B : 47 19.2 .1953 reisi, konferansın reisi diyor ki, İtal­ ya'ya 72 milyon dolar, Yunanistan'a 8 mil­ yon dolar verirken, karşımıza bir programla çıkmamış bulunduğu için Türkiye'ye yardım ya­ pamadığımız cihetle teessürlerimizi izhar ederiz. Elâlm bu fırsattan istifade ederken biz niçiu istifade etmemişiz? Turizmin bu memlekette mevkii nedir arkadaşlar? Biz söylemiyelim, Charls Wayt ve Amerika'daki yirminci asır Vakıflar idaresi Umum Müdürü Thorenburg'un verdikleri raporda diyorlar ki, turizm bakımın­ dan dünyanın hiçbir memleketi Türkiye'deki kadar turistik imkânlarla boy ölçüşemez. Türki­ ye'nin kalkındırılması için ele alınması lâzımgelen mevzulardan birisi de turizm işi başta gelir. Bunun üzerine Başbakan, o zamanın Devlet Bakanına bir yazı yazıyor diyor ki, bakınız dünyaya neler veriliyor, italya'ya şu kadar, Yu­ nanistan'a bu kadar dolar veriliyor. İktisadi İş Birliği Konferansı Başkanı şöyle bir şey söy­ lüyor, ne diye hazırlanmıyorsunuz? Torubury ve Charls Wayt böyle diyor çabuk hazırlanın, böyle bir plân hazırlayın ve harekete geçin di­ yor. Nihayet arkadaşlar, bir Başbakan işin pren­ sibini kabul eder, ve çalışın der. Hayır bizzat o işin, o dairenin ilgili memuru gibi bizzat meş­ gul olmuştur. O zamanın İktisadi İş Birliği İda­ remize ve alâkalı zevata niçin bu işi yapmıyor­ sunuz dedik. Bütçe Komisyonunda İktisadi İş birliğini temsil eden zât, bize, «Siz Amerika'ya bakmayın, onlara bir kuş cemiyeti yapalım da deseniz, hayır demez ama para da vermez.» de­ miştir. O zamanın Hükümet Reisi, Başbakanı, alâ­ ka gösterdi ama o zamanki İktisadi İş Birliği idaresi ile kavgalarımız oldu. Nihayet Başba­ kanın alâkasına rağmen bugün turizm dâvası­ nın memleketteki mevkii nedir? Kapasitesi ne­ dir? İmkânları nedir? Arkadaşlar nihayet heye­ ti aliyenizin ele alarak heyeti umumiyeye sevkettiği bir kanun vardır. Şimdi, bütün ümidimiz bu kanundadır arkadaşlar. Bu kanun çıkacak mı, çıkacakta ne olacak? Elde para yoksa, im­ kân yoksa, 10 paralık bir fon yatıramadıksa, kuru, kuru kanun ne yapar? Arkadaşlar, işin şakası yok. Bugün iktisaden kalkınmak için kıvrım, kıvrım kıvranıyoruz, bütün imkânlardan istifadeye çalışıyoruz. Ben O :1 söylemiyorum, nâçiz kanaatim değil, bu işin mü­ tehassıslarının söylediklerini bir kere de ben tekrar edeyim. Topraklarımızı en asri usuller­ le sürüp eksek, memleketimizi orman gibi fab­ rika bacalariyle tezyinetsek, bankalar kursak, bilmem ne yapsak, bunların hiçbirisi, turizmin getirebileceği refahı, en kısa zamanda temin edebileceği hayat seviyesini temine bunlar muktedir olamaz. 1952 de Amerika'nın yalnız Fransa'ya bıraktığı 539 milyon doları bizim pa­ raya vuruverin, bizim bugünkü umumi bütçe­ mize yakın bir şey. Yalnız turistlerin temin et­ tiği para. Fransa'da bugün 84 bin otel, 45 bin lokanta, 160 bin meyhane, yani içki içilen yer, 5 bin çay salonu, 165 gazino, yani kumar oynanan büyük müesseseler, 125 kaplıca, 180 seyahat acentesi bulunmaktadır. Buralarda 750 bin işçi çalış­ maktadır. Halbuki Fransa'nın en büyük kâr getiren sanayi müessesesi, ağır demir ve çelik sanayiidir. Orada ise ancak 500 bin işçi çalış­ maktadır. Ve bunun temin ettiği para da bu tu­ rizm endüstrisinin temin» ettiği para miktarına ulaşamamaktadır. İtalya'da da, en çok işçi kullanan tekstil sana­ yiinde 559 bin küsur işçi çalıştığı halde turizm endüstrisinde 740 798 işçi çalışmaktadır. Arkadaşlar, işsizliğe çare bulmak bakımın­ dan, millî serveti yükseltme bakımından ve ni­ hayet arkadaşlar altın madeni, elmas madeni, uranyum madeni işletseniz onlar işlene, işlene , biter, fakat ayak üstünde yürüme kabiliyetini muhafaza eden insan dünyada baki kaldıkça turizm endüstrisi madeni tükenmez arkadaşlar. Şimdi böyle olduğuna göre turizmi niçin ihmal ediyoruz? Niçin ihmal ediyoruz? Bir telâk­ ki var bizde; efendim otel yok, yol yok, şu yok, bu yok, turisti getirip de ne yapacaksı­ nız? Çok yanlış bir telâkki. Hükümetimizin bâzı erkânını bu ihmale sevkeden âmilden bi­ ri belki budur. Diyorlar ki; şimdi daha mü­ him işlerimiz var. Otellerimizi, yollarımızı, gazinolarımızı yapalım, günün birinde ona da sıra gelir. Dünyanın hiçbir yerinde, yolumu yaptım, oteller, gazinolar hazır, buyurun ey turistler denmiş değildir. SUAT BAŞOL (Zonguldak) — Olacak in­ şallah. BURHANETTİN ONAT (Devamla) — 40 bin, 60 bin nüfuslu öyle şehirler vardır k i ; — 495 —