B :4 31.5. 1950 kıymetli arkadaşlarım ifade ettikleri için kıs­ men söylemiyeeeğim. Buna mukabil sayın mu­ halefet partisinin Muhterem Barutçu ifadesiyle söylediği bâzı sözleri notlarına ilâve etmek mec­ buriyetinde kaldım. Dikkati çeken ilk nokta şudur: Muhterem arkadaşlarımı 14 Mayıs gününün milletin ha­ kiki idaresini ilk defa olarak temsil ettiğini belirttikleri bu seçime, muhalefet cevaben, bunun böyle olmadığını iddia etmiştir, demişr tir ki, bu, millet iradesinin daha mütekâmil bir usul ile tahakkukudur. Arkadaşlar, daha mütekâmil bir usul ile tahakkuku ise, ondan >ewelki merhale ile bunu mukayese etmek icabeder. 1946 seçimleri ile 1950 seçimleri arasındaki fark zannderim ki ve mâkul tabiî bir seyir icabı değildir. 1946 ile 1950 seçimleri mukayese edilemez. Bundan do­ layı bu, doğrudan doğruya milletin ilk defa vâki olan iradesinin tecellisidir. Bunda bende­ niz ısrar etmekte fayda buldum. İkinci nokta da şudur arkadaşlar; Sayın Menderes programının bidayetinde olan ten­ kitleri daha doğrusu teşrihi, içinde bulunduğu­ muz vaziyetin izahını, muhalefet partisi aldı, şümullendirdi, ifadede bulunmıyan tazammunlara kadar götürdü. 1920 senesine kadar indi, ve esasen kendiliğinden bu ifadelerle gidilemiyecek, inilemiyecek bir devri hatırlattı. Başka bir tâbirle ifade edeyim bunu Atatürk inkılâp­ larına kadar götürdü. Arkadaşlar, biz tenkidlerimizi hiçbir zaman Atatürk inkılâplarına tev­ cih etmedik. Atatürk inkılâpları içinde biz de yaşadık. O inkılâplara biz de iştirak ettik. Şu­ nu bilhassa tebarüz ettirmek isterim ki; bugün muhalefette bulunan Cumhuriyet Halk Partisi zaman zaman ve sık sık inhisarcılık zihniyetini buraya kadar götürmektedir. Bu inhisarcılık zihniyetinden kendilerini kurtarmalarını canı gönülden arzu ederiz. Atatürk inkılâpları hiç­ bir partinin değil, Türk Milletinin inkılâpları­ dır. (Alkışlar) Ve biz, bilhassa Atatürk'ün kay­ bolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan izinin kaybolmaması için kurulmuş olan ve o izde yüTftekte bulunan bir partiyiz. Atatürk inkılâpla­ rını tahakkuk ettirmek için kurulmuş bir par­ tiyiz. Buna bilhassa işaret etmeyi yerinde bulu­ yorum. Devlet kapitalizminden bahseden programla — 90 O:* mıhalefet partisi, Devlet kapitalizminin, şahsi teşebbüsü inkâr eden bfo sistem olduğunu, fakat C. H. P. sistemlerinde şahsi teşebbüsü inkâr etmeik olmadığını ifade buyurdular. Lâf zan, C. H. P. Hükümetleri hiçbir zaman şahsi teşebbüsü inkâr etmemişlerdir. Ancak fi­ iliyat tamamen bunun tersi olmuştur. Şahsi teşebbüs, hiçbir zaman kendisini bir emniyet ksrşısmda bulmamıştır. Bunu da itiraf etmek lâzımdır. Bunu itiraf etınek lâzımdır, çünkü, bütün bunları unutmamak, bir hatayı seve, seve k« bul etmek ve bundan sonra da bunun devamına saik olacak bir zihniyetin içinde bulunmadıkla­ rını ifade bakımından lâzımdır. Arkadaşlar, şimdiye kadar serbest teşebbü­ sün daima Devlet rekabetinin imtiyazı ile karşı karşıya bulunması bir hakikattir. Devlet reka­ betinin imtiyazlı olduğu, memleketi gezmiş gör­ müş ve tetkik etmiş ve nihayet raporunu vermiş olan bir Amerikalı mütahassısın ifadesinde de vardır. Demektedir ki: Türkiye'nin tealisi ve te­ rakkisi her şeyden evvel Devletin serbest teşeb­ büs erbabına karşı keyfi ve indi kararlardan ka­ çınması ve serbest teşebbüs yanında ancak eşit haklarla rekabet etmesiyle mümkündür. îşte Sayın Menderes'in programında biz bu havayı v£ zihniyeti gördüğümüz için memnunuz, mesu­ duz. Serbest teşebbüs erbabına artık saha açık­ tır, bir emniyet sahası vardır ve bu emniyet sa­ hası içinde elbetteki neticeler feyizli olacaktır. Sayın muhalefet sözcüsü dış ticaret işlerine temas ederek, bunda vuzuh bulunmadığını belirt­ tiler. Efendim, dış ticaret işlerimizde uzun boy­ lu bir plân ve program sunmak imkânsızdır. Dış tiearet işlerimizin istikrar bulacağını ifade et­ mek suretiyle Menderes programında herşeyi ifade etmiştir. Çünkü bugüne kadar dış ticaret işlerimizin aksaması, büyük ölçüde, bu sahada istikrarın mevcut olmasındandır. Arkadaşlar, şimdiye kadar dış ticaret işleri­ miz üzerinde parti görüşlerine, parti program­ ları icaplarına göre değil, fakat değişen bakan­ ların düşüncelerine göre mütemadiyen değişik­ likler yapılmıştır. Bu itbarla dış ticaret rejimi­ miz daima aksamaktadır. Bundan sonrası için dış ticaret rejiminde etraflı olarak yapılacak olan plân, bir bakanın yerini diğer bir bakana bırakması neticesinde değişecek bir plân olmıyıcaktır ve müstekar kalacaktır, Biz, bunu böy­ le ümit ediyoruz,