İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ ACİL YARDIM VE AFET YÖNETİMİ PROGRAMI AFETLER TARİHİ DOÇ.DR. DAVUT HUT 10. TARİHTEKİ BÜYÜK SAVAŞLAR VE SOYKIRIMLAR Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz? 10.1. Dünya Tarihinde Felaket Kaynağı Olan Bazı Büyük Savaşlar ve İstilalar 10.2. Osmanlı-Türk Tarihinde Yaşanılan Büyük Savaş Felaketleri 10.3. Tarihteki Büyük Soykırımlar 1 Giriş İnsanlık tarihi boyunca afet oluşturabilen gelişmeler arasında savaşlar da önemli bir yer tutar. Savaşlar, çeşitli sonuçlarıyla, ülke ve toplumlar için birer felaket kaynağı olmuşlardır. Şüphesiz, savaşların felaket boyutunu, sebep oldukları can ve mal kayıpları oluşturmaktadır. Tarih boyunca yüz milyonlarca insan savaş meydanlarında can vermiş; bunun birkaç katı da yaralanıp sakat kalmıştır. Bütün bunlar, yakınını kaybeden aileler için de felaket anlamına gelmektedir. 2 Öte yandan, bir savaş sonunda taraflardan biri ötekini mağlup ettiğinde, bu durum, yenilen tarafın ülke ve toplumu üzerinde hegemonya kurma ve hatta topraklarını işgal etme gibi bir yolu da açtığından, felaketin daha sonra da devam edeceğini göstermektedir. Dolayısıyla her savaş, sonu gelmez felaketlerin kaynağı olmaktadır. Savaşların sebep olduğu ekonomik kayıplar ise, felaketin boyutlarını daha da şiddetlendiren bir etkiye sahiptir. Savaşlarda üretici nüfus genellikle cepheye sürüldüğünden, bu durum üretim ve ticareti sekteye uğratır. 3 Büyük savaşların en belirgin sonuçlarından biri ise, milyonlarca insanın yurdunu terk etmesine ve hatta ölmesine sebep olmasıdır. Savaşlarla birlikte yaşanan soykırımlar da benzer felaketlere yol açmaktadır. Savaşlar büyük can ve mal kayıplarına sebep olduğundan, çoğu defa yenen taraf açısından da felaketlerin kaynağı olabilmektedir. Netice olarak, ülke ve toplumları karşı karşıya getiren her savaş, galip ya da mağlup olsun her iki taraf açısından da felaketlerin temel kaynağı olmaktadır. 4 10.1. Dünya Tarihinde Felaket Kaynağı Olan Bazı Büyük Savaşlar ve İstilalar Haçlı Seferleri/Savaşları (1095-1272): Haçlı Seferleri, Papa’nın teşviki üzerine Avrupalı Katolik Hristiyanların, çeşitli siyasi, dini, askeri ve ekonomik sebeplerle, Kutsal topraklar olarak gördüğü Ortadoğu coğrafyasına karşı giriştikleri yağma ve akın hareketleridir. Kara ve deniz üzerinden yapılan ve büyük bir kısmı Anadolu üzerinden gerçekleştirilen seferlerden dört tanesi önemlidir. Seferlere katılan binlerce soylu ve şövalye öldüğü gibi, Müslümanlar ile yapılan savaşlar ve yağma hareketlerinde ise milyonlarca insan öldü. 5 Büyük sayıda can kayıpları dışında, özellikle, Selçuklular idaresindeki Anadolu, Suriye ve Filistin, ekonomik ve sosyal bakımlardan da büyük zarar gördü. 4. Sefer’de ise, Bizans ve başkenti İstanbul dahi Haçlılar’dan nasibini alarak büyük yıkım yaşadı. Dolayısıyla, iki asra yakın devam eden Haçlı Seferleri, çok geniş bir coğrafyada yarattığı hem can hem de ekonomik kayıplar açısından büyük felaketlere yol açtı. 6 Kudüs’ü kuşatan Haçlılara dair bir çizim. 7 Moğol İstilası (1206-1368): Asya’daki Moğol kabilelerini bir çatı altında toplayan Cengiz Han, kendi döneminin en büyük imparatorluğunun temellerini de atmıştır. Bundan sonra, batıya doğru başlattığı fetihlerle Orta Asya, Doğu Avrupa, Anadolu, Çin ve Sibirya’yı istila ederek egemenlik kurdu. Bu büyük istila hareketi, Dünya tarihinde pek çok konuda dönüm noktası olduğu gibi, yaklaşık 30 milyon insanın ölümüne ve çok geniş bir coğrafyadaki şehirlerin ve uygarlık eserlerinin enkaza dönüşüp yok olmasına da sebebiyet vermiştir. Bu istilalar, kısa süreli ve âni baskınlar şeklinde küçük küçük katliamlara dönüştürülmüştür. 