PARANEOPLASTİK SENDROMLAR RTM Malignitelerle ilişkili olarak ortaya çıkan çeşitli kas iskelet sendromları vardır. Bugüne dek araştırılmış neoplazi ile romatolojik sendrom birlikteliği başlıca 4 ana başlık altında toplanabilir. 2 1- Romatolojik sendromlar ve malignite arasındaki direkt birliktelik: Malign hastalık, burada ilgili yapıları doğrudan etkileyerek kas-iskelet sistemi belirtilerine neden olur. 3 2-Romatolojik sendromlar ve malignite arasındaki indirek birliktelik: *Malign hastalığın uzak etkilerine bağlı olarak bazı kas-iskelet sistemi belirtileri ortaya çıkar. *Tümör tarafından oluşturulan hormon-enzim yapısındaki maddeler ve immünglobulin gibi bazı humoral faktörlerle geliştiği kabul edilen bu lokomotor sendromlar paraneoplastik sendromlar başlığı altında toplanırlar. *Malignitenin tedavisi ile bu belirtilerde dramatik bir iyileşme gözlenir. 4 3- Önceden var olan bir kollajen doku hastalığında malignite gelişme olasılığı: Örneğin Sjögren Sendromunda lenfoma gelişmesinde görüldüğü gibi kontrol gurubuna göre anlamlı derecede daha sıktır. 5 4- Romatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlı gelişen malignite: Tedavide kullanılan bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların etkisiyle gittikçe artan sıklıkta tanımlanmaktadır. 6 1-Malignite ve Kas-iskelet sendromları arasındaki direkt birliktelik: Malignite: Primer olarak kas-iskelet sistemi kaynaklı olabilir, Eklem ve komşu yapılarda romatolojik yakınma ve belirtilere neden olabilir, Kas-iskelet sistemine oluşturduğu metastazlar ile romatolojik bir tablonun ortaya çıkmasına neden olabilir. 7 Primer olarak kas-iskelet sistemi kaynaklı : a) Sinovyumun primer neoplazik tutuluşu *Pigmentli villonodüler sinovit b) Sinovyumun sistemik tümör tarafından infiltrasyonu *Lösemi *Lenfoma 8 Eklem ve komşu yapılarda romatolojik yakınma ve belirtilere neden olan: a) Primer lenfoma b) Osteojenik sarkom c) Kondrosarkom d) Dev hücreli tümör 9 Kas-iskelet sistemine oluşturduğu metastazlar ile romatolojik tabloya neden olan : a) Kemik b) Sinovyum c) Kas 10 Pigmentli villonodüler sinovit Sinovyum’un genellikle benign ve inflamatuar bir hastalığıdır. Eklemin tüm yönlerinde sinovyal zarı etkileyerek sinovyal kalınlaşma oluşturur. Lokal olarak agresif olabilir ve kemik, eklem kapsülü, tendonlar ve yumuşak dokular içine yayılabilir. Metastaz yapmaz. İzole şekilde bursalarda da ortaya çıkabilir. En fazla 20-30 yaşlar arası genç erişkinleri tutar ve cinsiyet ayrımı gözetmez. 11 Çeşitli maligniteler, metastaz yaparak kasiskelet sistemi bulguları verebilmektedir. Eklemler veya eklem çevresinde ağrısı olan hastalarda metastatik bir patoloji de düşünülmelidir. Kemik metastazları özellikle uzun kemiklerde ve omurgada gözlenir. En sık metastaz meme ve akciğer kanserinden kaynaklanmaktadır. 12 13 Karser metastazı sonucu gelişen artrit, sinovyum ve eklem çevresi kemiğin tutulmasına bağlı gelişen reaktif sinovit sonucudur. Sıklıkla monoartrit şeklinde olup diz ve kalça en çok etkilenir. Nadiren de olsa el-ayak bileği ve küçük eklem tutuluşları da olabilir. Poliartrit şeklinde tutulum genelde asimetriktir ve gerçek bir romatolojik patoloji ile karışabilir. 