nonsolid tümörlerde tekrarlayan kromozomal translokasyonlar

advertisement
NONSOLİD TÜMÖRLERDE
TEKRARLAYAN KROMOZOMAL TRANSLOKASYONLAR
Kontrolsüz bırakılırsa hastayı genellikle ölüme götüren bir hastalık olan kanser,
düzensiz hücre büyümesi ve diferansiyasyonunda ortak özellikler sergileyen bir grup
hastalığın ortak adıdır. Her yıl dünyada yaklaşık 7 milyon yeni kanser olgusu ortaya
çıkmakta, hastalığın hem insidansı hem de prevalansı sürekli olarak yükselmektedir.
Kanserin 2000'li yıllarda gelişmiş ülkelerdeki en önde gelen ölüm nedeni olacağı
öngörülmektedir.
Kanser konusunda yoğun bir araştırma-geliştirme etkinliği sürdürülmekte ve hızla
yeni tedaviler geliştirilmektedir. Buna karşın hala karşılanmamış büyük bir hizmet
ihtiyacı bulunmaktadır. Kanser tedavilerinin geleceğine ilişkin yönelimler, yeni tür
kombinasyon tedavilerinin daha etkili sonuçlar yarattığı antiviral ve antibiyotik
tedavilerinin gelişim süreçlerini yakından izlemektedir.
Lösemi kan hücrelerinin kanseridir. Lösemi ortaya çıktığında beden anormal sayıda
anormal kan hücresi üretir. Çoğu lösemi tipinde bu anormal hücreler akyuvarlarlardır.
Lösemi hücreleri normal kan hücrelerinden farklı görünümdedir ve uygun biçimde
işlev görmezler.
Löseminin pek çok farklı tipi vardır. İki özelliğe göre gruplanırlar: İlki hastalığın
gelişmesi ve ilerlemesindeki hız. İkincisi de löseminin hangi kan hücresinden ortaya
çıktığı. Löseminin ortaya çıkış ve ilerleme hızına bağlı olarak "akut lösemi" ve "kronik
lösemi" tanımları kullanılır. Akut lösemide anormal hücreler genellikle olgunlaşmamış
durumdadır ve sahip oldukları görevleri yerine getiremez. Anormal hücre sayısı hızla
artar ve hastalık ilerler. Kronik lösemide de olgunlaşmamış hücreler bulunmaktadır
ama lösemili hücrelerin çoğu olgunlaşmıştır ve normal işlevlerinin bir bölümünü
yerine getirirler. Hücre sayısındaki artış ve hastalığın ilerleme hızı akut lösemiye göre
daha yavaştır.
Lösemi genellikle iki farklı hücreden ortaya çıkar: Bunlar "lenfoid" ve "myeloid"
hücrelerdir. Lösemi, bunlardan hangisine bağlı olarak ortaya çıktığına göre "lenfositik
lösemi" ya da "myeloid lösemi" olarak adlandırılır.
Sonuç olarak lösemilerin büyük bir bölümünü 4 tip altında toplayabiliriz:
•
Akut lenfositik lösemi (ALL): Erken çocukluk döneminde en çok görülern
lösemi tipidir. Ayrıca 65 yaş üstü ileri dönemde ortaya çıkabilir.
•
Akut myeloid lösemi (AML): Hem çocuklarda hem erişkinlerde görülür.
Bazen akut lenfositik-olmayan lösemi (ANLL) olarak da adlandırılır.
•
Kronik lenfositik lösemi (KLL): Genellikle 55 yaş üstü erişkinlerde ortaya
çıkar. Daha gençlerde de görülebilir. Ancak çocukluk döneminde hemen hiç
karşılaşılmaz.
•
Kronik myeloid lösemi (KML): Genellikle erişkin yaşlarda görülür.
