grup yapısı ve d*nam

advertisement
GRUP YAPISI VE
DİNAMİĞİ


Grup olayı,içinde yaşadığımız sosyal ortamın
kaçınılmaz bir gerçeğidir.
Bir düşünceye karşı sürekli direnme eğiliminde olan
birisi,içinde bulunduğu gruba uyum göstermek için
daha fazla direnmez ve grubun fikrini kabul eder.
Meslek grupları,dernekler,sendikalar,örgütler
şirketler,aile,arkadaş grupları da grup dinamiğini
oluşturmaktadır.



Bir topluluğun grup
olabilmesi için,
aralarında bir etkileşim
olması gerekmektedir.
Grup ‘‘etkileşim
halinde olan birden
fazla insan’’ demektir.


Etkileşim halinde olmak
için,birbirinin
varlığından haberdar
olmak yeterlidir.
Örnek olarak;otobüste
karşılıklı şekilde oturan
iki kişi birbirleriyle
konuşmasalar da
karşılıklı birbirlerini
süzüyorlarsa aralarında
bir etkileşim var
demektir.



Bir grubun içinde yer almak,psikolojik ve sosyal
gereksinimlerimizi
karşılar.Mesela;başkalarından ilgi görmek gibi
Yalnız başına altından kalkamayacağımız bir
işin üstesinden grupça gelebiliriz.
Gruplar,kendimizi güvencede hissetmemizi
sağlar.


Grup üyeliği olumlu bir
sosyal kimlik
edinmemizi sağlar.
Prestij ve mevki
bakımından yüksek olan
bir gruba aidiyet,kişinin
benliğine ve konumu
bakımından da yararlı
olacaktır.


Küçük gruplarla ilgili yapılan ilk çalışmaların
tarihçesi 19.yüzyılın sonuna kadar
uzanmaktadır.
1850’lerden 1930’lara kadar önemini koruyan
‘grup ruhu’ kavramını Floyd Allport
reddetmiştir.


1920’den sonra ‘grup
ruhu’ kavramı
konusundaki
tartışmaların yerini
deneysel araştırmalar
almıştır.
1936’da Sherif’in grup
normunun oluşmasını
deneysel olarak ortaya
çıkartmış,soyut düzeyden
somut düzeye geçmiş
oluyordu.


1930’ların sonlarından itibaren grup
çalışmalarında Kurt Lewin’in araştırmaları ön
plana çıkmıştır.
Fakat 1960’lardan sonra grup çalışması
deneylerinde bir düşüş gözlenmiştir.Grup
araştırmaları hem zaman alıcı ve pahalı,hem de
gerçekleştirilmesi zor araştırmalardı.

1.
2.
3.
Grup-Birey ilişkilerine yönelen araştırmalar ve
kuramsal yaklaşımlar
Grup içinde kural gelişmesi ve bireyin grup
içinde bu kurallara uyması
Grubun bireyde tutum değişikliği yaratması
Grubun iş üretimiyle bireyin iş üretimi
karşılaştırılmakta ve bireyin verimliliğine
grubun etkisi incelenmektedir.

Sherif’in
araştırmasında temel
olarak grup normunun
oluşması,Asch’ın
araştırmasında var
olan grup normunun
bireye etkisi
incelenmiştir.


Yapılan araştırmalarda;birey,grup içinde yalnız
olduğu zamankinden farklı davranmaktadır.
Dittes ve Kelley yaptıkları bir deneyde;çalışma
grubu oluşturulmuş ve bir süre çalıştıktan
sonra,grup üyelerinin her birine grubun
kendisini ne derece kabul ettiği ve ne kadar
değer verdiği hakkında bilgi verilmiştir.


Deneklerin bazılarına ‘grup sana değer
veriyor,grubun içinde kalman isteniyor’
deniliyor.Grubun bir kısmına da ‘seni isteyenler de
var istemeyenler de var’deniliyor.Bazılarına da
‘grup seni istemiyor ,grup içinde olman bir anlam
ifade etmiyor’ diyorlar.
Aslında bu söylenenlerin hepsi asılsızdır. Grup
içinde deneysel olarak statü farklılaşması ve
hiyerarşi oluşturmak için araç olarak
kullanılmıştır.

Hollander’a göre,lider hem uyma,hem de
uymama davranışları gösterir.Önce grubun
kurallarına uyarak statüsünü yükseltir ve lider
olur.Liderliği kabul edilince grup kurallarından
bağımsız davranışta bulunmaya başlar.


Kelley ve Volkart bu konuda bir çalışma
yapmışlardır.Bu çalışmada izci çocuklar
denek olarak kullanılmış ve izcilik
konusundaki tutumları ölçülmüştür.
Çocuklara artık izciliğin bir önemi
kalmadığını,doğayla ilgilenmek yerine
şehirlerdeki olanakları denemeleri
gerektiğini söylemişlerdir.
Yapılan bu propagandanın
sonucunda;çocukların hiçbirinin olumlu
tutumunu değiştirmediği
gözlenmiştir.Özellikle,gruplarına çok
değer veren çocukların olumlu tutumları
daha da kuvvetlenmiştir.



İkinci Dünya Savaşı sırasında Lewin’in yaptığı
uygulamalı bir araştırma vardır.
Bu araştırmanın amacı,savaş yıllarında yiyeceklerin
azalmasına önlem olarak kişileri alıştıklarının
dışında besinler yemeğe ikna etmektir.
Bu araştırmada,ev hanımları denek olarak
kullanılmıştır.Deneklere,sakatat denen iç
organlarında yenilebileceği ve çok lezzetli olduğu
söylenmiştir.


Gruplar ikiye ayrılmış,birinci gruba bir
beslenme uzmanı konferans vermiş,ikinci gruba
ise bir bilgilendirme toplantısı yapılmıştır.
Altı ay sonra yapılan takipte konferans
grubundaki ev kadınlarının sadece %3’ünün
evlerinde bu yemekleri pişirdiği,bilgilendirme
toplantısı grubundaki ev kadınları ise %32’si bu
yemekleri pişirdiğini söylemiştir.


Konferans grubundaki denekler kendilerini ev
halkına karşı yalnız hissettiklerinden eski
tutumlarına geri dönmüşlerdir.
Bilgilendirme toplantısındaki deneklerde,grup
desteğini hissettikleri için ev halkına direnç
göstererek sakatatı tüketmeyi sağlamışlardır.


Steiner ,gruplarda yapılan
ileri dört farklı grupta
toplamıştır.
İlk grupta, gruptaki her
üyenin katkılarının
birleşmesi sonucu ortaya
çıkan
işlerdir.Örneğin;yemek
yaparken her bireyin yaptığı
birbirine eklenir ve yemek
hep birlikte tamamlanır.

İkinci grupta ise mesela bir grup ekonomisti bir
arada gelecek senenin enflasyon oranıyla ilgili
tahminlerde bulunuyorlar.Aşağı yukarı bir
tahminde bulunmak için gruptakilerin
tahminlerinin ortalaması alınır.


Üçüncü grupta ise,grubun en iyi üyesinin
performansı grubun tümünün performansını
etkiler.
Dördüncü grupta,grubun başarısının grubun
en zayıf üyesinin performansıyla belirlendiği
işler.
Grupların yapabileceği farklı iş türlerini gördükten sonra şu
soruyu sorabiliriz. İşlerin türüne göre insanlar yalnızken mi
yoksa grup,gruplar halinde çalışarak mı başarılı olurlar?
Grupların ve bireylerin başarılı olup olmamalarını belirleyen
bir çok etmen vardır.
Bu etmenlerin içinde iş türünün etkisini ele alacağız.
1. ve 2. gruptaki türde işlerde grupların bireylerden genellikle
daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
2. Üçüncü grupta tanımladığımız türdeki işlerde ise grupların
bireylerden daha başarılı olma eğilimi gösterdiğini
görürüz;çünkü başarı büyük ölçüde gruptaki en iyi kişi
tarafından belirlenir.
Steiner’ ın son grupta topladığı türde işlerde bireyler
gruplardan daha başarılı olurlar;
Çünkü gruptaki en zayıf üyeye bağımlı olunmakta kurtulunur.
Bireylerin sayısı
Grubun başarısı yapılan iş türünden ziyade üye
sayısına da bağlıdır.
 Steinerin ilk grupta topladığı iş türünde üye
sayısı arttıkça toplanacak katkıların da
sayısının arttığını ve grup performansını
olumlu yönde etkilediğini görürüz.
.
Oysa,araştırmalar grup performansının üye
sayısı arttıkça bir noktaya kadar
yükseldiğini;ancak o noktadan sonra düşüş
gösterdiğini ortaya çıkarmıştır

Üye sayısının artımıyla birlikte katkıların
koordine edilmesi zorlaşmakta ve
beraberinde motivasyonda düşmektedir.
 Yani görüyoruz ki grubun yaptığı işin
türü kadar gruptaki üye sayısı da
performansa etki etmektedir.




