim olmadı, Kosova'yı terk etmedi. Allah'a şükür ki bugün olduğumuz yerdeyiz ve olduğumuz yerde de devam edeceğiz. Hayatla ve bütün özelliklerimizle orada bulunacağız. Bundan sonra da ülkemizde olmaya de­ vam edeceğiz. Hayatta olduğumuz müddetçe bütün özellik­ lerimizle orada bulunacağız. Kosova'nın Bağımsızlıktan Sonraki Durumu ve Konumu İslam birliği bu dönemde gerçekten çok sıkıntılar yaşadı. Bu savaş ve zulümden sonra Kosova'daki 218 cami ya yıkıldı ya harap oldu ya da tamamen yok oldu. Sırp zulmünde harap olan bu camiler XIII., XIV., XV. ve XVI. asra ait camilerdir. Bu dönemde en büyük zulmü İslam Birliği yaşamıştır. Bu zulümde İslam Birliği binamız yakıldı, yıkıldı ve oradaki 600 yıllık bir arşiv yok oldu. Savaştan sonra Kosova halkının, kardeş toplu­ lukların, kurum ve kuruluşların, devlet kuruluşlarının yaptığı yardım ve desteklerle çok kısa bir sürede bütün camileri eski hâline getirdik. Şu anda Prizren ve Piriştine'de iki adet Osman­ lı eseri Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurumu TİKA aracılı­ ğıyla onarılmaktadır. Kosova İslam Birliği olarak biz devlet kurum ve kuruluşlarına, devlet idaresinin, devlet geleneğinin güçlendirilmesi için destekte bulunmaktayız. Kosova İslam Birliğinin, Diyanet İşleri Başkanlığı ile İlişkileri Kosova İslam Birliğinin en güzel Diyanet »YLIK DERGİ W0 modeli Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Başkanlığın çalışma şeklini kendimize model kabul edi­ yor ve işbirliğimizi daha ileri düzeylere çıkarmak istiyoruz. Diyanetle olan işbirliğimizi daha da güçlendireceğiz. Geçen on yıl zarfında münasebetlerimizi geliştirmek için büyük çaba sarfettik. Kosova'da yaşayan tüm toplum ve topluluklarla birlik ve beraberlik sağlanması için birlik ve huzur çatısı oluşturulması için gayret gösterdik. Kosova'da Dinî Yapı Kosova'nın nüfusunun yüzde 90'ı Müslüman nüfustur. Ço­ ğunluğu Müslüman olduğu için Katolik ve Ortodoks azınlıklara karşı saygı ve hürmette bulu­ nuyoruz. Kosova İslam Birliği devlet idaresine ve bünyesine karışmamaktadır. Ama İslam Bir­ liği devlet erkânından kendisine destek görmeyi arzu etmektedir. Kosova'da şu anda 700 cami mevcuttur. 5 medrese, 7 hafızlık Diyanet İşleri Başkanlığının çalışma şeklini kendimize model kabul ediyor ve iş­ birliğimizi daha ileri dü­ zeylere çıkarmak istiyoruz. Diyanetle olan işbirliğimizi daha da güçlendireceğiz. merkezi, İlahiyat Fakültesi, İslamî ilimler dalında faaliyet gösteren 26 eğitim kuruluşumuz var. Vakıf mallarımız İkinci Dün­ ya Savaşından seksenli yıllara kadar sistemli şekilde tahrip ve talan edildi. Amaçları aktivitelerini yerine getirmesin diye Koso­ va İslam Birliğini dize getirmek, çökertmekti. Şu anda elhamdü­ lillah hem kendi gayrimenkullerimiz hem de çeşitli belediyelerin bize tahsis ettiği arazilerimiz var. Böylece hem camiler hem de gelir getiren vakıf binaları inşa etmekteyiz. Camilerin ve Eğitim Kurum­ larının Durumu Yeni camilerin yapılmasına çok ihtiyacımız var. Camiye giden vatandaşlarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır. Şu anda Kosova'da 200'den fazla camiye ihtiyaç var. Bize yardım edilse de edilmese de inşallah bunları yapacağız. Gelecek ayın sonları­ na doğru yeni fakülte binasının temelini atacağız ve onu inşallah en yakın zamanda hizmete açacağız. Son Söz Büyük bir mutlulukla ifade etmek istiyorum ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kosova halkına vize uygulamayacak. Hür iradeyle Türkiye'ye gelmek bizim için ayrı bir mutluluktur. Halkımız böyle bir haberi umutla beklemekteydi ve bu haber bi­ zim için onur vericidir. Sizler için Kosova hatta bütün Balkanlar yabancı bir yer değildir. Hepsini iyi bilirsiniz. Bu gayretinizden dolayı sizlere teşekkür ediyorum ve Allah'a dua ediyorum ki bu halkla her türlü iyiliği, güzelliği nasip etsin. Nisan 2009 - 120 in C: 3 O. n 3 Diyanet AYLIK DERGİ V Diyanet İşleri Başkanlığının Kosova'ya Hizmetleri Kemal Hakkı Kılıç DİB Avrasya Ülkeleri Şubesi Müdürü Tarih boyunca büyük acılar çeken, 1995-1999 yılları arasında bu acılarına daha da beterleri eklenen Kosova, bugün bağımsızlığını kazanmanın huzuru, mutlulu­ ğu, sevinci ve dinamikliği, dost ve kardeş ülkelerin de (başta Türkiye olmak üzere) desteğiyle geleceğe emin adımlarla ilerlemektedir. 1991 senesine kadar (YFC) Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'nde Özerk bir bölge olan, dağılma sürecine giren YFC'nden 1999 savaşıyla birlikte koparak BM Kosova Misyonu (UNMIK) yönetimine giren ve 17 Şubat 2008 tarihinde de bağımsızlığını ilan eden Kosova, 2.800.000 nüfuslu ve 10.577 Km2 yüzölçümü olan Balkanların ikinci Müslüman ülkesidir. Nüfusunun % 95'i Müslüman, % 5'i Hristiyan, 1995 Mart ayında Sırpların saldırısıyla 216 caminin yıkılıp veya yakılmasına, 15.000 Arnavut'un, yaklaşık 30 din görevlisinin şehit edilmesine, 200.000 evin oturulamayacak hâle getirilmesine ve bir milyon kişinin mülteci durumuna düş­ mesine rağmen bugün Kosova, 700 camisiyle, 2000 görevlisiyle, Alaaddin medreseleri (5 adet) ve ilahiyat fakülteleriyle geleceğe emin adımlarla ilerleyen güzel ve şirin bir Balkan ülkesidir. Bundan tam 620 sene önce Sultan I. Murat'ın şehadetiyle tanıdığımız ve o günden beri biz­ den biri olan Kosova'da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Başkan­ lığımız, Müslüman kardeşleri­ mize Kosova Türk Tabur Kuvvet Komutanlığı, polis gücü, din görevlisi başta olmak üzere her Diyanet I J ^^^^H r 1 -^ikZ* 110%* 'jjıı ustafa Küçük türlü yardımı, hizmeti ve desteği vermiş ve hâlen vermeye de devam etmektedir. Müşavirliği kadrosu ihdas edil­ miştir. Diyanet İşleri Başkanlığının Kosova'ya götürdüğü, Müslüman kardeşlerimize sunduğu hizmet­ leri şu başlıklar altında sıralaya­ biliriz: Soydaş ve dindaşlarımızdan gelen talepler doğrultusunda çocuklarını ülkemizde okutmak isteyen ailelerin başvurusu üze­ rine 1996-2008 yılları arasında Başkanlığımız: A- Din Hizmetleri Diyanet İşleri Başkanlığı 2001 senesinden beri Türk Eşgüdüm Bürosu (şimdi Büyükelçilik)'na bağlı olarak Din Görevlileri Yöneticiliği ile hizmet sunmaya başlamış, Mamuşa kasabasına da bay ve bayan din görevlileri, 1996-2008 yıları arasında Ra­ mazan aylarında 25 din görevlisi göndermek suretiyle bugüne kadar din hizmeti götürmüştür. Hizmetlerde verimliliği artırmak, süreklilik sağlamak ve iki ülke arasında dinî konularda daha da kalıcı hizmetler sunmak amacıy­ la T.C. Priştine Büyükelçiliğimiz bünyesinde bir Din Hizmetleri B- Eğitim Hizmetleri Hizmetiçi eğitim amacıyla ma­ halli din görevlisi 93, Kur'an kursu öğrencisi 315, İmam-hatip lisesi öğrencisi 72, İlahiyat fakültesi öğrencisi 49, Yüksek lisans öğrencisi 9, Doktora öğrencisi 1, olmak üzere toplam 539 öğrenciyi Türkiye'ye getirerek eğitim-öğretim almalarına imkan sağlamıştır. 