8 Cengiz Han ve Moğollar, özellikle mukavemet gösteren kale ve şehirleri ele geçirdiklerinde, herkesi türlü yöntemlerle katlederlerdi. Nitekim, 1258 yılında Bağdat’ı ele geçirdiklerinde, şehirde öldürülen asker ve insanların kanından küçük nehirlerin; kafataslarından da kulelerin oluştuğu rivayet edilir. Gittikleri her yeri yakıp yıkması ve kılıçtan geçirmesiyle ünlenen Moğollar, Dünya’ya dehşet salarak tarihin en büyük felaketlerinden birinin müsebbibi olmuşlardır. İstila sırasında yaşanılan yağma, göç, savaş gibi gelişmeler birçok devleti etkilerken, göçebe topluluklar fazla etkilenmemiştir. Moğolların Orta Asya’da yaptığı saldırılar yüzünden Türk toplulukları da Anadolu’ya doğru göç etmeye başlamıştır. 9 Timur Han’ın Fetihleri (1369-1405): Türk soylu Timur, başarılı fetih hareketleri ve ele geçirdiği ülkelerde gösterdiği yönetim anlayışı sebebiyle, tarihteki en büyük askeri ve siyasi dehalardan biridir. 36 yıllık bir zaman diliminde, Asya’nın büyük bir kısmı, Rusya, Maveraünnehir ve Horasan’ı ele geçirmiş ve buralarda hâkimiyet sağlamıştır. 1402 yılındaki Ankara Savaşı ile de Osmanlılara üstünlüğünü kabul ettirerek fetret devrinin başlamasına sebep olmuştur. 10 Gerçekleştirdiği geniş çaplı fetihleri sırasında, çeşitli ülke ve milletlerden yaklaşık 15 milyon insan, savaşlar, göçler ve siyasi karmaşalar sebebiyle hayatlarını kaybetmiş ve büyük kitleler yurtlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Timur, tıpkı Moğollar gibi, seferleri sırasında ele geçirdiği bazı şehirleri yakıp yıkmış ve hatta kılıçtan geçirilen insanların kellelerinden kuleler yapmıştır. Fetihlerde ve siyasi üstünlüğünü kabul ettirmede bu denli kan dökücü davranan Timur, fethettiği ülkelerdeki bilginleri ise özellikle korumuştur. 11 Otuz Yıl (Mezhep) Savaşları (1618-1648): Bütün Avrupa’yı büyük bir yıkıma uğratan mezhep/din savaşlarına, Avrupa devletlerinin çoğu katılmıştır. Otuz Yıl Savaşları (1618-1648) olarak da bilinen bu savaşlar bir iç savaş niteliği de taşır. Reform Hareketleri’nden sonra ortaya çıkan Katolik Protestan mücadelesi ve siyasi rekabetler, savaşların temel sebebidir. Protestanların zaferi ve Vestfalya Barışı (1648) ile biten savaş, Avrupa’da görülen son büyük din savaşıdır. 12 Savaşlara eşlik eden kıtlık ve salgın hastalıklarda milyonlarca insan öldü. Sadece tifüs salgınından dolayı birkaç milyon kişi öldü. Paralı askerlerce yapılan yağmalar ise, yaşanılan felaketin boyutunu arttırmıştır. Almanya, bu savaşlardan en fazla etkilenen ve zarar gören ülke olarak, dramatik bir gerileme sürecine girdi. 13 Qinq Hanedanlığı’nın Ming Hanedanlığı’nı Ortadan Kaldırması (1616-1662): Çin’de bir bakıma iç savaş özellikleri gösteren ve yaklaşık yarım yüzyıl devam eden bu mücadelede, 20 milyondan fazla insan ölmüştür. Milyonlarca kişiden oluşan isyancı ordusu, 1644 yılında başkent Pekin’i ele geçirince, Çin’de Ming Hanedanı sona ermiş ve yerine Qing (Mançu) Hanedanı kurulmuştur. 