Grubun verim ve grup üyelerinin cinsiyetleri konusu da
incelenmiş kadın mı yoksa erkeklerden oluşan gruplarda daha
yüksek verim gösterdiği sorusuna net bir cevap
bulunamamıştır.Grup içi iletişimin cinsiyete göre farklılık
gösterdiği saptanmıştır.
Erkek grupları iş odaklı iletişim kurarken ,kadın gruplarında
insan odaklı iletişimin önemli olduğu görülmüştür.
Gruplarda sosyal hızlandırma ve sosyal kaytarma
olguları;
1-)SOSYAL HIZLANDIRMA
 Bir kimse kendi kendine yaptığından daha
fazlasını grup içinde yapar.Bu olgu gruplarla
yapılan ilk deneysel araştırmalardan
beri(Triplett,Moede,Allport,Travu,Dashineil) de
gözlenmiş ve Allport tarafından’ sosyal
hızlandırma’ olarak tanımlanmıştır. Daha sonra
Zajonc ve Sales de araştırmasında bulguyu ortaya
koymuştur.Hayvanlarla yapılan bazı
araştırmalarda da benzer sonuçlar elde edilmiştir.


Örneğin;Chen(1937) tek başına ,ikili ve üçlü gruplar
halinde çalışan karıncalardan üçlü gruptakilerin en fazla
miktarda kum kazdıklarını gözlemiştir.Araştırmalar ve
benzerlerinin ortak bulgusu,grup içinde bireyin yalnız
olduğunda daha fazla iş çıkardığıdır.
Ancak Zanjoncun belirttiği gibi insan ve hayvanlarla
yapılan bazı araştırmalar öğrenmenin grup içinde daha
yavaş olduğunu bulmuşlardır.Örneğin;Allport,grup
halinde yapılan işin miktarının arttığını fakat kalitesinin
azaldığını gözlemlemiştir.
Çeşitli zamanlarda yapılan diğer
zamanlarda grubun olumsuz
etkisini ortaya
koymuştur.(Cottrell,Rittle,Wack
gibi)
 Araştırmaların sonuçları ise
tutarsız görünmektedir.grup
içinde olmak bazen bireyin
verimini arttırmakta,bazen
azalmaktadır. Bu tutarsız
görünüş Zajonc tarafından şöyle
yorumlanmıştır;
 Başka kimselerin varlığı,kişinin
güdülenmesini ve faaliyet
düzeyini arttırır.Böyle olunca
kişinin yapma eğiliminde
olduğu (baskın)tepkilerini
yapma olasılığı artar.


Kişinin yanlış yapma eğilimi varsa grup içinde
yanlışları artacak,doğru yapma eğilimi varsa da doğru
işlem yapma olasılığı artacaktır.
Araştırmaların bir kısmında ise basit bir kelime listesi
ezberlemek,bir yazıdaki sesli harfleri işaretlemek gibi
oldukça kolay olan ve doğru tepki eğiliminin baskın
olduğu,cevapları iyi bilinen işlemler ölçülmüş ve bu tür
kolay işlerin,kişinin güdüsünün artmasıyla olumlu
etkilendiği görülmektedir. Etrafında başkalarının olması
kişinin verimliliğini artıracaktır. Araştırmalarda grup
içinde olmanın kişide güdülenmeyi arttırdığı
görülmektedir.
Başkalarının varlığı,rekabet duygusu,başkaları tarafından
değerlendirilme durumu bireylerin grup içinde daha aktif
olmalarına etkide bulunur.
 Bir diğer duygu,kişinin başkaları tarafından
değerlendirileceğini düşünmesidir. Örneğin Cottrell ve
diğerleri araştırmalarında deneklerin yanında ya onları
seyreden ya da gözleri kapalı kimseler bulundurmuşlar
ve ancak seyredenlerin bulunduğu durumda deneklerin
baskın tepkilerinin arttığını gözlemlemişlerdir.
Araştırmalarda değerlendirilme söz konusu olduğunda
sosyal hızlandırma oluştuğu bulunmuştur.


Sosyal hızlanmanın nedeni üzerinde duran bir
diğer kuram da dikkat çelişkisi kuramıdır. Bu
kuram artan faaliyet düzeniyle ilgilidir.
Kurama göre başkalarının yanında artan faaliyet
düzeyinin nedeni,kişinin dikkatini iki tarafa
verememesidir.Yani kişi dikkatini bir taraftan
ortamda bulunan kişilere verirken diğer bir
taraftan da yapılması gereken işe vermesi söz
konusu olduğunda yaşadığı zorluktur.


Dikkat etrafta bulunanlar ve yapılan iş arasında
bölünür ve durumun ortaya çıkardığı çelişki
kişinin faaliyet düzeyini arttırır. Bununla
birlikte baskın tepkilerde artma,baskın
olmayanlarda ise azalma görülür.

Sosyal hızlandırma konusunda grup içindeki
bireyin, yalnız olduğundan daha fazla iş
çıkardığını gördük; fakat bir grupta yer almak,
bireyin başkalarının çabasına sırtını dayayarak
elinden geleni yapmamasına da neden
olabilmektedir. Özellikle grupta bulunan
insanların emeklerinin toplamı sonucu ortaya
çıkan bir işte kaytarma meydana gelebilir.

Birden çok kişinin emeğinin geçtiği işte,kişinin ne
ölçüde katkıda bulunduğunu saptamak güçtür.Bu
durumda bazı kişilerin ‘başkaları nasıl olsa
yapıyor,benim yapmama ne gerek var şeklinde
düşünmesine neden olabilir.Buna ‘sosyal kaytarma’
denir. Örneğin bir grup arkadaş, bir grup dostunuzun
taşınmasına yardım edeceksiniz.Ve eşyaların
asansörsüz bir evde 4.kattan aşağıya indirilmesi
gerekiyor.Herkesin aynı gücü,eforu sarf etmesi
imkansızdır. Bazıları büyük ve ağır eşyaların nasıl olsa
birileri tarafından taşınacağını düşünerek,az sayıda ve
hafif eşyaları taşımayı tercih edebilir veya başkalarına
göre sık ve uzun süre mola verebilir.

Taşıma bittiğinde bazıları günü yorgun
bitirirken,bazıları da sadece orda bulunma
görevini üstlenmiş olabilir.Burada işten kaytarma
çok önemli sonuçlara yol açmayabilir;çünkü
insanlar yardım etmeye genellikle kendi
istedikleri için gelir. Ancak,bir iş ortamında,yerine
getirilmesi gereken bir görevde,bazılarının
diğerlerine göre daha çok emeğinin geçmesi,grup
içi gerilime,işin kalitesinin
düşmesine,huzursuzluklara yol açabilir. Grup
içinde sosyal kaytarmanın olduğunu gösteren
çeşitli araştırmalar vardır.

Örneğin Latene ,Williams ve Harkinsin deneyinde
erkek öğrencilerden ellerini çırparak mümkün
olduğunca çok gürültü çıkarmaları istenir.Denekler
yalnızken ses çıkarır birde 2,4 ve 6 kişilik gruplar
halindeyken ellerini çırparak gürültü çıkarırlar. Deney
sonucu deneklerin yalnızken çıkardığı sesin 2,4,6
kişilik gruplardaki seslerden daha fazla olduğudur.
Gruptaki kişi sayısı arttıkça,deneklerin her birinin
çıkardığı gürültü,deneklerin harcadıkları çaba
azalmıştır. Bu konuda yapılan araştırmalarda sosyal
kaytarma bireyci kültürlerde oldukça genellenebilir bir
olgudur. Toplulukçu kültürlerde ise bu olgunun tam
tersi gözlenmektedir.