14 Omuz bölgesi metastazı omuz eklem artraljisi veya rotator cuff yırtığını anımsatabilir ve sıklıkla meme ve akciğer kanserlerinden kaynaklanır. Sık olmasa da küçük kemik metastazları altta yatan bronş kanseri habercisi olabilir. 15 Metastatik karsinomatöz artrit tanısı: Halsizlik, kilo kaybı, İnatçı ve uzamış bir klinik seyir, Tedaviye yanıt alınamaması, Sinovyal sıvı analizinde kristal ve enfeksiyon etkeninin olmayışı, Genellikle hemorajik olan sinovyal sıvının boşaltmayı takiben hızla yeniden toplanması, Radyografide kemik harabiyetini gösteren değişiklikler, Hastada daha öncesine ait malignite öyküsü tanı için anlamlı ipuçlarıdır. 16 Lösemiler Simetrik veya gezici artrit - artralji, kemik ağrısı ve hassasiyeti vardır, Kemik ağrısı ve %10 vakada omurga ağrısı olabilir, Lösemik sinovyal infiltrasyona bağlı gelişen artritte eklem ağrısı oldukça yoğundur, şişlik yok veya azdır, Ayak bileği ve dizler sıklıkla tutulan eklemlerdir, Çocuklarda poliartrit löseminin başlangıç belirtisi olabilir. RF (+) ve romatoid nodül benzeri nodüller olabilir Hastaların eklem ve kemik yakınmaları kemoterapi ile yatışır. 17 Lenfoma Gece yoğunlaşan kemik ağrısı, lenfomalı olgularda gözlenen en sık kas-iskelet belirtisidir. T-hücreli lenfoma en sık ve eroziv olmayan eklem patolojisi oluşturan lenfoma tipidir. Yaygın eritrodermi ile birlikte ise mycosis fungoides’i akla getirmelidir. 18 2-Malignite ve Kas-İskelet sendromları arasındaki indirekt birliktelik: Ektopik hormon üretimine bağlı endokrin Paraneoplastik sendromlar tüm olguların 1/3’ünden sorumludur. Bağ dokusu, hematolojik ve nöromüsküler Paraneoplastik Sendromlar ise geri kalanı yapar. Bu olgularda kanserin başarılı bir şekilde tedavi edilmesi, kas-iskelet sistemi belirtilerinde anlamlı bir iyileşme gösterir. Bu hastalarda eklem şikayetlerinin yeniden alevlenmesi tümörün nüksetmesinin habercisi olabilir. 19 Paraneoplastik sendromlar: Karsinomatöz poliartrit Hipertrofik osteoartropati Amiloidozis Sekonder gut Vaskülit Mikst kriyoglobulinemi Pannikülit Fasiit Refleks sempatik distrofi sendromu Eritromelalji Atipik polimiyaljia romatika 20 Dijital nekroz Gode bırakan ödemle birlikte remittent seronegatif simetrik sinovit (RS3PE) Multisentrik retikülohistiyositozis Lupus benzeri sendromlar Antifosfolipid antikorlar Osteojenik osteomalazi Lenfoid granülomatozis Sarkoidoz Dermatomiyozit/Polimiyozit 21 Karsinomatöz poliartrit: Malignite ile ilişkili olarak gelişen artriti tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Genellikle yaşlı hastalarda gelişir Şiddetli bir başlangıcı vardır Malignite teşhisi ile yakın zamanda ortaya çıkar. En sık meme, kolon, akciğer ve over kanserlerinde, aynı zamanda lenfoproliferatif hastalıklarda rapor edilmiştir. 