14 Taiping İsyanı (1851-1864): Halkın başlattığı isyan, Çin’i baskıyla yöneten Qing (Mançu) hanedanına karşı gerçekleşmiştir. Çin’de ortaya çıkıp 13 yıl kadar etkisini sürdüren isyan sonucunda, takriben 20 milyon insan ölmüştür. Ayaklanmanın lideri Hong Xiuquan adındaki bir köylüydü. Ayaklanmanın en önemli sebebi ise, Qing Hanedanının halka baskı yapmasıydı. Katılan ve ölen insan sayıları bakımından Çin tarihinde meydana gelen en büyük ayaklanmadır. İsyan, ayrıca Qing Hanedanlığı’nın yıkılış sürecini de başlatmıştır. 15 I. Dünya Savaşı (1914-1918): 4 yıl devam eden, Avrupa, Asya ve diğer bölgelerden onlarca devletin dâhil olduğu bu büyük savaş, getirdiği sonuçlar bakımından da bütün Dünya’yı ilgilendirmekteydi. Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun oluşturduğu blok karşısında Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa’nın oluşturduğu müttefikler arasında meydana gelmiştir. Uçak, tank ve denizaltı ve ayrıca kimyasal ve zehirli gazlar gibi yeni teknolojiler sayesinde silahların öldürücülüğünde görülen ilerleme neticesinde, ağır zayiatlar verilmiştir. 16 Toplam 65 milyon askerin katıldığı savaş, arkasında 8 milyonu asker ve 6 milyonu da sivil olmak üzere toplam 14 milyon ölü, 21 milyon yaralı bırakmıştır. Böylece, toplam kayıp sayısı 15 milyonu geçmektedir. Bu yönüyle de, dünya tarihindeki en çok zayiat verilen savaşlardan biri olmuştur. Ayrıca, ülke ekonomileri ile açlık ve kıtlık çeken toplumlarının büyük zarar görmesi ve bazı şehirlerin harabeye dönüşmesi, savaşın felaket boyutunu gösteren diğer unsurlardır. I. Dünya Savaşı’nda askeri ve sivil hedefler arasındaki ayrım ortadan kalmaya başlamıştı. 17 Önceki savaşlarda siviller, ancak savaşan ordular yakınlarına gelince tehlike içine giriyorlardı; fakat şimdi cephelere uzak şehirler de hedef alınıyordu. Savaş ayrıca, ülkeler arasındaki düşmanlıkların sürmesine yol açan şartları oluşturması ve II.Dünya Savaşı’na giden yolu açması bakımından da önem taşır. Bu noktada, savaş ülkeler arasındaki sorunları çözemediği gibi, ağır şartlar içeren antlaşmaların bir sonucu olarak savaş sonrası gelişen aşırı milliyetçilik, faşizm ve nasyonal sosyalizm gibi ideolojiler ise, II. Dünya Savaşı’na, dolayısıyla yeni felaketlere zemin hazırlamıştır. 18 I. Dünya Savaşı’nda harabeye dönen şehirlerden biri 19 Rusya Sivil Savaşı (1917-1922): XIX. Yüzyıl’ın sonlarına doğru Rusya’da başlayan siyasi, ekonomik ve toplumsal çalkantılar, I. Dünya Savaşı’nın getirdiği felaket ortamında etkisini arttırmış ve Ekim 1917’de, Lenin önderliğinde Bolşevik Devrim’in (Ekim Devrimi) yaşanmasına sebep olmuştur. Ancak bu gelişme, yönetimi ele geçiren devrim yanlılarıyla (Bolşevikler), onlara karşı olan eski Çarlık rejimi taraftarları (Menşevikler) ile çok sayıda muhalif Rus siyasi parti örgütü arasında yaklaşık 5 yıl sürecek olan çok kanlı bir sivil (iç) savaşın başlamasına da yol açmıştır. 20 Böylece, I. Dünya Savaşı felaketini derinden yaşayan Ruslar, bu iç savaşta da yaklaşık 6 milyon insan kaybettiler. İç savaş sonunda, Sovyet Rusya Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı Kızıl Ordu, Komünizm karşıtı Beyaz Ordu’yu mağlup etti. Böylece, devrimden sonra Rusya’da ilk sosyalist rejim ve yönetim kurulmuş oldu. Stalin’in başa geçmesinden sonra uyguladığı katı dikta rejimi de milyonlarca insanın öldürülmesi ve sürgün edilmesiyle sonuçlanacak başka felaketleri beraberinde getirmiştir. 