2008-2009 eğitim-öğretim dö­ neminde ise; Kur'an kursuna 10, İmam-hatip lisesine 7, İlahiyat fakültesine 21, Yüksek lisansa 5, Doktoraya 1, öğrenci olmak üzere toplam 44 öğrenci (kısa süreli gezi amacıy­ la da 140 civarında öğrenci ve mahalli din görevlisi) ülkemize getirilmiş, her türlü ihtiyaçları karşılanmıştır. Ayrıca Kosova İslam Birliğince belirlenen 30 kişilik idari bir grup Başkanlık merkezinde; - İl ve ilçe müftülüklerinin yö­ netimi, - Din görevlilerinin verimliğinin artırılması, - Hac organizasyonu, - Mali işlemler, - Eski eserlerin korunması ve - Başkanlığımız merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatları hakkında önümüzdeki dönemde genel bilgilendirme ve hizmetiçi semi­ nere alınacaktır. C- Restorasyon Hizmetleri - Fatih Sultan Mehmet'in 1455 senesinde Kosova'nın tamamını Osmanlı hâkimiyetine alma­ sından sonra ilk namaz kıldığı Nisan 2009 - 1 2 0 Diyanet I yer olan ve 21 Haziran 1455'te yapılan Na­ mazgah (Kırık Camii), Kosova Türk Tabur Kuvvet Komutanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlı­ ğınca ortaklaşa restore edilmiş ve 05 Nisan 2002 tarihinde ibadete açılmıştır. -11 Haziran 1389 tari­ hinde Kosova'da şehit düşen Sultan I. Murat Hüdavendigar Türbesi ve Müş­ temilatının son yıllarda bakımsız bir hâle gelmesi sebebiyle bu önemli tarihi mirasımızın 2006 yılı Aralık ayında restorasyonu yaptırılarak tamamlanmıştır. Restorasyon sonunda; - Sultan I. Murat Hüdavendigar Türbesi, - Çeşmeleri, - Selamlık binası yenilenmiş, zi­ yaretçiler için modern tuvaletler, Türbedar ve ailesi için bir de ev yaptırılmıştır. D- Dinî Yayın Hizmetleri Başta Kur'an-ı Kerim ve Kur'an-ı Kerim meali olmak üzere bugüne kadar 100.000 adet Türkçe ve Arnavutça çeşitli dinî yayın Kosova'ya gönderilmiş, bir kısmının da (Dinimi Öğreni­ yorum, Kitabımı Öğreniyorum ve Peygamberimi Öğreniyorum serisi vb.) Kosova'da basımı sağlanmıştır. Ayrıca görme engelli Müslüman kardeşlerimiz için de 10 adet Braille Kur'an-ı Kerim hediye edilmiştir. E- Çeşitli Hizmetler - Mahalli din görevlileri için 100 adet cübbe ve 100 adet sarık, - Prizren Brod Köyü Camiine halı alınmıştır. - Alaaddin Medresesinde okuyan kız ve erkek öğrenciler gezi amacıyla çeşitli kereler ülkemize getirilmiştir. (Bu sene Mart ayın­ da 70 öğrencinin daha getiril­ mesi planlanmıştır.) - 24/07/2006 tarihinde 204 soy­ daş çocuğu sünnet ettirilmiş, - 2008 yılı Ramazan ayında iftar yemeği verilmiş, - Kosova'dan Suudi Arabistan'a hacca giden Müslüman kardeş­ lerimizin ihtiyaç duydukları 800 adet menenjit aşısı Başkanlığı­ mızca temin edilerek bu ülkeye gönderilmiştir. F- Kardeş Şehir Çalışmaları Mitroviça ile kardeş şehir olan İstanbul Bayrampaşa İlçe Müftülüğü vasıtasıyla 200 koli gıda maddesi ile çeşitli giyecek ve okul malzemesi Kosova'ya gönderilmiş, 28-29 Ağustos 2007 tarihlerinde de 110 çocuk sünnet ettirilmiştir. G- Karşılıklı Ziyaretlerin Gerçekleştirilmesi Kosova İslam Birliği ile Başkan­ lığımız arasında iyi bir diyalog ve çalışma ortamı oluşmuştur. 05-09 Eylül 2005 tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleşti­ rilen VI. Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı toplantı­ sında Kosova İslam Birliği Başkanı, Avrasya İslam Şurası Teşkilatı Başkan Yardımcılığına seçilmiş­ tir. Kosova İslam Birliği Başkanlığı'nı (1999'dan önce Recep Boja iken) şimdi Naim Ternava yürütmektedir. İki kurum arasındaki bu samimi işbirliği ve dostluk neticesinde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu beraberindeki heyetle 07-11 Haziran 2004 tarihleri arasında Arnavutluk'la birlikte bu ülkeye resmi bir ziyaret gerçekleştirmiş, dostlu­ ğun ve işbirliğinin pekişmesini sağlamıştır. Kısaca, tarih boyunca büyük acılar çeken, 1995-1999 yılları arasında bu acılarına daha da beterleri eklenen Kosova, bugün bağımsızlığını kazanmanın huzuru, mutluluğu, sevinci ve dinamikliği, dost ve kardeş ül­ kelerin de (başta Türkiye olmak üzere) desteğiyle geleceğe emin adımlarla ilerlemektedir. Dinî sahada Başkanlığımız ile birlikte hizmet üretmeye özen gösteren, Balkanların istikrara kavuşmuş ülkesi olan Kosova'ya Başkanlığı­ mız imkanları ölçüsünde bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da destek vermeye devam edecektir. ff^t * AV «UCA A_ Diyanet Başbakanlık Osmanlı Arşivi Uzmanı Ayten Ardel ile Söyleşi Söyleşi: Doç. Dr. Ahmet Kavas İstanbul Üniv. İlahiyat Fak. i 17 Mart 2008 tarihinde bağımsızlığına kavuşan Kosova, Bal­ kanlarda, hatta Avrupa'da nüfusunun tamamı Müslüman olan bir ülke. Halk ise kendi millî ve manevi değerlerine sahip çıkma konusunda geçmişte Sırp merkezli etkileşimden uzak kendine dönmüş bir vaziyette sağlam bir toplum tesis etme gayreti içerisindedir. Türkiye'de yaşayan bir Kosovalı olarak kendinizi tanıtır mısınız? 1954 yılında Kosova'nın Mitroviça şehrinde mütedeyyin aile ordamında doğdum. Eğitimimin ilk ve orta kısmını Mitroviça'daki Türk okulunda tamamladım. Lise eğitimim sırasında Türkçe eğitim veren liseler olmadığından Arna­ vutça eğitim veren liseye devam ettim. Kosova'nın başkentinde bulunan Priştine Üniversitesinde 1973 yılında açılan Doğu dilleri bölümünün ilk öğrencilerindenim. Yüksek eğitimimi tamam­ ladıktan sonra 1981 senesinde Saraybosna Üniversitesi Doğu dilleri bölümünde Türkçe okut­ manı olarak 1986 yılına kadar ders verdim. Bu dönemde Gazi Hüsrev Bey Medresesinde de ayrıca dersler verdim. 1987'de Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesin­ de çalıştım, ardından 1988'de İtalya'nın Venedik Üniversite­ sinde Doğu dilleri bölümünde Türkçe okutmanı olarak görev yaptım. Burada bulunduğum sürede benden özellikle Kosova Türkçesi'nin farklı bir ağız oldu­ ğunu tanıtmam istendi. 1991'de Türk vatandaşı olan eşimle tanışmamın ardından Türkiye'ye gelerek burada yaşamaya baş­ ladım. 1992 senesinden itibaren İstanbul'da bulunan Başbakanlık Nisan 2009 - 1 2 0 Diyanet mm of saı <m E <u •o c Osmanlı Arşivinde uzman olarak çalışmaktayım. Arnavutça, Türk­ çe, Boşnakça, İtalyanca ve orta düzeyde İngilizce bilmekteyim. Çocukluk ve gençlik yıllarınızın geçtiği Kosova'daki Müslüman toplumun yaşantısı hakkında neler söyleyebilirsiniz? Osmanlı idaresinin Kosova topraklarından çekilmesinden sonra burada kalan toplum son derece dinine ve diyanetine düşkün bir durumdaydı. Ailem de aynı şekilde inançlarına ve geleneklerine samimi bir şekilde bağlı idi. Arnavut asıllı olan ba­ bam bizleri besmele çekmeden sofraya oturtmazdı ve özellikle Türk asıllı olan annem ise hıfzını 15 yaşına kadar tamamlamış ve hafız olmuştu. Sırbistan Krallığı döneminde eğitim konusunda çok hassas olan dedem, annem ve teyzelerimi Sırp okullarına göndererek eğitimli olmaları için büyük gayret göstermiş. Bu okullarda farklı dinlere mensup öğrenciler olmasına rağmen her öğrenciye kendi dininin din adamları tarafından din eğitimi verilmekteymiş. Haliyle annem ve teyzelerim bu okullarda Kur'an-ı Kerim eğitimi dâhil Sırp­ ça, Arnavutça ve Türkçe dersleri almışlar. Annem ve teyzem Os­ manlı döneminde basılmış olan ve Kosova'da bulunan eserleri okuyabiliyorlardı. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından kurulan Yu­ goslavya devletinde bir dönem Türk okulları kapanmıştı. Yeni siyasi sistem insanlar üzerinde büyük bir korku düzeni kur­ muştu. Yine de ev ortamlarında .,*&.. < 2 0 l%f Nisan 2009 -120 En fazla gurur duydu­ ğumuz yerlerin başında Osmanlının mirası olarak gözbebeğimiz gibi ko­ ruduğumuz camilerimiz ve özellikle Priştine ile Vıçıtırın şehri arasındaki Kosova ovasındaki Sul­ tan Murad Hüdavendigar Türbesi gelmektedir. genelde gizli bir şekilde ibadet edilmekteydi, ancak 1960'lı yılların ortalarına kadar örgün ve yaygın eğitimde herhangi bir dinin eğitimi verilmediği için Müslüman toplumda bu eğitim aile ortamlarında elde edilebili­ yordu. Sadece yaşlıların camile­ re gitmesine müsaade edilirken federatif bir yapıya sahip ülke genelinde manevi değerlerini öne çıkaran aydınların toplumu yönlendirmesine müsaade edil­ miyordu. Müslümanlar kendileri­ ne dayatılmasına rağmen domuz eti içeren salam ve sosis gibi gıda maddelerini ne evlerinde ne de işyerlerinde yemiyorlardı. Bu davranışları Müslüman olarak kalmalarında önemli bir etken oldu. Bütün Yugoslavya genelin­ de Müslüman toplumlar Osmanlı idaresinden sonra ilk defa en ra­ hat dönemlerini 1968-1980 yıl­ ları arasında yaşadılar. Hatta bu dönemlere ait güzel bir olaydan bahsetmek istiyorum. 1970'lere geldiğimizde Ramazan aylarında teravih namazlarında camiler kadın, erkek, çocuk, genç-yaşlı insanlarla dolup taşardı. Kosova'da çocukluk yıllarınızda devlet okullarına devam eder­ ken İslami eğitiminizi nasıl elde ettiniz? Öncelikle ailemin bu konudaki hassasiyeti hem benim hem iki ağabeyimin hem de ablamın üzerinde çok etkili oldu. Küçük yaşlarda oruç tutmaya alış­ tık, henüz dokuz yaşında iken namaz surelerini öğrenmiştim. Ama örgün eğitimde dinî konu­ ları öğretmek yasaktı. O yıllarda bizlere yayınladıkları Boşnakça, hatta Sırpça İslamla ilgili bütün eserleri gönderen Bosna-Hersek Diyanet Meşihatına çok şey borçluyuz. Aile içerisinde Sırpça, Boşnakça, Arnavutça ve Türkçe dilleri gayet iyi bilindiği için bu dillerde İslam konusunda yazılan her eser rahatlıkla okunmak­ taydı. Priştine Üniversitesinin ilk asistanlarından olan ağabeyim oruç tutmanın yasak olduğu dönemde bu ibadeti çok gizli bir şekilde yerine getirmeye gayret ederdi. Öyle ki oruçlu olduğu anlaşılmasın diye yıkadığı bir misketi ağzında sakız varmış gibi tutardı. Cuma namazları­ na mümkün mertebe gitmeye çalışırdı. Avrupa'nın ortasında yer alan Kosova ve Bosna-Hersek, Sancak, Karadağ, Makedonya, hatta Arnavutluk Müslümanları kendilerini bugünden geleceğe nasıl bir konumda görüyorlar? Son yıllarda çok olmamakla birlikte bazı Müslüman Arna­ vut ailelerin dinî duygularının zayıflığından kaynaklanan bazı Diyanet 25 kadar öğrenciye eğitim ver­ mek üzere açıldı ve hâlen bu lise eğitime devam etmektedir. ihmaller olduğu görüldü. Mesela annesi ve babası Müslüman olan çocuklara Hrıstiyan