Batıda bu olguyla ilgili elde edilen sonuçlara ters
düşen ilk bulgu Shirakashi’den gelmiştir. Latane’ın
Japon öğrencilerle tekrarlayan Shirakashi aynı
sonuçları bulmadı. Benzer şekilde Gabrenya ve
arkadaşları,Amerikalı ve Tayvanlı okul öğrencilerine
yalnızken ve grup içinde çalışırken performans ölçümü
yapıyor. Amerikalı öğrencilerde sosyal kaytarma
görülürken, Tayvanlı öğrenciler gruplarda daha çok
performans sergilemişlerdir. Early ise öğrenci değil de
Amerikalı ve Tayvanlı yöneticiler üzerine yaptığı
araştırmasında yine sosyal kaytarma olgusuna ters bir
bulgu elde etmiştir.
Amerikalı yöneticiler gruplarda çalışırken sosyal
kaytarma göstermiş, Tayvanlı yöneticiler ise gruplarda
daha sıkı çalışmışlardır.
 Yalnız bu bulgu,toplulukçu kültürlerde her grup için
geçerli değildir. Early’ nin yapmış olduğu Çin ve İsrail
de yaptığı araştırmalarda, iç grupla beraber çalışan
insanların sosyal kaytarma davranışı içine
girmediği,oysa dış grupta bir miktar sosyal kaytarma
gözlendiği ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni ,toplulukçu
kültürlerdeki insanların iç grup aidiyeti duygularının
daha güçlü olmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Toplulukçu kültürlerin tipik özelliklerinden olan güçlü
iç grup-dış grup ayırımı bu olguda da kendini gösterir.
Kişinin önem verdiği ve kendini ait hissettiği gruba
davranışı,pek yakın hissetmediği gruplara davranışından
farklı olmakta ve bu fark toplulukçu toplumlarda daha
belirginleşmektedir.

İnsanları sosyal kaytarmaya iten nedenlerden biri
grup içinde çalışırken harcadıkları çabanın kaybolup
gideceğini düşünmeleridir.
 Bunun sonucunda ,davranışları için kendilerini daha az
sorumlu hissederler ve daha az çaba sarf ederler. Grup
çalışmalarında kişilerin harcadığı çabanın azalması
özellikle aciliyet içeren durumlarda olaya tanık olan
kişilerin ‘nasıl olsa başkası yapıyordur’ düşüncesinden
yola çıkarak bir şey yapmamaları anlamına gelen
Toplum içinde sorumluluğun dağılması’kavramı sosyal
kaytarmaya benzer.

Sosyal kaytarma kişilerin grup içinde çabalarının
saptanamayacağı inancından ileri geliyorsa ,bunun
önlemenin birinci yolu grup içinde herkesin ne yapıp
yapmadığının saptanabilir hale getirilmesidir.Yapılan
deneyler bize insanların ne kadar emek harcadıklarını
gizleyemedikleri zaman ,işten kaytarmayı göze
alamadığını göstermiştir.
 Sosyal kaytarmayı önlemenin ikinci bir yolu da,grup
üyelerinin başarılı olmayı bir değer olarak
önemsemelerini sağlamaktır.




Grup içinde çok çalışmaya yönelik bir norm olması
sosyal kaytarmaya olan eğilimi azaltabilir
Hatta,grubun büyüklüğü arttıkça,bu normun baskısı
artabilir ve bireylerin daha çok çalışmasına yol açabilir.
Üçüncü bir yol da ,her grup üyesinin çalıştığında ve
çalışmadığında neler olacağını ,neler değişeceğini
bilmesidir ve kişi,yüksek ve düşük performansın neler
götürüp ,getirdiğini bilerek ona göre davranır.
Sosyal kaytarmayı azaltmak için uygulanabilecek bir
diğer yöntem ise gruptan dışlamadır.Bu yöntemin
etkinliği kadın ve erkekte farklılık gösterir.

Kadınlar grup dışına çıkarılırlarsa kendi
davranışlarını ve yeteneklerini açıkça sorgularlar
ve üstün verim göstermeleri halinde gruba geri
dönebilecekleri söylendiğinde, gruba geri dönmek
için çaba harcarlar.Erkekler ise gruptan
dışlandıklarında bu durumu daha çok kendi
seçimleriymiş gibi algılama eğilimindedirler.Bu
tarz savunma mekanizmaları sayesinde erkekler
gruptan gelecek olumsuzluklardan daha az
etkilenir ve sosyal kaytarmacılık yapma
ihtimalleri daha fazladır.
Sosyal Hızlandırma Ve Sosyal Kaytarma
Sosyal hızlandırma ve sosyal kaytarma olguları
farklı olgu,farklı başlık altında ,ilişkili değilmiş gibi
gösterilir.Oysa ki Sanna’ya göre bu iki
olgu,Banduranın kişisel etkinlik kuramı
çerçevesinde anlaşılabilir. Bu kuramda insan
güdülerinin 2 türlü beklenti tarafından belirlendiği
öne sürülüyor :
 1-)Kişisel etkinlik beklentisi(kişinin belli bir işi
başarabileceğine dair beklenti)
 2-)Sonuç beklentisi(belli bir davranış veya
çalışmanın belli sonuçlar getireceği inancı).

Sanna sosyal kaytarma ve sosyal hızlandırma
arasındaki ilişkiyi şu şekilde kuruyor:Yüksek
sonuç beklentisiyle birlikte oluşan yüksek kişisel
etkinlik beklentisi,olumlu değerlendirme
beklentilerini artırır. Bu koşullar altında
performans artar.Başka bir deyişle, kişiler bir işte
başarı göstereceklerine inanırlar ve bu durumun
iyi sonuçlar getireceğini düşünürlerse , daha fazla
çalışırlar. Oysa yüksek kişisel etkinlik beklentileri
olan kişiler bir taraftan da düşük sonuç beklentisi
taşıyorlarsa,olumlu değerlendirme beklentisi
oluşmaz ve performans düşer.

Sosyal hızlandırmada,kişisel etkinlik beklentisi
yüksek olan kişi,başkalarının varlığında yalnız
olduğu zamanlara oranla daha yüksek performans
gösterecektir;çünkü başkalarının varlığı sonuç
beklentisini de yükseltir.Başkaları kişinin
göstermiş olduğu yüksek performansı görür ve
taktir eder.Kişisel etkinlik beklentisi düşük olan
kişi ise yalnız olduğu zaman daha iyi çalışır
başarısız olabileceğini düşündüğü için
başkalarının varlığında sonuç beklentisi düşük
olur.

Sosyal kaytarmada kişisel etkinlik beklentisinin
yüksek olduğu durumlarda,gruplarda çalışan
kişiler,yalnız çalışan ya da başkaları tarafından
gözlenen kişilerden daha az performans
gösterirler;çünkü grup içinde gösterilen kişisel
çabalar fark edilmeyecek ve bu yüzden sonuç
beklentisi düşecektir.Kişisel etkinlik beklentisi
düşük olduğundaysa grup içinde çalışan
kimseler,yalnız çalışan veya başkaları tarafından
gözlenen kişilere oranla daha yüksek performans
gösterirler. Sanna bu öngörülerin doğruluğunu
sınamak için bir deney tasarlamıştır.
Deneyde denekler görsel dikkat testine sokulmuş ve onlardan
bilgisayar ekranında bir kare gördükleri anda kırmızı bir
düğmeye basmaları istenmiştir.

Denekler bu teste sırasıyla yalnız başlarına,başka birinin
varlığında (o kişi tarafından gözlenirken) ve iki kişilik bir
grubun üyesi olarak girmişlerdir.İki kişilik grupta her bir
deneyin performans düşeyi ölçülememekteydi.Sanna’ya
göre bu koşullar sırasıyla düşük ,yüksek ve düşük sonuç
beklentisi oluşturacaktı. Ayrıca deneklerden asıl testi
başlatmadan önce,başka bir test yapmaları istenmiş ve bu
testin sonucunda her denek’e iyi veya kötü puan verilerek
deneklerin kişisel etkinlik beklentileri yapay olarak
düşürülüp çıkartılmıştır.