21 Rusya iç savaşından bir sahne 22 II. Dünya Savaşı (1939-1945): Tarihteki en büyük savaş olarak kabul edilen II. Dünya Savaşı’na 100 milyondan fazla asker katılmıştır. İlkinde olduğu gibi birçok kıtadan onlarca ülkenin dâhil olduğu II. Dünya Savaşı, yaklaşık 40 milyon insanın ölmesine ve daha fazlasının yaralanıp sakat kalmasına, açlık ve salgın hastalıkların milyonlarca insanı kasıp kavurmasına neden olmuştur. Savaş içinde, Almanlar ve müttefikleriyle Sovyetler arasında yapılan ve II. Dünya Savaşı’nın da kesin dönüm noktası olarak kabul edilen Stalingrad savaşı (Ağustos 1942-Şubat 1943), tek başına iki milyona yakın insanın ölümüne yol açmak suretiyle bir cephede yapılan en kanlı savaş sıfatını kazandı. 23 Genel olarak II. Dünya Savaşı, “tarihteki en kanlı savaş” sıfatıyla, birincisinden daha büyük bir felakete yol açmıştır. Öte yandan, savaşa katılan bazı ülkeler, bütün ekonomik ve teknolojik imkanlarını seferber etmişlerdi. Nitekim, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarıyla birlikte nükleer silahların kullanıldığı ilk ve tek savaş olma özelliğine de sahiptir. Günümüzde dahi etkileri süren atom bombaları, kısa süre içinde yüz binlerce kişiyi öldürmüş ve sakat bırakmıştı. 24 Savaş içinde silah ve mühimmat teknolojisinin bu denli gelişmesi, savaş sonrası yıllarda daha fazla sayıda insan ölümlerinin ve başka savaşların yolunu da açmıştır. Savaş ayrıca, Naziler ve Adolf Hitler’in nasyonalist politikaları neticesinde kitlesel sivil ölümlerin yaşandığı Yahudi Soykırımı’na da yol açmıştır. Neticede, çeşitli metotlarla ve bu arada gaz odalarında milyonlarca insan öldürülmek suretiyle bir soykırım yaşanmıştır. Savaş sonunda Sovyetler Birliği ve ABD öncülüğünde oluşturulan “Soğuk Savaş” döneminin iki kutuplu dünyası da, felaketler zincirinin sürmesini sağlamıştır. 25 1945’te tamamen harabeye dönen Köln şehri 26 İkinci Kongo Savaşı (1998-2003): Birinci savaştan sonra, Demokratik Kongo Cumhuriyeti Uganda ve Angola tarafından ele geçirilip farklı bir kabileye verilmişti. Bu kabileye gelen iç tepkilerden sonra Kongolu olmayan danışmanların görevden alınmasıyla başlayan savaş 5 yıl kadar sürdü. Bu kapsamlı savaşta, Orta Afrika ülkelerinden Burundi, Ruanda ve Uganda gibi ülkeler karşı tarafta yer alırken; Angola, Namibya, Zimbabve, Çad, Mali ve Libya da Kongo’nun tarafında savaşa dâhil oldular. Savaş şartlarının oluşmasında, Demokratik Kongo Devlet Başkanı Laurent Kabila’nın ittifak kurma faaliyetleri önemli bir yer tutar. 27 Çok sayıda devletin iki taraf hâlinde savaşa katılması, bütün Afrika kıtasını etkilemesi ve yaklaşık 5,5 milyon Afrikalı’nın hayatına mâl olması gibi sebeplerle, bu savaş “Afrika’nın en büyük savaşı” ya da “Afrika’nın Dünya Savaşı” olarak da tarif edilmektedir. Savaş, zaten sürekli olarak afetlerle boğuşan Afrika Kıtası’nın, büyük bir felaket yaşamasına sebep olmuştur. 28 10.2. Osmanlı-Türk Tarihinde Yaşanan Bazı Büyük Savaş Felaketleri 1243 Kösedağ Savaşı: Savaşta Moğollara karşı bozguna uğrayan Anadolu Selçukluları için bağımsızlığı kaybetme, yıkılış ve Moğol istilası dönemi başlamış oluyordu. Bundan sonra Moğollar, Anadolu’yu yağmalayıp çok sayıda Müslümanı katletti. Anadolu’daki dirlik ve düzen, ekonomik ve sosyal refah hızla kayboldu. 29 Ankara Savaşı (1402): Savaş, Büyük Türk hükümdarı Timur Han ile diğer bir Türk hükümdarı olan Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid arasında meydana gelmiş; Osmanlılar’ın tam bir hezimetiyle sonuçlanmıştır. İnebahtı Deniz Savaşı (1571): Osmanlı donanması ile haçlı ittifakı donanması arasında lepantoadriyatik'te cereyan eden ve haçlı donanmasının kesin zaferi ile neticelenen savaştır. Hezimetle sonuçlanan savaş sonucunda Osmanlı donanması da yok olmuştur. 