22 Karsinomatöz poliartritin özellikleri: Artritin başlangıcı ve malignite tanısı arasında yakın zamansal ilişki Geç yaşta başlangıç Asimetrik eklem tutuluşu Şiddetli ve ani başlangıç El bilekleri ve el’in küçük eklemlerinin korunurken, alt ekstremite tutulumunun daha ön planda olması 23 Romatoid nodüllerin yokluğu RF negatifliği Ailesel romatizmal hastalık öyküsünün olmaması Sinovyal zardaki nonspesifik histopatolojik görünüm Periostal reaksiyonun olmaması Tıbbi tedaviye yanıtsızlık 24 Karsinomatöz poliartritin patogenezi: Tümör bir bağ dokusu reaksiyonunu provake eden mediyatörler sentezleyebilir. Sinovyum ile immünolojik olarak yabancı neoplastik doku veya ürünleri arasında çapraz reaksiyon verebilen antijenik determinantlar bulunabilir. Ortak bir konakçı defekti, neoplazm ve romatolojik hastalık gelişimiyle ifadesini buluyor olabilir. Tümöre reaksiyon olarak gelişen konakçı faktörleri, doğal bariyeri hasara uğratarak bir bağ dokusu patolojisi gelişimine neden olabilir. Tümör yerini drene eden hiperplastik lenf bezlerindeki lenfositlerden kaynaklanan otoimmün bir olay sonucu gelişebilir. 25 Tümör spesifik antijene karşı antikorlar içerebilen dolaşan immün kompleksler sorumlu olabilir. Artritik semptomlar malignitenin başarılı tedavisi ile genellikle düzelir. Kanser metastaz yapınca semptomlar alevlenebilir. 26 Jaccoud tipi artropati: Hızla gelişen, non-eroziv, deformite oluşturan, fakat ağrısız bir artropati ile karakterizedir. Akciğer kanserinin başlangıç belirtisi olabilir. Üst ekstremite ağırlıklı simetrik eklem tutuluşu göstermesi ve ağrı, şişlik olmaması ile karsinoma poliartritinden kolaylıkla ayırt edilebilir. 27 Hipertrofik Osteoartropati (HOA): Uzun kemiklerin kronik proliferatif periostiti, el ve ayak parmaklarında çomaklaşma (clubbing) ve oligo/poliartiküler sinovit ile karakterize bir sendromdur. Çomak parmak genellikle bulunur, fakat sendromun değişmez parçası değildir. Hafif artralji, belirgin poliartrit, tek veya iki taraflı jinekomasti bulunabilir. 28 29 30 Eğer benign bir hastalık ile birlikte ise genellikle sinsi bir başlangıç vardır. Malignitelere sekonder ise, akut bir başlangıç gösterebilir ve şiddetli duyarlılık, akut gut ve RA’i anımsatabilir. Semptomlar hareketle kötüleşebilir. Tutulan eklemler genellikle metakarpofalangeal eklem, el bilekleri ve dizlerdir. 31 En sık olarak akciğer Ca eşlik eder. Göğüs içindeki malignitelerin % 5-10’unda görülür. Diyafragmatik nörilemmoma ve plevral mezetelyoma’da %50’ye varan sıklık bildirilmiştir. Akciğerin adenokarsinomu ve skuamöz hücreli karsinomunda sık, küçük hücreli karsinomunda ise nadir görülmektedir. 32 Patogenezi bilinmemektedir. Akciğer kanserinde dolaşımda yüksek sevilerde bulunan vasküler endotelyal büyüme faktörünün (VEGF) patojenik bir rolü olabileceği düşünülmektedir. Tedavi altta yatan hastalığın tedavisidir. Tümörün çıkarılması veya kemoterapi sıklıkla semptomların geriye dönüşü ile sonuçlanır. Radyoterapi de eklem semptomlarında rahatla sağlar. 33 Amiloidoz: Bir veya birden fazla organın ekstrasellüler matriksinde, insolubl proteinöz bir materyalin birikimi ile karakterize bir sendromdur. Hipernefroma ve Hodgkin hastalığı, sekonder amiloidoz ile en sık komplike olan malignitelerdir. Sekonder amiloidoz gastrointestinal karsinomlar, akciğer ve genitoüriner malignensiler, non-hodgkin lenfoma ve malign melanomalarda da tanımlanmıştır. 