Deneyin sonuçları Sanna’nın beklentilerini
doğrulamıştır.Şeklimizde de görüldüğü
gibi,kişisel etkinlik beklentisi yüksek
olduğunda,denekler başka birinin
varlığında,yalnız başlarına veya grupta
gösterdikleri performanstan daha yüksek
performansa erişmiştir.Hata sayısı da beraberinde
azalmıştır.Kişisel etkinlik beklentisi düşük
olduğunda ise denekler grupta ve yalnız
başlarına,başkasının varlığında gösterdikleri
performanstan daha yüksek performansa
ulaşmışlardır.



Genel olarak insanlar,olumlu bir değerlendirme
gördüklerinde ve başaracaklarına inandıklarında üst
düzeyde bir çaba gösterirler ve yapabileceklerinin en
iyisini yapmaya çalışırlar.Bu beklentilerinin düşük
olduğu koşullarda hem çaba hem de başarı düşer.Bütün
bu bulgulara bakacak olursak sosyal hızlandırma ve
sosyal kaytarmanın birbirinden ayrı olmadığını aksine
birbiriyle son derece ilişkili iki olgu olduğunu görürüz.
3-) Eleştirisiz Grup Tartışması
İşletme sahasındaki uygulamalı çalışmalarda
geliştirilen bir grup tekniği eleştirisiz grup tartışmasıdır.
Bu teknikte grup içinde herkes bir problemin
çözümü hakkında aklına gelen her şeyi eleştiri
korkusu yaşamadan söyleyebilmekte,fikirlerini
sunabilmekte,grup üyelerine geniş özgürlük
tanınmaktadır.
İlk araştırmalarda, eleştirisiz grup tartışmasında
insanların yalnız başlarına olduklarından iki misli
daha fazla fikir geliştirdikleri bulunmuştur;fakat
bunun tersi durumlarda söz konusudur.Örneğin
Taylor,Berry ve Block eleştirisiz grup tartışmasının
özgür ve özgün düşünceyi bastırıcı,engelleyici bir
rol oynadığını bulmuşlardır.
Yapılan başka bir araştırmada Dunnette.Campbell ve
Jaastad’ın çalışmasıdır bu araştırmada da bilim adamları
ve reklamcılardan oluşan iki ayrı grubun üyelerini hem
yalnız başına hem de eleştirisiz grup tartışması
çalışmalarında incelemişler ve denklerin yalnız başlarına
çalışırken daha çok sayıda ve daha yüksek nitelikte
fikirler geliştirdiklerini görmüşlerdir.

Farklı özelliklere sahip olan bu iki grupta aynı
sonucun elde edilmesi,bu sonucun genelliği olduğunu
bize göstermektedir. Özellikle reklamcılar arasında da
eleştirisiz grup tartışmasının olumsuz sonuç vermesi
ilginçtir;çünkü bu grup tekniği esasında reklamcılıkta
geliştirilip ,geniş çapta uygulanmıştır.
Bulgulara dayanarak Dunnette,Campbell ve Jaastad
kişilerin,önce tek başına çalışmalarını ve kendi fikirlerini
iyice geliştirdikten sonra bir araya gelerek fikirlerini
ortaya koymalarını önermişlerdir.

Baştan kişisel hazırlık yapmadan ,grup halinde
fikirlerin ortaya konulması,bir öğrenme
durumudur.Burada iyi bilinen,geliştirilmiş fikirleri
tartışmak değil de,yeni fikirler oluşturma çabası söz
konusudur.Böyle olunca da yanlış yapma, problemi
çözerken yanlış fikirlere sapma eğilimi vardır. Bu
eğilim ise üstünlüğü olan,baskın bir tepkidir.
Grup içinde olmak üyelerin güdülenmesini ve
beraberinde faaliyet düzeyini arttırınca ,yanlış
yapma eğiliminde de artma olacaktır.Bu
durumda grupların problem çözümünde yanlış
yollara saptıkları ve bu yolda direndikleri
görülmüştür.
Kişiler öncelikle yalnız başlarına fikirlerini
geliştirirlerse,öğrenme sürecini kendi başlarına
tamamlamış olurlar. Sonrasında ,oluşmuş
bilgileriyle grup tartışmasına giderlerse ,iyi
bildikleri bir konuda problem çözme durumu söz
konusu olacak,doğru tepkilerde bulunma eğilimleri
yüksek olacaktır.
Bu durumda grup,güdülenmeyi ve faaliyet düzeyini
arttırarak üstünlüğü olan(baskın)doğru tepki
çözümü bulma eğilimini de arttıracaktır.
Grubun birey üzerindeki etkisi,bireyin benliğinin
ait olduğu gruplara bağlı olarak şekillenmesinde
de kendini gösterir.Ben kimim sorusuna verilen
cevaplar sosyal gruplara atıfta bulunur.Örneğin
Ben Müslümanım,Ben Türküm ,Ben Kadınım
dediğimizde belli gruplara ait olduğumuzu
ortaya koyarız. Toplulukçu kültürlerde yaşayan
bireylerin kimlik tanımlarının önemli bir kısmını
gruplarla olan ilişkileri belirler.
Öyleyse,kim olduğumuzun cevabı büyük ölçüde hangi
gruplara ait olduğumuzun cevabıyla çakışır.

Günümüzde ,sosyal psikolojide araştırma
alanlarından birini sosyal kimliği inceleyen çalışmalar
oluşturmaktadır. Sosyal kimlik kuramı,insanların
kendilerini ve başkalarını çeşitli gruplara ait olarak
algılama eğiliminde olduğunu savunur.İnsanları çeşitli
gruplara ayırmada kullandığımız çok sayıda ölçüt
vardır;ancak bazı ölçütler öne çıkar.
Örneğin,Belçika’da Flaman veya Valon bölgesinden
olmak bireylerin kimliği açısından önem taşır.Kuzey
İrlanda’da Katolik ya da Protestan olmak sosyal
kimliğin önemli özelliklerindendir.
Cinsiyet,yaş,ten rengi, meslek gibi özellikler
insanları gruplara ayırmada kullandığımız
ölçütlerdir.

Sosyal kimlik kuramı gruplarla
özdeşleşmenin psikolojik önemini
inceler.Kuramda,üzerinde durulan konu,insanların
tutumlarının,ait oldukları grupların davranış ve
fikir özelliklerinden etkilenmesidir.
Kişinin kim olduğu hakkındaki düşünceleri de
özdeşleştiği gruplardan etkilenir.

Örneğin,Cialdini ve arkadaşları okudukları
üniversitenin takımı maç
kazandığında,öğrencilerin okullarının tshirtlerini diğer zamanlara oranla daha çok
giydiğini gözlemlemişlerdir.Yani takımlarının
başarısıyla ,bireylerin imaj ve özgüveni
yükselmiştir.

Bireylerin zaman zaman grup içinde bireysel
kimliklerini kaybedebildikleri
görülür.Örneğin,normalde karıncayı bile
incitemeyeceğini düşündüğümüz kişiler,bir
grubun içinde kendinden beklenmeyen
davranışlarda bulunabilirler.

Sosyal kimlik kuramının temel
tezlerinden biri, insanların
özgüvenlerini ve imajlarını korumaya
güdülenmiş olmalarıdır. Kendimizi
özdeşleştirdiğimiz bir grup başarılı
olursa, biz de gururlanırız.

Zaman zaman medyada,yaptığı kötü
davranıştan pişmanlık duyan ;fakat içinde
bulunduğu gruba uyup, galeyana gelen
ardından pişman olacağı işleri grubun içinde
yapıp, kendini kaybettiğini söyleyen kişilere
rastlıyoruz.