30 İkinci Viyana Kuşatması ve Bozgunu (1683): Osmanlı ordusunun 1683’te Viyana’yı ikinci kez kuşatması, Avusturya ve Haçlı ittifakının kesin zaferi, buna mukabil Osmanlıların tam bir hezimeti ve bozgunuyla sonuçlanmıştır. Aynı zamanda, Osmanlı Devleti için sonun başlangıcı olan bir mağlubiyettir. Zira, 1683’ten sonra Haçlı ittifakı karşısında sürekli yenilgiler ve felaketler yaşayan Osmanlılar, 16 yıl süren bir geri çekilme sonucunda ilk kez büyük toprak kaybettiği Karlofça Antlaşması’nı (1699) imzalamak zorunda kalmıştır. Batı karşısında Viyana bozgunu ile başlayan bu daimi geri çekilme, aslında Sakarya Savaşı’na (1922) kadar sürmüştür. Bu, aynı zamanda Osmanlıların birçok felaketle birlikte, bütün Orta Avrupa ve Balkanları kaybetme sürecidir. 31 Çeşme ve Navarin Faciaları (1770, 1827): Çeşme savaşı, Kırım’ın kaybedildiği Küçük Kaynarca Antlaşması ile sonuçlanan 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşının devam ettiği bir sırada, Çeşme açıklarında Rus donanmasının bir baskınla Osmanlı donanmasını yakıp tamamen yok ettiği bir savaştır. Navarin Deniz Savaşı (1827) ise, İngiliz-Fransız ve Rus müttefik donanmalarının Navarin’de Osmanlı donanmasını yok ettiği savaştır. 32 Doksanüç Harbi Felaketi (1877-1878): Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı arasında 1877-1878 yıllarında Balkan ve Kafkas cephelerinde cereyan eden bu savaş, Rusların kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Savaş sonunda, Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olmuş; Kars, Ardahan, Batum kaybedilmiş; Bulgaristan’a özerklik verilmiş; Avusturya Bosna-Hersek’i işgal etmiş; İngiltere de Kıbrıs’a yerleşmiştir. Böylece, Balkan topraklarının çok büyük bir kısmı kaybedildi. Savaşla birlikte, Balkanlar’da (özellikle Bulgaristan’da) yüzbinlerce TürkMüslüman katledildiği gibi, bir o kadarı da asırlardır yaşadığı topraklardan sürüldü. 33 Savaşın Doğu Anadolu-Kafkas cephesinde de geniş çapta asker ve sivil kayıpları olmuş; Müslümanlar ile Ermeniler arasında kanlı çatışmalar meydana gelmiştir. Savaş meydanlarında ölenlerin sayısı 300-400 bin civarında iken, göçe zorlanan Müslümanların sayısı ise, 1 milyona yaklaşıyordu. Bu dönemde, sadece İstanbul’daki muhacirlerin sayısı bile birkaç yüz bine ulaşmıştır. Savaş, Osmanlı Devleti’ni tam bir felaket ve kaos ortamına soktuğu gibi, Rusya’ya ödenmek zorunda kalınan yüklü savaş tazminatı da ağır bir külfet oluşturmuştur. 34 Balkan Savaşları Felaketi (1912-1913): Osmanlı Devleti ile Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ’dan müteşekkil Balkan devletleri arasında meydana gelen ve Balkanlar’daki bütün toprakların kaybedildiği savaşlar dizisidir. Edirne’yi işgal eden Bulgarlar, başkent İstanbul’u tehdit eder hâle gelmiştir. Yaklaşık dört yüz yıldır yönettiği Balkan devletleri karşısında alınan bu ağır mağlubiyet, tıpkı Doksanüç harbinde olduğu gibi, Balkanlar’dan Türk ve Müslümanların bir kez daha katliamlara uğramasına ve sürülmesine sebep olmuştur. 35 Zor şartlar altında canını kurtarıp İstanbul’a ulaşabilen yüzbinlerce göçmen, başkent ve Anadolu’da çeşitli bölgelere yerleştirildi. Sonuç olarak, Balkan savaşları, büyük çapta asker ve toprak kayıplarının yanı sıra, Balkanlı Müslüman ve Türkler için de birçok felaketle sonuçlanmıştır. 