34 Vaskülit: Vaskülitin maligniteli hastalarda yaygın değildir, yalnızca % 8 görülür. Bu ilişki lenfoproliferatif ve miyeloproliferatif hastalıklarda belirgin şekilde daha yüksektir. Genelde malignitenin tanısından önce ortaya çıkar. Vaskülit küçük ve kutanöz damarları etkiler. Bazı hastalarda vaskülit, aylar içinde tanımlanırken, diğerlerinde vaskülit tanı ve tedavisinden yıllar sonra kanser ortaya çıkar. Bu durum kanserin, vaskülitin bir sonucu mu, yoksa tedavisinin bir sonucu mu olduğu konusu belirsiz kalmıştır. 35 Vaskülitin etyopatogenezinde suçlanan mekanizmalar 1-Tümör antijenleri ve bunlara karşı meydana gelen antikorların reaksiyonu ile oluşan immün kompleksler, 2-Endotel hücrelerine yönelmiş antikorlar ile vasküler lezyonların gelişmesi, 3-Kanser hücrelerinin damar duvarını direkt olarak etkilemesi. 36 Malignite ile birlikte gözlenen vaskülopatik sendromlar -Gezici yüzeyel tromboflebit -Derin ven trombozu -Non-bakteriyel trombotik endokardit -Antifosfolipid sendromu -Kriyoglobulinemi -Hafif zincir vaskülopatisi 37 -Kutanöz vaskülit -Sistemik vaskülit -Atriyal miksoma orijinli embolik olaylar -Raynaud fenomeni -Eritema nodozum -Hiperviskozite sendromları 38 Malignite en sık birliktelik gösteren vaskülitik belirti kutanöz vaskülit’dir Patolojik olarak genellikle lökositoklastik tiptedir. Multipl Miyelomun da belirtisi olabilir ve sıklıkla IgA monoklonal gamopati ile birliktedir. Vazo nervorumların paraneoplastik vasküliti şiddetli bir mononörit multipleks tablosu ile malignite tanısından haftalar veya aylar önce gelişebilir. 39 40 Kriyoglobulinemi: Düşük ısılarda çöken immünglobulinlerdir. Hastalar hiperviskozite semptomları veya vaskülit tablosu ile karşımıza gelebilir. Klinik olarak: yorgunluk, artralji veya artrit, kutanöz vaskülit veya purpura, nöropati, dijital iskemi, iç organ tutulumu (renal veya pulmoner) bulguları vardır. 41 Kriyoglobulinlerin 3 tipi vardır: Tip 1: Lenfoproliferatif bozukluklar ile ilişkilidir. Tip 2: Hepatit C enfeksiyonu, Non-hodgkin lenfoma, Hepatosellüler karsinom ile ilişkilidir. Tip 3: Bağ dokusu hastalıklarını içeren (SLE, RA) çeşitli hastalıklarda ve enfeksiyonlarda görülür. 42 Raynaud fenomeni ve Dijital nekroz: Raynaud fenomeni purpura, dolaşım bozukluğu ve nadiren soğuğa maruz kalmayı izleyen damar oklüzyonu sonucunda gelişir. Plazma hücre diskrazisileri ile birlikte olabilir. 50 yaşın üzerinde hastalarda Raynaud fenomeni gelişmesi, özellikle asimetrik görünümde veya parmak nekrozları ile birlikte olması bunun bir paraneoplastik sendrom olması ihtimalini yükseltir. 43 Bu özellikler malignite tanısından ortalama 7-9 ay önce gözlenir. Çeşitli tümörler ve lenfoproliferatif bozukluklar bu sendrom ile ilişkilidir. Gastrointestinal ve pulmoner tümörler ile birliktelik daha sıktır. Raynaud fenomeninde parmaklardaki iskemi için öne sürülen mekanizmalar: 1) Kriyoglobulinemi 2) İmmün komplekslerin oluşturduğu vazospazm 3) Aşırı koagülabilite 4) Nekrotizan vaskülit’dir. 44 Pannikülit: Ciltte, daha derin dokulara kadar uzanan şişlik ve sertleşme ile karakterizedir. Hastalarda eritema nodozumdakine benzer şekilde artrit ve cilt altı nodüller gelişebilir. Kan ve dokuda eozinofili sıktır. Bazı enfeksiyonlara, vasküler veya travmatik nedenlere bağlı olarak gelişebileceği gibi idiyopatik de olabilir. 