Bu kavram içine grubun tüm düzeni girmektedir. Bu
düzen, grup içindeki iş bölümü statü farklılıkları
iletişim örüntüleriyle kurallar ve rol ilişkileri gibi
normatif beklentileri kapsar.
Gruplar düzenli ilişkiler sistemidir.
Gruplar yapılar bakımından farklılıklar gösterdiği gibi
bir grupta zaman içinde yapısal değişme gösterebilir.
Grup yapısı çeşitli açılardan incelenmiştir.Örneğin,
grubun iş yapısı; güç (erk) yapısı arkadaşlık ya da sevgi
yapısı ile iletişim yapısı incelenmiştir.





Birbiriyle konuşan bir grubun bir süre
sonra gözlemini yaparsak, gruptaki
bazı üyelerin birbirleriyle daha fazla
konuştuklarını görürüz.
İletişim miktarı bakımından üyelerin
gösterdiği farklılık bütün gruplar için
söz konusudur.
İletişim örüntüsü gruptan gruba
değişebilir.
Çeşitli iletişim örüntüleri grubun
etkinliği ile de ilişkili olacaktır.
Leavit (1951) bu konuda yaptığı
yaptığı çalışmada dört değişik iletişim
örüntüsünü kullanmıştır.





Dört ayrı iletişim örüntüsünün uygulandığı beşer kişilik dört
çalışma grubu oluşturulmuştur.
Dairede her denek kendisine en yakın oturan iki denekle
haberleşmekte ve diğerlerinden gelen bilgileri yine onlar
vasıtasıyla alabilmektedir.
Zincir, uçta kalan iki kişinin yalnızca birer denekle
haberleşmeleri bakımından daireden farklıdır.
Y de üç ayrı denekle haberleşebilen bir deneğin bulunması
en belirgin özelliktir.
Tekerlekte ise diğer bütün deneklerle haberleşme olananağı
olan bir merkezi kişi vardır ve deneklerin bu merkezi kişi
dışından başka bir kimse ile haberleşme olanağı yoktur.
Özellikler
Daire
Zincir
Tekerlek
_____________________________________________________________________
 Hız
Yavaş
Hızlı
Çok hızlı
Doğru problem
Zayıf
iyi
Çok iyi
Çözümü
Organizasyon
Durağan bir
Yavaş gelişen
Hemen gelişen
organizasyon yok durağan bir
durağan
organizasyon
organizasyon
Lider belirlemesi
Yok
Belirli
Çok belirli
İşteki
Uyum
Moral
ani değişikliklere Çok iyi
İyi
Zayıf
zayıf
Düşük
Çok düşük






Yetkici grup düzeninde lider iletişim örüntüsünün merkezinde
olduğundan tüm iletişim ona yapılır ve üyelerinin kendi aralarındaki
serbest iletişim kısıtlanmıştır.
Üyeler arasında yakın kişisel ilişkiler gerçekleşemez.
Liderin orada olmaması halinde tüm düzen bozulur.
Demokratik düzende ise üyeler arasında serbest iletişim alanı
bulunur.kişisel ilişkiler gelişmesi olanağı da daha fazladır.
Grup, lidere bağımlı değildir. Lider olmadıgı zaman da grubun
çalısma düzeni bozulmaz.
Demokratik ve yetkici grup düzeni konusu ile ilk ilgilenen kurt
Lewin’dir.Bu konuda ilk araştırma Lewin’in idaresindeki öğrencileri
Lippitt ve white tarfından yapılmıştır.

Araştırmada gruplar birbirleriyle üç yönden
karşılaştırılmışlardır.
a) Yapılan işin kalite ve miktarı
b) Yapılan işin ve grubun, üyeleri ne derece
tatmin ettiği ,
c) Üyeler arası ilişkiler
Bales grup içi etkileşim sürecini,
iletişimin içeriğini kategorilerle
çözümleyerek incelmiştir.
 Kullanılan kategorilere göre,
gözlenen davranışlar önce
duygusal ya da işle ilgili tepkiler
olarak sınıflandırılmış; her biri
olumlu olumsuz tepkilere ayrılmış
ve bunların içine giren tepki türü
belirlenmiştir.




Grupta birlik kurar
(başkasına yardım
eder, ödüllendirir.)
Gerginliği
azaltır.(espri yapar,
güler, memnunluk
belirtir.)
Fikre katılır.
Fikre katılmaz, reddeder,
yardım etmez, resmi
davranır.
Gerginlik belirtir.
Başkasına karşı çıkar
(başkasının statüsünü
düşünür, kendisini savunur
ya da kendi üstünlüğünü
iddia eder)



Öneride bulunur
(yol gösterir)
Fikir verir
(değerlendirme
analiz yapar,
isteklerini belirtir)
Yaklaşım belirtir
(bilgi verir, tekrar
eder, kanıtlar,
açıklama yapar)
Yaklaşım sorar ( bilgi, tekrar,
kanıt ister )
Fikir sorar ( değerlendirme,
analiz veya isteklerin
belirtilmesini ister )
Öneri sorar ( yol, davranış
sorar)
a) Tek lider değil, iki ayrı tür lider grup içinde
belirmiştir.
 b) İki tür lider , grubun farklı gereksinimlerine
cevap vermektedirler.
 c) Bu grup gereksinimleri iki türlüdür: 1. işi
yapmak yani grubun amacını gerçekleştirmek
2. grubun birliğini sağlamak yani üyelerin
sosyal _ duygusal gereksinimlerini
karşılayarak onları bir arada tutmak.





Grubun temel iki gereksinmesini karşılamak için bir tek liderde yeterli olabilir
ve ikinci bir liderin çıkmasına gerek kalmayabilir.
Liderlikte rol farklılaşması, ne zaman ve hangi koşullar altında görülür?
a) Yeni kurulmakta olan gruplarda
b) Üyelerinin yapılan işi tatmin edici bulmadıkları gruplarda görülür
Yaş, yetenek ve benzer özellikler yönünden birbirine benzer kişilerin biraraya
gelerek bir grup oluşturdukları, hiyerarşi ve statü farklılaşması olmayan, grup
yapısının daha tam olarak ortaya çıkmamış olduğu gruplarda, statü belirleyici
normların daha gelişmemiş olması yüzünden üyeler arasında bazı gerilimler
doğar.
Rol farklılaşması, grup faaliyetinin üyeler tarafından sevilmediği ve sıkıcı
bulunduğu durumlarda görülür.Bu durumda gerilimi azaltacak ve üyeleri
rahatlatacak bir kişiye ihtiyaç duyulur.
RF GÖRÜLÜR
___________________
__________
_Yeni kurulan gruplarda
(hiyerarşi yoksa)
_İş , kendi başına tatmin
edici değilse
_ Resmi lider ile üyeler
arasında uyum yoksa
(amaçları farklıysa)
RF GÖRÜLMEZ
_______________________
__________
_Yerleşmiş gruplarda (
hiyerarşi varsa)
_ İş kendi başına tatmin edici
ise
_Resmi lider ile üyeler
arasında uyum varsa (
amaçları ortaksa)
a)Etkileşim Liderlik Modeli


Grubun gereksinmelerini en iyi şekilde karşılayabilen kimselerin
lider olduğu görüşü ‘etkileşim liderlik modeli’dir. Burada etkileşimi
olan iki öğe, bir taraftan da liderlerin kişisel özellikleridir.
Bu kavramlaştırmada önemli olan nokta, hem grup düzeyinin hem
kişilik düzeyinin ihmal edilmeden göz önüne alınmasıdır. Karşılıklı
etkileşim bu iki düzeydeki öğeler arasında meydana gelmekte ve
lideri oluşturmaktadır. Yani:
Grup Gereksinimleri
Etkileşim
Lider
Kişilik Özellikleri
Kişisel (ya da psikolojik)
liderlik modeline göre, çeşitli
özellikler bir kimseyi lider
yapar.
Ortamın özellikleri göz önüne
alınmaz. Başka bir deyişle bu
görüşe göre, liderlik karakterine
sahip bir kimse, nasıl bir gruba
girerse girsin, liderdir. Bu
görüşü şema ile gösterecek
olursak:

Kişilik Özellikleri


Lider
Hangi kişisel özelliklerin liderlikte rol oynadığı konusunda gözlemler,
araştırmalar, tartışmalar yapılmıştır. Liderlerin başkalarından daha akıllı,
daha güzel konuşan, hatta daha güzel ve daha uzun boylu oldukları iddia
edilmiştir.
Mann (1959) 1900 ile 1957 yılları arasındaki araştırma sonuçlarını
liderlerin kişilik özellikleri bakımından şöyle özetlemiştir: Liderler diğer
grup üyelerinden daha uyumlu; duruma daha hakim, nüfuzlu; daha
dışadönük, daha az tutucu; daha akıllı ve kişisel özelliklere daha duyarlı
olarak bulunmuşlardır. Ancak bu farklar fazla değildir ve istisnalar sık sık
görülmektedir.

