C. Senatosu B : 26 özgür ve sınırsızdır, ama o nizamı taşarsa suç­ tur, yayılmaz, açığa vurulamaz. Fikir suçu olur mu? Olur; buz gibi olur. İşte budur; Anayasa nizamına aykırı fikirleri ister masum, ister platonik, ister ilmî bir şekilde olursa olsun yaymaya kalkıştınız mı, fikir suçu­ dur. Bu bir akademik görüş değildir. Türk Uluya adına yargı yetkisini kullanan en büyük yargı organlarının uygulamaları da bu yolda. Huzu­ runuza kesin bir örnek getirdim: Bir gazete bir yarışma tertip ediyor. Bir okur, «Türkiye'nin kurtuluş yolu sosyalizmidir» diye bir makale ile bu yarışmaya katılıyor. Sav­ cı, makalede suç unsuru buluyor, mahkemeye gidiyorlar, mahkeme beraat ettiriyor. Mesele ,Tenıyiz*e intikal ediyor. T eniyiz'in verdiği karar şu: «Anayasanın 20 nei maddesinde tanınan dü­ şünce ve düşüncesini açığa vurma özgürlüğü sı­ nırsız ve Anayasanın esas müesseselerini devir­ meyi sağlayacak bir biçimde kullanılamaz. Sanık bu ilkeye aykırı davranmakla Anayasanın tanı­ dığı bir hakkı kullandım iddiasını öne yüremez.» Bu konunun önemi bizce çok büyük. Onun için düşünce ve inanç özgürlüğünün ymırsız ol­ ması, sorumlu kişiler, hele bir Hükümetin baş­ ları tarafından savunulmaya başlanınca bunu değişik şekilde yorumlayanlar ortaya çıkabiliyor. Bu kavramlar, üzerinde rahatça oynanması kolay olmayan konulardır. •Gerçek demokrasilerde özgürlük, Anayasa­ dan güç alarak kurulu devlet düzenini tahribe yönelemez. Bakınız, bu düşünce ve fikir özgür­ lüğüne sınır tanımamak münakaşaları nelere yol açıyor, sizlere bir örnek vermek istiyorum, ama ondan evvel de bir konuya dikkatinizi çek­ mek istiyorum : Şimdi değindiğim konuyla Hükümet Prog­ ramı veya Hükümetin tutumu arasında bir bağ­ lantı aranmamalı ve kurulmamalıdır. Hiç kimse, •bilhassa bendeniz, aralarında yüreği memleket sevgisi dolu arkadaşlarım, yakın dostlarım da 'bulunan yeni Hükümeti herhangi bir şekilde suçlamayı aklımızdan geçirmeyiz, ama yine hiç kimse, Türkiye'de olup biten bunca olayların kızıl ideolojileri Türkiye'de yaymayı iş edinmiş yabancı radyoların tükenmez çalışmalarını, dış komünist çevrelerde hizmet görmeyi benimse­ miş bazı sapıkların cümlece malûm marifetleri- 5 . 2 . 1974 O : 2 ni görmelerine rağmen, yurdumuzda komünizmi yaymaya matuf gizli - kapalı, bazen de. açık ça­ lışmaların sürüp gittiğini inkâr edemez. Şimdi, bu tartışmaların nelere yol açtığım belirtmek için bir misal vereceğim : Elimde bir dergi var. Bu derginin kapağında «İnsanca Ya­ şamı Engelleyen Zincirler Kırılacaktır» diye. bir yazı var. Bu dergi bütün parlamenterlerin adı­ na postayla gönderiliyor; sizlere de gelmiştir, ama bilmem okudunuz mu?.. Dergide bir «işçi Sözlüğü» bölümü var. Ta­ biî bu bölüm uzun, fakat ben oradan aldığım bir - iki pasajı nakledeceğim : «.Kapitalizm nedir? Kapitalist düzende top­ lum iki sınıfa ayrılmıştır; işveren sınıfı (Bur­ juvazi), isçi sınıf (Proleterya). İşveren sınıfı, üretim araçlarının, yani fab­ rikaların, toprakların, makinelerin, âletlerin; her türlü donatımın sahibi. İşçi sınıfı, üretim araçlarından yoksun, işgü­ cünü kapitaliste satarak geçinmek zorunda. Kapitalist düzende üretim ileri bir teknikle pazar için yapılır. Kapitalistler üretimi kâr için düşünürler, ama kapitalist ne şekilde kâr edi­ yor?.. İşin can alıcı noktası bu. Kapitalist, işçi sınıfının yarattığı artı değeri sömürerek kâr eder. Artı değer nedir? İşveren, işçiye sekiz sa­ atlik çalışmasının karşılığını ödemez. Onu se­ kiz saat calştırmak için para verir. İşçiye veri­ len ücretin değerini üretmek için gerekli zaman diyelim ki dört saattir, işçi geriye kalan dört saatte de çalışmaya devam eder. İşçi, bu ikinci dört saatte kendisi için değil, işveren için çalı­ şır: emeğinin yarısı karşılığı ödenmemiş demek­ tir. İşte bu karşılığı ödenmemiş emek işverenin cebine girer, bunun adına «Artı değer» denir. Devlet nedir? Kapitalistler işçi sınıfını sö­ mürme yolunda servete gömülmüş, güçlenmiş, saygıdeğer bir durumdayken, işçi sınıfı güven­ sizlik, sefalet ve katlanılmaz hayat şartları için­ de kıvranır. Açık bir şeydir ki, bu biçimde ku­ rulu mülkiyet ilişkilerinin (ki, azınlığın yara­ rına, çoğunluğun zararmadır) devamını sağla­ yan bir yöntem ya da mekanizmanın olması zo­ runludur. İşte bu yöntem, bu mekanizma dev­ lettir. Sınıflar varoldukça kapitalist devlet, egemen ve güçlü olanın yanında olmak zorundadır. Ka­ pitalist düzenlerde işçi sınıfıyla işveren arasın-