45 46 Az sayıda hastada bu sendrom altta yatan malignite ile ilişkilidir. Daha çok hematolojik malignitelerde gelişir. Genellikle eş zamanlı olarak veya ilk yıl içinde tanı konur. Daha çok kadınlarda görülür ve genellikle prednizon tedavisine direnç vardır. Bazen fasiitis altta yatan malignite tedavisi ile geriler. 47 Palmar fasiit: Parmaklarda progresif bilateral kontraktürler Palmar fasiyanın fibrozisi İnflamatuar poliartrit ile karakterizedir. Genellikle over, meme, gastrik ve pankreatik tümörler gibi altta yatan bir malignite ile ilişkilidir. 48 Refleks sempatetik distrofi sendromu (RSDS): RSDS ve omuz-el sendromu, tutulan ekstremitede bölgesel ağrı, şişlik, vazomotor instabilite ve fokal osteoporoz ile karakterizedir. Bu hastalarda inme, miyokard infarktüsü veya geçirilmiş bir travma öyküsü yoksa ve tedaviye cevap yetersiz ise altta yatan bir malignitenin araştırılması gerekir. 49 Akciğer apeksindeki Pancoast tümöründe veya stellat gangliona veya brakial pleksusa yayılan diğer malignitelerde RSDS geliştiği bildirilmiştir. Altta yatan maligniteye karşı uygulanan direkt tedavi, RSDS semptomlarında bir miktar iyileşme sağlayabilir. 50 51 52 Eritromelalji: Ekstremitelerde özellikle ayaklarda, ciddi yanma, eritem ve sıcaklıkla karakterize bir durumdur. Semptomlar sıklıkla yürüme sırasında veya artmış ısıya maruz kalma durumunda, ekstremitelerin belli pozisyonlara getirilmesi ile alevlenebilir. Elevasyon veya soğutma ile bir miktar rahatlama elde edilebilir. 53 Bu bozukluk %60 idiopatik, %40 hastalığa sekonder gelişir. Polisitemia vera, esansiyel trombositozu içeren miyeloproliferatif bozukluklar yaygın sekonder nedenlerdir ve eritromelalji tanısından birkaç yıl öncesinde saptanırlar. Altta yatan patofizyoloji bilinmemektedir, ancak sıklıkla trombositemi ile ilişkilidir. 54 Günlük aspirin tedavisi semptomların belirgin hafiflemesine yol açar. Bu hastaların miyeloproliferatif hastalıklarla ilişkisi nedeniyle rutin olarak tam kan sayımı ile izlemleri önerilir. 55 Polimiyaljia Romatika (PMR): PMR ve malignite arasındaki ilişki tartışmalıdır. PMR’de gizli bir malignitenin varlığını akla getirebilen atipik özellikler: 50 yaş altında olmak Tipik bölgelerin kısıtlı veya asimetrik tutulumu Sedim’in 40 mm/h’den az 100 mm/hden fazla oluşu Şiddetli anemi Proteinüri Günlük 10 mg prednizona zayıf veya gecikmiş yanıt *Atipik PMR’li hastalarda en sık böbrek, akciğer, kolon kanseri ve multipl miyelom bulunur. 56 Gode bırakan ödemle birlikte remittent seronegatif simetrik sinovit (RS3PE): RS3PE esas olarak Metakarpofalangeal eklemleri ve el bileklerini etkileyen, sık rastlanmayan bir hastalıktır. Etyoloji ve patogenezi belirsizdir. Lenfoma, miyelodisplastik sendrom ve birkaç solid tümör ile ilişkisi rapor edilmiştir. Altta yatan bir maligniteyi düşündüren özellikleri ateş, kilo kaybı gibi sistemik durumların varlığı ve steroidlere cevabın zayıf olmasıdır. 