Liderlik olgusunu salt kişisel özelliklerle
açıklama çabaları genellikle fazla başarılı
olmamıştır. Bunun nedenlerinden birisi,
çeşitli araştırmalarda liderliğin farklı
biçimlerde tanımlanmasıdır. Bazen
atanmış liderler, bazen bir grup içinde
kendiliğinden belirmiş liderler
incelenmiş; bazı araştırmalarda lider en
çok sevilen kişi olarak, bazılarında da
grubu fikir alanında en çok etkileyen kişi
olarak tanımlanmıştır.



Bu araştırmalarda üstünde durulan kişilik özellikleri de çeşitli
olmuş ve bu özellikler farklı biçimlerde ölçülmüştür.
Bunlardan ötürü karşılaştırma olanakları çok kısıtlanmıştır.
Kişisel liderlik modelinin başarısız olmasına bir diğer neden,
grup üyelerinin hesaba katılmamasıdır. Yani bu model, grubun
diğer üyelerinin kişisel özellikleri, beklentileri, yetenekleri ne
olursa olsun, belirli özelliklere sahip bir kimsenin lider
olacağını öne sürmektedir. Bu ise tek yanlı bir yaklaşımdır ve
verilerle desteklenmemiştir. Aksine, lider ile diğer grup
üyelerinin etkileşimi araştırma bulgularında önemle ortaya
çıkmıştır.
Araştırma sonuçları ve benzer bulgular liderliği sadece kişisel
bir özellik olarak ele almanın yetersizliğini ortaya çıkarmıştır.
Kişisel liderlik
modelinin tam tersi olan
görüş, ortamsal liderlik
modelidir. Bu modele
göre lideri ortam yaratır.
Lider, ortamın özellik ve
ihtiyaçlarına göre ortaya
çıkar; kimin lider olacağı
önemli değildir. Bu
modelin de şeması şöyle
olacaktır:
Lider

Ortamsal özellikler



Bu görüşte kişisel özellikler göz önüne alınmaz; sadece
ortamsal özellikler söz konusudur.
Bales’in çalışmalarında görülen yaklaşım esas olarak ortamın
(grubun) gereksinme ve özelliklerine önem verdiğinden,
ortamsal bir yaklaşım olarak tanımlanabilir. Ancak, bundan
önce de belirttiğimiz gibi, ortaya çıktığı gibi, ortamsal
gereksinmelere en iyi cevap verebilen kişilerin lider olduğu da
göz önüne alındığından, kişisel özellikler ihmal edilmemelidir.
Ortamsal liderlik görüşü daha ziyade sosyologlar tarafından
benimsenmiştir. Özellikle grup yapısı ve grup içi iletişimi
çalışmalarında, en merkezi durumda bulunan en merkezi
durumda bulunan kimsenin lider olacağı görüşü bu modele
uygundur.
Berkowitz’in bu konuda yaptığı bir araştırma (1956) özellikle ilgi çekicidir. Bu
araştırmada dört kişilik küçük gruplar merkezileşmiş tekerlek iletişim örüntüsü
ile çalışma yapmıştır.
B
C
A
D
Bu iletişim örüntüsü içinde merkeze (A) yerleştirilen kişiler incelenmiştir.
‘’Merkezde olma’’nın ‘’kişilik özellikleri’’nde daha önemli bir şekilde liderlik
davranışını etkilediği bulunmuştur. Şöyle ki, merkeze yerleştirilen (A) kişi
çekingen bir kişiliğe de sahip olsa dışa dönük, atılımcı bir lider rolü
oynamaktadır. Bu sonuçtan, ortamın gereksinmelerinin ve özelliklerinin kişisel
özelliklerden bağımsız olarak (hatta onlara rağmen) lideri yarattığı ileri
sürülmüştür.


Liderin kişisel özelliklerine önem veren bir etkileşim
modeline örnek olarak Fiedler’in modelini ele
alabiliriz. Fiedler (1964, 1978) doğal gruplarla yaptığı
seri araştırmalarında önemli bir kişilik özelliği
üstünde durmuştur.
Bu da, kişinin başkalarını nasıl algıladığıdır. Çeşitli
grupların liderlerine birlikte çalışmayı en çok tercih
ettikleri grup üyesi ile birlikte çalışmayı en az tercih
ettikleri grup üyesini kişilikleri bakımından tarif
etmeleri söylenmiştir. Bu iki kişiyi birbirine benzer
olarak tarif eden (algılayan) liderlerle, onları çok
farklı olarak tarif eden (algılayan) liderlerin
kendilerinin de farklı kişiliklere sahip oldukları
Birlikte çalışmayı en az ve en çok tercih ettiği
kimseleri kişilikleri bakımından benzer gören
lider, birlikte çalışmayı en az tercih ettiği,
örneğin tembel ya da beceriksiz bir çalışanı da
biraz seviyor, yadsımıyor demektir.
 Bu tür liderler, en az tercih ettikleri iş
arkadaşlarını da kişi olarak beğenirler, onu en
iyi çalışan kimseden fazla farklı görmezler.
Yani bu tür lider herkesi hoş tutmaya çalışan,
herkese sevgi gösteren bir liderdir.




Bu özetlenen tutumlarını göz önüne alarak, yüksek EAÇT
lideri sosyal-duygusal lider; düşük EAÇT lideri de işeğilimli lider olarak düşünebiliriz.
Demek ki, kişinin başkalarını nasıl algıladığı, onun kendi
kişiliğini yansıtan bir özellik olarak ele alınabilir. Ancak
şunu da belirtmeliyiz.
Fiedler’in öne sürdüğü bu kişilik özelliği, kişinin zeki
olması, atılgan ya da konuşkan olması gibi sırf bireysel
düzeyde basit bir kişilik özelliği değildir. Başkalarının
algılanışını ve başkalarına karşı davranışları içeren,
temelde ‘’kişilerarası’’ bir kişilik özelliğidir. Bu
bakımdan, Fiedler’in yaklaşımını daha önce ele aldığımız
kişisel liderlik modeli içine sokamayız.


Lider-üye ilişkileri uyumluysa;
işin yapısı belirginse (yani neyin nasıl yapılacağı açıkça
belliyse); ve
liderlik mevkii güçlüyse, yani liderin elinde yeterli
derecede güç ve yaptırım varsa ve lider üyeler
tarafından lider olarak kabul ediliyorsa, liderlik
mevkiindeki kimsenin liderlik davranışı gösterebilmesi
için çok uygun bir ortam var demektir.
Bu üç öğeden birinin ya da ikisinin pek olumlu
olmadığı durumlar, lider için biraz daha güç
durumlardır. Bütün öğelerin olumsuz olduğu (uygun
olmadığı) durumlar ise etkin liderlik bakımından en zor
durumlardır.
Her durum için geçerli bir liderlik tarzı yoktur.
Liderin etkililiği 3 değişkene göre ifade edilir:
1. Lider-üye ilişkileri: liderin grup tarafından kabul edilme derecesi
2. Görevin yapısı: işin yapılması için gerekli olan yol ve yöntemler
3. Liderin pozisyonunun gücü: liderin elindeki yetki, makamın
sağladığı güçtür.
LİDER-ÜYE İLİŞKİSİ
İYİ
ZAYIF
GÖREVİN YAPISI
belirlenmiş
belirsiz
belirlenmiş
belirsiz
POZİSYONUN
GÜCÜ
fazla
fazla az
fazla
fazl
a
az
Durumlar:
1
2
3
4
5
6
8Lider, 1. durumda en üst; 8. durumda ise en alt düzeyde etkili olacaktır.
7
az
az
Fiedler’in gerçekleştirdiği çeşitli
araştırmaların sonuçlarına göre, üç öğenin
meydana getirdiği ortamın uygunluk
durumu ile liderin etkinliği arasındaki
ilişki doğrusal değil, eğriseldir.
 Şöyle ki, en zor (uygun olmayan) durum
ile en kolay (uygun) durumlarda işeğilimli düşük EAÇT lider daha etkin
olmakta, orta derecede uygun durumlarda
ise sosyal-duygusal yüksek EAÇT lider
daha fazla başarı göstermektedir.