36 I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti (1914-1918): Yaklaşık dört yıl süren I.Dünya Savaşı’na Almanya’nın safında katılması, Osmanlı Devleti’nin tasfiye edilmesiyle sonuçlanmıştır. Birçok farklı cephede savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti, Çanakkale ve Irak (Kutulammare) cephelerinde gösterdiği büyük başarılar dışında, Kafkas-Doğu Anadolu ve Ortadoğu cephelerini yenilgiyle tamamlamıştır. Sonuçta savaştan mağlup ayrılan Osmanlılar, başta Ortadoğu-Arap coğrafyası olmak üzere geniş topraklar kaybetti. Savaş meydanlarında yenilginin en önemli sonuçlarından biri de, insan kaybıdır. 37 Nitekim, savaş boyunca 2 milyon 850 bin askeri personeli silah altına alan Osmanlılar, 400 bini yaralı, 250 bini kayıp ve esir ve 400 bini de ölü olmak üzere toplam 1 milyondan fazla kayıp (genel mevcudun %35’i) vermiştir. Bu kayıplara, açlık ve savaşların kaçınılmaz felaketi olan salgın hastalıklar da dâhildir. Yapılan bir hesaplamaya göre, o günkü şartlarda yaklaşık 1,5 milyar dolar harcanmış; toplam 15 savaş gemisi kaybedilmiştir. 38 Özellikle Ruslar ve Ermenilere karşı savaşılan Doğu Anadolu-Kafkas cephesinde büyük miktarda sivil kayıpları oldu. Ruslar 1915-1916 yıllarında Doğu Anadolu vilayetleriyle Gümüşhane ve Trabzon’u işgal etmişti. Rus işgal sahasında Rus, Kozak ve özeellikle de Ermeni çeteleri yaklaşık 1 milyon Müslümanı katletti. Kurtulabilenler ise, Anadolu’nun içlerine doğru göç etti. Savaş öncesi bu bölgelerde 2 milyon 600 bin Müslüman yaşıyordu. Bunun bir milyonu salgın hastalık, açlık ve katliam sebebiyle öldü. 39 Savaşın bitimine doğru, ülke dahilinde en az 1,5 milyon göçmen ve mülteci vardı. Savaştan sonra, Yunanlıların işgal ettiği (1919) Batı Anadolu’da ise, 600 binden fazla Müslüman ölmüştü. Bu bölgede 1,5 milyon Anadolu Türk’ü ya göçmüş veya ölmüştü. Rum ve Ermeniler ise Yunan ordusunu takiben Anadolu’yu terk etmişlerdir. Bölgede nüfus kaybına uğramayan tek topluluk ise Musevîler idi. 40 I. Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi’nden bir görüntü 41 10.3. Tarihteki Bazı Büyük Soykırımlar Endülüs Müslümanları’na İspanya’da Uygulanan Soykırım (XV. Yüzyıl): İspanya’da kurulan Endülüs Emevi Devleti, Batı’ya da ışık tutan bir kültür ve medeniyet meydana getirmişti. Ancak, zaman içinde zayıflayan bu devlet (Beni Ahmer), Endülüs İslam medeniyetini İspanya’dan yok etmek isteyen Hıristiyan Haçlı zihniyeti (Kastilya ve Aragon Krallıkları) tarafından yıkıldı (1492). 42 Bu esnada Yahudiler de ülkeden kovulduklarından, Osmanlı topraklarına kabul edildiler. Ancak, yüzbinlerce Endülüslü Müslüman tam bir soykırıma tâbi tutulduğu gibi, bu medeniyetin izleri de tamamen silinmeye çalışıldı. Uygulanan soykırımla birlikte, parlak bir medeniyetin izlerinin topyekün silinmek istenmesi açısından bu gelişme de tam bir felaket niteliğini taşır. 43 Avrupalıların Amerikalı Yerliler ve Afrikalı Kölelere Karşı Soykırımı: Resmen kabul edilmemiş olsa da, 1492’de Amerika’nın keşfinden sonra başta İspanyol, İngiliz ve Fransızlar olmak üzere Avrupalılar, yerli halkalara karşı katliamlar ve soykırımlar yapmışlardır. Zengin olmak ve yerleşmek amacıyla Avrupa’dan Amerika’ya gidenlerin, birkaç yüzyıl içerisinde milyonlarca Kızılderiliyi katletttikleri tahmin edilmektedir. 