57 Lupus benzeri sendromlar: Nadiren altta yatan malignite ile ilişkilidir. Karakteristik olarak malignite daha önce tanımlanır ve tedavi edildikten sonra SLE ile uyumlu bir sendrom gelişebilir. Deformite yapmayan poliartrit, pnömoni, plevral efüzyon, LE hücresi (+) ve ANA (+) Tümörü olan ve plevral efüzyon, perikardit ve solunum zorluğu gelişen hastalarda metastaz ve radyoterapi komplikasyonu steroide iyi cevap veren lupus benzeri sendromlar da düşünülmelidir. Lenfomalar, lenfoblastik lösemi, timoma, testis ve over tümörleri ve akciğer kanserlerinde böyle bir tablo gelişebilir. 58 Antifosfolipid antikor (AFA): Malignitelerin çoğu ile ilişkili bulunmuştur. Solid tümörü ve lenfoproliferatif bozukluğu olan hastalarda daha yüksek sıklıkta AFA varlığı gösterilmiştir. Malignitenin tedavisi ile hem tromboembolik olayların azalması, hem de AFA titrelerinin azalması ve kaybolması paraneoplastik sendrom özelliklerindendir. 59 İnflamatuar Miyopatiler: (Dermatomiyozit/Polimiyozit) Dermatomiyozit’in tipik deri belirtileri dışında klinik olarak Dermatomiyozit ve Polimiyozit birbirinin aynıdır. İlerleyici ve simetrik kas güçsüzlüğü ile seyreden inflamatuar bir miyopatidir. 60 Dermatomiyozit’in deri belirtileri: Dirsekler, PİF ve MKF eklemlerin dorsalinde, dizlerde ve ayak bileklerinde medial malleol üzerinde lokalize, deriden hafif kabarık, düz veya pullu koyu kırmızı plaklar şeklindeki Gottron papülleri Poikiloderma ve/veya periungual telenjiektaziler görülür 61 Heliotropik Cilt döküntüsü 62 İnflamatuar miyopati bazen maligniteden önce gelişir, bazen de paraneoplastik sürecin görünümü olarak tek başına ortaya çıkabilir. Dermatomiyozit’li hastalarda malignite sıklığı % 6-60 iken, Polimiyozit’li hastalarda % 0-28 arasındadır. Dermatomiyozit’de Avrupa’da en sık over, akciğer, gastrik tümörler, Asya’da ise en sık nazofaringeal malignitelere rastlanır. 63 İnflamatuar miyopati tanısı konan hastalarda malignite varlığı araştırılmalıdır. Bu malignitelerin, kas hastalığının tanısından yıllar sonra gelişebileceği bilinmeli ve malignite açısından sürekli uyanık olunmalıdır. 64 Lambert Eaton Miyastenik Sendrom: Lambert-Eaton miyastenik sendrom, motor ve kolinerjik otonom sinir terminallerinden azalmış asetilkolin salınımı ile karakterize nadir görülen bir sendromdur. Klinik olarak aşırı yorgunluk, özellikle alt ekstremitelerde hiporefleksi ve proksimal kas zayıflığı ile karakterizedir. Diğer semptomlar, diplopi, pitozis, dizartri, ortostatik hipotansiyondur. 65 Lambert-Eaton sendromu olan hastaların %60’ında küçük hücreli akciğer kanseri vardır. Kas güçsüzlüğünün başlamasını takiben yaklaşık 1-2 yıl içinde tümör tanısı konur. Semptomların ilerlemesi çok daha hızlı olup, antikolinesteraz ilaçlara miyastania gravesin aksine yanıt çok zayıftır. Asetilkolin salınımını arttıran 4aminopiridin oldukça faydalıdır. Tümörün yok edilmesi ile de semptomlarda gerileme görülebilir. 66 3-Önceden var olan bir bağ doku hastalığında neoplazi gelişme olasılığı: 1980’lerden beri romatizmal hastalıklar ile özellikle lenfoproliferatif hastalıklar arasındaki ilişkilerlerden bahsedilmektedir. Romatizmal hastalığın tipi ve tutulan organ sistemleri bu hastalarda beklenen malignite tipini de belirler. 