Liderin sevildiği ve çalışma ortamının tamamen uygun
olduğu durumlarda ise, liderin anlayışlı, sosyalduygusal davranış göstermesi gereksizdir.
İşe dönük liderlik davranışı hem üyeler tarafından
rahatlıkla kabul edilir hem de grubun daha çok iş
çıkarmasını sağlar. Bu olumlu durumda gruba yönerge
vermekten çekinen pasif bir lider, saygınlığını yitirir.
Fiedler’in yaklaşımı gösteriyor ki, hangi tür liderliğin
hangi koşullarda daha etkili olduğunu bulmak için
çeşitli öğelerin etkileşimi göz önünde
bulundurulmalıdır.

Karizmatik liderlik modelleri, yönettikleri
grupların üzerinde alışılmamış ve oldukça güçlü
etkisi olan liderleri inceler. Böyle liderler, onu
takip eden kişilerin gereksinimlerini, değerlerini,
tercihlerini ve özlemlerini çok iyi bilir ve
gerçekleştirmeye çalışırlar. Aynı zamanda sosyal,
politik ve ekonomik değişimlere yok açabilecek
yetenek ve güce de sahiptirler. Tarihte Atatürk,
De Gaul, Gandi karizmatik liderlere örnek
gösterilebilir.

Bütün liderler, kendilerini izleyen grupların
davranışlarını bir dereceye kadar değiştirebilirler,
emrettikleri takdirde, grup üyelerinin ahlak ve
kanun dışı eylemlerde bulunmalarını bile
sağlayabilirler. Bunun en büyük nedeni,
karizmatik liderlerin gruplarının sadece
davranışlarını değil, inanç ve tutumlarını da
değiştirebilme yetenekleridir.

Karizmatik lider modeli oldukça
yenidir ve karizmatik lider özellikleri
tam tanımlanamamıştır ama karizmatik
liderliğin tanımı, bu tip liderin
geleneksel olmayan cesur adımlar
atmaya muktedir olduğudur.
Karizmatik liderler, gruptaki kişilerin
davranışlarını hatta görüşlerini
değiştirmeyi başarabilen liderlerdir.
Çeşitli çalışmalar sonucu karizmatik liderlerin
sahip olması gereken en az üç özelliği
bulunmuştur.
 İlki karizmatik liderin vizyon sahibi olması
(gelecek ideali) gereğidir.
 İkinci özellik ise bu tip liderin grubuna sunduğu
vizyonu gerçekleştirme yeteneğine sahip olmasıdır.
 Üçüncü özellik de karizmatik iletişim stili
kullanabilmesidir. Direk göz teması kurma, güçlü
konuşma şekli ve beden dilini başarılı kullanma.


Karizmatik lider modelinin en büyük eksikliği, bu modelin sadece karizmatik liderlerle
ilgilenmesidir; bu model başka birçok tip lider için kullanılmaya uygun değildir.



Liderlikle ilgili çalışmalar genellikle bireyci batı kültüründe gerçekleştirilmiştir.
Fiedler’in etkin liderlik modeli başta olmak üzere incelediğimiz liderlik
modelleri bireyci kültürlerde oluşturulmuştur.
Toplulukçu kültürlerde gerçekleştirilen etkin liderlik çalışmaları ise, Batı’da
yapılan araştırmalardan farklı sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Japonya’da
Misumi’nin yaptığı araştırmalar bunların en geniş kapsamlısıdır. Misumi’nin 30
yıl süresince farklı çalışma ortamlarında yürüttüğü çalışmalarında, hem iş
eğilimine hem de sosyo-duygusal eğilime birlikte sahip olan liderin etkin olduğu
ortaya çıkmıştır.

Erkek ve kadın liderler arasında iş odaklı olmaları bakımından fark
bulunmamıştır ama kadın liderlerin erkek liderler kıyasla daha katılımcı ve
demokratik; erkek liderlerin ise kadın liderlere kıyasla yetkeci ve emredici bir
tarza sahip oldukları gözlenmiştir. Cinsiyetle ilgili lider kalıp yargıları
kadınların lider olmaları önünde engeldir. Genelde kadınlar grup içi ilişkileri
erkek liderlere kıyasla daha fazla önemserler bu onların başarılı ve etkin
liderler olarak algılanmalarını engelleyebilir, çünkü toplumlardaki çoğu
liderler erkektir ve erkekler işe önem verir ve yetkeci tutum gösterirler. Erkek
liderlerin sahip oldukları bu özellikler, lidere ilişkin bir kalıp yargının ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bu kalıp yargının dışında davranan bir kadın
başarısız bir lider olarak algılanabilir.
Bu bölümde grupların karar
verme sürecini,gruplarda alınan
kararların bireysel kararlardan
farkını,verilen kararların hangi
koşullarda yanlış yöne
yönelebileceğini inceleyeceğiz.




İnsanların yalnız başına karar vermesiyle,aynı
konuda bir grubun karar vermesi arasında
farklılıklar var mıdır?
Gruplarda alınan kararlar,grup bireylerinin
fikirlerinin ortalamasından mı oluşur,yoksa
farklı süreçler ve sonuçlar mı söz konusudur?
Sosyal psikolojide 1960’lara kadar yaygın olan
düşünce,grup kararlarının,grup üyelerinin
fikirlerinin bir orta yolda birleşmesiydi.

Daha sonraki çalışmalarda ise ilk ve belki de
sosyoloji tarihinde yayınlanmış en ünlü
araştırmalardan biri,Stoner tarafından
gerçekleştirilmiştir.Stoner,deneklere risk içeren
birkaç durum hakkında bilgi vermiş ve bu
konuda bir yargıya varmalarını
istemiş.Deneklere verilen her durumda,biri
diğerinden daha riskli olan iki seçenek arasında
seçim yapmak zorunda olan bir kişi konu
ediliyor.


Denekler soruları yalnız cevapladıktan sonra,gruplara
ayrılıyor ve hipotetik durumlarla ilgili soruları bir
grubun içinde yanıtlıyorlar.Stoner,grupta varılan
kararların ,bireylerin tek başlarına verdikleri
kararlardan daha riskli olduğunu buluyor.
Wallach’ın araştırmalarından ortaya çıkan bir başka
bulgu da,grupta alınan kararların bireyler tarafından
içselleştirilmesidir.Deneklere grup tartışmasından
sonra konuyla ilgili ne düşündükleri sorulduğunda
grupta alınan karar doğrultusunda cevap verdikleri
görülüyor.Araştırmalara göre grupta alınan
kararlar,grup bireylerinin ortalamada uzlaşması
sonucu ortaya çıkmamaktadır.




Gruplar bireylerden daha fazla risk içeren
kararlar alma eğilimindedir.
İnsanlar acaba niçin grup içindeyken yalnız
başlarına olduklarından daha fazla riske girme
eğilimi gösteriyorlar?
Riske girme eğiliminde olan kimselerin grup
içinde daha ikna edici,daha etkili olduğu
düşünülebilir.Nitekim bazı araştırmalar riske
girme eğiliminde olan kimselerin liderliğe
önem verdiğini ve grup içinde daha ikna edici
olarak görüldüğünü bulmuştur.
Bununla beraber grubun risk içermeyen bir
karar verdiği durumlarda,riske giren kimseler
grup tarafından ikna edici olarak
görülmemiştir.




Önemli olan ,riske girme eğiliminde olan kimselerin
kişilikleri değil,grubun hangi yöne doğru eğilimi
olduğudur.
İkinci bir etken,grup içinde ‘’sorumluluk
dağılmasıdır.Grup içinde verilen kararın ya da yapılan
davranışın sorumluluğu sadece bir kişiye değil,bütün
gruba aittir.
Üçüncü bir etken de kültürel değerlerdir.Birçok durumda
daha fazla risk içeren ‘cesur’ kararlar, ‘tutucu’
kararlardan daha değerli olarak görülmektedir.
Bireysel atılıma ve başarıya önem veren batı kültüründe
riski göze almak,almamaktan daha iyi olarak
değerlendirilmektedir.