Lenf kanserlerinin genel adı lenfomadır. Oldukça seyrek karşılaşılan kanserlerden
olan Hodgkin hastalığı, lenfoma gruplarından biridir. Lenf kanserlerinin geri kalanına
Hodgkin-dışı (non-Hodgkin) lenfoma adı verilir. Lenf sistemi, bedenin hastalıklar ve
enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı olan bağışıklık sisteminin önemli bir
bileşenidir. Lenf sisteminin ince lenf damarları, kan damarları gibi, bütün vucudu
saran bir ağ oluşturmaktadır. Lenf damarları renksiz bir sıvı olan lenf sıvısı taşır. Lenf
sıvısı enfeksiyonlarla savaşan ve lenfosit adı verilen hücreler içerir. Bu damarlar ağı
içinde lenf bezleri adı verilen küçük organlar mevcuttur. Lenf bezleri kümeler halinde,
başlıca kol altında, kasıkta, boyunda, göğüste ve karında bulunurlar. Dalak, timus,
bademcikler ve kemik iliği de lenf sisteminin bölümleridir. Lenf dokusu bedenin mide,
barsaklar ve deri gibi diğer bölümlerinde de bulunur.
Hodgkin's hastalığında, lenf sistemi içindeki hücreler anormal özellikler kazanır: Çok
hızlı bölünür, düzensiz ve denetimsiz olarak büyürler. Yukarda anlatıldığı gibi lenf
dokuları bedenin pek çok bölgesinde bulunmaktadır. Hodgkin's hastalığı bu
bölgelerden herhangi birinde ortaya çıkabilir: bu tek bir lenf bezi olabileceği gibi, bir
grup da olabilir; ya da bazen de lenf sisteminin kemik iliği veya dalak gibi bir başka
bölümünde ortaya çıkabilir. Bu tip kanser bir lenften, lenf kümesinden bir sonrakine
doğru oldukça düzenli bir şekilde yayılma eğilimindedir. Örneğin, boyun lenf
nodlarında ortaya çıkan Hodgkin's hastalığı önce köprücük kemiği üzerindeki nodlara
ve sonra göğüste kolların altındaki nodlara doğru yayılabilir. Bazı durumlarda
hastalık tüm bedeni kaplayabilir.
Bugün için Hodgkin's hastalığının nedenleri tam olarak bilinmemekte, bir kişi bu
hastalığa yakalanırken bir diğerinin neden yakalanmadığı tam olarak
açıklanamamaktadır. Toplum düzeyinde yürütülen kanser araştırmalarında,
Hodgkin's hastalığına yakalanan insanlarda yakalanmayanlara göre daha fazla
bulunan bazı risk faktörleri saptanmıştır. Ancak burada da tam bir açıklık
bulunmamaktadır: Bu risk faktörlerine sahip pek çok insan Hodgkin's hastalığına
yakalanmazken, bu risk faktörlerinden hiçbirisini taşımayan pek çok insanda da bu
hastalık karşımıza çıkmaktadır.
Aşağıda saptanan bazı risk faktörleri sıralanmaktadır:
•
Yaş/Cinsiyet: Hodgkin's hastalığı sıklıkla 15-34 yaş aralığında ve ayrıca 55
yaş üzeri kişilerde görülmektedir. Erkeklerde kadınlara oranla daha fazla
oranda karşılaşılmaktadır.
•
Aile Hikayesi: Erkek ya da kız kardeşinde Hodgkin's hastalığı olan kişiler
ortalamaya oranla daha yüksek bir risk taşımaktadır.
•
Virüs: Epstein-Barr virüsü enfeksiyonlarının, Hodgkin's hastalığının gelişmesi
ile ilişkili olabileceği öne sürülmektedir.
Tanı temelde biyopsiye dayanır. Cerrah lenf doku örneğini (lenf bezinin tamamı veya
bir kısmını) alır ve böylelikle pataloji uzmanı bunu mikroskop altında inceleyerek
alınan örneklerde kanser hücreleri olup olmadığına karar verebilir. Diğer dokulardan
da örnek alınabilir. Patoloji uzmanı doku üzerinde çalışır ve Reed-Sternberg dokuları
adı verilen Hodgkins hastalığında sıklıkla görülen büyük normal dışı hücrelerin olup
olmadığını araştırır. Eğer biyopsi Hodgkins hastalığının olduğunu ortaya koyarsa,
doktor hastalığın kapsamını ve aşamasını saptamak durumundadır.