67 Sistemik Lupus Eritematozis (SLE): Malignite sıklığı SLE olgularında artmıştır. En sık malignite periferik lenf bezlerinde, daha az sıklıkla da akciğer, barsak, santral sinir sistemi, karaciğer veya dalakta gelişen lenfomadır. Adenopati, halsizlik, ateş, splenomegali ile kendini gösteren lenfoma, SLE alevlenmesini taklit edebilir. Kesin tanı steroid tedavisinin maskeleyici etkisi ile daha da gecikebilir. 68 Sjögren sendromu: Sjögren sendromu, tükrük ve lakrimal bezlerin benign lenfositik infiltrasyonu ile karakterizedir. Sjögren sendromu varlığında lenfoproliferatif bozukluklar gelişebilir. Bu hastalarda lenfoma gelişimi sıklıkla hastalığın 6,5 yılından sonra görülür ve risk 44 kat artmıştır. Lenfoma ile ilişkili özellikler arasında palpabl purpura, kutanöz ülserasyonlar, kriyoglobulinemi, düşük C4 seviyeleri, monoklonal gamopatiler, sitopeni, splenomegali ve adenopati bildirilmiştir. 69 Romatoid Artrit (RA): Lenfoproliferatif malignite yönünden risk artmıştır, sitotoksik tedaviden bağımsızdır. Lenfoma gelişimi hastalığın şiddetinden çok süresi ile ilgilidir. RA ile lenfoma arasındaki ortalama süre 17 yıl olarak bildirilmiştir. Felty sendromunda non-hodgkin lenfoma riski artmıştır. Kolorektal tümör riskinin azalmasının ise nonsteroid antiinflamatuvar ilaçların uzun süre kullanımı ile ilgili olabileceği düşünülmüştür. 70 RA’da şu 3 nokta önemlidir: 1-Uzun süredir RA’li bir hastada hızla ilerleyen ve tedaviye dirençli bir hastalık alevlenmesi altta yatan bir maligniteye bağlı olabilir. 2-RA’lı bir hastada pulmoner nodüller bir karsinoma işaret edebilir. 3-RA’te paraproteinemi, monoklonal B hücre proliferasyonuna işaret eder ve oldukça yüksek bir malign dönüşüm riski taşır. 71 Skleroderma (Progresif sistemik skleroz-PSS) Hastalar malignite gelişim riski artmıştır. Akciğer, meme, özofagus ve cilt maligniteleri gelişebilir. PSS tanısının geç yaşta olması kanser gelişimi için önemli bir risk faktörüdür. Pulmoner fibrozis ortamında gelişen akciğer kanserlerinin sayısında artış vardır. Meme kanseri skleroderma başlangıcına yakın veya eş zamanlı gelişebilir. Barret metaplazi ve özofagus adenokanseri yönünden alt özofagus daraltıcı lezyonların ayırıcı tanısı iyi yapılmalıdır. 72 4-Romatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlı gelişen malignite: İmmün sistem modülatörü ilaçların uzun süreli kullanımları malignite riskini artırır. 73 Bunlar morbidite ve mortaliteyi azaltmak açısından son derece önemli yararlar sağlamaktadır. Romatizmal hastalık tedavisinde alkile edici ajanlar (siklofosfamid ve klorambusil gibi), pürin analogları (azatiopürin gibi) ve folik asit antagonistleri (metotreksat gibi) immünsupresif ve sitotoksik ilaçlar kullanılmaktadır. Uzun süreli veya total dozun fazla olduğu alkile edici ajanlarla yapılan tedavilerde, ilacın kesilmesinden yıllar sonra bile, hematolojik malignite gelişim riski artmıştır. 74 RA’lı hastalarda yüksek doz Azathioprine (200 mg/gün üzerinde) kullanımı ile lenfoproliferatif malignite gelişme riski 2 kat fazladır. RA’da kullanılan (oral, haftalık düşük doz) Methotrexate ile non-hodgkin lenfom gelişimi bildirilmiş ve ilaç kesilince hastalığın gerilediği gösterilmiştir. Anti-TNF tedavisini takiben lenfoproliferatif hastalıkların geliştiği 26 hasta bildirilmiştir ve bunlardan 2 hastada anti-TNF tedavi kesildikten sonra lenfoma gerilemiştir. 75