TBMM B:39 27 . 1 2 . 2008 0:1 açıktaki bu kadar olağanüstü yükselişin gerekçesi olabilecek bir durum yok ortada. Ayrıca, yabancılar, Türkiye'ye kredi verenler "Petrol fiyatları yükseldi, ne yapalım, Türkiye'nin böyle bir mazereti var." demiyorlar, cari açığın büyüklüğüne bakıyorlar. Cari açık cari açıktır. Değerli arkadaşlar, peki, bu cari açık niye artıyor? Doğrudan doğruya uygulanan kur politikası, bu kuru, bu kur politikasını da, kur seviyesini de bir şekilde destekleyen faiz politikası. Şimdi "Bizim kur hedefimiz yok, dalgalı kur var." denebilir, ama yüksek kurla, yüksek faizle her zaman Türkiye'ye para girişini sağladık ve Türkiye'de kur daima aşağı düştü. Bunun sonucunda ne oldu? Bunun sonucunda bizim sanayimiz imalat sanayimiz ithalata bağımlı hâle geldi. Rakam vermek istiyorum. Dâhilde işleme rejimi vardır biliyorsunuz, yani ihraç edilmek üzere Türkiye'de üretilecek olan bir malın girdisinin ithal edilmesi hâlinde, bu girdi nedeniyle ithalatta KDV, ÖTV ödenmez. Hangi şartla? Üretilen ürün ihraç edilmek şartıyla. Örneğin iplik getirirsiniz, kumaş üretirsiniz, kumaşı ihraç edersiniz. Bu şekilde ithal edilen girdilerin ihraç edilen, ürünlere oranı 1997 yılında yüzde 45; 2002'de yüzde 44,3; 2007'de 62,1. Sanayi dışa bağımlı, sanayiyi ithalata teşvik etmişiz, Uzak Doğu'dan ithalatı teşvik etmişiz. Kur politikasının yarattığı baskı, sanayiciyi ayakta kalabilmek için daha ucuz girdi arayışına yöneltmiş, böylece bizim dış ticaret açığımızda Asya ülkelerinin payı giderek artmaya başlamış. Buna "dış ticaret açığının Asyalılaşması" diyoruz. Sanayici ne yapıyor? Bir: Bu yola başvuruyor. İki: İstihdamı sınırlıyor. Üç: Ücret artışlarını sınırlıyor. Kamu ve özel sektör işçilerinin reel ücret düzeylerinde -2002-2007 dönemini kıyaslarsakartış değil, azalış vardır. Hükümet asgari ücretteki artışı söylüyor ama özel sektör işçisinin ücretindeki, reel ücretteki azalmayı söylemiyor. Peki, neden bu politikada ısrar ediliyor? Mademki sanayiciye, imalat sanayisine, Türkiye ekonomisine bu kadar olumsuz etkisi var, bu kur politikasında, bu faiz politikasında -kısaca- bu programda neden ısrar ediliyor? Değerli arkadaşlar, bir: Düşük kur enflasyonu indirmede yardımcı oluyor, evet, bir yönü bu. İki: Bir şekilde döviz cinsinden borçlarımızın az gözükmesine neden oluyor. Doların karşılığı YTL tutarı azaldıkça, YTL cinsinden tanımladığımızda döviz borçlarımızın miktarı azalıyor. E, dolar cinsinden kişi başına millî gelir artışları hepimizin hoşuna gidiyor, hepimizin. 2002 yılında kişi başına millî gelir 3.517 dolardan, şimdi, 2008'de 11.200'e çıkmış gözüküyor. Ancak Devlet Planlama Teşkilatının rakamları bu kıyaslamanın sabit fiyatlarla yapılması gerektiğini söylüyor. Bu rakam da 2002'de 4.210 dolar, 2008'de -eğer tutarsa, tutmayacak tabii- 5.668 dolar, 2007 sonunda 5.514 dolardır. Yani beş yılda 2002'den 2007'ye yüzde 31 'lik bir artış vardır. Peki, 3 kat artış ne oldu? Onları kazanmamıştık, onları düşük kurla kazanıyor gibi gözükmüştük. Şimdi yükselen kurla onları geri vereceğiz, elimizde biraz önce bahsettiğim oran kalacak. Eğer onu da koruyabilirsek, 2009 ekonomisinin, 2009 programının nasıl bir sonuç vereceğini bilmiyoruz. Değerli arkadaşlar, değerli ulusal para politikasını sonsuza kadar götürebilmiş bir ülke yok. Mutlaka, kur, sonunda bir yerde kendisini düzeltiyor. Değerli arkadaşlar, borç stokuna gelmek istiyorum. Borç stokunda gayrisafi yurt içi hasılaya oranı Hükümet kullanıyor, "Bir düşüş sağladık." diyor. Ancak bu düşüşün artık sonuna gelindi, 2009'dan itibaren borç stoku gayrisafi yurt içi hasılaya oran itibarıyla da yükselecek. Bir hesap yaptım: 2009'da ortalama kur 1,64 olursa, büyüme 1,1 olursa, deflatör 9,8; faiz de yüzde 18 düzeyinde olursa -bizim bu borcumuz- IMF'den de işte 20-25 milyar dolar deniliyor, onun da 10 milyar dolarlık bölümü alınırsa yüzde 39 düzeyinde olan bu oran yüzde 43'e yaklaşıyor. Evet, borç kıyaslamalarında artık IMF'den alınacak olan borcu da hesaba katmak gerekiyor. Ekonominin toplam borcu, kamu-özel sektör borcu 221 milyar dolardan 2008'de 498; 500 milyar dolara çıkmıştı. "Efendim, net borç stoku, İşsizlik Fonu var, kamunun mevduatı var, bunları düşelim..." O ayrı bir hesap. Dışarıya, alacaklıya ödeyeceğimiz para -kamu ve özel sektör- 500 milyar dolar. Nereden devraldı Hükümet bunu? 223 milyar dolardan devraldı. Evet, 2,5 kata doğru giden bir artış var. Şimdi, Hükümet, değerlendirmelerinde kamu sektörü borcunu esas alıyor, özel sektör borcunu dikkate almıyor. Yani, "Özel sektör borcu bize ait değil." şeklinde bir anlayış var. Değerli arkadaşlar, - 2 2 5 -