Tanı konduktan sonra en önemli aşamalardan biri hastalığın evresinin
belirlenmesidir. Evrelendirme hastalığın yaygınlığı ve ilerleyişi hakkında önemli bilgi
sağlar. Bu süreçte hastalığın bedenin başka bölgelerine yayılıp yayılmadığı, eğer
yayılım varsa hangi organların tutulduğu araştırılır. Tedavi ile ilgili kararlar bu
evrelendirme bulguları doğrultusunda verilir.
NHL'nın evresinin belirlenmesinde aşağıdaki unsurlar dikkate alınmaktadır:
•
Hastalıktan etkilenen lenf bezlerinin sayısı ve yeri,
•
Etkilenen lenf bezlerinin diyaframın altında ya da üstünde olması,
•
Hastalığın kemik iliğine, dalağa, lenfatik sistem dışındaki organlara, örneğin
karaciğere yayılıp yayılmadığı.
Evrelendirme sürecinde de tanı aşamasındakine benzer tetkikler yapılması
gerekebilmektedir. Bunun dışındaki tetkikler arasında lenf bezleri, karaciğer, kemik
iliği ve diğer dokulara ilişkin biyopsiler yer almaktadır. Kemik iliği biyopsisinde, bir
iğne aracılığı ile kalça kemiği ya da diğer büyük kemiklerden birinden ilik örneği
alınmakta ve mikroskop altında kanser hücreleri açısından incelenmektedir.
Hodgkin's-dışı lenfomalar, (non-Hodgkin's lymphoma, NHL) lenf dokularında ortaya
çıkan bir kanser hastalığıdır. Bedenin lenf bezleri, dalak, timus, bademcikler ve
kemik iliği gibi pek çok bölgesinde ortaya çıkabilir. Dünyada halen yaklaşık 4,5
milyon insanın NHL ile yaşadığı, hastalık sıklığının her yıl yaklaşık %3-7 oranında
yükseldiği tahmin edilmekte, bu özelliği ile en hızlı artış gösteren kanserler arasında
bulunmaktadır.
NHL'da, lenf sistemi içindeki hücreler anormal özellikler kazanır: Çok hızlı bölünür,
düzensiz ve denetimsiz olarak büyürler. Yukarda anlatıldığı gibi lenf dokuları bedenin
pekçok bölgesinde bulunmaktadır. NHL bu bölgelerden herhangi birinde ortaya
çıkabilir: bu tek bir lenf bezi olabileceği gibi, bir lenf grubu da olabilir; bazen de lenf
sisteminin kemik iliği veya dalak gibi bir başka bölümünde ortaya çıkabilir. Bu tip
kanser bir lenften, bir lenf kümesinden bir sonrakine doğru düzenli bir yayılım
gösterme eğilimindedir. Örneğin boyun lenf nodlarında ortaya çıkan NHL, önce
köprücük kemiği üzerindeki, sonra göğüste kolların altındaki lenf bezlerine doğru
yayılabilir. Bazı durumlarda hastalık tüm bedeni kaplayabilir.
Yukarda açıklandığı gibi NHL, tıpkı Hodgkin's hastalığı gibi lenf dokularının bir
hastalığıdır ve diğer organlara yayılım gösterebilmektedir. Ancak NHL'nın nasıl bir
seyir göstereceği, Hodgkin's hastalığına göre daha az öngörülebilmektedir. NHL,
Hodgkin's hastalığına göre daha fazla oranda lenf dışı metastaz yapma eğilimi
sergilemektedir. Hastalığın seyri (prognozu) histolojik tipine, evresine ve uygulanan
tNHL'nın sıklığında son on-yıllarda büyük bir artış gözlenmiştir. Bu hastalık ABD'de
en seyrek kanserler arasında iken bu artış nedeniyle en sık karşılaşılan 5. kanser
olmuştur. Halen bu artışa nelerin yol açtığına ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Hastalığın nedenleri de tam olarak bilinmemekte, bir kişi bu hastalığa yakalanırken
bir diğerinin neden yakalanmadığı tam olarak açıklanamamaktadır. Toplum
düzeyinde yürütülen kanser araştırmalarında, NHL'ya yakalanan insanlarda
yakalanmayanlara göre daha fazla olduğu gözlenen bazı risk faktörleri aşağıda
sıralanmaktadır. Ancak burada da tam bir açıklık bulunmamaktadır: Bu risk
faktörlerine sahip pekçok insan NHL'ya yakalanmazken, bu risk faktörlerinden
hiçbirisini taşımayan pek çok insanda da bu hastalık karşımıza çıkmaktadır.