44 Böylece, Kızılderililer’in nüfusları yüzbinlere kadar düşmüştür. Benzer şekilde, İspanyollar da Orta ve Güney Amerika’daki Aztek, İnka ve Maya gibi topluluk ve medeniyetlerin izlerinin silinmesinde etkili olmuşlardır. Ayrıca, Afrika’dan Amerika’ya zorla çalıştırılmak üzere götürülen yüzbinlerce kölenin de yine Avrupalılar tarafından çeşitli şekillerde katledildiği bilinmektedir. 45 Fransızların Cezayir Katliamları ve Soykırımı (1830-1962): XIX. Yüzyıl’ın başlarından itibaren sömürgecilik politikalarını yoğunlaştıran Fransızlar, 1830’da Osmanlı toprağı olan Cezayir’i işgal etmişti. Bu işgale karşı, Emir Abdülkadir Cezayiri liderliğinde özgürlük savaşı başlatıldı ve zaman zaman da başarılı oldu. Ancak Fransızlar, bu tür hareketleri kanlı bir şekilde bastırdığı gibi, sık sık uyguladığı katliamlarla da Cezayirlileri korkutup cezalandırmaya çalıştı. Yaklaşık 130 yıllık bir dönemde, Fransız katliamları soykırım boyutlarına varmıştır. Nitekim, 1830’dan bağımsızlığın elde edildiği 1962’ye kadar 500 binden fazla Cezayirli bu sebeple hayatını kaybetmiştir. 46 Fransa’nın Cezayir’deki katliamlarından bir görüntü 47 Dungan İsyanı ve Soykırımı (1862-1877): Çin’de 1862 yılında etnik ve dini sebeplerle ortaya çıkıp 15 yıl devam eden isyan “Hui azınlık savaşı” olarak da bilinir. Qing Hanedanı tarafından Dunganlar, Huiler ve Uygurlar gibi Müslüman gruplara uygulanan soykırım, 5 milyona yakın Çinli Müslümanın öldürülmesiyle sonuçlandı. Ayaklanma başarısızlığa uğradığında, Dunganlar’ın kalanları da Rusya, Kazakistan ve Kırgızistan’a kitlesel olarak göç etti. Çin’in özellikle Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri’ne olan baskısı son yıllarda artarak devam etmektedir. 48 Almanlar’ın Namibya’da Uyguladığı Soykırım (XIX.yy): Almanlar, 1890’ların başında, hammadde ve işgücünü karşılamak amacıyla Güney Batı Afrika’da Namibya’ya yerleşmişti. Çok zengin altın ve zümrüt madenlerini öncelikle ele geçirmeyi hedefleyen Almanlar, yerli halklardan Herero ve Namaları kısa sürede katlettiler. 130 bin civarında insandan geriye 15 bini sağ kalabildi. 49 Almanların Yahudi ve Diğer Topluluklara Karşı Uyguladığı Soykırımlar (1933-1945): Tarihteki en büyük soykırımlardan birini kuşkusuz, Hitler liderliğindeki Nazi Almanyası gerçekleştirmiştir. Nasyonel Sosyalizm çerçevesinde Büyük Almanya idealiyle hareket eden Hitler Almanyası, iktidarın ele geçirildiği 1933 yılından, II.Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılına kadar, 20 milyona yakın insanı kurşuna dizmek, toplama kamplarındaki fırınlarda yakmak ve gaz odalarında zehirlemek suretiyle soykırım uygulamıştır. Saf Alman ırkını yaratmak amacıyla, Alman olmayan etnik grupları tespit edip sınıflandırdılar. Öncelikle, ülkedeki Çingenelerin çok büyük bir kısmı kısırlaştırdı. 50 Bundan sonra da, asıl hedef olarak seçilen Yahudiler soykırıma uğratıldı. Almanya’da ve II.Dünya Savaşı’nda işgal edilen ülkelerde yaşayan Yahudiler, yaş ve cins ayrımı yapılmadan toplama kamplarındaki gaz odaları ve fırınlarda planlı bir şekilde katledildi. Bu şekilde –Almanya ve dışındaki- yaklaşık 6 milyon Yahudi soykırıma uğratıldı. Çingeneler, Komünistler, Yehova Şahitleri, eşcinseller, akıl hastaları ve sakatlar, Ruslar, Polonyalılar, Slav aydınlar, bazı din adamları, sendikacılar, bazı Afrikalılar ve rejim karşıtları da bu katliamlardan nasibini aldı. Soykırımların tebel sebebi ise, Yahudi nefreti (anti semitizm) ve nazi ırkçılığı idi ve milyonlarca insan, “yaşama hakkı olmayan alt sınıf ırklara mensup” olarak görüldüğü için katledilmiştir. 