ismi bilinçsiz bir şekilde veriliyordu. Bu tür aileler daha ziyade Arnavutluk propagandası ile böyle davra­ nıyorlardı. Ama 2000'li yıllara girdiğimiz bugünlerde özelde Balkanlarda genelde ise Avrupa kıtasında Müslüman kimlikleriyle gurur duyan milyonlarca insan artık hür bir şekilde inançlarına sahip çıkıyor. Mesela babam Arnavut asıllı olmakla birlikte Yugoslavya sınırları içindeki bütün Müslüman toplulukları bir kardeş olarak kabul ederdi ve bizleri de bunun bir sonucu ola­ rak Türkçe eğitim veren okullara gönderdi. Biz, Kosova toplumu içinde hiçbir ayrılık ve farklılık duygusunu yaşamadık. Ayrıca Kosova'da 1958 yılında Türkçe eğitim vermeye başlayan lise, annemin o günkü Yugoslavya Devlet Başkanı Tito'ya yazdığı mektup üzerine Mitroviça, Gilan, Viçıtıtın ve Priştine'den toplanan Kosova Balkanlarda, hatta Avrupa'da nüfusunun tamamı Müslüman olan bir ülke olarak, Avrupa Birliği çerçevesinde geçerli uluslararası kuralları uygulamaya özen göstermek­ tedir. Halk ise kendi millî ve manevi değerlerine sahip çıkma konusunda geçmişte Sırp mer­ kezli etkileşimden uzak kendine dönmüş bir vaziyette sağlam bir toplum tesis etme gayreti içeri­ sindedir. Siyasi konularda küçük bir azınlığı temsil eden Sırpların attığı adımlar yanında Müslüman toplum artık kendini daha rahat hissederek bir taraftan Avrupa ile bir taraftan Türkiye'yle diğer taraftan da İslam dünyasıyla daha yakın ilişkiler içine girmiş­ tir. Gelecekte bunun çok daha büyük etkileri olacaktır. Kosova'da İslam medeniyeti deyince -bilmeyenler için- tarih­ ten bugüne gelen izler hakkında neler söyleyebilirsiniz? En fazla gurur duyduğumuz yerlerin başında Osmanlının mirası olarak gözbebeğimiz gibi koruduğumuz camilerimiz ve özellikle Priştine ile Viçıtırın şehri arasındaki Kosova ovasındaki Sultan Murad Hüdavendigar Türbesi gelmektedir. Mitroviça şehrinde ise maalesef Osmanlı döneminden geriye sadece bir hamam kaldı, camiler ise XX. yüzyıldaki gelişmeler esnasında yıkıldı. Osmanlı döneminden bu­ güne Yugoslavya Federal Devleti sınırları içinde ayakta kalan üç medrese bulunmaktadır. Bunlar­ dan birisi Saraybosna'daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi, ikincisi Üsküp'teki İsa Bey Medresesi, üçüncüsü de Kosova'nın Priştine şehrindeki Alaeddin Medresesidir. Siz, Kosova Müslüman toplumu için Boşnakça'dan Arnavutça'ya ilk defa bir ilmihâl tercümesi yaptınız. Ayrıca Osmanlı Arşivin­ de de Kosova ile ilgili çok sayıda belge gördünüz. Bu çerçevede Kosovalı bir Müslüman olarak neler istersiniz? Saraybosna'da bulunduğum dönemde çalıştığım Gazi Hüsrev Kütüphanesinin o dönemde­ ki müdürü Bilal Hasaoviç'in İlmihâlini Boşnakça'dan Arnavutça'ya tercüme ettim. Kitabın ilk baskısı 1993 yılında İstanbul'da MÜSİAD tarafın­ dan, ikinci baskısı ise Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı tarafından yayınlanarak Balkanlardaki bütün Arnavutlara dağıtıldı. Bu eser, İslam'ı yeni öğrenmekte olan çocuklara ve gençlere hitap eden oldukça anlaşılır bir ifadeye sahip olduğu için Arnavut Müslümanlar tara­ fından da okunup istifade edildi. Arşivde gördüğüm Kosova ile ilgili her belgede Osmanlı'nın bütün eyaletlerinde olduğu gibi, buradaki bütün toplumlar için de adaletten şaşmadığına şahit olmaktayım ve bu adaleti ne Roma ne Bizans toplumlarında maalesef göremedim. Nisan 2009 - 120 21 Ifi C: 3 a 3