•
Yaş/Cinsiyet: NHL yaş ilerledikçe daha fazla sıklıkta görülmektedir.
Erkeklerde kadınlara oranla daha fazla orandadır.
•
Zayıflamış Bağışıklık Sistemi: NHL, doğumsal bağışıklık sistemi sorunu
bulunan kişilerde, otoimmün hastalıklarda, HIV/AIDS varlığında ve organ
transplantasyonu nedeniyle bağığıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullananlarda
daha fazla görülmektedir.
•
Virüs: HTLV-1 (insan T-lenfotropik virüsü) ve Epstein-Barr virüsleri, NHL'ya
yakalanma olasılığını artıran enfeksiyon ajanlarıdır.
•
Çevre: Pestisitler, solventler gibi belirli kimyasal maddelerle çalışan ya da
bunlara yoğun biçimde maruz kalan kişilerde NHL'ya yakalanma olasılığı
yükselmektedir.
Doktorlar yıllar içinde farklı NHL tiplerini tanımlamak için çaba harcamıştır: İki önemli
kriter bu tanımlamada etkili olmaktadır: İlki, kanser hücrelerinin mikroskop altında
görünüşü. İkincisi de kanserin büyüme ve yayılma hızı. Orta ve yüksek dereceli
lenfomalar olarak da bilinen "agresif lenfomalar" hızlı bir yaygınlaşma ve ilerleme
eğilimi gösterir. Düşük dereceli lenfomalar ise yavaş seyirlidir ve daha az belirtiye yol
açar.
Tanı için biyopsi son derecede değerlidir. Bir cerrahın aldığı biyopsi materyalini (doku
örneğini) bir patolog mikroskop altında değerlendirir ve dokuda kanser hücresi olup
olmadığı araştırır. NHL'da biyopsiler genellikle lenf bezlerinden alınmaktadır; ancak
bu bir kural değildir, gereğinde diğer dokulardan da biyopsi örneği alınabilir. Bazı
durumlarda biyopsi almak için "laparotomi" denilen cerrahi bir işlem uygulanır; bu
işlemde batın (karın) cerrahi olarak açılır, değerlendirilecek doku örneklerini batın
içinden alınır
Tanı konduktan sonra en önemli aşamalardan biri hastalığın evresinin
belirlenmesidir. Evrelendirme hastalığın yaygınlığı ve ilerleyişi hakkında önemli bilgi
sağlar. Bu süreçte hastalığın bedenin başka bölgelerine yayılıp yayılmadığı, eğer
yayılım varsa hangi organların tutulduğu araştırılır. Tedavi ile ilgili kararlar bu
evrelendirme bulguları doğrultusunda verilir.
NHL'nın evresinin belirlenmesinde aşağıdaki unsurlar dikkate alınmaktadır:
•
Hastalıktan etkilenen lenf bezlerinin sayısı ve yeri,
•
Etkilenen lenf bezlerinin diyaframın altında ya da üstünde olması,
•
Hastalığın kemik iliğine, dalağa, lenfatik sistem dışındaki organlara, örneğin
karaciğere yayılıp yayılmadığı.
Evrelendirme sürecinde de tanı aşamasındakine benzer tetkikler yapılması
gerekebilmektedir. Bunun dışındaki tetkikler arasında lenf bezleri, karaciğer, kemik
iliği ve diğer dokulara ilişkin biyopsiler yer almaktadır. Kemik iliği biyopsisinde, bir
iğne aracılığı ile kalça kemiği ya da diğer büyük kemiklerden birinden ilik örneği
alınmakta ve mikroskop altında kanser hücreleri açısından incelenmektedir.
TRANSLOKASYONLAR
Translokasyonlar Neye Neden Olmaktadır?