51 Yahudi soykırımında fırınlarda yakılan cesetler 52 Ruanda’da Hutular’ın Tutsilere Karşı Soykırımı (1994): Afrika ülkelerinden olan Ruanda’da nüfusun yaklaşık % 90’ı Hutu ve % 9’u da Tutsi adındaki yerli kabilelerden oluşmaktadır. Ülkede XIX. Yüzyıl’dan itibaren sömürgeci güç olarak bulunan Belçika’nın da uyguladığı politikalar sonucu, iki gurup birbirine düşman hâline geldi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan seçimleri Hutu milliyetçileri kazandıktan sonra onbinlerce Tutsi öldürüldüğü gibi, 150 bin kadarı da başta Uganda olmak üzere komşu ülkelere sığındı. Ancak, komşu ülkelerdeki Tutsiler, yaklaşık yarım milyon nüfusa ulaşarak anavatanlarına dönüş için hazırlık yaptılar. 53 1990-1992 yıllarında Ruanda hükümetiyle giriştikleri silahlı mücadele bir iç savaşa dönüştüyse de imzalanan ateşkesle durduruldu. Ancak Hutular, 1994 Nisanı’nda Tutsileri satırlar ve sopalarla katletmeye başladı. Üç ayın sonunda 800 bin Tutsi acımasız bir şekilde öldürülerek tam bir soykırıma tâbi tutuldu. 54 Sırpların Bosnalı Müslümanlara Uyguladığı Soykırım (19921995): Aşırı milliyetçi Sırp Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’in politikaları doğrultusunda ve Bosna-Hersekli Sırpların liderleri General Ratko Mladiç ve Radovan Karadziç’in faaliyetleri sonucunda, 1992-1995 yılları arasında yaklaşık 200 bin Bosnalı Müslüman, Sırp çeteleri tarafından katledilerek kadınların da ırzına geçilmiştir. Müslüman Boşnaklar, böylece Avrupa’nın göbeğinde ve aynı ırka mensup oldukları bir topluluk (Sırplar) tarafından, Müslüman oldukları için tam bir soykırıma tâbi tutulmuşlardır. 55 Görüldüğü üzere, tarihe damgasını vuran pek çok büyük soykırımı Avrupalılar yapmışlardır. Etnik ve dini radikalizmden kaynaklanan bu soykırımların her biri, insalık tarihi açısından büyük felaketlerle sonuçlanmıştır. 56 Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti Bu bölümde, İnsanlık tarihi boyunca yaşanılan bazı önemli savaşların neden olduğu can ve mal kayıpları ile şehirlerin harap olması, göç ve hastalık gibi afet boyutları ele alınmıştır. Ayrıca, geçmişte meydana gelen ve milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan önemli bazı soykırım ve katliamların yine afet boyutları üzerinde durulmuştur. 57 Türk tarihini de önemli ölçüde etkileyen Moğol istilası ve Haçlı Seferleri, Timur’un fetihleri, Avrupalıların kendi aralarında yaptıkları Mezhep Savaşları, Rusya sivil savaşı, I. ve II. Dünya Savaşları, II. Kongo Savaşı, tarihte yaşanmış en kanlı ve dolayısıyla felaketle sonuçlanan savaşlar arasında yer almaktadır. 58 Osmanlı-Türk tarihinde ise, Ankara Savaşı, II. Viyana bozgunu, Doksanüç Harbi ve Balkan Savaşları gibi büyük felaketlerle sonuçlanan savaşlar bulunmaktadır. Ayrıca tarihte, Hıristiyanların Endülüs Müslümanlarına; Avrupalıların Amerikan yerlilerine; Hitler Almanyası’nın Yahudilere; Sırpların Müslüman Boşnaklara, Almanlar’ın Namibyalılara; Ruanda’da Hutular’ın Tutsilere; Fransızların da Cezayirlilere uyguladığı büyük soykırımlar ve felaketler bulunmaktadır. Bakıldığında, tarihe damgasını vurmuş olan bu büyük soykırımların çok büyük bir kısmının Avrupalılar tarafından gerçekleştirilmiş olması dikkate değerdir. 59 auzef.istanbul.edu.tr 60