Grup içinde kişinin kararı gizli kalmayıp başkaları
tarafından öğrenildiğinden,kişinin grup içinde verdiği
kararlar,yalnızken verdiği kararlardan daha fazla
kültürel değerlere uygun olacaktır.
Kültürel değer hipotezinden hareketle,riske değer
verildiği zamanlar,grup bireyden daha riskli kararlar
vermekte;tedbire değer verildiği zamanlarda ise grup
bireyden daha tedbirli kararlar vermektedir.
Kültürel değerden ötürü risk eğilimi daha üstün
olduğundan,grup içinde riskli davranış daha da
artacaktır.



Eğer grubun eğilimi riske girmeye yönelik değilse,
bu durumda grup kararı bireyin kararından daha çok
risk içermiyor,hatta bireyin kararından daha temkinli
olabiliyor.Bu konuda yapılan yüzlerce araştırma
sonunda 3 temel bulgu elde edilmiştir.
Bu bulgulardan birincisi ‘’uçlara kayma ‘’olarak
adlandırılıyor.Uçlara kayma olgusunun genel ve
güçlü bir olgu olduğu çok farklı denek
topluluklarında yapılan araştırmalarla saptanmıştır.
Araştırmalarda ortaya çıkan ikinci bulgu,grubun ne
ölçüde ‘’aşırıya’’kayacağı , grup üyelerinin
başlangıçtaki fikirlerinin ortalamasıyla doğru orantılı
olduğudur.



Grup içinde bir karara varmadan önce kişiler birbirleriyle
tartışır,görüş alışverişinde bulunur ve sonunda
çoğunlukla bir noktada birleşir.
Bireysel fikirlerin toplu bir kararda birleşmesi nasıl
gerçekleşir,uzlaşmaya nasıl varılır?
Gruplarda alınan kararların türlerini zihinsel kararlardan
yargısal kararlara doğru uzanan bir çizgide
toplayabiliriz.Çizginin bir ucunda bulunan zihinsel
kararlar doğru mantıklı saptanabilir özellikte çözümler
getiren kararlardır.


Matematik problemleri,görsel yargılar,genel kültür
bilgilerine dayalı sorular vb.örnek
gösterilebilir.Burada grubun yapması gereken,doğru
veya yanlış cevabı bulmaktır.AIDS sorununa çözüm
bulmak için uğraşan bir grup araştırmacıyı örnek
gösterebiliriz.
Yargısal kararlar ise sosyal,kişisel,etik veya estetik
konularda alınan kararlardır.Doğru veya yanlış
kararlar yoktur.Akşam arkadaşlarla beraber gidilecek
filmin seçilmesine karar vermek.



Irving Janis ‘’grup düşünü’’terimini ,uzlaşmaya ulaşmak
için gösterilen olağanüstü çaba sonunda zihinsel
etkinlik,gerçeğe uygunluk va ahlaki yargıların kalitesinin
düşmesini betimlemek için kullanmıştır.
Janis’e göre,grup düşünü ,en iyi kararı almak yerine grup
içi atmosferin olumlu olmasının daha fazla önem
kazandığı durumlarda daha çok öne çıkar.
Grup düşününün oluşmasında 3 etken vardır.Bunlardan
ilki,grup üyelerinin birbirine bağlılığıdır.Eğer grup üyeleri
birbirine bağlı ise uyum göstermeleri daha kolaylaşır.


Diğer iki etkende ,tehdit edici bir durum ve yapısal ve
süreçsel yanlışlardır.Grup üyelerinin birbirine bağlılığı bu
iki etkenle birleşirse,grubun grup düşünü oluşturma
olasılığı yükselir.
Janis’e göre bir grubun ‘grup düşünü’sorunu yaşadığını
anlamak için grupta aşağıdaki üç durumun var olup
olmadığına bakmak bize büyük ölçüde fikir verir:
1)İnsanın önemsediği grubunu gözünde büyütmesi:Grup
üyeleri,kendi gruplarının karar verme erkinin güçlü ve
sorgulanmaz olduğuna inanırlar.
2)Kapalılık:Grup üyeleri aldıkları kararların doğru
olduğuna dair açıklamalar ya da bahaneler bulurlar ve
karşıt gruplar hakkında kalıp yargılar oluştururlar.
3)Grupta ‘aynılığa’ doğru artan baskı:Grubun kararları
ile ilgili şüpheleri olan üyeler kabul görmez ,herkesin
aynı fikirde olması beklenir.



‘Grup düşünü’nün nasıl önüne geçilebilir?
Janis gruplara aşağıdaki önlemleri almalarını
öneriyor:
Farklı seçeneklerin görüşülmesi için,grup içi
ayrılıkların ve sorgulamaların normal kabul edilip
cesaretlendirilmesi gerekir.


Nesnelliğin kaybedilmemesi için,grup dışından
insanlar çağırılabilir ve onlara alınmış olan kararla
ilgili düşünceleri sorulabilir.
Uzlaşmaya ulaşma çabası içinde ortaya çıkan ‘aynılık’
baskıları,kapalı oylama ile azaltılabilir.
Sosyal Çıkmazlar:Grup
Çıkarları Ve Kişisel Çıkarlar
Sosyal çıkmaz durumlarında, insanlar karışık
güdüler içinde kalır.
 Hem bencil davranmak hem de işbirliği yapmak
insanın işine gelir.
 Araştırmalar,insanların neden bencilce
davrandıklarına
baktığında:tembelliği,korkunun,hırsın ve açık
gözlülüğün buna sebep olduğunu görmüştür.

Bazı çözüm önerileri
vardır.Bunlar şöyledir:
 Bencil davranışların
cezalandırılması,
 Eğitim,
 Grupla özdeşleşme,
 Eşgüdümlü işbirliğine
yönelimin desteklenmesi,
 Grup tartışmalarına olanak
sağlamak,

Bir çalışma ortamında işlerin sağlıklı
yürümesi için o ortamda çalışanların işbirliği
içinde olması beklenir. Oysa, işbirliğinin
görülmediği durumlar çokta az değildir. Oysa
işbirliğinin görülmediği durumlar çokta az
değildir. İnsanların birlikte çalışmak yerine,
birbirleriyle çatışmaya girebildiğini, yani
birbirleri için değil birbirlerine karşı ve
birbirlerinin çıkarlarına zarar verecek şekilde
çalışabiliyorlar.



Pazarlık ederek,
Tarafların çıkarlarını kapsayacak
bir üst amaç yaratmak,
Karşıt cevaplar
stratejisi(saldırganlığı azaltmak
için kullanılan teknik)

Derhal ve doğrudan tepki,

Burada ve şimdi yaklaşımı,

Grup sürecine eğilme,





Araştırmacı bir eğilim geliştirmek;kendi davranışını ve kendinin
dünyadaki yerini incelemeyi istemek,
Daha çok kimse hakkında daha çok şeyin bilincine varmak,
Kişiler arası ilişkilerde daha dürüst ve içten olmak; olduğu gibi
görünme özgürlüğüne sahip olmak , rol yapmak zorunluluğunu
duymamak,
Akranlarla ilişkilerde ve iş ilişkilerinde üst ve altlarla, ezme ve
hükmetmeye değil de, karşılıklı yardım ve işbirliğine dayanan
ilişkiler kurma,
Çatışma ve anlaşmazlıkları, zora ya da kandırmaya başvurmadan
problem çözücü bir yaklaşımla çözümleme yeteneği geliştirmek


Toplumsal refahın artması grup hareketinin
gelişmesi,
Toplumların laikleşmesi,
HAZIRLAYANLAR
 Betül Şerifoğlu G090210053
 Firdes Özen G090210055
 Büşra Çetin G090210066
 Sema Öztürk
G090210081
 Gamze Kökleş G090210064
 Rukiye Koçoğlu G090210047
Download