1. Translokasyonlar onkogen veya antijen reseptör bölgesinde gözlenir.
Onkogenlerin
ekspresyon
regülasyonunu
etkiler
ve
onkoprotein
konsantrasyonunun artmasına neden olur. Sıklıkla malign lenfomalarda
gözlenilir. Ör. t(14;18)
2. İki farklı genin birleşmesine yol açan translokasyon yeni kimerik gen
oluşmasına neden olur. Daha sıklıkla lösemi vakalarında gözlenir. Ör. t(11;18)
Translokasyonları belirlemek için kullanılan yöntemler:
1. Southern Blot Hibridizasyon
2. Real time PCR
3. FISH
LENFOMAYA SPESIFIK TEKRARLAYAN TRANSLOKASYONLAR
t(14;18)
Non-Hodgkin lenfomanın folliküler tipinde sık gözlenmektedir. 4 ayrı kırılma bölgesi
vardır:
1. Major breakpoint cluster region (60%)
2. Minor cluster region (20%)
3. Variant cluster region (5%)
4. İntermediate cluster region
Ancak vakaların %75’i southern veya realtime PCR ile yakalanabilir. Negatif
vakaların mutlaka FISH ile doğrulanması önerilir.
t(11;14)
Mantle lenfomalarda sık gözlenmektedir. Immünglobulinlerin ağır zincir gen bölgesi
etkilenmektedir. İki kırılma bölgesi bulunmaktadır.
1. Major translokasyon cluster
2. Minör translokasyon cluster
Translokasyon cyclin D1 (bölünme sırasında hücresel harekette görev almaktadır)
salgılanımına neden olur. Vakaların %70’i southern veya PCR ile
tanımlanabilmektedir. FISH ile vakaların %90’ı tanımlanabilmektedir
LÖSEMİYE SPESIFIK TEKRARLAYAN TRANSLOKASYONLAR
Lösemi vakalarında sık gözlenen genetik anormali tekrarlayan kromozomal
translokasyondur. Translokason sonucunda kimerik füzyon gözlenmektedir. Bu
füzyonda hücrelerin diferansiasyon blokajı, proliferasyonların artışı veya çoğalma
blokajı yapılmaktadır. Realtime PCR ile birçok translokasyon tanımlanabilmektedir.
Akut Myeloid Lösemi
Translokasyonlar transkripsiyon faktörünü veya transkripsiyon koaktivatörü hedef
almaktadır.
Transkripsiyon faktöründeki değişikler, hematopoetik hücre differansiyasyonu,
gelişme sırasında blokaj, immatür evrelerde duraksamalara neden olmaktadır.
Transkripsiyon faktörleri:
1. Retinoik asit reseptor alfa (RARα)
2. Core Binding Faktor (CBF)
Chimerik proteinler ya CBF merkezli transkripsiyonu inhibe etmektedir ya da RARA
transkripsiyonu inhibe ederek promyeloid dönemin myeloid döneme geçişi bloke
edilmektedir.
t(8;21)
AML vakalarının %7’sinde pozitiftir. Genç vakalarda daha sıktır. M2, M1, M4
subtiplerinde gözlenir. CBF inhibe edilmektedir. Kemoterapi alanlarda ve kemik iliği
transplantasyonu sonrasında bile translokasyon tespit edilebilir. Relaps takibi için çok
uygun değildir.
t(15;17)
Akut premyeloid lösemi vakalarında gözlenmektedir. (Tüm AML vakalarının %5-10’u)
RARA bölgesi etkilenmektedir. 3 farklı kırılma bölgesi vardır.
1. BCR 1 (55%)
2. BCR 2 (5%)
3. BCR 3 (40%)
Tedavi alan vakalarda uzun sure pozitiflği relapsa yatkınlığı düşündürmektedir.
t(9;22)
Hücre bölünmesi sırasında aktive olan tirozin kinazı bloke ederek aktif bölünmeyi
engeller. KML vakalarında tanı koydurucudur (%100). ALL vakalarının %20-50’sinde
(cocuklarda 2-10%) gözlenir.
Kırılma noktaları:
1. Major cluster point: Kırılma noktasının yerine göre oluşan füzyon proteinin
boyutu değişmektedir.
2. Minor cluster point: ALL vakalarında daha sıktır.
RTPCR ile vakaların %95’i yakalanabilmektedir.
Download